• anladığım kadarı ile kadınlar kendilerine ufacık ilgi gösteren biri tarafından başlarına gelirse travmatik, sinir krizlerine yol açan, depresyonun dibine iten bir olay olarak görüyor , yapan erkek orospu çocuğu oluyor.

    kadınlar erkeğe yaptıklarında:
    ” ya salakla bi iki mesajlaştık , bir bira içtik , yattık diye peşimden ayrılmıyor, istemiyorum ya” diyor , sırada bekleyen onlarca flörtü ile hayata devam ediyor , erkek ise bu sefer amsalak biri oluyor.

    burada yazılanlardan bu çıkıyor.
  • a) bundan yakınma
    veya
    b) bunu savunma
    durumlarına göre insanların kişiliği hakkında ciddi ipuçları verebilecek bir nevi turnusol kağıdı, iletişimi cevapsız bırakarak sonlandırma eylemi.

    buna maruz kalınca ciddi anlamda olumsuz etkileniyorsanız samimiyetle terapi almanızı öneririm.

    çünkü muhtemelen ciddi bir özsaygı ve özdeğer sorununuz var.
    uzun süreli dostluk veya romantik ilişkinizin bitişi bu şekilde olduysa şiddetli olumsuz duygular çok normal, (ve yine de sizin değersizliğinizi göstermez) ama kısa süreli flört veya nadir görüşülen "tanıdık"lar tarafından yapıldığında da şiddetli etkileniyorsanız, gerçekten özsaygı ve özdeğeriniz üzerine (tercihen bir terapistle beraber) çalışmalısınız.

    " cevap vermeyi unutmuştur" veya "aman kendi görgüsüzlüğü" diyip geçemiyorsanız, kendinizi önemsiz, değersiz hissedip karşı tarafa şiddetli öfke ve kırgınlık duyup günlerce bu olayı düşünüyorsanız, hayatınızda pek az yeri olan insanlara sizin değerinizi belirleme hakkı vermişsiniz demek ki.

    demek ki dışarıdan gelen onaylanma duygusuna çok ihtiyaç duyan kırılgan bir benlik algınız var.

    muhtemelen derin ve anlamlı dostluklarınız yok veya bir şekilde (soyut veya somut anlamda) bu ilişkilerden uzaklaşmışsınız.
    çünkü bu tür ilişkiler insanın onaylanma ihtiyacını (doğal olarak hepimizde belli bir düzeyde var ve bu sağlıksız değil) tatmin eder.
    bu tür ilişkilerden yoksun olduğunuzda, ufak ve önemsiz iletişimlerde onaylanma ve değer görme arayışına girersiniz. dolayısıyla bir yandan özsaygı ve özdeğer konularında iyileşmeye çalışırken, bir yandan mevcut ve önemli ilişkilerinizin de üzerine eğilin derim, örneğin yakın arkadaşlarla daha sık görüşmek, mümkün değilse telefonla konuşmak vs.

    ghosting yapan kişiler çoğunlukla olumsuz duygular (kendileri veya diğer kişiye ait) veya kişilerarası çatışmalarla yüzleşme becerisinden yoksun insanlar.

    "aman ona mı zaman ayıracağım?" veya "canım istemedi de ondan cevap vermedim, bu kadar basit. " gibi savunma cümlelerini sıkça duyabilirsiniz. işin aslı, o kişi de sizin gibi, ama farklı bir yöntemle onaylanma ve değerli hissetme arayışında.
    ilgi gösteren (yani iletişim kurmak isteyen) birine cevap vermeyerek üstün hissetmek, ghosting yapmanın sebeplerinden biri olsa da, temel sebep genelde olumsuz duygu ve durumlardan kaçınmak oluyor.

    flört durumunu ele alırsak, muhtemelen sizinle beraber başka biri veya birileriyle daha görüştüğü için, muhtemelen onlardan birinin daha iyi bir aday olduğuna karar verdiği için (örneğin siz uzun süreli ilişki isteyen biriyken karşı taraf kısa süreli arıyordur ve buna uygun birini bulmuştur) iletişimi sonlandırmak ister.

    insanların çoğu, tıpkı bir daldan diğerine atlayan maymunlar gibi, bir dalı tutmadan diğerini bırakmaz. üstelik, çoğu insan hayatta ne istediğini de bilmiyor, bilse bile istediklerini elde edebileceğini düşünecek kadar kendinden emin değil.

    örneğin sadece kısa süreli, cinsellik odaklı ilişkiler yaşamak isteyen biri, eğer bunu elde edebileceğine eminse, ciddi ve uzun süreli ilişki isteği sinyallerini veren kişilerle zaman kaybetmez. veya uzun süreli ilişki yaşayacağı kişi için belli kriterleri olan biri, bu kriterlere sahip olmayan birileriyle zaman kaybetmez.

    dolayısıyla böyle kişilerle iletişimini bitirmek istediği zaman "tanıştığımıza memnun oldum ama beklentilerimiz uyuşmuyor" gibi cümlelerle iletişimi sonlandırabilir (5 dakika falan alır) ama dediğim gibi, çoğu insan bu netlikte değil.

    çoğu insan "bu kişi kriterlerime uymuyor ama başka seçeneklerim olana kadar hiç yoktan iyidir" mantığında, acı ama gerçek.

    örneğin ahmet ayşe'yle konuşmaya başladıktan kısa süre sonra ayşe'nin "takılmaca" yaşayabileceği biri olmadığını biliyor, ama ahmet'in, ayşe'yi reddederse kısa süre sonra isteklerine uygun başka kadınlarla tanışacağına, tanışsa bile istediği tür ilişkileri elde edebileceğine inancı yok.
    dolayısıyla "olsun" diyor, ayşe'yle konuşmaya devam edeyim bakalım. belki zamanla fikri değişir. belki bu arada yine de fiziksel bir şeyler yaşayabiliriz. belki o sırada başkalarıyla tanışabilirim. hiç yoktan iyidir.

    ve tanışıyor da, ama tabii ki bu yeni kişinin isteklerine uygun biri olup olmadığını, dahası ona karşılık verip vermeyeceğini anlaması zaman alacak. dolayısıyla bu sırada ayşe'yle iletişimine de devam ediyor. yeni kişiden beklediği karşılığı aldığı noktada, artık ayşe'yi gözden çıkarabilir. ama tabii ki bunu, yukarıda tarif ettiğim gibi yapmayacak.
    çünkü bunu yapmak, özgüven sorunu olduğunu, istediği kişilerle istediği ilişkileri yaşayacağına emin olacak kadar "yeterli" biri olmadığını kabul etmek anlamına gelir. "boşta kalmamak için azla yetinen ve bunu yaparken de başkalarının zamanını harcamaktan çekinmeyen biriyim"i kendi içinde kabul etmek anlamına gelir.

    dahası, ayşe'den belki negatif bir geribildirim de alabilir," neden böyle düşünüyorsun?" gibi bir soru gelebilir örneğin.

    olgun bir insan, gerekçelerini düzgün bir dille açıklamayı veya açıklamak istemiyorsa da" detaylara girerek ikimizin de zamanını harcamak istemiyorum, kendine iyi bak" vs gibi cümlelerle durumu yönetmeyi bilir, bunu yapmak ona ekstra efor veya lütuf gibi gelmez. ama dediğim gibi, çok az olgun insan var. küçük iletişimlerde bile nezakete özen gösterebilmekten gocunmayacak çok az insan var, kalanı "ayyh oohhf bunla mı uğraşıcam" çocukluğu içinde.

    başka bir senaryoyu ele alalım, örneğin fatma, mehmet'le tanıştıktan çok kısa süre sonra, mehmet'in uzun süreli ilişki için beklediği kriterlerde olmadığını biliyor. biliyor ama, bu beklediği kriterlere sahip erkekler, onunla "ciddi ilişki" yaşamak isteyecekler mi? bunu bilmiyor.

    berkecan pelin'le tanıştığında, eski sevgilisi ona geri dönecek mi, bilmiyor. ama ne eski sevgilisine "ben bu ilişkiyi devam ettirmek istiyorum ve seninle beraber çabalamaya hazırım" diyecek, ne de "pelin benim yeni ilişkim bitti ve hâlâ da kafamda o ilişkiyi sonlandırmış değilim" diyecek olgunluğa sahip.

    arkadaşlık ilişkilerinde ise ghosting genelde şu şekilde oluyor, ya karşılaşıyorsunuz veya size bir işi düşüyor. "özledim canım ya mutlaka görüşelim", "mutlaka haftaya bir şeyler yapalım" gibi cümleler kuruluyor. biraz naif bir insansanız (ben eskiden öyleydim) bu cümlenin samimiyetine inanırsınız. sonra siz, bu kişiye, beraber bir şeyler yapma amacıyla yazarsınız ve tabii ki cevap gelmez.

    veya "ay canım, bu hafta çok yoğunum ama haftaya kesin, nolur yanlış anlama bak" gibi cümleler gelir.
    çünkü, işinizin düştüğü birine, hayatıyla çok ilgiliymişsiniz gibi yapmadan sadece selam verip, isteğinizi sormak cesaret ve olgunluk gerektirir. "işim düşse de, istediğimi elde etmek için kıvırıp yağ çekmem" demek, özsaygı ve prensip sahibi biri olmayı gerektirir.

    pek de hoşlanmadığınız bir tanıdıkla karşılaşınca, "ayy özledim ne çok zaman oldu, mutlaka görüşelim" gibi cümleler bezemeden, olayı "merhaba, nasıl gidiyor?" seviyesinde bırakabilmek, susabilmek, rahatsız hissettirse de sağlıklı sınırlar çizebilme becerisi gerektirir.

    gördünüz mü, aslında ghosting olayının, maruz kalan kişiyle neredeyse hiçbir alakası yok. buna rağmen "aman kendi terbiyesizliği" veya "büyüyememiş biriymiş demek ki" diyip geçemiyor, kişiselleştiriyor ve negatif duygu sarmalına giriyorsanız, bunu değiştirmek için çalışmalısınız.

    gelelim b şıkkına, bunu savunanlar zaten bunu yapanlar oluyor çok büyük oranda. hatta bir de bu durumdan incindiğini dile getiren kişileri aşağılama, küçük görme söz konusu oluyor.

    bu insanlar genelde duyguların bastırıldığı ailelerde büyümüş, çocukken ihtiyaçlarını dile getirmesine izin verilmemiş, sevgi, şefkat ihtiyacı duyduklarında karşılanmamış insanlar oluyor. o yüzden duygularını bastırarak yaşamaya alışmış, insanlardan yardım veya destek isteyemeyen dahası bunu egosunu zedeleyici bir davranış olarak gören kişiler bunlar.

    böyle insanları sık sık her işini kendi halletmekle, veya en zor zamanları hep tamamen tek başına aşmakla övünürken görebilirsiniz. çünkü insan sosyal bir varlık ve özerk olsak da hiçbirimiz tam bağımsız değiliz. hepimizin eksiklikleri yetersizlikleri var, birbirimizin eksiklerini kapatarak, fazla olanı bölüşerek yaşayabilen bir türüz. bir insanın, hele de çocukluğundan itibaren hiçbir zaman destek alamaması, her şeyi tek başına göğüslemesi elbette çok zor bir şey. bunu deneyimleyen kişi de doğal olarak yaşadığı bu zorluğa karşılık takdir bekliyor, onaylanmak istiyor, "evet sen çok güçlü birisin" densin istiyor.
    dolayısıyla destek isteyebilen, kırılganlığını açığa vurabilen insanlar, neredeyse bilinçüstü bir öfke yaratıyor böyle kişilerde. demek destek isteyip de alabilmek mümkünmüş diyor. demek acıyı dışa vurup teselli edilebilmek, avutulabilmek mümkünmüş diyor. o zaman bu bana neden sunulmadı?

    "sen, nasıl olur da, senin ihtiyacını (nazik bir dille iletişimin sonlandırılması) görmezden gelmeme tepki verebilirsin? çünkü benim ihtiyaçlarım (çoğunlukla ailem tarafından) hep görmezden gelindi, bana çoğu zaman nezaket gösterilmedi, incelikli davranılmadı ve ben buna tepki de veremedim. normal olan bu."

    yine, eğer bu mantıkta bir insansanız terapi almalısınız. içinizdeki kırgın çocuğa kendiniz ebeveynlik yapmalı, yaralarınızı sarmalısınız. aksi takdirde hayatınız," iş yerinde tüm işler üstüme yıkılıyor", "herkes benden faydalanıyor", "saçımı süpürge ediyorum yine de yaranamıyorum" gibi yakınmalarla, sürekli "diğerleri" ne karşı bir öfke ile geçer. öfke sahibine belki de en çok zarar veren duygu.

    tüm bunların özeti, sadece ghosting olayını nasıl algıladığını değerlendirerek bile bir insan hakkında (kendiniz de dahil) bu kadar çok şey öğrenebilirsiniz.
  • ghosting, gasligthing, love bombing..bunlardan anladığım tek bir şey varsa gayet normal bir insan olarak hayatını devam ettirirken bunlardan biri yaşanıyor sonra sen de katılıyorsun bu manyaklik zincirine, sonra sen de gidip gayet normal bir insana zarar veriyorsun o da bozuluyor. zombi town gibi virüsü bulasarak gidiyor.
  • açıkçası eğer ortada taciz, rahatsız edici herhangi bir şey yokken bir kadın bunu yapıyorsa gözümde insan olarak değeri düşüyor. hayır, sanki çok ahım şahım bir şey yapacaktın da ondan kaçıyorsun. diyeceklerin hepi topu "bak arkadaş tanıştık konuştuk güldük eğlendik ama bende bir şeyler kalmadı, hadi tadında bırakalım." bu kadarcık cümleyi bile bir araya getirecek medeni cesaretin ve olgunluğun yoksa sen olmamışsın bacım, kusura bakma.

    bazen ben de muhabbetten sıkılıyorum, başka nedenler araya giriyor ve dürüstçe tadında bırakalım diyorum. mesele kapanıyor. bana da aynısını söyleyene teşekkür edip hayata kaldığım yerden devam ediyorum. gurur yapmalık bir şey değil bu çünkü her olmayan şeyi gurur yapıp abartırsam kanserden ölür giderim zaten. karşınızdaki kişiden apar topar kaçınca kendinizi yüceltmiyorsunuz, sefil ve abaza erkek cinsine bir ders de vermiyorsunuz, merak etmeyin.

    not: geçmişte ben de yaptım. keşke yapmasaymışım ama insan bir günde olmuyor işte, yaptığı hataları göre göre ders çıkarıyor.

    not 2: hedefim doğal olarak kadınlar çünkü hiçbir erkek bana ghosting yapmadı. * ama aynı dediğim olgunluk ve karakter tabii ki erkekler için de geçerli.

    not 3: bu sabah başıma geldi de onun hışmıyla yazdım falan gibi bir durum yok. tabii ki geçmişte olmuştur ama artık hatırlamıyorum. tamamen başlığı görüp içimden geçenleri yazmak için entariledim.

    not: "ortada taciz, rahatsız edici bir durum yoksa" asıl mesele bu. olay zaten rahatsızlık verme boyutuna gelmişse o zaman değişir.
  • en beteri bir kadının, hayatındaki bir erkeği evliliğe ikna edebilmek için başka bir erkeği kullandıktan sonra, kullandığı erkeğe uyguladığı görmezden gelme olayı.

    yaşayan bilir. yaşamış biri olarak bu satırları yazıyorum.

    2019 yılıydı. çalıştığım kuruma yeni bir hanımefendi geldi. o zamanlar ben bu ilişki/evlilik defterini de kapatmıştım. yaş 38 ve bir sürü tatsız ilişkiden sonra psikoterapiye başlamıştım.

    neyse işte bu yeni hanımefendi daha ilk sigara molasında bana evli olup olmadığımı, bekarsam evliliği düşünüp düşünmediğimi sordu. haliyle ben de sordum. hanımefendi de ilişki ve evliliğe bakış açını anlattı.

    sohbet sırasında o kadar etkilenmiştim ki neredeyse evlilik teklifi yapacaktım kendisine.

    yani hoş bir hanımefendi. kitaplardan, filmlerden konuştuk. ilişki ve evliliğe bakış açılarımız örtüşüyor vs.

    iki ya da üç defa böyle sakince kitap okunan kafelerden birinde karşılaştık. yalnızdı ve iznini isteyip masasına oturdum. yine sohbet ettik.

    aramızda mezhep farkı vardı ve ben de ikimizi de tanıyan bir büyüğümüze “abi şu mezhep meselesini bir sorabilir misiniz, yani kendisinde öyle bir katılık görmedim ama belki ailesi karşı çıkabilir” şeklinde ricada bulundum.

    cevap: görüştüğüm biri var!

    iyi lan dedim. ne güzel işte hoş aklı başında, eli yüzü düzgün zarif bir hanımefendi, görüştüğü birinin olması güzel. evlensin vs.

    rutin hayatıma kaldığım yerden devam ediyordum. sürekli gittiğim farklı bir mekanda üç defa karşılaştık. birinde yanında bir erkek vardı; başka bir seferde de kız arkadaşlarıyla birlikteydi(bu erkek de daha bir defa görüşüp sonrasında ghostlanmış).

    biraz önce bahsettiğim kitap kafede de daha sonradan iki defa karşılaştık ve yine yalnızdı.

    sonraki süreçte ilgiyi canlı tutmak için mi artık her neyse çalıştığımız kurumda zarflar atmıştı. sonrası da pandemi vs.

    bir buçuk yıl sonra -tekrar ediyorum 1,5 yıl sonra- hanımefendinin 8 yıllık erkek arkadaşı olduğunu söyleyen biri hem o mezhep meselesini soran abimizi hem beni arayıp bir ton küfür ve hakaret etti.

    küfür hakarete ve tehditlere kadar olan bir yıllık süreçte, hiçbir yerde karşılaşmadık. instagram hesabı kapalıydı.

    küfür hakaretten sonra da selam bile vermiyor. ortak kullanım alanlarına girsem, oradaysa mekanı terk ediyor.

    özet şu: hanımefendi 8 yıllık erkek arkadaşını evliliğe ikna etmek için beni zarfladı veya yemledi. ben de oltayı yuttum. sonrasında da hayalete dönüştü. erkek arkadaşını evliliğe ikna edebildi mi bilemiyorum.

    rahatsız edici olan şu: benim hayatım kimsenin ahırı değil. öyle çıkarlarınız doğrultusunda sureti haktan gözüküp hayatıma girip sonrasında götünüzü dönüp gidemezsiniz.
    bir erkeğin rakibi, dengi olan öteki erkektir. böyle it kopuk serseri aptalları, bir tık üst nitelikleri olan biriyle kıskandırmaya çalışırsanız elinize yüzünüze sıvadığınız şey onursuzluğunuz olur.

    debe sonrası gelen mesajlara edit: testide ne varsa dışına onu sızdırır. bana veya yukarıda bahsettiğim hanımefendiye hakaret/küfür eden arkadaşlar, bilin istedim. bana vermek istediğiniz değerli akıl ve fikirler için teşekkür ederim. sizde kalsın. kimse kimseye bir şey yapamaz. insanların yaptığı iyilik de kötülük de sadece kendisinedir. toksik iyimserlik ilizyon tuzağına düşmeden, ben bu süreçten kendi adıma bilgi edindim.

    denklik meselesini ben belirlemiyorum. kadınların bir takım bilgilere ve yeteneklere doğuştan sahip olduğunu düşünüyorum. bu hanımefendi mevcut erkek arkadaşının niteliklerine denk başka bir erkeği kullanabilirdi. denklikten kastım yaş, statü, fiziki görünüm, kişilik, görgü vs. toksik ilişkisi de olabilir, bilemiyorum. neyse yani denklik meselesini hanımefendi belirliyor.
  • “mademoiselle albertine gitti!”

    (bkz: albertine disparue)

    ek:
    if..
  • eğer sağlıklı ilişkiler kuramayan ruhsal/mental problemleri olan bir tipsen anlarım. sana bu dünyada günah yok zaten!
    ya da karşı taraf öküzdür anlamıyodur yavaş yavaş silinip gidersin o da bişey. ya da sadece flörtleşiyorsundur canın ister yok olursun ona da tamam. ancak diğer türlü terbiyesizliktir, şımarıklıktır.
    olm bi insanla paylaşımda bulunuyorsun yiyip-içip-sevişiyorsun. eğer sahte değilsen duygusal bağ kuruyorsun. sonra haber vermeden gitmek nedir. neden insanı iki arada bir derede bırakıp işkence ediyorsun. insan olan merak eder acaba başına kötü birşey geldi o yüzden mi diye sorgular. en azından "artık görüşmek istemiyorum sebebini sorma" de sonra engelle git.
  • sözlükte hakkında ilk tanım 2015 yılında yapılmış. ne olduğunu da son bi haftada öğrendim. ya bu olay eskiye nazaran daha fazla yaşanıyor ayyuka çıktı ya da ben dünyadan haber bi adem evladıyım.
  • özellikle arkadaşlık da dahil olmak üzere ikili ilişkilerde, bir tarafın "sadece" diğer tarafa karşı sessizliğe gömülüp, sizinle olan her şeyi yok saymak ve en acısı (bkz: saygı) yoksunluğuyla yapılan davranıştır.

    saygı, insanlar arasında "olmazsa olmaz" temel özelliktir. bu bir yabancıya karşı da olmalı, tanıdığın ve belli bir hukukunun geçtiği, aranızda zamanla samimiyet oluşan kişiye karşı hayli hayli olmalı. saygı, kişinin önce kendisine saygısıyla başlar. bunu size yapan kendine saygı duymuyordur halihazırda. o yüzden pıtı pıtı, back to the normal demek lazım.

    insanlar, belli bir hukukunun, zaman geçirmişliğinin olduğu kişilere en azından, gerekçe gösterme zahmetinde bulunmasa da bir hoşçakal diyebilmeli.

    son olarak; bir yerde izledim, bu tavırları sergileyenlerin genel yaşam tarzı, karakteri bu şekilde olduğu ve hayatını opsiyonel yaşadığı için çok da takılmamak gerektiğinden bahsediliyordu. bu opsiyonları değerlendirip, zamanla ekşi sözlük tabiriyle "yeşillendirme" yapabilirlermiş. yani mesele aniden çekip gidilen değil, aniden çekip gidende imiş. kendinizde problem aramamalısınız. yeniden muhabbet edip, etmemek bizlerin elinde lakin yine yapması ihtimali pek yüksekmiş.

    *28 yıllık hayatımda sanırım ben de ilk kez "been ghosted"im artık...
hesabın var mı? giriş yap