• kopeklerin icinde en akillisi, sereflisi, iyihuylusu, merti, durustu, tezcanlisi, cansiperanesi, insancanlisi, hossohbeti, dududillisi, dusuncelisi, efendisi, halden anlayani, kadir kiymet bileni, alcakgonullusu, ketumu, tutumlusu, seveceni, dosta guven dusmana korku salani, gozupeki, harbi delikanlisi, kotu gun dostu, eliacigi, aza tamah edeni, malda mulkte gozu olmayani, mutedeyyini, intizamlisi, titizi, iffetlisi, vakuru, nefsine hakim olani, harama uckur cozmeyeni, sikiagizlisi, esprilisi, iyiniyetlisi, hos guluslusu, hayirseveri, liderlik vasiflarina sahip olani, ne mutlu turkum diyene ruhuna bagli olanidir.

    bilen bilir, bbc de bir belgeselde gordum, john connor diye bir cocuk var. bu cocuga bir terminator musallat oluyor. insan tutuyorlar olmuyor, terminator tutuyorlar olmuyor, cocugu kim korumaya kollamaya kalksa telef oluyor. en sonunda bir cift kangal tutuyorlar, kangallardan birisi saldiran terminatoru onden oyalarken, digeri arkadan dolasip once gogus atarak devrelerini bozuyor, sonra da ustune sivi hidrojen dokup sey ediyor. terminator tabi hasat oluyor, tuzla buz.

    bizim de bir kangalimiz vardi, bir gun dara dustuk borca kefil lazim oldu. ese soruyoruz yok, dosta soruyoruz yan ciziyor, en sonunda kangal dedi ki "abi bana sormadiniz ama, yani gerekiyorsa ben sizin icin bos kagida bile imza atarim abi". ya ne gerek var, olur mu diyoruz, dinletemiyoruz. allem etti kallem etti, o imzayi atti, dahasi sivasta arazisini de guvence gosterdi. bizi bataktan kurtardi. sonra bir gece ciktik laleli de bir muzikhole gittik, oturduk yemekler, mezeler geldi, kangal yemiyor. abi dedik ne oldu bir sey mi var? dedi abi sen ye demeden hayatta yiyemem. aaa davetiye mi bekliyorsun dedim de oyle yedi.

    sonra bir ihale isine girdik, olaya mafyatik insanlar da girdi. dediler o ihaleden cekileceksiniz. o sirada bizim kangala baktim arkadan dolasiyor. o an anladim ki sirtina gogus atip belini kiracak, sonra da bogazlayacak. kas goz ettim, abi ne yapiyorsun, manasinda? hemen anladi, durdu. mafya hala vidi vidi ediyor, dedim siz en iyisi bir kangallaa gorusun. kangalla bunlar odaya girdiler, 15 dakika gecmedi, kol kola ciktilar mafyayala. kangal mafyayi ikna etmis, dahasi, bizim nicedir anitlara bagli oldugundan icki ruhsati sorunu cikaran bir dukkan vardi, o isi de arada halletmis. buna da komisyon teklif etmisler tarlabasindaki bir pavyondan, bu da ye demedigimden avantayi yiyememis.

    1 milyona yakin atasozu ve deyimi, 10 bine yakin matematik ve fizik formulunu, 20 bine yakin kelimeyi hafizasina alabildigi icin ne zaman bulmaca cozecek olsam kangallarima danisirim. kangallar bulmacayi gorduklerinde hmen ikiye ayrilirlar. birisi onden yatay satirlari doldururken, digeri arkadan dolasip bulmacanin beline gogus atar, sonra dikey satirlari doldurur. bitirdikleri bulmacanin da basinda oturup beklerler, eger ki bitmemis bu dersen oyle gunlerce dururlar.

    gunde iki bulgur tanesi ile yasayan kangallar, bayramlarda ve onemli gunlerde telefon acarlar, olmadi bir kart atarlar. sesleri cok guzeldir, sahane uzun hava okurlar. 8 oktav ses araliklari vardir. bbc de bir belgeselde gormustum, promyer gecesi alto, soprano, bas, bariton, tenor kim varsa zehirleniyor. ilk mudahaleyi kangallar yapip, opera sanatcilarinin midesini yikadiktan sonra "show must go on" diyerek sahne aliyorlar. ilk kangal onden soprano aryasini okurken, digeri arkadan dolasip kanon yaparak basso profundo tonlar arasinda dolasarak eslik ediyor. bu arada opera binasina dadanan bir kurtu da olduruyorlar ki, bunu sonra gabriel knight beast within isimli oyunda islediler.

    bu entryde zorlandigim yerlerde entryi kangallara devrettim, birisi onden girizgahi yazarken digeri arkadan dolasarak kangallar hakkinda gerekli materyali toplayip, pdf haline getirdi, sunumu da powerpointten yapti.
  • güç timsali bir hayvan. askeri kullanımı ezelden ebede sürmektedir.

    sağda solda jandarma esrar eroin yakalarsa manşet olup meşhur olan köpekler genelde belçika malinois ve alman kurt köpekleri oluyor. özellikle malinois koşulduğu her rolde inanılmaz yetenekli bir hayvan. ancak bu tiplerin dolduramadığı çok soğuk iklim şartlarında terörle mücadele devriye gibi bir rolü var ki orayı yalnızca kangal domine ediyor. yani öyle diyince diğer köpeklerden üstün yanı iklime daha dayanıklı olmasıymış gibi anlaşılıyor ama değil. yoksa husky veya malamute tipi köpekler getirip kullanırdık ama o işi yapamıyorlar. kangal agresif çoban köpeği olduğundan terörle mücadelenin yıldız hayvanı oluvermiş.

    bunların çoban köpeği olduğundaki hareketlerini incelerseniz (herhangi bir köpeğin, sadece kangal da değil) genel tavırları sürüden ayrılan kopan geride kalan, yani çıkıntılık yapan hayvanı iterek güderek sürüye dahil etme, çıkıntıları törpüleme, sürünün biçimini yuvarlatma, stereotipleştirme içgüdüsünden kaynaklanır. böyle bir hayvanı tek tip elbiselerin giyildiği, sürü halinde yaşanılan, yemeğe, uyumaya, eğitime gidilen bir ortama koyarsak ne olur? köpeğin tek tip kıyafet giymiş olan koyunlar ve keçilere olan bakışı da yeni ortama aynen nakil olur. askeri birliklerde hizmet veren kangallarda benim gözlemlediğim de böyle bir şey.

    bu köpeklerin ev ya da polis köpeklerinden farkı, etraflarında bir ev ve daimi olarak kendisiyle kalan bakıcıları tanıdıkları falan olmamasıdır. köpeğin etrafında normal şartlarda alışacağı, arkadaşlık kuracağı insanlar terhis ve tayin süreci yüzünden daimi bir rotasyon içindedir ve bu da insana veya sahibine alışmaya meyilli köpekler için değişik bir ortamdır. bu yeni ortamda değişmeyen tek şey etrafındaki kamuflaj üniformalardır. bu üniformalı tiplerin suratları her 6/12/15/18 ayda bir değişse de üniformanın kendisi köpeğin tutunacağı bir pivot ve referans noktası olarak kalır. bu üniformalı tipler de kendisiyle özellikle ilgilenmedikçe köpek bu kamuflajlı askerleri birer özneden çok nesne olarak beller. bunun sahadaki avantajlarına döneceğim ama şimdilik aklımızda kalsın.

    kangalın kendi çoban köpeği ortamında tolere ettiği diğer köpekler, dominant karakter olan sahibi ve birer nesne kabul ettiği koyunlar harici herşey bir tehdit algı süzgecinden geçer. kışlada diğer köpekler ve "koyun"lar vardır demiştik ama ilginç bir ayrıntı olarak da köpek kendisinin doğrudan sahibi olmasa da kendi ortamında en yüksek otorite sahibi olan komutanı diğer herkesin kendisine karşı değişik davranmasından ötürü onu bir şekilde otorite figürü/sürü lideri olarak sezer. yani ben sezdiğini düşünüyorum. normalde ters giden bir şeyler sezdiğinde zincirlerini kemiren, duvarlara göğüs atan bu dev köpekler komutan içtima alırken resmen esas duruşta komutanın gözünün içine bakarlar. uzman çavuşların yeni gelen acemilere "şu köpek bile yanaşık düzen öğrendi siz hala öğrenemediniz eamk" demesi mesela meşhurdur.

    hudut karakollarında bu durum tam da istenen bir şeydir, orayı çiftliği gibi belleyen kangal, üniformalı olmayan dış değişkenlere karşı yarı uyur halde yatsa bile gözü en açık, kafein komasına girecek kadar ayık, gözleri karanlıkta en iyi gören erden 10 kat daha fazla alarm durumundadır. pkk sızma falan deniyorsa bir şeyler hissedip önden kafayı bir kaldırıp havayı koklar, ağzını şapırdatır, huzursuz olur ve çevresini de huzursuz eder. rüzgar kendisine doğru esiyorsa ve orada olmaması gereken alışmadığı en ufak bir koku aldığı anda da bağırıp çağırıp deliye dönüp herkesi ayağa kaldırır. zincirli bağlı değilse de sızma istikametine doğru hemen giderek bizzat müdahele eder. kurt tilki falan koyun çiftliğine sızarken yapması gerekenin aynısını yaparak hayatlar kurtarır. kangalın koştuğu yere projektörleri termalleri bir çevirirsiniz ellerinde şemsiyelerle 200 metrede dımdızlak kaleşnikoflu birileri yürüyor.

    aktif devriye atarken ise kangalın sürü gütmedeki tavrı açığa çıkar. -20 derecelerde baca gibi buharlar soluya soluya karlara bata çıka beyazlara bürünmüş (koyunlar gibi!) komando timini sürüsü belleyerek sağına soluna arkasına koşturur. tek bir köpekse deli bir efor harcayarak iki arkaya iki öne dairesel hareketlerle kendi devriyesini atar. sürekli oraya buraya koşarak timin yanında 50 metre nadiren paralel yürür. çift köpek varsa resmen perimeter paylaşırlar biri öteyi biri beriyi dairesel hareketlerle, aynı anti denizaltı operasyonundaki destroyerler gibi dolaşıp dururlar. karlara batmasınlar diye jandarmaya bu köpeklerin ayağına takılacak ufak kar ayakkabıları olan hedik'ler için dahi ödenek verilir. ileride pusu varsa, başka kıyafetli birileri varsa, duman, sigara dumanı, çatırtı patırtı, silah mekanizma kurma sesi falan duydukları anda kangallar kendilerinden geçerek o istikamete doğru koşturarak müdahele ederler. gelen hırlama seslerinden tehdidin istikameti ve mesafesini de meydana çıkararak pusuyu kendi başlarına bozan muhteşem varlıklardır. ama jandarma kendisi pusu görevine çıkıyorsa doğal olarak köpekler kışlada bırakılır.

    kurtla karşılaştıklarında, kurdu hissettiklerinde ise malesef durdurulamazlar. zincirleseniz bile 3 yapılı asker kangalı zor tutar. bu her köpek için provokatif bir şey olsa da kurdun itlafı kangal için bir varlık sebebidir.

    bir örnekte 1988-89 yılında yine hozat kırsalında ilçe jandarmaya ödeneğiyle vesaire malinois bir polis köpeği tahsis edilmiş ve adı da cefri (jeffrey'den bozma). çok akıllı harika bir köpek. ancak oranın koşullarına çok uygun bir ırk değil. jandarma cefri'yi operasyonlara çıkartıyor ve bu köpek elinden geldiğince yapması gerekeni yapıyor. malinois de bir çoban köpeği ırkı ve zeka olarak en tepeye oynayan köpekler ama o iklim koşullarında o role de çok dayanıklı değiller gibi. 24 kişilik time böyle tek köpek eşlik ediyor ve yine böyle bir aralık ayı. 50-55cm kadar kar varken karanlığın içinde iki tane göz parladığı görülüyor. el fenerlerini yakınca böyle yaralı/sakatlanmış bir kurdun sürüne sürüne viyaklaya viyaklaya uzaklaşmaya çabaladığı farkediliyor. cefri bunu görüp güm diye ileri atılıyor. köpek perspektifinden bakıldığında kurdun varlığı bile kendisine bir hakaret olduğundan dur hop cefri gitme diye arkasından bağıran askerlere aldırmadan yaralı kurdu bitirmeye gidiyor. ancak kurdun köpek çekme hareketi de işte tam olarak budur. kurtlar grup olarak avlanır ve biri yaralı numarası yaparak köpeği provoke ederken diğerleri aportta beklerler. cefri yaralı numarası yapan kurda yaklaşınca bir anda yanlardan saldıran kurtların arasında kalıyor ve gece gökyüzünü insanın kahreden hırlamalar viyaklamalar dolduruyor. cefri'yi araya alıp parçalıyorlar. jandarma olay yerine varıp kurtları kaçırdığında bakıyorlar ki zavallı köpeciğin karnını açmış bağırsaklarının bir kısmını çıkarmışlar. cefri ölümle pençeleşiyor.

    tabi belirtmek gerekirse polis jandarma köpekleri de ailedendir. onlar da bu devlet için kan döktüğünden asla geride bırakılmazlar. kendileri karakola 6 kilometre mesafede olduğundan hala şansı olduğunu düşünüp kendisini bir battaniyeye sarıp kucaklayıp karakola yetiştiriyorlar ama cefri orada ağlaya ağlaya ölüyor. bugün beyaz taşlı jandarma logolu mezarı bozmadılarsa hala (edit:karakolun adını yazmayın dediler, onu siliyorum) karakol bahçesindedir.

    sonra ilçe j komutanına ölen hayvan için yeni ödenek veriliyor. kendisi de pek köpek vs beslemeyi bilmediğinden bir başka anıda anlattığım öşşekçi'nin bir ziyaretinde soruyor. "yahu köpeğimizi kurt götürdü, operasyonda da bize köpek lazım, nasıl bir şey alsak?"

    -"oho kangal alacan elbet!"
    -"nerden bulunur o?"
    -"kangal'da elbet!"

    komutan kendine bir gün idari izin yazıp atlayıp o soğukta sivas kangal'a gidiyor. oradaki ilçe jandarmanın eşlik etmesiyle kendi çiftliğini korumak amaçlı cins kangal yetiştiren bir köylüye gidiyorlar. orada öğreniyorlar ki bu kangalların ayıboğan kurtboğan ve hülleci (kurt murt iplemeyip hiçbir işe yaramayıp öyle yatan) gibi farklı tipleri varmış. ekstra agresif kurtboğan almak gerekiyormuş. ayıboğan (3xl boyundaki kurtboğan) ise yüz yılda bir gelirmiş kimse kimseye satmazmış. ödeneği çiftçiye verip köylülerin bakıp kurtboğan olduğuna yemin billah ettikleri 4 aylık bir kangal yavrusunu kutuya koyup getiriyorlar. adına da hozat ilçe jandarmanın o zamana kadarki at eşek katır köpek bütün hayvanları (niyeyse) c ile başladığı için şekilli bir isim olarak ciraf (giraffe/zürafa) diyorlar. -mesela katır varken onun da ismi bir zaman cankuş idi.

    ciraf erler arasında büyüyerek resmen alaylı yetişiyor. asker karavanası yiyor. ama çok geçmeden kuduz hastalığına çok benzeyen gençlik hastalığına yakalanıyor. o olduğu zaman da onun türkiye'de daha yaygın olmayan aşılarını erler astsubaylar subaylar para toplayıp ta almanyadan getirtip köpeği ölümün pençesinden alıyorlar. ondan sonra gelişip serpilen, böyle her gün yüksek kalori et yiye yiye 1 yaşına geldiğinde 70kg falan gelen bu köpeğin pazuları insan kolu gibi, ayakları postal gibi, vücudu ivan drago gibi bir şey oluyor. ayağa kalktığında 1.85m kadar çekiyor. sonra bunu operasyona çıkartıp deniyorlar. orada sanki öğretilmiş herşeyi de yapması gerektiği gibi yapıyor. askerleri koruyacağı koyun sürüsü fertleri gibi görüyor.

    2 yaşında ayıboğan adayı 100 kilo delikanlı bir köpek iken ciraf'a kurtlar yine aynı numarayı çekiyorlar ama işte malinois'in yapamayıp kangal'ın yaptığı o manevra çok değişik bir şey. kangal'ı diğer köpeklerden ayıran şey o bence. kangal kurt sürüsüne kendinden tamamen emin saldırırken tek tabanca ilginç bir "posture" ile gidiyor. başı hafif arkaya kayık, kuyruk cayroskop gibi sağa sola sallanıyor. ön ayaklar ileri doğru dirençli basıyor. kurda bir roket gibi hücum edince onu malinois gibi direkt ısırmaya çalışmıyor. o hızla koşturup kurda göğsüyle korkunç bir darbe vuruyor. 80km/s ile gelen o boyda 100kg bir cismin vurduğu göğüs de böyle kurda gelişine dökme demir tencereyle vurmak gibi bir şey. kangal bu darbeyi yiyip bittim diye havalara uçan ve sersemleyen kurdun cart diye boynundan yakalıyor ve kurdun viyak viyak çığlıkları arasında sağa sola müthiş bir güçle savurarak o boynu gayet sesli olarak kırıyor. kendi tasması da iğneli olduğu için kurtlar bunun boynunu bir türlü yakalayamıyorlar. ilk kurdun işi bitince koşup diğer kurda kafa göz vurup onun da boynuna atlıyor. kurtboğan kangal bir ölüm makinesi gibi kurtlar arasında bir tank gibi gezip önüne çıkanı eziyor. onun cüssesiyle, koca ağzıyla, saldırganlığıyla, kendinden emin karakteriyle sürü olarak da başa çıkamıyorlar. yani nasıl anlatılır, marvel karakteri gibi bir hayvan. kurt sürüsü ölülerini bırakıp kaçıyor.

    yarı adaletin tesisi, yarı intikamın hazzı, yarı national geographic belgeseli izleme heyecanıyla jandarmalar bu seyirliği asla unutmuyorlar. ciraf ilk vukuatında iki leşle artık hakiki kurtboğan oluyor. diğer karakollardan da "sizin kurtboğanı alsak" diye istiyorlar. çoğu zaman verilmiyor. onun varlığı çok değerli bir şey.

    kangal bu tip yüzlerce vakada o kadar çok olayı önleyip güvenliğe öyle katkılar yapıyor ki yetiştirilmesi bilahare üniversitelere falan da havale edildi, bunların aile ağaçları hikayeleri tavırları üzerine çalışmalar falan yaptılar. şu an italyan dağcı askerleri de 2007'den beri falan ta oralardan sivas'a gelerek kendi eksperlerinin gözetiminde avroları bastırıp cins kangal ithal ediyorlar. nitekim kangallar polis köpeği olarak malinois gibi ırkların yıldızlaştığı narkotik gibi sahalarda da pek iyi değiller. her yola gelen joker köpekler kesinlikle değiller. tek geçer kullanım alanları bir şeylere muhafızlık edeceği dağlık ovalık alanlarda devriye gibi şeyler. ha sadece soğuk iklimle de sınırlamamak gerek, zira bu kangalları 1994'te afrika'da keçilere falan çitalar musallat olunca oralara da göndermişler kangal gidip afrikada kendi mekanında çitalara da üstünlük kurmuş. normalde afrikalılar soyu tükenmekte olan çitaları çiftliğe yaklaşırsa vuruyorken kangal varlığı yüzünden koca koca kediler o çiftliklerden vazgeçince böyle win-win bir durum da yaratmış.

    bkz ciraf gençken
  • bir çoban olsanız ve 1000 tane küçük baş hayvanınız olsa size yardımcı olması için nasıl bir köpek isterdiniz ?

    diyelim ki biz bir çobanız ve istediğimiz özelliklerde bir köpek ırkı oluşturacağız. elimizde çok önemli bir avantajımız var. bu avantaj kangal bölgesinin dağlarla çevrilmiş izole bir bölge olması . bir başka deyişle dışarıdan bir köpeğin gelmesinin insan eliyle olmadığı sürece zor olması.

    1)her şeyden önce bu köpek sahibine yani çobana çok sadık olmak zorunda. elimizdeki köpeklerden sadakat göstermeyen işi gücü oyun olan köpeklerden kurtuluyoruz .(kangalın sadakati ve ciddiyeti). elimizde kalanlarla yola devam ediyoruz gelecek nesillere.
    2)bu köpek sürüye zarar verecek hayvanlara ( kurt , çakal, ayı ) karşı üstün gelebilmeli. güçlü , dayanaklı ve hızlı olmalı .çok iri olmamalı çünkü kurt gibi hızlı bir hayvanla baş edemez.bu nedenle elimizdeki zayıf , hantal ve küçük köpekleri atıyoruz .( kangal güçlü ve hızlıdır ama çok iri bir köpek değildir)
    3)bu köpekten koyunlar korkmamalı.boz renk ve kara bir baş daha doğrusu siyah maske ile koyunlar bu köpeği kendilerinden sanır.elimizde kalan köpeklerden yalnızca siyah maskelilere üreme şansı vererek yola devam ediyoruz.( kangalın tipi)
    4)bu köpek koyunları sahiplenmeli ve sevmeli. daha yavruyken koyunların arasına koyup onlarla oynayabiliyorsa bu köpekleri alıkoyuyoruz diğerlerini atıyoruz. ayrıca bu köpek et düşkünü bir köpek olmamalı çünkü aç kaldığında bir koyunu parçalayabilir.buna göre seçimlerimizi yapıyoruz. bir kangalın bir koyuna yada benzeri bir hayvana zarar verdiği görülmüş bir olay değildir. aynı ağırlıktaki bir alman çoban köpeğine göre 6 kat az et tüketmesi ve dolayısı ile daha az masraflı olması bu sebeptendir.
    5)bu köpek kurt gibi zeki bir hayvanla mücadele etmek zorunda . en az onlar kadar zeki vede diğer köpeklerle işbirliği yapıp bir kurt sürüsüne karşı mücadele verebilmesi için sosyal olmak zorunda.zeki ve sosyal olmayan köpekleri gen havuzundan çıkarıyoruz. ( kangal zeki ve sosyal bir köpektir)
    6)saldırıların karanlıkta olması sebebiyle bu köpekler geceleri aktif olmak zorunda. geceleri uyuyan köpekleri gen havuzundan atıyoruz. kangalın polis köpeği olarak kullanılama sebebi gündüzleri pasif olmasıdır.
    7)sürüyü ve tüm çevreyi kolaçan etmek zorunda olduğundan bu köpekler bağımsız bir zekaya sahip olmak zorunda . yeri geldiğinde çobanın direktiflerini beklememek zorunda. bağımsız zekaya sahip köpekleri seçiyoruz.( kangal zeki bir köpektir ama bağımsız yapısı nedeniyle eğitimi zordur)

    kangal binlerce yıldan beri başta küçükbaş hayvancılıkta kullanılmak üzere ihtiyaç dahilinde çobanlar tarafından üretilmiş bir köpektir.mükemmel bir sürü koruma köpeğidir.şu an orta ve güney afrikada çita koruma programı dahilinde kullanılmakta ve afrikada doğal hayatın ve dengenin korunmasında çok başarılı bir rol oynamaktadır.bu köpeği şehirlere getirerek daha güçlü ve saldırgan olması için çabalayarak , dövüştürerek , boynuna tasma takıp gezdirerek ona yalnızca büyük kötülük yapmış oluruz.

    peki böyle uzun bir yazı yazmana ne gerek vardı diye sorarsınız ben de şöyle bir cevap veririm. insan dostları için bir şeyler yapmak istemez mi ? ben de malımı mülkümü koruyan iki tane dostum için bir şeyler yapmak istedim.
  • cocukken, kedimi kovalayip yaraladigi icin cilgina donup okkali bir de tokat atarak, "bir daha kedimi kovalarsan seni gebertirim" seklinde bir nota vermisligim olan musfik hayvan. tanidigim kopekler icinde (doberman, rotweiler, pitbul) mizac olarak en olgun olani; verdigi tepki "napiyo bu bebe la" seklinde bakmak olup bir de slap slap yalamaya baslamisti.

    dedemindi, yaklasik 100 kadar koyuna bekcilik ederdi. iri cussesi ve saldirirken burundugu korkunc goruntu yuzuden cekinirdim. o 100 kusur koyunun hepsini tanirdi, hayret ederdim. bir koyun eksik olsa farkeder oraya buraya kostururdu. sanirim koku algilari diger kopeklere oranla zayif, iz suremezdi cunku. kaybolan koyunlari yine kangala benzeyen ama daha kucuk olan diger kopek (cinsini bilmiyorum) arar ve bulurdu. en ilginc huyu ayakkabi saklamasiydi, sadece tekleri sakliyordu ustelik, hala anlam veremem. aile bireyleri ve suru haricindeki herkesi tehlike olarak gordugu icin evdeyken bagli tutardik, misafir falan gelemezdi yoksa.

    bu hayvandaki kendini adama durtusunu baska hicbir canlida gormedim, size zarar verecegini dusundugu canlinin cussesi, sayisi, gucu vs. umrunda degildi, olumune korurdu. zaten bir kis gecesi, acliktan koye inen 5 kurdun, ahirlari kontrole cikan dedeme saldirmasiyla girdigi dalasmada oldu. dedem kurtuldu, o oldu. koca adami aylarca aglatarak...
  • bugün bi iskoç çoban köpeği'nin kelime hafızası 7'yken, kangal köpeği, 250'den başlayıp 600'lere 1000'lere ulaşan kelime hafızasıyla adeta ayaklı bir sözlük, eğer user login sistemi oturtulursa entry girilebilecek bir ekşi sözlük gibidir.
  • kangal henüz 3 yaşındayken haşır neşir olmaya başladığım mükemmel bir köpek cinsidir. o zaman oturduğumuz müstakil evde bahçenin genişliğini de hesaba katarak, babam çok sık şehir dışına çıktığı için bahçeye bu dev köpeği almayı uygun bulmuşlar.. neyse efendim.. bu köpek öyle tatlı öyle uysal ve öyle sevecendir ki.. hemde insan halinden anlar.. annemin verdiği pırasa yemeği bile hiç mırın kırın yapmadan hapur hapur yediğini bilirim. kocamandır, ve çocuklara karşı çok iyi niyetli davranır. beni süeterimden tutup bahçede yavrusu gibi ağzına alıp dolaştırırdı canımcağız :) çok sık havlayan bi köpek değildir. bahçeye dalan ve bahçede serbest dolaşımda olan köpeği fark etmeyen postacıyı hiç havlamadan nasılsa paket yapıp üstüne yatmışlığı ve annem gelip de postacıyı kurtarana kadar adamın sesini daha çıkaramadığı olmuştur. yavşak değildir öyle kıç baş ayrı oynatan sahibine cilve yapan bi köpek asla olmamıştır, bakıştan bile anlar. bi hata yaptığında utanır. mesela bahçedeki çiceklere zarar verdiğinde,kafasını yerden kaldıramaz.. çok çok büyüktür ayağa kalktığında 1.80lik babamın omuzlarına patilerini koyup yanağından öpebilecek kadar da kankavaridir. insanları izleyerek birşeyler öğrenebileceği de doğrudur. kapı zili çalmasını bile öğrenmiş köpektir.eh.. evet ölüceğini hissettiği zaman kaçtığı da doğrudur. kaçmıştır, ve ölü bulunmuştur.. daha sonra o eve ne kurtlar ne rottweilerlar geldi de onun gibi olmadı.. bütün köpekler candır da kangal ayrıdır benim için..

    üstelik bu köpeklerin inanılmaz hafızaları vardır. 10 yıl önce daha yavruyken sevdiğiniz bi kangal, 10 yıl sonra paşa gibi yatarken götüm götüm yaklaştınızda kafasını kaldırıp yanınıza sokulabilir.

    tutku yaratan köpektir..şimdi kocaman hatun oldum.. sırf kangal besleyebilmek için geniş bahçeli ev derdindeyim.. eğer kangal alınacaksa koşup oynayabileceği ve sizinle güreşebileceği kadar geniş bi bahçeniş olmanız gerekiyo en azından.. eh böle işte..
    (bkz: gözlerim doldu lan)
  • uzaktan da olsa çok sevdiğim, çok saydığım, "buyur abi sen salona da işeyebilirsin istersen" diyebileceğim türden bir hayvan.

    yutub'a "rotvaylır" yazıyosun mesela, "rotvaylır ceylan'ı korkutuyor" - "rotvaylır kedilere dehşet saçıyor" filan gibi videolar çıkıyor. ya da "alman kurdu" diyosun; "alman kurdu ile hırsızın zorlu anları", "alman kurdu sahibini nasıl korudu" gibi sonuçlar geliyor.

    bi de sivas kangal yazıyosun;

    - "sivas kangal ayıyı yedi"
    - "kangal aslanı osutturdu"
    - "kangal kaplana kök söktürdü"
    - "sivas kangal sürüye saldırmayı 'düşünen' kurdu sekizyüz parçaya ayırdı"

    tam türkiye'den çıkıcak hayvan işte şerefsiz. ağzını yerim onun. (müsade ederse)
  • köpek ailesinin (canis lupus familiaris) en zeki ırkı. 120 tane komutu çok rahatlıkla alabiliyor. hafızası inanılmaz güçlü. plan yapabiliyor. bütün bu özelliklerinden sonra neden arama kurtarma veya narkotik köpeği olamıyor? çünkü burnu çok kötü. koku alamıyor. koku da alabilse diğer ırklara köpek falan denmezdi sanırım. koku alsa mavi önlük giydir ilkokul 1'e falan yazdır o derece.

    koku alamadığı için de sadece dev gibi bir dostumuz oluyor. emanet edilen sürüleri hayatı pahasına koruyor. ölüyor da sevdiklerine zarar verdirmiyor. çok da kıskanç...

    http://666kb.com/i/c0vndyirn5cuahjfk.jpg (kafaya dikkat / şimdi kurtlar düşünsün)
  • asla dövüşlere sokulmayacak bir köpek*. inanılmaz hisli bir hayvan. ona haksız yere bağırdınız diye birkaç gün yemek yemez üzüntüsünden. ayrıca belki de en zeki köpek türüdür. sadece çevredeki insanları izleyerek birşeyler öğrenebilir**. aslen çoban köpeği olarak yetiştirilir ve sürüsünü korumak için bir kurtla kavgaya girmekten kaçınmaz. aslında kurtlar onla kavgaya girmekten kaçınır. düşmanını boynunu kırarak öldürür. arka ayaklarında çoğu köpekten farklı olarak iki mahmuz, dolayısıyla 6 parmak vardır ayak başına. sivas kangalı diğre köpek türlerinden ayıran en büyük görsel farklılık budur. safkan olmayan kangallarda bu özellik görülmez. sahibine çok bağlıdır. sahibi için gerekirse canını verir. nemli iklimlere pek kolay uyum sağlayamaz. bir başka önemli özelliği de bir sivas kangal çocuklara asla zarar vermez, en fazla yalar. zarar verirse bilin ki sivas kangal değildir, başka bir köpektir, siz karıştırmışsınızdır. dövüştüreni henüz görmedim çünkü kangal sahibi olan herkes bilir dünyanın en hisli, en duygusal hayvanıyla arkadaş olduğunu.
  • kişisel deneyimlerim sonucu elde ettiğim izlenimlere göre makul sınırlar çerçevesinde* şiddet uygulayan kardeşlerimizdir. kendini korumakla yükümlü gördüğü, sahiplerine ait alandan geçtiğim için beni 10 metre mesafeden havlayarak uyarmış, yaptığım şüpheli hareketler sonucu* milisaniyeler içinde 5 metre mesafeye ulaşıp üstüme doğru uçuşa geçmiş belgeseldekiler gibi ağır çekimde izlediğim sahne sonucunda (göğüs atmaya gerek duymadan) uçuş yörüngesinin son desimetrelerinde ön patilerinden biriyle göğsüme dokunarak beni indirmiş, korkudan felç olmuş durumda yatan 11 yaşındaki 45 kiloluk ufak tefek beni*, şöyle bir yoklayıp, patilerinden birini göğsümün üstüne koyarak aha da yakaladım, etkisiz hale getirdim edasıyla (nabzıma da bakmış olabilir) 5-10 saniye bekleyip sonra da çekip gitmiştir. böyle hisli hayvandır.*
hesabın var mı? giriş yap