• tanımsızdır, hapsedilen kişi için. kim anlayabileceğini iddia edebilir ki o çatının altına girmeden. askerlik bitiminde (ki askerlik yarı yarıya alınmasıdır özgürlüğün, tamamı alınmış değildir) insan nizamiyeden çıkıp da arkasına baktığında, özgürlüğünü iki dakika öncesine dek çevrelemiş olan tellerin ardına efkar ile bakar. bir sigara tellendirir ve muhakkak ki hüzünlüdür. kimse kahkahalar eşliğinde ayrılmaz asker ocağından. buruk bir sevinçtir yaşanan.

    gerçek bir hapis ise kimbilir ne acılar yaşatır. sevdiklerin yoktur yanı başında. duvarlarla çevrilidir. gözlerini uzaklara dikemezsin. gökyüzünü bile göremezsin öyle her zaman. hep aynı kederin yaşatıldığı, herkesin aynı acıyla nefes alıp verdiği bir yerdesin. ne yana baksan gönlünü eğlendiremezsin. avunamazsın, zaman iyice yavaşlar, en acımasız yüzünü mahpusa göstererek. bedbinliğin dibine sürüklenirsin.

    necip fazıl harika betimler bu halet-i ruhiyeyi.

    --- spoiler ---

    ses demir, su demir ve ekmek demir...
    istersen demirde muhali kemir,
    ne gelir ki elden, kader bu, emir...
    garip pencerecik, küçük, daracık;
    dünyaya kapalı, allah'a açık.

    --- spoiler ---

    şu satırlar da insanı kederin dibine doğru ittikçe iter. on yedi yaşındaki bir idam mahkumu` :erdal eren` için yazılmıştır..

    --- spoiler ---

    ben hep onyedi yaşındayım
    her ayak sesinde ürperirim
    demir kapının her açılışında
    gögsümün kafesine sığmaz yüreğim
    her türlüsünü tattım acıların, ayrılıkların
    bir seni beklerken kendimi yenemedim..

    --- spoiler ---

    ` :ali asker'in sesinden dinlenesi..`
  • türkan şoray ın başrolünü oynadığı müthiş ötesi bir film. şimdiye kadar hakkında hiçbir entry girilmemiş olması da ayrıca şaşırtıcıdır. sevdiği erkek için hapse giren türkan şoray hapisten çıktığında adamın başka birisiyle çoktan evlenmiş olduğunu görür. eşyalarını hapishanede bırakıp "nasıl olsa tekrar dönücem" diyerek adamı öldürmeye gider. ama tam silahı çekmişken adamın çocuğu gelir "baba baba" nidalarıyla. ve tabii ki mutsuz son. sultan aradan çekilir. harikadır harika...
  • türkan şoray'a 1973 yılında " yılın sanatçısı" ünvanıyla altın kozayı getiren film. aşkı için kendisinden vazgeçen ümmühan'ın dram dolu hayatını anlatır.

    filmden birçok kare aklımda yer etmiş olsa da, ümmühan'ın trenle başka bir hapishaneye götürülürken öldü sandığı selman'ı gördüğü sahne bir başka idi. ümmühan kocası selman'ın mektupları artık gelmeyince bunu ölmesine yorar ve acısını içinde yaşıyorken onu tren garında başka bir kadınla görür ve dünyası asıl o zaman yıkılır.
  • nevşehirin bir köyünde yaşayan kimsesiz ümmühanın hikayesini etkileyici bir şekilde, hoş karelerle anlatır. çok da güzel bir türkü söyler filmde.

    asmalardan kesemedim üzümü
    kötü kader güldürmedi yüzümü
    ...
    doyamadım gençliğime ne ettim ben
    bir vefasız yar yüzünden bittim ben
    ...
  • türkan şoray'ın hayran bırakan oyunculuğuna sahne olmuş bir filmdir. filmde seçilen giysiler de bir o kadar güzeldir.

    film; özlenen cinsten bir aşk ile başlar ancak, hiçte öyle bitmez. ümmühan'ın dediği gibi kancıklık yapmıştır selman...
  • türkan şoray ın hapishane görüntülerinin çok etkileyici olduğu film. zaman geçtikçe kadının nasıl aklını yitirdiğine tanık olursunuz.
    ayrıca bu film daha sonra tekrar çekilmiştir. bu sefer başrolde hülya avşar vardır.

    karşı dağlar duman duman
    ah ümmühan ah ümmühan
    sevenlerin hali yaman
    vah ümmühan vah ümmühan
  • marcel proust'un mahpus'uyla kafka'nın dava'sı* arasında minik bir eğrelti otu ilintisi:
    "nişanlılık dönemimiz bir dava görünümüne bürünmekteydi; albertine bir suçlu kadar çekingendi." marcel proust - la prisonniere

    "mahpuslar bir çeşit akraba oluyorlar. burası sanki ay'dır. biz başka cins mahluklarız. belki de bunun için arkadaşlar dışarı çıkınca derhal yabancılaşıyorlar." kemal tahir - karılar koğuşu

    "kocasını mutlaka tanırsın. o da adliyeci sayılır. adıyaman'da cezaevi memuruydu. bir mahpus kaçırdı da açığa çıkardılar. üç aya mahkum ettiler. mübaşirlikte, kolculukta bulunmuş. şimdi inhisarda çalışıyor. altı ay evvel burada yatmış." kemal tahir - karılar koğuşu

    ["kirli çamaşırlarınızı orta orta yerde yıkayınız!" diyen büyük nasihatı tutabilmek için bir miktar mahpusta yatmak muhakkak lazımdı.
    murat, çıplak insanlardan olmanın rahatlığını aynı zamanda ve şiddetle hissetti.] kemal tahir - karılar koğuşu

    [karı bey'in kanaatine göre, mahpusun mahpushanede bir şey bırakması felaketin felaketi olacaktı. çünkü mal, sahibini çeker ayağına getirirdi. on iki sene dile kolay: "nereye karı bey?" "mahpusa şahım!" sözlerinden usanmıştı.] kemal tahir - karılar koğuşu

    "şimdi mahpusa hep alıştık. umurlamıyoruz." kemal tahir - karılar koğuşu

    ["mahpusun parası pul, karısı dul" diye laf çıkarılmış.] kemal tahir - esir şehrin insanları

    "hümanizmin en gizli, en iç odasında, onun asıl ruhunu oluşturan kudurmuş bir mahpus dönenir durur." theodor w. adorno- minima moralia

    "o da benimle birlikte tutsak mı? benim tutsağım mı? o benim cezaevim mi?" italo calvino - bir kış gecesi eğer bir yolcu

    (bkz: la prisonnière) (1923)
    (bkz: la captive)
    (bkz: hapishane/@ibisile)
    (bkz: mahpushane/@ibisile)
    (bkz: 72. koğuş)
    (bkz: yatar bursa kalesinde)
    (bkz: yıldırım bölge kadınlar koğuşu/@ibisile)
    (bkz: aşklar içinde/@ibisile)
    (bkz: un condamne a mort s'est echappe/@ibisile)*
  • kelime anlamı hapsedilmiş kişi.

    "kurşun ata ata biter/mahpus yata yata biter"

    dizelerinde mantık hatası yapıldığını düşünmekle birlikte, mahpus kişisinin yata yata biteceği (hayatının skileceği) anlamı da çıkar deyip sözleri yeniden mantıklı buluyorum fakat türkünün genelinde "bitmek" kelimesi kargaşanın üzüntünün yok olup iyiliğin güzelliğin başlayacağı doğrultuda konumlandırıldığı içün, durumu yeniden mantıksızlık olarak yorumlayıp çekilirim. oysa 'hapis yata yata biter' diyerek beni bu dertten kurtarabilirlerdi.
  • (bkz: ay ümmühan)
  • --- spoiler ---

    güzelliği her geçen gün biraz daha azalıyordu gözümde. bir tek albertine'in başkalarında uyandırdığı arzu, öğrendiğimde tekrar acı çekmeme ve albertine'i onların elinden alma isteği duymama yol açtığından, onu gözümde yüceltebiliyordu. albertine bana ıstırap çektirebiliyordu ama katiyen mutlu edemiyordu. bu sıkıcı bağımlılığı ayakta tutan tek şey ıstıraptı.
    (sevmeyi bıraktığımız insanın başkaları tarafından sevildiğini görmeye neden katlanamıyoruz ki. neden bize ait bir nesne gibi görüp onu bırakmak istemiyoruz. tıpkı artık oynamaktan sıkıldığı halde, başka çocuklar alıp oynar diye oyuncağını elinden bırakmayan çocuk gibi.)
    --- spoiler ---

    (bkz: marcel proust)
hesabın var mı? giriş yap