• sabitlenmiş entry
    pena (video kanalı)'nın yeni konsepti olan ekşi sokakta’nın dokuzuncu videosu.

    pena’da ekşi sözlük’teki bazı popüler başlıkları sokaktaki insanlara sorduğumuz röportaj videolarına da yer veriyoruz. ekşi sokakta adını verdiğimiz bu yeni seri için seçtiğimiz dokuzuncu başlık hayattan ve her şeyden bir anda soğutan şeyler oldu.

    videoyu izlemek için: https://youtu.be/2o9vje552ca
    • ınsanların bencillik seviyesinin üst limiti olmadığını fark etmek. kendi keyfi yerinde olmadığı zaman dikkatini başkasına yönlendirebilen kimse yok. opeyim böyle hayatı.
    • üniversiteye gelmiş ama hala adam olamamış arkadaşlara sahip olmaktır.nasıl olurda ben yüksek alırım onlar düşük alır modunda olanlarla,devamlı kendini övenlerle,hocaların kafasını bozup bize patlamalarına sebep olanlarla,çalışmıyorum deyip yüksek alanlarla,kendini dünyayı çözmeye adamış görünüp bir bok bilmeyenlerle,kafan bozuk olduğunda yanına geldiklerinde ah be kardeşim diyebileceğin sıcaklığı bulamadıklarınla,türkiye'nin dört bir tarafından geldikleri için saçma sapan tahammül edilemeyen doğru yanlışları olanlarla ve siyaseti çok iyi bildiğini sanıp körü körüne savunanlarla aynı ortamı paylaşmak zorunda kalmaktır.
    • barınacak yer, karnını doyuracak bir ekmek ve sağlık masraflarını karşılamak için çalışmak zorunda olan yaşlı insanların varlığı. peki ya çocuklar? çocuklar da yıpratmıyor mu? elbette yıpratıyor da belki bir umut diyorum; bir yerde değişir hayatları, belki ucundan bucağından iyi bir şey dokunur çocuklara da yaşlı insanların çektiği sıkıntılar çok ağrıma gidiyor.

      bugün beşiktaş'ta bir şeyler yerken selpak satmak isteyen bir çocuk geldi, ikiletmedim aldım hemen masanın üzerine koydum. yemekti çaydı derken 5-10 dakika sonra muhtemelen 70 yaşını devirmiş tertemiz bir amca geldi o da selpak satıyordu, kulağımda da kulaklık olduğu için bir şey dedi mi duyamadım (gelirken görüş açımda değildi) ama masadaki selpak paketini görünce bana da hamle yapma şansı vermeyip fazla duraksamadan gitti.

      o an hayattan ve her şeyden o kadar soğudum ki anlatamıyorum; bir tarafta insanların böyle bir yaşam mücadelesi verdiği ülkede 700 bin liralık saat takan bakanlar yaratan sistemden bir kez daha nefret ettim, bir kez daha tiksindim o an.
    • boş gününde evde oturup kafa dinleyelim derken yan dairede matkap çekiç sesleriyle tadilatın başlaması. hay ben bu apartman hayatının..
    • cilveli-şakalı, romantik bir telefon konuşması hayal ederek yurtdışından aradığınız hoşlanılan kızın "dönerken bana bi iphone getirir misin?" diye sorması, yetinmemesi, "ya aslında bir de macbook air mi istesem?" diye üstelemesi. bir kabus, aşka vurulmuş hançer, dom dom kurşunu!

      sikerim öyle işi dedim, dönmedim memlekete o gün bugündür. homeless oldum, biçare oldum sokaklarda yaşıyorum, şimdi eşim dostum beni fas'tayim sanıyor...
    • dolapta bir puding daha kalmıştır.sevinirsin yarın sabah yerim dersin uyursun kalkarsın açarsın sonra bir bakarsın bitmiş.zalımsın puding
    • aslında bugüne kadar etrafımdaki insanlar hakkında düşündüğüm şey tamamen "herkes en az benim kadar iyidir" olmuştur. ama gerçekten bugüne kadar. şuan aklımdakiler genel olarak bir yığın orospu çocuğuyla aynı dünyada yaşadığım. moralim aşırı bozuldu.

      bugün okula gidip derse girdim. uzun zamandır okula gitmediğimden bayadır görüşemediğim bir arkadaşımla karşılaştım. oturup çay içtik. sonra kalkıp çıkış kapısına doğru yürümeye başladık. ne alakası olduğunu ve o çocuğun orada ne yaptığını hala bilmiyorum ama karşıdan 4 yaşlarında bir çocuk 3 tekerlekli bisikletiyle ağlayarak olduğumuz tarafa geliyordu. şaşırdım ben de çocuğun elini tuttum "neden ağlıyorsun" diye sordum. çocuk ağlamaktan konuşamıyordu bile. arkadan büyük bir köpek çocuğa doğru koştu çocuk hemen bisikletten inip arkama geçti. köpek çocuğu ısırmaya çalışıyordu. çocuğu kucağıma aldım ayağımla köpeği ittirmeye çalıştım. bu sefer köpek bana sardı. küçüğü yanımdaki arkadaşa verdim hemen. o onu uzaklaştırırken ben de köpek bu sefer bana sardığı için onu ittirmeye çalışıyorum. arkadaş çocuğu bırakıp yanıma koştu. köpek ne yapmaya çalışıyordu tam anlamadım ama baya dişlerini geçirmeye çalışıyordu ve bırakmıyordu. gerçekten canım acıdı, gözlerim doldu. yanımdaki arkadaş karşıdaki insan topluluğuna seslendi. "ne bakıyorsunuz yardım etsenize" diye. sadece korkup bakanları geçtim, gülen mallar da vardı. en sonunda arkadaş köpeğe tekmeyi vurdu. öyle gitti köpek. şuan ayak bileklerim kıpkırmızı eve zor geldim. ama bugün bu olaya şahit olup okuyan varsa bilsin ki gerçekten orospu çocuğusunuz. ben 42 kilo halimle yardım etmeye çalıştım çocuğa ama öküz gibi adamlar mal mal gülmekle yetindi sadece. gerçekten iğrençsiniz. yanımda arkadaşım olmasa baya kurtulamayacaktım köpekten.
    • hayata dair üzücü bir anı

      akşam alışveriş için girdiğim markette tam kasada ödememi yapmış torbalama yaparken yandan biri kasiyere seslendi "bakar mısınız biri bana yardım edebilir mi?" dönüp baktığımda bir görme engellinin seslenen olduğunu gördüm. kasiyer "neden yardım istiyorsunuz" diye sordu. vatandaş yumurta alacağım da bulamadım dedi ve kasiyer o ( kasti olduğunu düşünmek istemiyorum) salak cevabı verdi: "manav reyonuna gidin karşınızda görürsünüz" vatandaşın sadece "görür müyüm" dediğini duydum.sonrasında devrilen çamın ağırlığı içimi acıttı..
    • çok sevdiğim ve deli gibi geyik yaptığım bir arkadaşımla dışardayız bi gün, yürüyoruz. her şeye gülüyoruz, o bişey söylüyo ben kahkaha atıyorum, ben bişey söylüyorum o kahkaha atıyo, baya eğleniyoruz, saçmalıyoruz. bi otel gördük, otelin adı komik geldi, ona gülüyoduk üzerinden şaka yaparak. baya liseli mode on.

      birbirimize oteli gösterip gülerken bir ses duyduk. "gülün gülün hiç umrumda değil, istediğim gibi yaşıyorum" dedi yanımızdan geçerken. son anda gördük, transseksüeldi. otelle aynı hizada olduğu için kendisine alınmış meğer. kısa devre yaptık. hı? aa bize dedi? ama ona gülmedik ki. niye gülelim lan? off yanlış anladı bizi kahretsin ya, gerçekten kahretsin.

      nasıl soğudum o an her şeyden anlatamam. onun öyle düşünmesini normalleştirdiler insanlar. daha önce eminim ki ona bakıp gülenler olmuştur, laf atan olmuştur. döven de olmuştur. onun yanımızdan geçtiğini farketmemiştik bile o bize o cümleleri söyleyene kadar. göz göze bile gelmedik. kendimizle eğleniyorduk. ama nasıl üzüldüm. ya gidip söylesek mi, açıklasak mi, yalnış anladı. kalbi kırıldı lan. napsak. daha kötü tepki verir mi diyene kadar gözden kayboldu zaten.

      umarım istediğin gibi yaşıyorsundur, umarım hep istediğin gibi yaşarsın, kimse ağzını açıp bir laf diyemez sana. hayatın çok zor, ne kadar empati yapsam az kalır. seni tanımasam da seviyorum. sana gülenlerden de tiksiniyorum. yerin dibine girsin toplumsal baskılarınız, ayrımcılığınız.
    • ablam ve eniştemin mecburileri istanbul'a çıkmıştır.

      a: ya serbet ne iyi oldu gelelim de bizi de barlara cafelere götür.
      e: evet kız valla her haftasonu beraber takılırız.
      s: :(

      not: kendileri 30'lu yaşlarda iki çocuk sahibidirler ve istanbul'a küçük bir şehirden değil ankara'dan taşınıyorlardır.
    hesabın var mı? giriş yap