• tarihe agirsikletin ilk zenci dunya sampiyonu olarak gecen boksor. ve sanirim renginden dolayi kazandigi zafer ulkesindeki beyaz irk tarafndan burnundan fitil fitil getirilmistir. sydney de ciktigi macin 14. roundunda polis ringe cikarak olasi bir linc girisimini engellemek istemistir. amerika da siyah irkin kahramani olarak ilan edilmisken, beyaz kesimden buyuk nefret toplayan johnson, iki evliligini de beyaz kadinlarla yapinca milleti iyce cildirtmis, boks dunyasinin sozculerini galeyana getirmis ve adamlar deli gibi bu yenilmez adamin sirtini yere getrecek birini aramaya koyulmustur. ve bu arada butun bunlara ragmen johnson kimse yenememistir. ve ne yazik ki, bir gun, ikinci mustakbel esi ile arabada giderken, bir eyaletten digerine " arabasiyla kadin geciriyor " gibi uydurma bir bahaneyle tutuklanmis ve kefaretle serbest birakildigi sirada amerika dan avrupaya kacmistir. fransa da girdigi maclarin ucunde de galip gelen johnson sonunda surgun hayatindan bikmis ve kuba macindaki rakibine hic karsi koymayarak bilincli olarak yenilmistir. bunu yapmasindaki amac, yenildigi taktirde beyazlarin nefretinden kurtulacak, amerika ya dondugunde sakin bir hayat yasayacakti ve faka ne yazik ki gercek onun hayalindeki gibi olmadi ve kacisindan bes yil sonra ulkesine dondugu anda sampiyon elleri kelepceli olarak cezaevine cezasini cekmek uzere yollandi.
  • kendisinin james jeffries ile yaptığı efsane maçla ilgili güzel bir inceleme yazısı yazılmıştır.

    ''4 temmuz 1910 tarihinde sierra nevada'da reno şehrinde bir maç sona ererken kimsenin tahmin etmediği bir sonuçla baş başaydı muhteşem kalabalık. maçı kazananın asrın boksçusu olacağı günlerce manşetlerde kalmış ve karşılaşma öncesi herkes bir kişi üzerinde fikir birliğine varmıştı. evdeki hesap ringe uymazken, beklenmeyen zaferi kazanan adamın kaderi suçsuz insanların ölümleriyle gölgelenmişti.

    john arthur "jack" johnson, teksas'ın galveston kentinde 31 mart 1878'de doğmuştu. annesi ve babası iç savaş sonrası azad edilmiş kölelerdi. birkaç yıl okula devam ettikten sonra galveston doklarında kendisini işçi olarak buldu. hayat okuluna böylece giren johnson doklarda dövüşerek mücadeleden kaçmamayı hayatta geri adım atmamayı öğrenmeye başladı.

    19 yaşında profesyonel boksör olurken ortasıkletten yavaş yavaş yükselmeye başladı. 1.87 boy ve formdayken çektiği 95 kg. onu ideal bir boksör haline getirdi. ilk resmi ağırsıklet dünya şampiyonluğu 3 şubat 1903'de "denver" ed martin'i 20.raund sonunda hakem kararı ile yenmesi sonucu gelirken, herkesin farkına vardığı şey ve o sırada çoğunluğun rahatsızlık duyduğu durum johnson'un teninin rengiydi.

    asıl ağırsıklet dünya şampiyonluğu o dönemde beyazlara rezerve edilmişti.şampiyonluk tahtında oturan james j. jeffries'in ise johnson'a kendiliğinden koltuğunu kaptırmaya niyeti yoktu. jeffries namağlup şampiyon olarak emekli oldu ve ünvanı kapan kanadalı tommy burns kendisine ancak 30 bin dolar gibi o dönem için inanılmaz bir prim vaadedildiği için şampiyonluğunu ortaya koydu. johnson, sydney'de rakibini abandone ile yendi. tarih 26 aralık 1908'di. amerikan gazeteleri olayı mahşer gününün alameti şeklinde vermiş ve johnson ünvanını dört beyaza karşı daha koruyunca toplum-sal histeri sınır tanımaz hale gelmişti.

    meşhur yazar jack london bile işini gücünü bırakıp bu avın, "büyük beyaz umut" adlı avcısının borusunu öttürmeye koyuldu. johnson'ın son galibiyetini yerinde izleyen london şöyle yazıyordu: "jeffries artık çiftliğinden çıkmalı ve johnson'ın suratındaki o muzaffer gülümsemeyi ortadan kaldırmalı. haydi jeff, herşey sana bağlı."

    kampanyalar sonucu, jeffries beş yıl aradan sonra eldiven giyerek beyaz amerika'nın(!) şeref ve namusunu kurtarmak gibi yüce bir görev üstlendi. beyazlar ırklarının üstünlüğünden emin olarak maça geldiler. yıl 1910'du ve maç abd'nin bağımsızlık günü olan 4 temmuz'a denk getirilmişti. johnson ilk raunddan itibaren jeff ile kedinin fareyle oynadığı gibi oynadı ve 15. raundda onu yere devirdi. 16 bin biletli beyazdan çıt çıkmıyordu ve biletsiz seyircilerin sayısı tahmin lerin çok üzerindeydi.

    jeffries zorlukla ayağa kalkıp devam etmek istediğinde sessiz kalabalık ve antrenörleri durumunun ciddiyetini fark ederek maçı fiilen sona erdirdiler ve johnson galip ilan edildi. devam eden günlerde sevinç gösterilerinde bulunan siyahlara halk ve polis gücü hiç tahammül göstermedi. 25 eyaletin 50 kentinde çıkan olaylarda en az 23'ü siyah ve 2'si beyaz amerikalı hayatlarını kaybetti. yüzlercesi de yaralandı. bir ayı aşkın süreyle devam eden olaylarda üstün ırkın(!) medeniyetini beklenenin aksine "uygar" yerleşim yerleri olan new york ve philadelphia gibi eyaletler üst düzeyde gösterdi.

    maçın büyük paralar harcanarak çekilmiş filmi ise ırkçı beyaz grupların engellemesi sebebiyle gösterime giremedi. beyaz kadınlara düşkünlüğü sebebiyle johnson ırkdaşları tarafından da sevilemedi. bir karışıklık sırasında oldu bitti sonucu johnson bir yıl hapse mahkum edildi. 5 nisan 1915'de havana'da son "büyük beyaz umut" jess willard'a tartışılan bir maç sonucu yenilerek ülkesine döndü. son profesyonel maçına çıktığında ise tam 60 yaşındaydı. ama ölümü ringde değil, bir lokantada kendisine rengi sebebiyle servis yapılmamasına sinirlenerek gazladığı arabasının hurdası altında oldu.

    new york tribune'e göre asrın maçında jeff'in halini gören seyirciler, johnson'a dur, vurma artık diye bağırıyorlardı. ve 5 temmuz'da atılan manşet şöyleydi ve dönemin ırkçı bakış açısını yansıtıyordu, "rengi siyah ama cesareti beyazdı." .''

    http://redsofkop.blogspot.com/…effries-johnson.html
  • samimi müzisyen... ve bu doğrultuda

    (bkz: jack cansın)
  • ağır sikletin efsanelerinden kokolata renkli boksör
  • middle man diye güzel bir şarkısı daha olan boardrider.
  • durgun bi şekilde kendi halinizde günlük işlerinizle meşguliyet içersinde müzik dinlerken bi anda huzur, sakinlik vs bırakmayan bi adamdır kendisi... çünkü birden özellikle de kışın başlangıcında kalınca giyinmiş, hareket edemez halde iken aniden duyulan dalga sesleri *, arkada eğlenceden çenesi düşmüş konuşkan insan sesleri eşliğinde şarkıya girer adamımız... hiç düşünmez ki çook uzaklarda okyanusa hasret, sörf nası yapılır bilmez, kışın sogunuda lahana olmuş, binbir türlü şey düşünen insanların neler hissedecegini *. nasıl kıskanacagını... keşke * çıkmasa bi anda geçse winamp bu şarkıları... kötü oldugundan degil, basıp gitme, güneşlenme ve yüzme hissiyatı agır bastıgından...

    (bkz: symbol in my driveway)
  • (bkz: taylor)
  • ben harper ile cok guzel duetleri olan $ahisdir.
    (bkz: high tide or low tide)
    (bkz: flake)
  • in between dreams adli ucuncu albumu 2005 mart ayinda satisa sunulmus, sorf filmleri ceken, hatta bu filmlerle odul de alan bir sanatcidir. bir onceki yani ikinci albumunun adi 'on and on' dur.
hesabın var mı? giriş yap