• dikkatlice dinle,
    gördüğüm ama hiçbir zaman dokunamadığım kadın hakkındaki sözlerimi duymak üzeresin.
    gülümsemenden anlıyorum, ne kadar da zor seçebiliyorum sözcükleri.
    bana seni anımsatan bu sözcükler doğru, görebiliyorum.

    beni yanlış anlama, kafandaki ve kalbindeki açıklaması zor olan sözcükleri söyleyebilmek her zaman kolay olmuyor.
    gökte görüyorum yüzünü, her şey çok net.
    ay, gözbebeğin olmuş,
    ama neden öylece geçip gidiyorsun yanımdan?

    ay karaltısının orada süzüldüğünü gördüm,
    bir girdabın içinde yürüdüğünü gördüm.
    gözümün ucuyla, seni gördüm!

    rüyamın ortasında,
    güneş ışığında otururken gördüm seni.
    hayalimdeki kadın,
    seni seviyorum..
  • andrew latimerin gerçekten ne kadar hisli ve aşmış bir adam olduğunun gözler önüne serildiği, adamın şarkının ortasında ağladığı konser görüntülerine http://www.youtube.com/watch?v=wrg_b1pcors linkinden ulaşılabilecek, muazzam camel şaheseri... tüylerim diken diken, boğazım düğümlendi... youtube sen bizim herşeyimizsin demek istiyorum.
  • bir hikayedir.

    kulak tırmalayıcı bir klavye sireniyle 'hazır olun, şimdi lady fantasy başlıyor' mesajını ileten, sertçe giren davullarla dinleyiciyi silkeleyen bir 45 saniyeyle açılıyor hikaye. yumuşacık gitar solosu 15 saniye boyunca hazırlıyor hikayeye, hızlanan gitar ve klavyenin uyumu kan akışını hızlandırıyor. ortalık durulunca usulca hikaye'yi anlatmaya başlıyor andrew latimer.

    gördüğü ama dokunamadığı bir kadından konuyu açıyor. ona, onu ne kadar sevdiğini söylemeye hazırlandığından bahsediyor. cümleleri kafasında sıraya diziyor ve bunların doğru kelimeler olduğunu onaylamanın tek yolunun onun gülüşü olduğunu söylüyor. ama hala çekingen, yanlış anlaşılmak istemiyor. çünkü kafasındaki ve kalbindeki sözcükleri kelimelere dökmenin kolay olmadığını biliyor. ilham almak için gökyüzüne bakıyor, orada da görüyor o kadını. yanından öylece geçip giden o kadını...

    arkada bardens'in sıradışı klavye solosu çalarken latimer düşüncelere dalıyor ve ardından hızlıca geri dönüyor. ama bu kez farklı geliyor sesi. sanki hevesi kırılmış, sanki kadının hala öylece geçip gittiğinin farkına varmış. yine de pes etmemekte kararlı. tüm cesaretini topluyor ve kendi içindeki adrenalin ve heyecanı, tüm zamanların en enerjik gitar sololarından birisini çalarak bize sonuna kadar hissettiriyor.

    solo bitiyor. bir durağanlık yayılıyor etrafa. latimer susuyor. sonra cılız gitar sesleri gelmeye başlıyor. biz anlıyoruz. latimer üzgün. dakikalarca ağlıyoruz beraber; biz, latimer ve gitarı. sonunda latimer yürek yakan suskunluğunu bozuyor. ağzının ucuyla söylediği sözler bıçak gibi saplanıyor kalbimize.

    yine o kadından bahsediyor çünkü. ilk kez gördüğü zamanlardan bahsediyor. girdapların ortasında görmüş onu, ay karaltısında süzüldüğünü görmüş, gözünün ucuyla. aşık olmuş latimer bu kadına. ama hayat onu bu noktaya getirirken, kadını da bir hayale dönüştürmüş. yine de göz yaşlarını siliyor latimer ve duymayacağını bilse bile hayalindeki kadına fısıldıyor: seni seviyorum...

    bu dakikadan sonra zaman duruyor ve müzik yeniden yükseliyor çıldırtıcı bir noktaya kadar. latimer'in ruhu yükseliyor ve hayalindeki kadınla buluşuyor gökyüzünde. hikayenin başındaki yumuşacık gitar solosu tekrar ediyor, ve biz mest olmuş şekilde dinlerken ruhlar yavaşça soluyor...
  • bir nevi camelın black rose immortal'ı... ya da kronolojik olarak daha doğru bir deyişle black rose immortal bir nevi opeth'in lady fantasy'sidir....
  • kaydedilen en uzun orgazm.
  • elini uzatıp ruhuna dokunamadıklarını anlatır bu şaheser.bu bağlamda bir dost, sevdicek yahut geçmişte kalmak zorunda olan bir insandır sözkonusu olan.lady fantasy diye geçer bu zat şarkıda lakin bana göre bir cinsiyeti yoktur bu varlığın.dinlenmeye başlanır andrew latimerin naif sesi, fısıldadığı sözler usulca.dediği gibi sözler uçup gitmektedir bu varlık söz konusu olduğunda, peşi sıra dizilir cümleler istemsizce çünkü farkında olmadan çok kereler düşünülmüştür o.ansızın düşer aklınıza ''ne yapar, eder'' diye bu soruların cevaplarından emin değilsinizdir onun sizi düşünmediğinizden emin olduğunuz kadar. yanınızdadır, sizinledir ama sadece o kadar. surette öyledir, ruhlar değildir yakın olan bedenlerinizdir sadece.göz ucuyla görürsün sevindiğini, üzüldüğünü, karşında bir yandan oturup bir yandan başka şeylerle ilgilenişini, yanından öylece geçişini.kaçamaktır bakışların bir şeyler çalmaya yeltenir gibi.sarılmak, öpmek istersin fütursuzca, ''nasılsın'' diye sormak daha sonra.geçtir artık hayatına böyle dahil olmuşsundur .ulaşılamadığı için şu zaman diliminde lady fantasy olmuştur yahut bir vakitler yakın olup şimdi ayrı düşüldüğü için.o lady fantasy ki sevilmektedir saf bir sevgiyle sebebi anlaşılmaksızın.bunu söyleyememek kanatır ruhunuzu tüm derinliğiyle.elde sadece çekine çekine göz ucuyla izlenen bir hayat ve uzaktan uzağa belirsizce söylenen ''seni seviyorum'' cümlesi kalmıştır belki de karşındaki için hiçbir önemi olmayan fakat senin için bir o kadar değerli olan.söylenebilecek tek şey var sona doğru bu şaheser hakkında andrew latimer bu duyguları ifade edilebilecek en güzel şekilde dile getirmiştir,muhteşemdir. her dinleyişte eksiksiz bir biçimde hissedersiniz şimdiye kadar dile getirmeye çalıştıklarımı...
    tekrar söyle andrew, tüm lady fantasy ler ve onları umutsuzca seven ve yaratanlar için hiç susmamacasına.

    edit:ah ulan ah.
  • progressive müzik yüksek okulunda zorunlu olarak okutulması gereken dersin adı.
  • hani zamanında ingiliz patent enstitüsü icat edilecek bir şey kalmadı diye kilit vurmuştur ya, progressive rock camiası da yapılacak daha güzel şarkı kalmadı diye kapatmalıydı bu müzik dalını bu şarkıdan sonra. yok ki daha iyisi, olamaz ki.
  • listen very carefully, my words are about to unfold
    concerning a lady i've seen but i never could hold
    i can see by your smile,
    take a long while,
    the words that come through,
    i see that they're true,
    for she reminds me of you.

    don't misunderstand me, it's not always easy to say
    the words in your head and your heart that you just can't explain
    i can see clearly,
    a face in the sky,
    moon's in your eye,
    you're passing me by.
    tell me the reason why.

    i can see clearly,
    a face in the sky,
    moon's in your eye,
    you're passing me by.

    saw you riding on a moon cloud,
    saw you walking on a whirlpool,
    from the corner of my eye,
    i saw you.

    saw you sitting on a sunbeam,
    in the middle of my daydream,
    oh my lady fantasy,
    i love you.

    şeklinde sözleri olan camel efsanesi. mirage albümünün giderayak vuranıdır.
  • mükemmel bir camel şarkısı. bu 12 dakikalık muazzam eseri, keşfettiğim yaklaşık 1-2 ay öncesinden beri 30-40 defa dinlemişimdir herhalde. o nasıl bir duruluk, nasıl sözler, nasıl melodiler, nasıl bir samimiyet? camel'ın beni en çok etkileyen noktasıdır bu naiflik, latimer'ın o duru ama hüzünlü sesi ve samimiyeti, akıp giden klavye ve gitar melodileri... akerfeldt olmasa bu grupla tanışamayacaktım ya, bir kez daha iyi ki varsın opeth, iyi ki varsın mikael diyorum. yoksa camel gibi bir grubun varlığından haberdar olmadan göçüp gidecektim belki de ve çok yazık olacaktı.

    mikael akerfeldt'ten bahsetmişken, bir opeth konserinde hope leaves'e giriş yapacakken lady fantasy'nin "listen very carefully my words are about to unfold, concerning a lady i've seen but i never could hold" kısmını söyleyip hafiften tıngırdatıyor. 10 saniye falan ama, pek heveslenmeyin. yine de link şu:

    http://www.youtube.com/watch?v=ukwdotvrx-o

    ben de opeth istanbul'da lady fantasy çalsın kampanyası başlatmak istiyorum. sesim yeterse bağırırım lady fantasy diye ama şerefsiz mikael duysa bile kesin laf sokar şarkının ismiyle alakalı.
hesabın var mı? giriş yap