• insan faktöründen dolayı sik gibi bir yöntemdir.hep daha az stresli bir çalışma şekli olacağını düşünürdüm fakat öyle değilmiş amına koyduğumun göt insanları sıcacık huzurlu evindeyken bile huzurunu kaçırıp seni üzüp , seni sinirlendirmeyi başarabiliyorlarmış. siktiğimin insanları. artık insanlardan o kadar tiksiniyorum ki ama virüs yüzünden değil.
  • son iki senedir tercih ettiğim çalışma sistemidir. süperdir.

    her sistemin olduğu gibi bunun da bazı güzellikleri bazı zorlukları vardır. ama bir disipline oturtabildiğiniz takdirde muhteşem keyiflidir. sıralamak gerekirse:

    avantajları:

    sabah işe yetişme, geç kalma korkusu yoktur

    sabah kahvenizi ofiste değil, evde gazeteleri okurken içebilirsiniz

    iş programınızı, günlük programınızı sadece kendiniz yapabilirsiniz

    huzurlu, gürültüsüz veya tercih ettiğinizde bol müzikli bir ortamda çalışabilirsiniz

    gün içinde canınız çalışmak istemiyorsa günü başka şeylerle değerlendirip akşam saatlerinde evinizde çalışabilirsiniz. (bir tür mesaiye kalmak ama bu gönüllü)

    iş sebebiyle yaşanan gerginlikler bir ofistekine göre çok daha azdır, en kötü ihtimalle zamanlama hatası yapmışsınızdır ama bu müşteri ile karşılıklı, hoş diyaloglarla çözülebilecek bişeydir.

    seyahat durumunda kimseden izin almanız gerekmez, programınızı ayarlar, kişileri bilgilendirir ve gidersiniz (ben özgürüm)

    akşam eve tükenmiş bir halde gelip bir de ne yemek yapmalı derdine düşmezsiniz, gün içinde buna ayıracak yarım saatiniz mutlaka olur.

    hobilerinize ve kendinize vakit ayırabilirsiniz

    evde çakılıp kalmak zorunda da değilsiniz, dizüstü bilgisayar ile gidip açıkhavada veya bir kafede çalışabilirsiniz.

    “çocuk da yaparım kariyer de” demek daha kolaydır

    dezavantajları :

    düzenli bir geliriniz yoktur ama tüm serbest iş sahipleri için de bu böyledir

    iş arkadaşlarınız olmaz, evde genellikle yalnızsınızdır. (bu çoğu zaman dezavantaj sayılmaz aslında, hareketli bir işse, yani her an bilgisayar başında olmayıp benim gibi şantiyelerde gezme şansınız varsa hiç dezavantaj değil)

    bayram, yılbaşı tatilleri herkes kadar heyecan vermez, iş olmadığı zamanlar zaten tatil gibi

    eve iş getirirsiniz, daha doğrusu iş zaten hep ordadır

    “nerede çalışıyorsunuz?” sorusuna “evde” diye cevap vermek kulağa kötü gelir

    çevrenizdeki herkes sizi “işsiz” kabul ederek size iş bulmaya çalışır

    kendinizi işe kaptırınca ocaktaki yemeği yakabilirsiniz

    biraz kestireyim demişken çalan telefonu hörüldeyen bir sesle açınca iş için arayan kişinin uyuduğunuzu anlama riski vardır

    ama bütün bunlara rağmen evde çalışmak harikadır.

    edit: zamanında yine büyük konuşmuşum, çocuk da yaparım kariyer de demek kolay demişim ama şimdi değiştirmem lazım bunu. ikiz çocuk doğurup kariyere devam etmek sıkıyor biraz :p
  • bana bunalım ve sıfır verimden başka hiçbir şey getirmeyen çalışma şekli olduğunu yakın zamanda tecrübe ettim. hiç de anlatıldığı gibi bal börek değil. kendimi introvertin allahı zannederken, gelip bebeğinin videosunu zorla izleten veya bana iddaa kuponu doldurtmaya çalışan 1 iş arkadaşına hasret kaldım. ki benim iş tam home office sayılmazdı, bir de sabahtan öğlene kadar istanbul'da araç tepesinde belediye, tapu, saha gezmeli kısmı vardı ki çok ayrı bir entrinin konusu, dünyayı yaratan kişi küçükçekmece belediyesi imar arşivindeki fönlü esmer kadın olabilir ya da o kendini öyle sanıyor. neyse, home kısmı daha beter. elinde laptopla oda oda gezmek, akşam kardeşlerim işten gelse de "naber kral?" diye halimi hatrımı sorsalar diye beklemek, günde 56 defa 1 saniyelik sorular için aranmak, gecenin gündüze sonra hepsinin haftasonuna karışması, starbucks'a gidip çalışan birinin karşısına otursam biraz muhabbet eder miyiz acaba derken, 10 gün sonra sokaklarda herkese sarılarak koşma fikriyle istifa ettim. f tipi hücrede çalışmak daha iyidir, hiç olmazsa yemeğini kapının altından iterler. sabah ofise gitmek, muftakta kendime türk kahvesi yapmak, öğlen herkes için ayrılan sürede yemeğe çıkmak, iş arkadaşımla panda videosu izlemek, o işi 6'ya kadar yetiştirmek ve akşam evime evimi özleyerek dönmek istiyorum. olmayanı zorlamayın, hastalanırsınız.
  • tarafimca 6 ay gibi bir sure test edildi:

    gunluk ayirdigim 8 saatlik calisma suresi boyunca, 2 saat calisildi, 1 saat cesitli sitelerde sosyallesildi, geriye kalan 5 saat porno sitelere ayrildi.

    sonuc olarak, bazi performans degerleri artarken, bazilari dustu, bol protein kaybina neden oldugu goruldu.
  • uzun süre tam zamanlı ve ofis ortamında çalışanlar için cennet gibi duran çalışma biçimi. yaklaşık 2 ay denediğim ve şahsım için sürdürülebilir olmayan(en azından hayatımın bu dönemi için) yaşam tarzı(aynı zamanda sürekli yaptıpım işi de freelance olarak yapmaya başladığım bir dönem). kabaca benim için eski işimden ayrılışım ve devamından geçirdiğim 2 aylık süreç ve etkileri şu şekilde yaşandı;

    0 - 7 gün:
    büyük rahatlama
    uyku düzeni değişikliği
    telefon defteri güncelleme
    gün içerisinde belirli saatlerde tam konsantre çalışma(günlük 6 saat gibi)
    makul derecede yakın çevre ile sosyalleşme

    7 - 14 gün:
    spora yazılma
    haftada 4 gün spor
    ev dışı ortamlarda sosyalleşme(kahvaltı olsun, rakı olsun bu tarz)
    geriden takip edilen dizilerin hepsini bitirme
    gün içerisinde belirli saatlerde tam konsantre çalışma(günlük 4 saat gibi)

    14 - 28 gün:
    haftada 3 veya 4 gün spor
    ev içi ve dışı ortamlarda sosyalleşme(yemekli içmekli)
    gün içerisinde belirli saatlerde tam konsantre çalışma(günlük 2 saat gibi)

    28 - 45 gün:
    haftada 1 veya 2 gün spor
    ev içi ve dışı ortamlarda sosyalleşme(yemekli içmekli)
    artan alkol tüketimi
    gün içerisinde çok nadir çalışma.
    kariyer sorgulama
    banka bakiye sorgulama
    kişisel bütçe yapma
    banka bakiye sorgulama
    kişisel bütçe revize etme
    sabit maaşlı ve belirli mesai saati olan işe olan özlem artışı

    45 gün ve yeni iş başlangıcı arası:
    kariyer sorgulama
    banka bakiye sorgulama
    kişisel bütçe yapma
    banka bakiye sorgulama
    kişisel bütçe revize etme
    farklı iş fırsatları peşinde koşma

    yen iş başlangıcı:
    acaba tekrar tam zamanlı ve ofis ortamına geri dönerek hata mı yaptım düşüncesi
    yeni iş ortamında bir ay geçirince doğru olanı yaptığına inanma/alışma fikri.

    kabaca özetlemek gerekirse, home office, kariyerine tam zamanlı bir işte ve ofis ortamında başlamış kişiler için çok cazip olsa bile, yaşadıkça sıkıntı verebilecek bir ortam. kişisel giderler, tam zamanlı bir ofis çalışanına göre daha yüksek. ayrıca kişi kendisine daha fazla vakit ayrılabildiği için daha sık ve yüksek rakamlarda harcama yapma eğiliminde oluyor.

    dikkatli ve sürdürülebilir performans ve devamlı gelir olması durumunda nasıl işler bilemiyorum. bir sonra ki kariyer hedefim bu açıkcası. bir gün gerçekleşirse tekrar paylaşırım olan biteni.

    45 - 120 gun:
    inis ve cikislari olan tam zamanli, ofis ve alan gorevleri.

    120 - 125 gun:
    ??pause
    akut sundace tatili.
    kafa acma

    125 - 126 gun:
    isitifa
    musahebe ve insan kaynaklari ile tum hesaplari kapama.

    126 - gunumuz:
    'birakmasam olecektim. yasanmasi gerektigi kadar yasanir' dusunceleri
    tekrar freelance hayata geri donus. ve home office.
    simdilik boyle iyi yaaaa.... gidiyor iste..
  • senelerdir içinde bulunduğum çalışma şeklidir. ancak tahmin edildiği kadar über bir durum yoktur ortada. çünkü kendinize sosyalleşecek alanlar yaratmadığınız sürece asosyalliğe doğru emin adımlarla yürürsünüz. iş arkadaşı kavramı pek olmaz. en azından bu insanların yüzlerini pek görmezsiniz. sadece sık sık telefonda konuşursunuz. disiplinli biri olmanız gereklidir. elinizdeki işleri savsaklayamazsınız. işleri geciktirirseniz, bir daha iş alma potansiyelinizi ciddi biçimde düşürürsünüz. otokontrol sahibi olmanız gereklidir. çünkü yapılacak iş varken dur ben biraz oyun oynayayım, biraz tv seyredeyim falan derseniz, o iş elinizde patlar. çoğu zaman çok çalışırsınız. geceniz gündüzünüz olmaz. sabahlamak zorunda kaldığınız birçok gün olacaktır. ayrıca sürekliliği sağlayabilmek için işinizde gerçekten iyi olmalısınız. yoksa müşterileriniz teker teker uzaklaşır. bazen boş günleriniz olur, bu günler az oluyorsa süperdir, sabah erken kalkmak zorunda kalmazsınız. canınız mı sıkıldı iki çıkar dolaşırsınız. uykunuz geldi, biraz kestirirsiniz. ama bu günler sık sık tekrarlanırsa, o zaman maddi açıdan pek hoş olmaz. aynı zamanda kendinize vakit ayırabilirsiniz. ailenize, evinize vakit ayırabilirsiniz. molalarda ocağa iki yemek koyup işinize geri döner, böylece gün sonunda bütün yemeklerinizi pişirmiş olursunuz. işlerin çok yoğun olmadığı günlerde de rahat rahat çalışabilirsiniz. kimseye hesap vermek zorunda değilsinizdir. kafanıza göre takılırsınız. ister sabah erken kalkar akşama kadar çalışır, ister çok daha geç kalkıp geceleri çalışabilirsiniz. çok çok yoğun olmadığınız sürece kahvaltı faslı hep keyifli olacaktır. bir elinizde gazete, bir elinizde çay, güzel bir kahvaltı edebilirsiniz. sonuç; hem çok güzel, hem de bazen çok bayık ve sıkıcı bir çalışma tarzı.
  • birleşik krallıkta içişleri bakanlığının adı oluyor. peki bir türk gencinin nasıl bu kuruma işi düşer, vizesinin süresini uzatması gerekir bok olur püsür olur.

    ör:
    metrolara, trenlere binilir croydon denen london'un çok dışındaki yere gidilir. orada soğuk havada bekletilerek bir kere daha istenmediğiniz yüzünüze vurulur.

    sonra binbir alavere dalavere içeri girilir. içeride numara verilir ve oturtulur. genelde dikkat ettikleri husus size verilen numaranın o sırada ilgilenilen numaradan en az 50 numara büyük olmasıdır.

    içeriye dev ekran tvler koymuşlardır. burada çeşitli bilinçlendirici kısa parodiler oynatılır ki bunlara değinmek lazım.

    tema 1: emniyet kemeri takın.
    parodi 1: kaza yapılır, üstü açık mis gibi kırmızı araba bariyere girmiştir. yan koltuktaki kadının birkaç hafta sonra çekilmiş boyunluklu görüntüleri gösterilir.

    tema 2: sigara yakmayın
    parodi 2: adam uykusunda huzursuzlanır.. burnuna koku gelmektedir. yanık kokusu... bi şekilde gözünü açar ve elektrik fişinden kıvılcımlar saçıldığını görür, hemen fişten çeker kabloları. derken kızının kibritle oynadığını görür, hemen koşar elinden alır. derken ocaktaki tencerenin alev aldığını görür binbir güçlükle söndürür. derken ne olduğunu hatırlamadığım bir alet alev alır perdeleri tutuşturur ev yanar..
    adamımız rüyadan uyanır.. aslında kabustu hepsi.. bir sigara yakayım der, çakmağı çakarken ekrana "daaaan" diye "ateş yakma dedik di mi?" gibisinden bir yazı gelir..

    buraya kadar çok bi sakatlık yoktu.. işler bundan sonra kopuyo..

    tema 3: çocuk koltuğunu iyi ayarlayın.
    parodi 3: anne arabaya çocuk koltuğunu yerleştirir. bütün kordonları kemerlerini falan takarken görürüz, aferin deriz, ne güzel taktı. çocuğu da oturtur. onu da bağlar eder. sorna geri geri yola dik çıkmaya çalışır ve bir kamyon arkadan son hız çarpar. hakkaten de "çocuk koltuğunu iyi ayarlayın" diye yazı çıkar... neeee!!

    tema 4: ihbar edin. gammaz olun.
    parodi 4: mekan havaalanı.. bavulların inen yolcular tarafından geri alınırkenki görüntüleri.. birkaç tipi ve bavulunu gösteriyor. iki kişinin bavullarının rengi tipi falan aynı. bunlardan birisi gümrükte bavulu açtırtılıyor. adam açıyor içinden bi bavul dolusu şampuan çıkıyo, "ana bu benimki değil" gibisinden bir bakış atıyor. o sırada yanında başka bir adam beliriyor ona da gümrükte bavul açtırtıyolar, evet aynı bavul. onun da içinden çips çıkıyo bi bavul dolusu. bu iki kerzonun bavulları karıştırdığını anlıyoruz. keyifli bir caz müzik çalmaya başlıyor. adamlar şampuan ve çips değiştokuşuyolar. o sırada türkiye milli takım atkılı (evet tamamen öyle 3 defa seyrettim) gayet türk görünüşlü bir kişiye de bavulu açtırılıyor ve silme eroin. bir anda müzik duruyor herkes bakıyor dehşete kapılmış bir ifadeyle.

    vadaaa fak!... sayın seyirciler....
  • beni tanıyanlar bilecektir, pek çok zaman "ileride çarşambalar da tatil olacak" derdim. şu an bir amerikan ilaç şirketi'nin türkiye ayağında çalışıyorum ve şirkette çarşamba günleri home office.

    size bunun hem insanlar için hem de şirket için yararlı olduğunu birkaç şekilde anlatmaya çalışacağım, belki burada görecek olan yetkili arkadaşlar kendi şirketlerine de bu vizyonu getirebilirler.

    çalışanlar açısından:
    - öncelikle haftaiçi bir gün en azından 1-1.5 saat fazladan uyuyabiliyorsunuz. çünkü bir yere hazırlanıp gitmeniz gerekmiyor; evde kalkıp bilgisayarınızı açıyorsunuz, vpn üzerinden şirket ağına bağlanıyorsunuz ve çalışmalarınıza devam ediyorsunuz. bu hafta ortasında vücudun kendisini toparlamasına büyük ölçüde katkıda bulunan bir uyku oluyor.

    - istanbul içinde belki de en keyifli ve rahat işe gidiş geliş şekline sahip olanlardan birisiyim. her gün toplamda 15 dk yürüme+25 dk vapur+5-10 dk arası otobüs yolculuğunu 2 kere yapıyorum işe gittiğim zamanlarda. bugün bunu da yapmayarak bu yorgunluğun da üstüme eklenmesini engelledim. bunu arabayla işe giden kişilerde trafik+benzin+otopark ücreti olarak düşündüğümüzde ekonomik katkısı da oluyor.

    - bazı günler o kadar çok toplantı oluyor ki şirkette resmen hiçbir iş tamamlanmıyor. çarşambaları home office olduğu zaman, çok acil bir şey yoksa kimse çarşambaya toplantı koymuyor ve siz evde rahat rahat tamamlamanız gereken işleri tamamlıyorsunuz. iş verimliliği de böylece artmış oluyor.

    - şu an yaz döneminde olduğumuz için smart casual bile değil, günlük kıyafetlerle işe gidiyor olsak (erkeklere şort yine yasak ama kadınlar etekleriyle efil efil) da evden boxer tişört çalışmanın rahatlığı yadsınamaz.

    şirket açısından:
    - haftada bir gün şirkette kullanılan elektrik, klima, yemek, çay, kahve gibi şeyler neredeyse %20'ye iniyor. evde çalışamıyorum deyip şirkete giden ufak bir kitle ya da ajandası dolu olduğu için mecburen çarşambaya toplantı koyan insanlar var.

    - çalışanlar hafta ortasında ufak da olsa bir yenilenme şansı buluyorlar, iş verimliliği hafta sonuna doğru dip yapmıyor.

    - insanlar kendi işlerini tamamlayabildiği için başkalarının işlerini de engellemiyor.

    - şirkette yapılacak tadilat vb. çalışmalarda çarşamba günü seçilerek iş akışının engellenmesinin önüne geçiliyor.

    bence artık "kurumsal" olduğunu iddia eden ama inanılmaz verimsiz ve uzun mesai saatleri ile çalışanlarının azim ve isteklerini öldüren plansız şirketlerin bu iş akışına yavaş yavaş kendilerini alıştırmaları lazım. eğer şirkette her şey son dakikada halloluyorsa ya olması gerekenden az kişi çalışıyordur ya da çalışan motivasyonu yerlerdedir ve buna bağlı olarak tabii ki verimlilik de.
  • sabahın bu saatinde sadece o bilgisayarı açmak için uyanıp geri uyuyorum.
    yani sanırım sadece home kısmına dahil olduğum hede.
hesabın var mı? giriş yap