• özellikle liderliğe ve kişisel kahramanlıklara dönem dönem çok fazla ihtiyaç duyan türk milleti için, mertçe akıtılmış kanın önemini hasan tahsin bizlere ve tüm dünyaya, ege’de başlayan kurtuluş hareketlerinden çoğunun kendisini öncü ve örnek göstermesi ile ispat etmiştir.

    konak meydanı’nda, hasan tahsin’in şehit düştüğü yerde bugün mütevazı bir heykel var. bu heykelin altında, işgal günü şehit edilen asker ve ileri gelenlerin adlarının yazılı olduğu levhada ilk isim onun.

    ancak bizler bu genç yaşta, çok iyi bir mesleği, dünya çapında bir eğitimi, yeterli maddi gücü olmasına rağmen sonu kesin ölüm olan böyle bir eyleme kalkışmış hasan tahsin’in hayatını, bu eylemin ardındaki amacı, bu büyük fedakarlık ve vatanseverlik eylemini ne kadar tanımaktayız?

    yoksa bizlere bu olay, basit bir cinnet eylemi olarak öğretilip, tarihimizin türk gençliği’ni harekete geçirecek, muhtaç olduğu kudreti sayfalarda da hissettirecek yönleri kronolojik bilgi yığınları arasında kaybedilmek mi istenmektedir?

    nur içinde yat hasan tahsin! büyük türk milleti seni hiçbir zaman unutmayacak...
  • (bkz: #22444678)
  • 1888 selanik doğumlu, ulusal kurtuluş mücadelesi'ni başlatan cesur yürek. ayrıca 1973 yılında, sıktığı kurşunun anısına izmir'de adına anıt dikilen ve söz konusu anıtın 1974'te dönemin cumhurbaşkanı fahri korutürk tarafından açılışı yapılan ve bugün 92. ölüm yıldönümü olan kişi.` : 15 mayıs 1919`
  • 1888 yılında selanik te doğan hasan tahsin eğitimini şemsi efendi okulundan sonra selanik feyziye mektebi nde bitirmişti. okulun o sıradaki müdürü gelecekte osmanlı maliye nazırı olacak cavid bey di. hasan tahsin daha sonra istanbul a gelecek kendisi gibi selanikli olan cavid bey den büyük yardım görecekti. hasan tahsin , 1908 yılında ittihat ve terakki tarafından öğrenim görmesi için paris e felsefe okumaya gönderilmiş dönüşünde parti içinde etkin rol almıştı. teşkilat-ı mahsusa da yani osmanlı istihbaratında çalıştı. onu teşkilata sokan yine hemşehrisi olan selanikli nazım bey di. istihbaratçılığı sırasında en önemli görevi biri türk düşmanı iki ingilizi ortadan kaldırmaktı. balkan komitesi başkanı edward buxton ile kardeşi leland balkan devletlerini ingiltere nin yanında savaşa gimek için razı etmeye çalışıyorlardu. bu komite daha önce balkan devletlerini osmanlı ya karşı kışkırtmıştı.hasan tahsin, bükreş te buxton lara ateş açtı. leland hafif yaralandı, edward yara almadan kurtuldu. 1917 yılında isviçre ye giden hasan tahsin ittihatçı karşıtı çevrelerle görüştüğü için dönüşünde teşkilat tarafından ticaret bahanesiyle izmir e sürgüne gönderildi. 11 kasım 1918 de hukuk-u beşer isimli gazeteyi yayınlamaya başladı. iki defa kapatılınca sulh ve selamat adlı gazeteyi çıkarttı. izmir de özelikle levantenler ve yabancı iş adamlarıyla oldukça yakın ilişkiler kuran hasan tahsin in geçmişi tam bir muamma olmakla birlikte hakkında net ve ciddi bir araştırma yapılmamıştır.
  • altay taraftarıdır.
  • pek çok okumuş yazmış yahut cahil kişi tarafından, aslında varolmayan bir masal kişisi yahut şişirilmiş bir süper kahraman olduğu iddia edilen, hakkında tuhaf ve acı bir şekilde ilk miydi ikinci miydi tartışması yapılan, kurtuluş destanına adını kanıyla yazan binlerce kahramandan yalnızca biri olan aile büyüğüm..

    ince uzun boylu, hep şık giyinen (gavuristandaki mapus günlerinde mecburen giydiği o çizgili dalton kıyafetleri ve aksesuar olarak kullandığı zincir ve prangalar bu kapsamın dışındadır), zarif ama kuvvetli yapılı, cesur, gözüpek bir entelektüel ve çok okuyup yazmış büyük bir adamdır osman nevres.. veya herkesin bildiği kod adı ile hasan tahsin..

    ilk midir ikinci midir yoksa klasman dışı mıdır, heykelini yapmaya değer mi, aslında varolmuş mudur, izmirdeki olaylarda bile gerçekten var mıdır, daha naif gösterilse olmaz mı ne o elde tabanca öyle, aslında sabetaycıymış..vs gibilerinden tuhaf ve maksadını düşünmek bile istemediğim alçakça laflardan münezzeh tutulması gereken bir şehittir..

    sadece bu saygı duymamız için yetmeli..

    kendi varlığını vatan ve o "vatan" kelimesinin manasını oluşturan tüm değerler için yok saymış bir şehittir..

    gerisi ise teferruattır.. bunun için yaşamış ve emanetini bunun için hakk'a teslim etmiştir..

    ruhu şâd olsun!
  • doğan avcıoğlu'nun zamanında * yön dergisinde aktardığına göre sosyalist bir eğilimi varmış hasan tahsin'in.. hatta kaleme aldığı bazı yazılarında bunu görmek çok da zor değil diye ilave yapmıştır.
  • yanlış tanınmış, yanlış tanıtılmış gazeteci.

    "hasan tahsin ermeni milletin kökünü kurutanları çok iyi biliyordu ve o katillerle ilişkisini tamamiyle kesmişti. yaşasaydı, gazetesindeki yazılardan ötürü ya “fail meçhul”e kurban gider, ya idam edilir, ya da “150’likler listesi”ne dahil edilip ülke dışına sürülürdü. 9 eylül’den sonra öldürülen, idam edilen, sürgün edilen izmirli aydınlar gibi…

    o güne kadar, yani 12 mart darbesi’nin ertesinde izmir atatürk’ten başka ikinci bir kahraman arayışına girdiğinde, izmir basınında sert tartışmalar olmuştu. sonunda hasan tahsin’i buldular. bugün önünde hazırola geçtiği bu kahramana, eğer yaşasaydı yazdıklarından ötürü ittihat terakki artıkları mutlaka “hain” derlerdi! hasan tahsin öldü ve kahraman oldu! kaderin cilvesi dedikleri bu olsa gerek."

    yazının tamamı şurada.
  • ittihat ve terakki cemiyetinin ruhunu okumuş gazeteci. hasan tahsin kendi çıkardığı hukuk-u beşer gazetesinde yazdığı bir makalede aşağıdaki ifadeleri kullanıyor.


    --- spoiler ---

    anadolu’da rumların ve ermenilerin yok edilmesini emreden ve memleketlerini almanların eline bırakan bu adamlar abdülhamit siyasetinin hukuki varisidirler…” (hb, 2 aralık 1918)

    --- spoiler ---

    yazının tamamının mutlaka okunması gerek. şurada:http://www.izmirizmir.net/…-ve-bir-tanik-y2348.html

    link, herhangi bir nedenle ulaşılamaz ya da yazının başına bir hal gelir diye:

    "uzun yıllar evvel tanışmıştık onunla. başlangıçta neredeyse her gün, sabah akşam görüşürdük. iskelenin yakınında beni bekliyor olurdu. ayaküstü laflardık. ilk günden beri bir sıkıntısı varmış, bir şeyleri söyleyemiyormuş gibi gelirdi bana. belki de bendim kararsız sorularımla onu susturan.

    bir garip melamet yolcusu gibiydi. üstünde bir redingot, elinde bir rovelver vardı. in mi cin mi, iyi mi kötü mü belli etmezdi. iskele uzaklara taşınınca görüşemez olduk. uzaklaşmadık ama! geçtiği yollarda izini sürdüm ve yıllar sonra dilini ve yolunu, sanırım biraz anladım.

    paris’te yüksek öğrenimdeyken siyasi mücadele içine girmiş. bir suikast girişiminde yakalanıp bükreş’te hapis yatmış, feleğin çemberinden geçmiş bir delifişek. otuz yaşında, bolşevik devrimi’inden bir yıl, yani dünya tam bir çağ yangını içindeyken bu şehre gelmiş, “insan hakları” adıyla bir gazete çıkarmaya başlamış. geçtiği yollarda izini sürmekten kastettiğim, bu gazetedeki yazıları. o yazıları okuyunca tanımaya başladım onu. salt bu yalnız adamı tanımakla kalmadım; yüz yıllık ittihatçı zihniyetin, sadece şiddet konusunda değil, aynı zamanda “sahtekarlık” konusunda da sınır tanımadığını anladım.

    anlatayım: selanik’te çocukluğunu yaşarken, yani 1908 öncesinde şimdi geldiği bu şehir hemen hemen tüm mektep ve medrese görmüş insanlarıyla “hürriyet, uhuvvet, adalet”ten, yani ittihat ve terakki’den yanadır. oysa bu fikirlerin tek menbaı selanik'miş gibi öğretilmişti bana. aynı şehir, 1912 “sopalı seçim”inden ve özellikle 1913 babıali baskını’ndan sonra, yine “hürriyet, uhuvvet, adalet”ten yanadır ve fakat, ittihat ve terakki’ye (kısaca it) açıktan karşı durmaya başlar. o bu şehirde böyle bir siyasi ortama gelir ve it’e karşı saflarda yerini alır. genç bir avukatla, avni muhyiddin ile 11 kasım 1918’de “hukuk-u beşer” (hb) gazetesini hayata geçirir. 15 mayıs 1919 gününde ölesiye kadar! bu yedi ay yeter “gazeteci” olarak ünlenmesine.

    gazetedeki başyazılar onundur. yazılarında “it’in ciğeri”ni bilen biri olarak memlekete ettiği ve halen etmeye kalkıştığı kötülükleri hedef alır. o, bu gazeteyi çıkarasıya kadar, enver-talat çetesinin fikrine hizmet eden bir silahlı eylem adamıdır. günümüz diline aktarılmış olarak, başyazılarındaki kimi satırlarından takip edelim (koyulaştırmalar bana ait):

    “taparcasına sevdikleri cemiyetin ve partinin (it) yahut siyasi imanın tutar bir yeri kaldı mı? cemiyet’in (it) siyasi hayatında bütün eylemlerinde kan ve cinayet, zulüm ve suistimal, uygarlığı küçümsemek, kainata meydan okumak gibi haksızlıklar, kötü ve memleketin temeli için, içinde bulunduğumuz yüzyıl için birer ayıp olan pek çok fasıllar dururken, şimdi beyaz kağıt üzerinde yüz kızartacak kara cümlelerle kimin hesabı görülmek ve kimin onur ve değeri kurtarılmak isteniyor?”

    “şimdi ittihat ve terakki eski genel sekreteri celal bey (bayar-tu), manisa ve çevresinde dönüp dolaşıyor. gazeteler kendisinden ittihat ve terakki’nin genel sekreteri diye söz ediyorlar. son ittihat kongresinde talât, ittihat ve terakki’nin paydos borusunu çalmamış mı idi? o halde şimdi taşra örgütlerinin eylemleri nasıl devam ediyor? ittihat ve terakki ya var ya yok! bunu anlamak istiyoruz. varsa nasıl oluyor da memlekete bu kadar zulüm ve ihanette bulunan bir örgütün devamına izin veriliyor..”

    “ittihadın kılıç artıklarının haber sayfaları ilgili oldukları eski örgütün memleketi kan ve yoksulluk içinde batırdığını, pek çok aydını tam ve yarım şehit yaparak ailelerin başlarına siyah bir tül gerdiğini, en sonra adi hırsızlar gibi önemli bir serveti alarak bilinmeyen bir yere def olup gittiğini hatırlasalar ve sussalar.” (hb, 11 aralık 1918)

    “… rakiplerimiz emin olsunlar ki, her aracı kullanacak ve fakat ittihat ve terakki teşkilatı’nı, onun taraftarlarını yok etmeye çalışacağımız, memleketi yok olmaya sürükleyen, bütün alemi zavallı islamiyete, bahtı kara türklüğe çaresiz osmanlı tacına düşman eden uğursuz, katil, kan dökücü, sefil, zalim, hırsız, haydut…ittihat ve terakki’nin bugün varlığından söz etmek, onun adına dil dökmek, onun içinde yer almış olmakla öğünmek, herhalde kendi kendinin idam kararını vermektir…”(hb, 29 mart 1919)

    hani eskiler anlatırdı ya “bu memleket okumuş evlatlarının çoğunu yedek subay olarak çanakkale’de yitirdi” diye. o, eskilerin bu ifadesinin kaynağını başyazılarında çok açık ifade ediyor:

    “yazık ki şimdiye kadar yedek subaylara enver ve kumpanyası pek sert, pek kaba davranmıştı. zekanın en büyük düşmanı, ilim ve marifetin, ilerlemenin yaman bir cahili olan enver, yedek subayları mitralyöz ve top atışları altında kırdırma(k)tan büyük bir zevk duymuştu…”(hb, 30 aralık 1918)

    lutfen dikkat: milleti oldu bittiye getirip sonu yenilgiyle biten bir savaşa sokan ittihatçı zihniyetin laik ve dindar takipçileri, bugün dahi enver kumpanyasının sahtekarlığıyla girilen ve yenilgi ile biten bir savaşın içinden zafer çıkarma hokkabazlığından bir türlü vazgeçemiyorlar. yedek subayları ve eratı ile 250 bin canın telef edildiği çanakkale ve 90 bin canın telef edildiği sarıkamış üzerinden “zafer” edebiyatı yapmaya utanmıyorlar. niçin?

    bu hokkabazlığı “milliyetçi hisler”ini tatmin için yapmıyorlar. ermeni katliamının yüzüncü yıldönümüne hazırlık olarak milliyetçi paranoyayı azdırıyorlar, hocalı örneğinde olduğu gibi. ama “üzgünüm”, bu kez başaramayacaklar. çünkü “ermeni tehcir ve katliamının bir tanığı var!” bu tanık bir heykel. izmir’in konak meydanı’na 1974 yılında dikilen bir heykel: gazeteci hasan tahsin heykeli. yukarıdaki bütün başyazı alıntıları ve aşağıdaki tanık ifadesi “yunan’a ilk kurşunu atan” kahramanın gazetesi hukuk-u beşer (insan hakları)’den:

    “anadolu’da rumların ve ermenilerin yok edilmesini emreden ve memleketlerini almanların eline bırakan bu adamlar abdülhamit siyasetinin hukuki varisidirler…” (hb, 2 aralık 1918)

    hasan tahsin ermeni milletin kökünü kurutanları çok iyi biliyordu ve o katillerle ilişkisini tamamiyle kesmişti. yaşasaydı, gazetesindeki yazılardan ötürü ya “fail meçhul”e kurban gider, ya idam edilir, ya da “150’likler listesi”ne dahil edilip ülke dışına sürülürdü. 9 eylül’den sonra öldürülen, idam edilen, sürgün edilen izmirli aydınlar gibi…

    o güne kadar, yani 12 mart darbesi’nin ertesinde izmir atatürk’ten başka ikinci bir kahraman arayışına girdiğinde, izmir basınında sert tartışmalar olmuştu. sonunda hasan tahsin’i buldular. bugün önünde hazırola geçtiği bu kahramana, eğer yaşasaydı yazdıklarından ötürü ittihat terakki artıkları mutlaka “hain” derlerdi! hasan tahsin öldü ve kahraman oldu! kaderin cilvesi dedikleri bu olsa gerek. "

    talat ulusoy
hesabın var mı? giriş yap