• jean-paul sartre'ın yazarın duruşu ve bunalımları ile ilgili yazdıklarıyla paralel bir biçem yaklaşımı vardır. bachelard adeta bir imgelem çevirmeni gibi çalışır. ateşin bulunması ile var oluş ve yok oluş süreçlerine eğilirken bir yandan "şairleri dinlemeli" notu ile dilin işleniş biçimine de dikkati çeker. güzel bir delidir.

    mahzen der mesela; "evin en karanlık noktasıdır, yeraltı güçleriyle ortaklığı vardır. orada düş kurduğumuz zaman, derinliklerin akıldışılığıyla uyum halindeyizdir." mesela... "insanın kalesi"ndeki tüm çekmeceleri, dolapları karıştırırken mekanın şiirselliğini bir bulmaca halinde önünüze seriverir. ruhsal kentlerimizin en önemli mimarlarından biridir bu anlamda. deli işte... bir yığın delinin de önünü açıyor.
  • telif haklarının ithaki yayınlarından acilen alınmasını arzuladığım zat. alp tümertekin de tercüme işlerini bıraksın bence topyekün.
    arka kapağa bakılırsa "şiir lezzetine ve inceliğine sahip" bir kitap olacakmış yeni adıyla uzamın poetikası eski adıyla mekanın poetikası. fakat makro kozmos'u "büyük acun" diye çeviren, google'da aratınca tek bir yerde bile rastlanamayan öznel geçişlilik diye bir kavramı metnin kucağına oturtan bir tercümanla bu işler nasıl olacak?
    musdaribim ölesiye...
  • "hayal yeniyse, dünya da yenidir."
    (bkz: mekânın poetikası)

    paralel okuma:

    "bakış açınız değişsin ki dünya değişsin."
    (kiarostami, "kirazın tadı" filminden)
  • "bir imgeyi sevmek, bilmeden eski bir aşk için yeni bir eğretileme bulmaktır. sonsuz evreni sevmek, bir anneye duyulan aşkın sonsuzluğuna maddesel bir anlam, nesnel bir anlam yüklemektir. herkes bizi bırakıp gittiğinde, bir yalnızlık manzarasını sevmek, acı veren bir yokluğu telafi etmektir, bizi bırakıp gitmeyen kadını hatırlamaktır. insan bütün ruhuyla bir gerçekliği sevdiği anda, o gerçeklik çoktan bir ruha dönüşmüştür bile, o gerçeklik artık bir anı olmuştur."
    (gaston bachelard, "su ve düşler"den)
  • tanpınar'ın en az bergson ve valery kadar sevdiği bir düşünürdür. ölümünün ardından ortaya çıkarılan kütüphanesinde bachelard'ın birçok kitabının yer aldığı anlaşılmıştır. tanpınar'ın kitaplarının listesi için tanpınar merkezi'nin resmi sitesine bakılabilir.
  • soyadı "başlar" diye telaffuz edilir.
  • "yalnizliklarina sahip olmus cocuklar, ama gercekten sahip olmus cocuklar mutludur" der.
  • mekansal bunalımın filozofu. kentin insan üzerindeki etkisini ve bu etkiden kaçmak için sığınılan evin imkansızlığını araştırmıştır. kent mimari bir plandır. bu planın belirleyeni ise o binaların dışının mekan içindeki kurgusudur. kentte binalarla ilişkimiz nasıl dışşal ve yüzeysel ise insanların da aralarındaki bu bu ilişki dışsal ve yüzeyseldir.

    doğa mücadele ederek kentte doğru ilerleyen insanlık tarihi kentle birlikte insanın insanla mücadelesine dönüşmüştür.

    paris’te ev yoktur. büyük kentte oturanlar, üstüste konmuş kutularda yaşarlar...
    sokak numarası, kat numarası, bize ait bu saymaca deliğin yerini belirler; ne var ki konutumuzun çevresinde ne bir uzam vardır, ne de kendi içinde bir dikeylik... evin kökü yoktur... odalar, kaldırımdan çatıya kadar üst üste yığılır; ufku olmayan bir gökyüzü, çadır bezi gibi örter tüm kenti. kentteki yapıların yalnızca dış yüksekliği vardır... evim denen yer de, basit bir yataylıktan başka bir şey değildir. bir kata sıkışmış konutun farklı odaları, mahremiyet değerlerini ayırt edecek ve sınıflandıracak temel ilkelerin birinden yoksundur.
  • "yandığının bilincinde olmak soğumaktır."
    "yavaşça değişen her şey hayatla açıklanırsa, hızla değişen her şey de ateşle açıklanır."

    (bkz: ateşin psikanalizi)
  • sevdiğim, güvendiğim, hayran olduğum açtığı yoldan gösterdiğim hedeflere gezindiğim düşünür, orman. yazarken zihninin etrafını kokladığını hissederim. en çok nasıl düşündüğünü hissettiren yazarları sevdiğimden, zihninin zemini ile ayakları arasındaki o mesafede çıkan sesleri duyarım. henri bergson şimdinin devamlılığını vermişse o devamsızlığını vermiştir. kuyumun suyu. odaların köşelerinden, kenarlarından, dışarıdan ve içeriden bahsetmiştir, orda-olmaktaki ordalığa belki fazla bir vurgu olabilirlikten şüphe duymuştur, fransızcada örneğin etra-la derken la çok duyulmuyor mu demiş. tarihsel epistemolojinin parlak emektarlarından/kurucularıdan. hayal kurmanın ve şiirsel yaratının fenomenoloğu. kendisini kendi ormanımda yaşattığımı kurarım.
hesabın var mı? giriş yap