• demokrasi sembolü.
    toplumun gelişmişlik ve kültür seviyesini ölçmek için kullanılabilir; örn. "kişi başına düşen kütüphane sayısı". acaba var mıdır böyle ülkeler, şehirler? belki iskandinavya'da.
    ayrıca (bkz: iskenderiye kütüphanesi)
  • hem kitaplık hem de yatak işlevini gören alete de denir
    (bkz: #1269770)
  • turkiyemizin bence en buyuk sosyo-kulturel problemlerinden biri maalesef kutuphane fakiri olmamizdir ve bu eksiklik halkimizin aydinlanamamasinin onundeki abartisiz en buyuk engellerden biridir. kutuphane sayisinin arttirilmasi ile ne kadar cok problemimizi cozebilecegimizin sanirim devlet yoneticileri ya farkinda degil ya da umurlarinda degil (buyuk ihtimal ikincisi). avrupa rakamlarina gelicem ama oncelikle abd'de ya$amakta oldugum kucuk bir $ehrin kutuphane rakamlarini vererek durumumuzun ne kadar icler acisi oldugunu gostermek istiyorum. 130,000 nufuslu bu $ehirde* tam tamina 8 tane halk kutuphanesi var ve cografik olarak o kadar duzenli yayilmi$lar ki eger $ehrin cok di$inda ikamet etmiyorsaniz herhangi bir $ubeye arabayla bir kac dakikada ula$abiliyorsunuz. bu durum abd'deki bu captaki hemen hemen tum $ehirler icin gecerli.. abd genelindeki halk kutuphanesi sayisi 1996 rakamlarina gore 9,000, fakat bunlar merkez kutuphane sayisi. bir de bunlarin kendilerina bagli olan mini $ubeleri var ki onlarin sayisi ise 16,000'i buluyor.. rakamlar gordugunuz gibi korkunc.. avrupa'ya baktigimizda ise goruyoruz ki ab uyesi ulkelerden almanya'da 11,332, fransa'da 4,008, ingiltere'de 4,937 ve ispanya'da ise 5,209 halk kutuphanesi bulunuyor. peki canim turkiyemde kac tane kutuphane var? 1,436 (bin dort yuz otuz alti).. sonra da vatanda$ bagiriyor, vay efendim turkiye'de kitaplar cok pahaliymi$ diye.. sen $i$li'ye, eminonu'ye, bakirkoy'e, kadikoy'e, her birine 7'$er 8'er kutuphane acsan, her birine de cok degil 30-40 bin tane kitap koysan, bak millet nasil zehir gibi okuyor.. cunku ben turk milletinin aslinda sanildiginin aksine okumaktan o kadar da nefret eden bir millet oldugunu du$unmuyorum.. diyelim adam istanbul'da evinde oturuyor, cani sikildi, di$ari cikip bir saat kadar kutuphanede zaman gecirmek istedi.. $oyle arabaya ya da otobuse atlayip 5-10 dakika sonra inip gezebilecegi bir kutuphane yok.. e napiyor bu haldeki adam, tv'de ne varsa onu seyrediyor tabi*.. i$te alin size halkin geriye gitmesinin basit bir ornegi i$te.. bakin boyle her ilceye patir patir mini kutuphaneleri acsaniz emin olun cok kisa zamanda kitap fiyatlarinda onemli du$u$ler ya$anacaktir. unutmayalim ki, muasir medeniyetler seviyesine cikan en kestirme yol bol bol okumaktan gecmektedir.. bence ne zaman ki turkiye'nin ilcelerinde ko$eba$i kutuphaneler acilacak, i$te o ivme 1923-38 yillari arasinda yapilan devrimlerin, sanayile$menin ve 1940'larin koy enstitulerinin ardindan ucuncu buyuk atilim olacaktir..
  • halen daha anlamadigim bir sebepten dolayi, etrafimdaki bircok insanin (ablam ve e$i dahil) kitaplik icin kullandigi, kullanmakta israr ettigi, bir turlu dogrusunu ogrenemedigi kelime. hayir, bilmediklerinden degil, aliskanliktan boyle diyorlar -ama ne kadar duzeltseniz de halen daha "kutuphane" demeye devam ediyorlar.
  • ilginc bir sekilde ibadet yerlerine benzer. yuksek tavanli, yillarin, yuzyillarin bilgisiyle ve buyuk anlamlar tasiyan sozcukleriyle, sessizligiyle, bir anlamda insana kendinden cok daha buyuk bir seyin ortasinda oldugunu hissettirir. kimi zaman keyifli, kimi zaman kafa karistirici ve bunaltici bir deneyim olabilir bu.
  • buram buram seksenler kokan bir mobilyadır kütüphane. aklınıza evdeki şekilli mekilli kitaplıklar gelmesin hemen. kütüphane dediğim aslında; bir dönem hemen herkesin evine girmiş değme modüler mobilya sistemine taş çıkartacak bir yapıdır. iki göz dolap, ortada bir raf, altta bir çekyat böyle kombine mis gibi bir şeydir. iç dolap gözleri ailenin iki çocuğu tarafından defter kitap koyulmak üzere dolap olarak kullanılırken, orta boşluğa meydan larousse, resimli bilgi ansiklopedisi veyahut gelişim hachette ayarında gazeteden olmadı pazarlamacıdan alınmış ansiklopediler dizilir. anne kişisi tarafından ansiklopedilerin üzerine dolap kapaklarına ve dahi üst boşluğa en afillisinden bir dantel seti daha eve geldiği ilk günden yerleştirilir. en üstte kristal taklidi bir vazo, bir iki meyvelik olur. ev ahalisinden natürmorta meraklı bir kimse olmamasına aldırış etmeden plastik meyve koyulur bu meyveliklerin üzerine.
    dolap kapaklarının içine dönemin meşhur futbolcusu artisi kimse onun çıkartmaları yapıştırılır. çekyatı öyle her zaman açılmaz. ancak ve ancak memleketten gelen akrabalara yatacak yer bulunamadığı zaman kullanılır. yatılacak kısım günümüzün çekyatları gibi de değildir. böyle vırt diye kayıveren tekerlekleri vardır. sessizce çekilir, kolayca yatak haline gelir. yatan kişiye verdiği "ansiklopedileri üzerime devrilecek mi ? vazodur tabaktır envayi çeşit züccaciyelik eşya tepeme inecek mi ?" tedirginliği dışında şeker gibi uyku çektirir. bunun dışında sobanın yakınına, televizyonun karşısına koyulduğu için evin en popüler mobilyası unvanını uzunca bir süre elinden bırakmamıştır.

    şimdi böyle hatırlayınca insanın sıcak sıcak yatası, "kafama vazo devrilecek mi" tedirginliğiyle uyuyası geliyor.. arada bir kalkarsın böyle ansiklopedilere bakarsın.. candır o kütüphaneler be.. hey yavrum...
  • anadolu sehirlerinde liseli genç çiftlerin bulusma mekani olarak kullandiklari yer. pastane vb. yerlerde aile büyüklerine tanidiklara rastlama tehlikesi vardir. kasaba kütüphanelerine ise kimselere yakalanmadan birlikte zaman geçirmek kisik sesle de olsa konusmak gib sanslari olur gençlerin.hem de ekonomik bir bulusma yeridir.
  • kıymetli beton yığını. dışarıdan bakıldığında gözüken sadece budur. kıymetli bir beton yığını. ancak o beton yığınını kıymete bindiren içerisindeki raflar, o rafların göbeklerindeki kitaplardır.

    bir ortaokul-lise öğrencisi için sadece dönem ödevi hazırlamak için mecburi gidilen ve bir an önce terk edilmesi gerekilen yer. hatta aradığım konunun hangi ansiklopedide olduğunu da görevli göstersin bana, fotokopisini çektirip, ortadan kaybolayım. bütün kullanımı budur kütüphanenin. tabii ki küçük yaşlarda.

    ancak o kıymetli beton yığını son derece özgür bir mekandır. girişte kimliğinizi görevliye bırakır, merakınız sizi nereye götürürse oraya yol alırsınız. elinizdekini incelemek baştan sona okumak için mutlaka oturacak bir yer vardır. zira kütüphane ziyaretçilerinin büyük çoğunluğu raflara saf saf bakan öğrenciler olduğu için sandalye ve masalar çoğu zaman boştur.

    elinizdeki roman, şiir, ansiklopediyi mesai saatleri içerisinde istediğiniz kadar okuyabilirsiniz. kimse sizi rahatsız etmez, "çay vereyim mi abi?" demez, "kalk artık yeter bu kadar" demez.

    sen bu romanı evde okumak istiyorsun. o da olur. yıllık üye olunuyor. 3-5 ytl bir şey. istediğin kitabı alıyor okuyor ve iade ediyorsun. bütün mesele bu. örneğin izmir ilk halk kütüphanesinde yaklaşık 1500 kitap(türkçe- roman-tahmini) var. bunları okumak bir insanın yıllarını alır. ilk önce onlar okunmalı sonra "kitaplar çok pahalı diye bağırmalı". başka türlü inandırıcı olunmaz.
hesabın var mı? giriş yap