• onlarcasiyla tanistigim zaman zaman kismen icinde bulunmak zorunda kaldigim durum. ulkenin, kulturun, iliskilerin vb. gelismemesindeki onemli etkenlerden kesinlikle biri. ogretilen ve belki de genetigimize bile islenmis bisey. insan oglu bencil ve kolayci. bu eylem de bunun sadece herhangi bir kaniti.

    (bkz: konfor alanı)
  • o konfor alanını binbir zorlukla, düşe kalka, yıllar boyunca çalışıp didinerek kurduysan çıkmak öyle kolay olmuyor işte.
    vatan, meslek, iş, ev, araba, mahalle, çevre, arkadaşlar öyle bir günde sahip olunan şeyler değil. hepsi de çok kıymetli!
    bütün bunlar için can, kan, ter, zaman veriliyor. silkip gitmek kolay değil.
    canın sıkılıp macera arıyorsan, vatansız ve kimsesizsen, daha iyi bir konfor alanı peşindeysen, ülkende suçlu isen ancak koyulabilirsin yollara.
    bir de gençken her şey mümkün gibi geliyor insana. zaman geçtikçe aslında tüm dünyanın benzer durumda olduğunu fark ediyorsun. amerika'ya gitsen bile çalışmak zorundasın. aslında hayalindeki fırsatlar ülkende, yanıbaşındadır. fakat "kör" olduğun için, umutsuz olduğun için göremiyorsun. çünkü "gitmek" girmiştir bir kere aklına.
    becerebilenin yolu açık olsun. ben yapamadım.
  • akepeli büyüklerdir.
  • (bkz: oblomov)

    -rutin ihtiyaçlarım için markete gitsem yeter.
    -aman, bu trafikte o yol hiç çekilmez şimdi.
    -boşver ya siz gidin, canım hiç istemiyor.
    -üşürüz ki, hava çok soğuk.
    -deli olma, bu sıcakta dışarı mı çıkılır?
    -genelde evde olmak daha huzurlu.
    -kitaplarım, internet, dizi-film falan, zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorum.
    -yalan yok, bazen çok sıkılıyorum ama uyuyunca unutuyorum.
    -acayip yalnızım fakat bu konuda ne yapmam gerektiğini bilmiyorum.
    -aslında yapmam gereken şeyleri biliyorum lakin içimde hiç enerji yok.
    -bu şehir yüzünden her şey. memleketteyken çok sosyal biriydim aslında ben.
    -şimdi bir ton hazırlık gerek. başka zaman gideriz.
    -başımıza bir şey gelmesin?
    -en iyisi bende buluşsak?
    -yok yok, bu böyle olmayacak.

    siz de evinizden çıkmamak için yukarıdaki cümlelerden biri ya da bazılarını sıklıkla düşünüyor ya da dile getiriyorsanız, derneğimize* katılım için ön elemeyi geçtiniz demektir.

    bazıları bu bazı bahanelerin bazılarını genele yayıp bizi bağımlısı olduğumuz bir sirkülasyonun içinde hapseden alana comfort zone demişler. bilen bilir ama biz yine de tanımını yapalım, comfort zone kısaca; insanların içinde bulundukları rutin yaşam döngüsünü kapsayan alana verilen addır.

    bu alan içinde her şey hakimiyetimiz altındadır, hayallerimiz bile. iş yolumuz belli, terzi köşebaşında, alışveriş yaptığımız mağazalar aynı, görüştüğümüz insanlar ali ayşe, uğraşılarımız ve hobilerimiz kendimize göre sıradan. yani rahat alan, biz kendimizi ne kadar sosyal, aktif ve entelektüel olarak düşünsek de, farkında olmadan bizi tembelliğe ve asosyalliğe iten, hayallerimizi hep ertelememize neden olan sınırlarımızdır.

    kimileri "rahat battı galiba!" şeklinde karşı çıkılabilir fakat rahat alan, yaşantısını eksik ya da tatsız görüp vizyonunu açmak isteyenler için -kesinlikle- duvarları kırılması değil, genişletilmesi gereken bir alandır. yani bu sayede kendimize yeni bir hayat kurmuyor, var olan hayatımız üzerine eklemeler yapıyoruz.

    aslında bu alandaki insanları sadece yalnız yaşayanlarla sınırlandıramayız. evli insanların, çoluklu çocuklu geniş ailelerin büyük bir kısmı da bu alana hapistirler.

    rahat alanımızın sınırlarını biraz genişlettiğimizde ise sıradaki alanlar şöyle tanımlanıyor;
    learning zone---panic zone---magic zone.

    rahat alandan öğrenme alanına adım atan birey, kimi zaman çeşitli ön yargılar ve alışılagelmiş tereddütlerle panik alanında başarısızlığa kapılma korkusu yaşıyor. fakat yeterli özgüven ve çaba ile sınırlarını genişletip yepyeni bir alana geçiş yaptığında ise hayallerini gerçekleştirmenin haklı olarak hazzını yaşıyor.

    bu alanlar do you dare to dream? isimli bu videoda çok güzel bir şekilde anlatılmış.

    bu bağlamda araştırmacılar comfort zone'un ortasına demir atmış, evinden çıkmak isteyip çıkamayan insanlara rutinlerini kırıp kendilerine yeni uğraşılar ve zevkler edinmelerini, yaşam alanlarını ve bilinç seviyelerini genişletmelerini öneriyorlar.

    evet, türkiye şartlarında bunun ne kadar iştah açıcı olduğu ayrı bir tartışma konusu fakat tüm orospuluklarına rağmen hayat devam ediyor...

    not: geçenlerde sorumlu bir dernek başkanı olarak yıllardır sadece balkondan gördüğüm epey ötemdeki bir ağaca doğru yürüdüm. sonra biraz altında oturup oradan bu kez balkonumu izledim. içerideyken dışarısı çok rahat anlaşılmıyor gerçekten. dışarı çıkın!

    edit:mla.
  • yeni mezun, meslek hakkında fikri olmadan, üç kelime rusça bilmeden rusya'ya gitmek ile konfor sınırlarına şaşırdığım insan.
  • hayata güvenmeyen insandır.
    (bkz: öğrenilmiş çaresizlik)
  • ingilizce deyim türkçeye adapte edilmeye çalışılınca ortaya çıkan diş gıcırdaması gibi sinir bozucu ifade şekli sayesinde huzursuz olup şu an yaşadığım durum.
  • ben ediyorum, o da edebiliyor. e neden birlikte konfor alanımızın dışına çıkmıyoruz ki?
  • hayatın erken dönemlerinde cazip gelsede, bir noktadan sonra konfor alanının her noktası batmaya başlayınca neden içinde kalmamak gerektiğini daha iyi anlayacaksınız. kendinize yapabileceğiniz en büyük iyilik, aslında kendi oluşturduğunuz duvarları yıkmaktan geçiyor.

    ama hayatı boyunca bunu reddederek yaşayan bir arsızda olabilisiniz. kendi mutluluğunuzu elde edebileceklerinizle kıyaslayıp durur, istediğiniz hayatın çakma bir versiyonunu yaşamaya devam edersiniz.

    “those who build walls are their own prisoners.” - ursula k. le guin
hesabın var mı? giriş yap