3 entry daha
  • hayatımda beni yönlendirmeye kararlı olan ilk önemli eserdir.
    devamında also sprach zarathustra (zerdüşt böyle diyordu) ve zapiski iz podpolya(yeraltından notlar) ile güneşim başka yalnızlık söylemlerine, deliliklerine karşı doğmuştur diyebilirim.

    şimdilerde düşünüyorum da; bay rousseau 'nun "işte, yeryüzünde yalnızım; kendimle baş başayım; artık ne kardeşim var, ne benzerim, ne de dostum. insanların en seveceni, en cana yakını, bu insanlar arasından söz birliğiyle çıkarıldı. bunlar, düşmanlıklarını hainliğin son sınırına götürerek, duyarlı ruhuma hangi üzüntünün daha çok dokunabileceğini araştırdılar ve beni kendileriyle birleştiren bağların hepsini kesip attılar..." diye başlayan bu eserinin bendeki bu vurucu asaleti ne olmuştu acaba? aslında belli yani genel hatlarıyla ve hatalarıyla bakıldığında, insanı özüne yollayan, yalnızlığına gönderen her edebi hareketlilik veya şarkı, film hep 'bu benim için çok önemli' övgüsüyle beyinleri, kalpleri dalgalandırmakta.

    çok çok gençlik, hatta çocukluk sonrası beni ilk çarpan eserin bu olması da böyle açıklanabilir. bir şey daha var ki; nietzsche 'nin gençler arasında böyle söylemlere çok girmesiyle ilgili bir yorum okumuştum; şimdi nerede okuduğumu biliyorum da, kime ait bir yorumdu onu hatırlayamadım, nietzsche'nin sözleri tek tek alındığında sloganlaştırılması en muhtemel ve en rahat olanlardır, neye göre mi? tabi ki diğer felsefecilerin ve başta da belirttiğim gibi; insanı yalnızlığına yollayanların içinde, en kolay sloganlaştırılabilendir. misal "kadınlara mı gidiyorsun.." diye başlayan sözü. kaç kişi anımsar ki; bu sözü aslında söz konusu eserde, zerdüşt değil de, zerdüşt'ün karşısındaki yaşlı kadın söylemektedir. pos bıyıklı adam, o kadına söylettiriyor bunu,ama tabi bu, masculen titreşiminden hiçbirşey kaybettirmiyor slogan söze..

    tekrar dönersek 'yalnız gezerin düşlemleri'ne;
    yazar, bir garip oyun sanıyor gibi, bu eseri. zaten itirafları da öyle, sanki sıkıldı artık, oyuna çevirdi herşeyi, tüm mücadelesini, kıs kıs gülüyor gibi olabilir, öyle hissediyor olabilir, şizofrenik bir kabul ediş de olabilir. olabilir oğlu olabilir.

    bay rousseau terkedilmiştir. bu duruma düşeceğini bilmemektedir. '..ayak takımının oyuncağı olacağını, gelen geçenin beni yüzüne tükürerek selâmlayacağını, bütün bu kuşağın söz birliğiyle onu diri diri gömmekten hoşlanacağını.." hiçbirini önceden tahmin edememiştir.bu da aslında bir itiraf. bir itirafı daha vardır; '..uzun zaman boşuna var gücüyle çırpınmıştır..' evet bay rousseau bunu söyleyebilmektedir, kanımca hastalığı da bu öğrendiği acı gerçektir zaten. hatta düşmanlarına saldırışını bile eleştirir, biçimi yanlıştır, onculayın öyle yapmamalıymış.

    "acı ve boşuna bir karşı koymanın yorgunluğuyla uzlaşamayan o her şeye katlanmanın verdiği dinginlikle derdimi unutabildim." böyle de der, bence eseri güzel de özetleyen bir ifadedir bu, derdini unutmuş, düşmanlarıyla uğraşmaktan yorgun düşmüş, haklılığından güç alan ama artık dingin bir şekilde seyreden bir adam olarak yazmaktadır.

    öyle yazılmıştır bu eser, ya da ben öyle kabul etmek istemiştim ilk okuduğum zamanlarda.
60 entry daha
hesabın var mı? giriş yap