• götten götten adamlar hakkında sayfalarca entri girilirken bir kenarda unutulmuş heavy metal efsanesi.. yakışıklı, karizmatik ve mükemmel bir gitarist.. hero diye ortada gezen adamların kullandığı çoğu gitar tekniğinin yaratıcısı, çoğu efekti ilk kullanan, elektro gitar olayının neredeyse tarihini yazmış büyük adam.. ellerinden öpülesi mükemmel adam.. 70'lerde çaldığı gitar başka, yakın geçmişte çaldığı gitar başka güzeldir.. her çaldığı nota ezberlenesidir.. ömrü uzun olsun..
  • heavy metal tarihinin en güzel şarkılarından birisi olan the ripper'ın bestecisi efsane gitarist.

    70 yaşına kadar üst düzey performans gösteren, grubunun bütün şarkılarına besteci olarak katkıda bulunan, gençliğindeki yakışıklılığını ve karizmasını hiç kaybetmeyen bir isim. artık hastalığından dolayı konserlere bir kaç şarkılığına dahil olabiliyor. onu öyle görmek üzse de görmek bile yetiyor insana.
  • https://www.instagram.com/…eet&igshid=1n6kxc84fcphc
    şu linkte de (bkz: ross halfin) kendisinin çektiği resimleri paylaşmış ve altına eklemiş.. “ (bkz: tony iommy) ile beraber dünyanın en iyi rock metal gitaristidir ama yüksek derecede underrated ve adaletsizce gözardı edilmiştir.”
  • 1947 doğumlu, parkinson hastalığı yüzünden şu an gitar çalmakta zorlanan fakat beste yapmaya devam eden, müzik tarihine "metal tanrısı" olarak geçmiş, ilk heavy metal grubu olan judas priestin söz yazarı, lead gitaristi ve back vokali, şahsıma göre de dünyanın en iyi gitaristidir kendisi.

    öncelikle şunu bi kesinleştirmekte fayda var. bazı insanlar son yıllardaki performansının çok kötü olduğunu, solo tonlarına çok fazla efekt koymasının sebebinin canlı performanslardaki hatalarını kapatmak için böyle bir yola gittiğini vs söyleyerek hakkında ciddi eleştirilerde bulunmuştu. ama adam yıllardır parkinson hastasıydı ve o haliyle bile belki de "ben çok iyi gitaristim" diyen yüzlerce ünlü müzisyenden çok daha iyi performans sergiledi..

    bilen bilir. gta vice city'de vrock isimli bir kanal vardı. ve orada "you've got another thing comin" şarkısı çalar. işte ben bu adamla, bu adamın grubuyla bu şekilde tanıştım ve aşık oldum diyebilirim. hatta evet ben gitar çalmalıyım ve bu adam gibi çalmalıyım dediğimi dün gibi hatırlıyorum.

    80li yılların başında heavy metal türü çok fazla gitar virtüözü yetiştirdi. fakat glenn tipton bambaşkaydı. çünkü belirli bir kalıba bağlı kalmayı reddeden bir çalış şekli var. herhangi bir judas priest albümünü ele alalım. hiç bir gitar solosunda aynı yürüyüşü kullanmaz, aynı örgüyü tekrar etmez ve solonun 10 saniye sonrasını tahmin edemez.
    kendisi her ne kadar jimi hendrix'ten çok etkilendiğini söylese de aslında bunun sebebi tamamen hayranlığından kaynaklanıyor diyebilirim. çünkü gerçekten teknik açında tek benzerliği ikisinin de çok sık pentatonic minör kullanması ki bu da diğer bütün gitaristlerin birbirlerine olan benzerliği değil mi zaten (:

    eğer gerçekten judas priest dinliyorsanız kk. downing ile karşılıklı solo kısımlarında, o kadar kesin kısımlar vardır ki, "evet bu solo kesinlikle tipton'un" dersiniz.

    hazır teknik ve çalış şeklini konuşuyorken şunu da eklemekte fayda var: bu adamın pena tutuş şekli inanılmaz değişik. denge parmağı olarak kullandığımız serçe parmağı sürekli dik bir şekilde tutuyor.

    bir çok insan için bu anlamsız gelebilir fakat bu şekilde çalmayı denediğinizde o parmağı tutmak için saf ettiğiniz çaba yüzünden tuşe'nizde ciddi değişiklikler oluyor ve pena vuruşu inanılmaz sertleşmeye başlıyor ki biz bunu istemiyoruz. işin diğer bir kötü yanı ise alternative picking ya da tappingden sonra ani bir sweep pickinge geçiş yapan bir ölçüye geldiğinizde ciddi sıçışlar yaşıyorsunuz. kendisi idolüm olduğu için (evet burada özentilik söz konusu) uzun bir süre sağ el pozisyonu ile çalmayı denedim ve olmuyor, olamıyor. işin garip yanı adam yıllardır bu şekilde hayvan gibi çalıyor.

    aslında judas priest demek biraz da glenn tipton demektir. bunu 2 solo projesini dinlediğimizde çok net bir şekilde anlayabiliyoruz. evet belki priest dediğimizde bir çok insanın aklına her zaman halford geliyor fakat unutmayalım ki painkiller albümünden sonra halford gruptan ayrıldı ve priest yoluna devam etti. yine her zaman olduğu gibi glenn tipton ağırlıklı şarkı sözü ve müzik barındıran albümler çıkartıldı. tabi ki geleneksel tarzının çok dışındaydı fakat ortada farklı bir vokal, değişen bir müzik trendi, verilen aranın bıraktığı bir rehaveti hesaba katarsak eğer "olm biz ne tarz yaparsak yapalım tanrıyız amk." mesajını aslında çok net bir şekilde alabilir.

    gelelim solo albümlerine.. 90 sonrası grup dağıldıktan sonra 2 albüm çıkarttı. birincisi baptism of fire, diğeri ise cozy powell ve john entwistle ile birlikte çıkarttığı edge of the world albümleri.

    baptism of fire albümü sanki priestin unofficial albümü gibi bir albüm diyebilirim. tek fark gitar tonlarının tamamen tiptonun istediği gibi olması ve vokallerini kendisi yapması.
    edge of the world ise bir unofficial priest albümü değil, diğer müzisyenlerin katkı sağladığı ama yine tipton'ın çok fazla domine ettiği harika bir albüm. ikisi de gerçekten dinlenmeye değer muhteşem albümlerdir.

    tanım: müzisyen
    edit:imla , ekleme
  • judas priest modeli senkronize kafa sallamak olayının yarısı. diğer yarısı için: (bkz: k k downing)
  • beyond the realms of death isimli priest parçasının mükemmel ve unutulmayacak solosunu yazan gitarist. the ripper, running wild gibi eserleri tek başına yaratmıştır. bunun yanısıra birçok judas priest parçasına önemli katkıda bulunmuştur. judas priest'in '70 lerin sonlarına doğru sertleşen soundunun yaratıcısıdır. rocka rolla'daki ağır blues etkisi bu amcanın ileriki yıllarda grupta ağırlığını hissettirmesiyle birlikte dağılmış ve yepyeni bir müzik anlayışı ortaya çıkmıştır. eli öpülesi bir insandır tipton.
  • kendisi şu gün itibariyle tam 60 yaşında olmasına rağmen hâlâ hem albümlerde hem konserlerde babalar gibi performans sergilemekte, yaşını ne görünüş ne de tavırlarıyla zerre hissettirmemektedir.*
    (bkz: tek rakibim ronnie james dio)
  • bu adam kadar iyi gitar çalıp çalıyor gözükemeyen biri daha yoktur. hayvan gibi çalıyor ama vücut dili ve enteresan şekilde parmakları acemi gitarist gibi. hele yaşlandıkça daha da kötüleşiyor durum.

    ne dediğimi anlamayanlar şu videoyu izleyebilir: https://www.youtube.com/…hg3g&ab_channel=maufalardi
  • baştan aşağı karizma olan,painkiller'daki solosuyla insanı çılgına çeviren,gitar çalmaya çok geç başladığı halde gitarla doğmuş imajı veren sağlam gitarist.
  • gitgide zayıflaması ve bitkinleşmesiyle üzen gitarist. her an ölüm haberiyle sarsılacakmışım gibi hissediyorum. 2018'den beri birkaç parçalığına da olsa her konserde sahneye çıkarken, artık hiç katıl(a)madığı konserler oluyor. anladığım kadarıyla parkinsonu epey ilerledi. yine de onu sahnelerde görmeye devam etmek heyecanlandırıyor.

    geçen sene şöyle bir vakıf hesabı açılmış fakat uzun zamandır paylaşım yapılmıyor. umarım vakıf işliyor ve onun adına her şey daha iyiye gidiyordur.

    hard as iron...
hesabın var mı? giriş yap