• sempozyuma konuşmacı olarak katılacak hocaların listesine baktım. şuraya yapıştırıyorum ki hep birlikte bakalım:

    *prof. dr. irfan yılmaz (dokuz eylül üniversitesi buca eğitim fakültesi orta öğretim fen ve matematik alanlar eğitimi bölümü biyoloji eğitimi anabilim dalı)
    *prof. dr. adem tatlı (emekli, dumlupınar üniversitesi eski rektör yardımcısı fen-edebiyat fakültesi eski dekanı)
    *prof. dr. turan güven (gazi üniversitesi gazi eğitim fakültesi ortaöğretim fen ve matematik alanları eğitimi bölümü biyoloji eğitimi anabilim dalı)
    *prof. dr. eşref edip keha (karadeniz teknik üniversitesi tıp fakültesi temel tıp bilimleri bölümü tıbbi biyokimya anabilim dalı)
    *prof. dr. ismail kocaçalışkan (yıldız teknik üniversitesi fen-edebiyat fakültesi moleküler biyoloji ve genetik bölümü moleküler biyoloji anabilim dalı)
    *prof. dr. cengiz çakmak (istanbul üniversitesi edebiyat fakültesi felsefe bölümü felsefe tarihi anabilim dalı)
    *yrd. doç. dr. ömer faruk noyan (celal bayar üniversitesi mühendislik fakültesi inşaat mühendisliği bölümü yapı anabilim dalı)
    *dr. nihat buğra ağaoğlu (türkiye öğrenci konseyi başkanı, sağlık bakanlığı proje koordinatörü)

    kaynak

    şimdi aralarında evrim konusunda bilimsel düzlemde konuşabilecek ehliyete sahip birilerini aradım önce bir. hani evrim üzerine çalışma yapan olsun beklemiyorum zaten, bildiğim kadarıyla türkiye'de evrim çalışan bir araştırma grubu yok. konuşmacıların bir kısmı biyoloji eğitimi anabilim dalında hoca. yani biyolojik araştırma değil, ''biyoloji eğitimi'' konusunda uzmanlar. bir tanesi eski dekanmış. ahahha ya sonra gülüyor diyorsunuz lakin şu unvan sevdamızdan ne zaman vazgeçeceğiz? fen-edb. fakültesine dekan olmuşsun ama teknik olarak ebediyat profesörü bile olabilirsin değil mi? diyelim ki biyoloji profesörüsün, o zaman neden belirtilmemiş? ben işkillendim.* (edit: biyologmuş. şu an ise akp'den milletvekiliymiş. sözlük'te başlığı altında evrim hakkındaki görüşleriyle ilgili baya bir şeyler var, yorum sizin. şöyle buyrun: (bkz: adem tatlı)) bir tanesi inşaat mühendisliği bölümü yapı anabilim dalında yrd. doç.'muş. gerçekten de bir inşaatçının evrimden ne anladığını çok merak ediyorum. ne gibi bir akademik ehliyeti olabilir bu kimsenin bu alanda? bir başkası anladığım kadarıyla sadece dr. unvanlı ama doktorasını ne alanında aldığı belirsiz, şu an sağlık bakanlığında proje koordinatörü olarak çalışan biri, akademisyen bile değil çok çok büyük ihtimalle. olsa idi belirtilirdi sanıyorum. bir tanesi de felsefe tarihi anabilim dalında profesör. bir felsefeci ile evrimi tartışabilirsiniz pekala lakin bu da yine bilimsel bir düzlemde olmaz.

    son iki konuşmacı ise evrim konusunda bilimsel düzlemde tartışmaya daha ehil gibi duruyorlar. biri ismail kocaçalışkan. ytü'de mbg bölümünde hoca imiş. internetten arattım, hangi konular üzerine çalışıyor diye. ytü'nün sitesinde bir şey bulamadım. bir tane makale buldum. african journal of biotechnology'de basılmış, nesli tükenmekte olan bir bitki türünü in vitro çoğaltmışlar. heyecan yaptım. ** sonra pubmed'e girdim, karşıma 3 makale daha çıktı. 4 makale ile profesörlük. vay be dedim, demek ki benim profesörlüğüme de şunun şurasında 3 makalecik kalmış.* bu 3 makeleden yalnızca birinde son yazar. diğerinde ilk yazar ve sonuncusunda da ortada bir yerlerde. tüm makaleleri de impact factor'ü 0.709 olan z naturforsch c adlı bir dergide basılmış. bitkiler üzerinde çalışıyor. daha spesifik olursak zararlı bitkileri öldürücü ilaçları test ediyorlar. bunun dışında zafer yayınları'nda basılmış; sel felaketi ve düşündürdükleri, bitkilerde ekonomik kriz ve çareleri ve fotosentez mucizesi adlı 3 bilimsel(!) makalesi daha var. kaynak biraz daha bakınınca bitlis eren üniversitesinin adının said nursi olarak değiştirilmesi adlı imza kampanyasına imza atanlar listesinde adına rasladım.

    ikinci konuyla alakalı isim de eşref edip keha. ktü'de tıbbi biyokimya anabilim dalında profesör. dr. keha'nın araştırma konuları hakkında nispeten daha çok bilgi buldum. şuradan kendi sayfasından da görülebilir. http://enformatik.ktu.edu.tr/…kademisyen.php?p=1300 karbonik anhidraz enziminden, lipidlere, serbest radikallere kadar uzanan geniş bir yelpazede ilgi alanları. pubmed'de de 7 makalesine rasladım ve bu konularla alakalı makaleleri var. hiçbirinin evrimle doğrudan hiçbir alakası yok. buna bir şey dediğim yok, zaten başta da dediğim gibi tr'de evrim çalışan tek bir grup bile yok sanıyorum. sonra google'dan bakınca risale haber'de kendisiyle yapılmış bir röportaja rasladım. şöyle buyrun: http://www.risalehaber.com/…ews_detail.php?id=59459 risale-i nur'un inancına nasıl istikrar kazandırdığından dem vurmuş. ne güzel. keşke evrim ile ilgili de bir röportajını bulabilseydim. hani ne bileyim, bu konuda konuşmacı olarak seçildiğine göre bu alanda profesyonel olarak olmasa da derin ilgi ve bilgi sahibi olduğunu sanıyorum. görüşlerinden yararlanırdık ama nafile.

    sabahtan beri tr'de evrim çalışan yok hadi neyse diyip duruyorum ama aslında evrim tartışması yapılacak bir sempozyumda evrim çalışan bir tek bilim insanının bulunmaması bile başlı başına bir sorun. zira böyle bir sempozyuma gerçekten tam anlamıyla bilimsel bir paye atfetmek için bu alanda çalışan araştırmacıların (hoca olmak zorunda da değil, post-doc hatta doktora öğrencisi bile olur) bizzat kendi çalışma sonuçlarını hipotezleri ile birlikte mümkünse bir sunum şeklinde topluluğa anlatmaları beklenir. dinleyiciler anlatılanları körü körüne kabul etmeksizin sunucuya sorular yöneltir ve araştırma sonuçlarını ve buradan varılan sonuçları sorgularlar. daha evvelden abd'de çeşitli bilimsel konferanslara gitmiş biri olarak bu işlerin nasıl yürüdüğünü az çok biliyorum. siyaset meydanı usulü bilimsel tartışma olmaz. dünyanın her yerinde kıçlarıyla gülerler bu bizdeki geleneğe. madem türkiye'de bu alanda çalışan araştırmacı bulamadın, dışarıdan çağır, illa türkiyeli araştırmacılar katılacak diye bir kaide mi var? hani yani bulabiliyorlarsa yurtdışında yaradılış teorisi* üzerine çalışan ve kendisine bir kürsü ya da herhangi bir akademik unvan, pozisyon verilmiş bir bilim insanı bulup da çağırsınlar. yoksa bulamadılar mı?* bulamazlar zira böyle bir bilimsel* teori yok.

    şu halde bu sempozyumun ötesine berisine bilimsel sıfatını ekleyip beğenmeseniz de bilimsel bir tartışma olacak, bunu herkes sırf bu yüzden bile desteklemeli diye savunanlara daha ne diyeyim bilemiyorum. sempozyum iptal edilmiş diyorlar. umarım marmara üniversitesi kendi bünyesinde gerçekleşmesi planlanmış bu kepazeliği bir şekilde engeller. ya da bir olasılıkla aslında böyle bir sempozyum hiç planlanmadı zira resmi bir duyuru var gibi gözükmüyor. varsa da geri çekilmiş olabilir. öyle veya değil şu halde bile üniversitenin adı bu gayri-bilimsel şarlatanlık iddialarıyla yeterince lekelendi, bari dışarıda duyulmasın diye çabalasın üniversite diye düşünüyorum. sanırım rektörün ya da fen fakültesi dekanının vs. böyle bir sempozyum planlandı mı, buna izin verildi mi verilmedi mi diye resmi bir açıklama yapması lazım. ki üniversite daha fazla bu töhmet altında kalmasın.
  • dünyada evrim ve türleşmenin tartışıldığı tek yer cahil insanların karanlık zihinleri maalesef. daha da acısı bu karanlık ülkemizde öylesine yaygın ki insanlar cehaletleriyle övünüyorlar. taraftarlık ve fanatizm ile bilimsel bir gerçeği yok saymaya, inanışlarıyla bağdaştıramadıkları için önlerinde duranı reddetmeye meyil ediyorlar.

    bakın şimdi size en basit şekilde evrimin varlığını ispat edeceğim. hem de bunu ara fosil göstererek ve en iyi bildiğinizi hayvan olan insan üzerinden yapacağım. hemen başlayalım.
    buyrun;
    http://en.wikipedia.org/wiki/human_evolution

    şurada da
    homo habilis ten homo sapiens sapiens e kadar olan 1.9 milyon yıllık evrimin fosilleri mevcut. hem de öyle harun yahya kitaplarındaki gibi kaynaksız mesnetsiz değil. her cümlenin sonunda kaynak numarası ve denetlenmiş makaleleriyle beraber. kaynakları kendiniz kurcalayabilir güvenilirliklerini sınayabilirsiniz.
    http://en.wikipedia.org/…of_human_evolution_fossils

    türleşme nedir?
    nasıl olur?
    türler arasındaki ilişkiyi nasıl tespit ediyoruz?
    onların da cevabı şurada;
    (bkz: #27181176)
    (bkz: #27318415)

    peki güncel türleşme ve evrim örnekleri var mıdır?
    elbette vardır buyurun onlar da burada;
    https://www.facebook.com/…p?note_id=188809271177156

    evrim bilimsel kanıtları olan kesin bir gerçektir. varlığı hiç bir şüpheye yer bırakmayacak şekilde ortadadır. dünyada tartışılagelen şey evrimin mekanizmasıdır. nasıl tetiklendiği, neye göre ilerlediği, seçimlerin nasıl yapıldığıdır. bugün evrim karşıtı olan kitlenin hakemli dergilerde yayınlanmış tek bir sayfa makalesi bulunmamaktadır. eğer ellerindeki verilere bu kadar güveniyorlarsa buyursunlar üç sayfa makale yayınlasınlar. biz de okuyup değerlendirelim. tek bir sci* yayını yapabilirlerse ben de karşılarına oturup tüm açık yürekliliğimle değerlendireceğim ne demek istediklerini.

    konuyla ilgili adnan oktar'a yakınlığı ile tanınan, sokaklarda evrim karşıtı fosil sergileri açan onur yıldız bey ile yaptığımız sohbetin de burada olması gerektiğini düşünüyorum. evrime karşı çıkan insanların tartışma biçimleri ve dayanak noktaları neler onlara da bir bakalım.

    (bkz: #28277026)

    sempozyumu daha başlamadan geçersiz kılan şu yazıyı okumanızı da tavsiye ediyorum.

    "
    merhabalar,
    belki duymuşsunuzdur. 16-17 mayıs 2012 tarihinde marmara genç vizyon topluluğu isimli öğrenci topluluğu tarafından, marmara üniversitesi haydarpaşa kampüsü'nde "bilim, türler arası evrimi neden kabul etmiyor?" başlıklı bir sempozyum düzenlenecekmiş. bu yazımda, bu bilim düşmanı cüreti gösterebilen marmara genç vizyon topluluğu'nun başlığına taşıdığı hayal ürünü argümanı bilimsel açıdan değerlendirmek istiyorum. yer yer de etkinliğe bazı göndermeler yaparak etkinlik organizatörlerine ve oraya "profesör" ünvanlarıyla, hiç çekinmeden ve muhtemelen utanmadan çıkan akademisyenlere bazı sorular yönelteceğim. eğer ki bu bilim karşıtı ve bilimsel alandan uzak insanların şahsi düşüncelerini etkileyerek bir yerlere varmayı hedefleyen bu etkinlik, bilim çevreleri ve aklı başında üniversite öğrencileri tarafından engellenemeyecek olursa, umuyorum ki çok saygıdeğer (!) profesörlerimiz, bu yazımda yönelteceğim soruları cevaplama ve sempozyum konuları arasına taşıma büyüklüğünü göstereceklerdir.

    ilk olarak, rahatlıkla söyleyebiliriz ki günümüzde türleşmenin sayısız mekanizması bütün detaylarıyla bilinmekte ve hatta deneysel olarak kullanılmaktadır. öyle ki yaratılışçı düşünceleriyle bilinen ve uzun yıllardır yaratılışçıların argümanlarının temelini oluşturan "indirgenemez karmaşıklık" safsatasını (göz, beyin gibi organların evrim ve doğal süreçler ile açıklanamayacak kadar karmaşık oldukları iddiası) ileri süren lehigh üniversitesi akademisyenlerinden prof. dr. michael behe, aralık 2010 yılında "deneysel evrim, fonksiyon kaybettirici mutasyonlar ve adaptif evrim'in ilk kuralı" isimli başlığıyla the quaterly review of biology dergisinde yayınladığı makalesinde evrim kuramı'nın deneysel olarak ispatlandığını ve dolasıyla evrimin bir doğa gerçeği olduğunu, belli sınırlar dahilinde de olsa kabul etmişti.

    ilk olarak, zamanında charles darwin'in de üyesi olduğu ve hatta türlerin kökeni isimli kitabının özetinin ilk defa bilim camiasına duyurulduğu linnean cemiyeti'nin çok geniş çapta kabul görmekte olan biological journal of the linnean society dergisinde çıkmış bir makaleye bakalım. makalede türkiye'de yaşamakta olan spalax (bir cins köstebek faresi) cinsine ait 2 türün evrimsel süreçte birbirinden nasıl farklılaştığı ve eskiden tek bir türken, iki ayrı türe evrimleştikleri incelenmektedir. bunu yapmak için genlerdeki farklılaşmalar ve çokbiçimlilikler takip edilmiştir. bu analizler, bu iki türün tek bir türden farklılaşarak evrimleştiğini ortaya koymaktadır. tabii, bu çok saygıdeğer hocalarımız evrimi bir farenin bir kuşa dönüşüp uçması, bir yılanın bir ayıya dönüşüp balık avlaması, bir atın bir denizatına dönüşüp sulara girmesi gibi hayal ettikleri için, bilimde evrimleşmenin ne demek olduğunu anlayamamaktadırlar. sanıyoruz ki bu tip bilim dışı sempozyumlara katılmayı kabul etme sebepleri de, bu hayallerindeki evrim tanımından kaynaklanmaktadır.

    bir başka makaleye bakalım. bu defa, geçtiğimiz günlerde beyaz tv'deki evrim tartışması'na çıkarak biyoloji bilgisiyle ve evrim kuramı'na hakimiyeti ile bizleri büyülemiş (!) olan prof. dr. turan güven'in "pek de matah" bulmadığı nature gibi meşhur olan evolution isimli dergide, 1971 yılında çıkmış bir makale bu. makale, "evrimin ışığı olmaksızın biyoloji'de hiçbir şeyin anlamı yoktur." sözüyle evrimsel biyoloji'nin önemini vurgulayan, bilime yaptığı katkılardan ötürü ulusal bilim ödülü, franklin madalyası gibi ödüllere layık görülmüş prof. dr. theodosius dobzhansky tarafından yazılmıştır. inceledikleridrosophila paulistorum isimli bir canlıdır ve bu canlı grubunun altında, günümüzde türleşmeye devam eden, gözlerimizin önünde evrimleşmekte olan 6 alt türdür. alt tür tanımını bir önceki yazımda yapmıştım.bu canlılar üzerinde yapılan araştırmalar, birbirlerinden morfolojik, davranışsal, genetik olarak tamamen farklı olan 6 alt türün, tek bir türden türleştiğini ortaya koymakta ve türleşme nedenlerini anlatmaktadır. yine, zaten modern bilimin açıkladığı gibi, bu türler bir sinekken bir anda insana dönüşüp uzaya mekikler yollamamışlardır. zaten evrimsel biyoloji'nin hiçbir zaman böyle iddiası olmamıştır.

    yeri gelmişken izah edelim: türleşme, çok yavaş gerçekleşen ve evrimleşen yeni türlerin atalarına oldukça benzedikleri bir süreçtir. ancak bu süreç, giderek uzun vadede izlenecek olursa, her seferinde oluşan yeni türlerin atalarından bir miktar farklılaşmaları sonucunda, en nihayetinde, yepyeni ve en eski atalarına hiç benzemeyen bireylerin oluştuğu görülecektir. dolayısıyla insanın evriminden bahsederken, maymunsu bir ortak ata, asla bir anda modern insana dönüşüp kuantum mekaniğinin sırlarını çözmeye başlamamıştır. maymunsu ortak atamızdan, insanlara giden ve şempanzelere giden kolların ayrılması 6 milyon yıl önce gerçekleşmiştir. sonrasında, bu 6 milyon yıl içerisinde şempanzeler ve insanlar evrimleşmiştir. örneğin bu uzun süreçte, insana ait 26 farklı türü net bir şekilde tanımlayabilmekteyiz. yani 6 milyon yıl önceki ortak atamızdan, günümüzdeki insana kadar her basamakta kendi atasından biraz daha farklı 26 farklı tür yaşamıştır. ancak bunların farklarının üst üste binmesi sonucunda, nesiller sonra, yani günümüzden 200.000 yıl kadar önce, bildiğimiz insan, yani homo sapiens evrimleşmiştir. evrim halen sürmektedir.

    bir diğer makaleye bakacak olursak... yine evolution isimli dergide 1967 yılında yayınlanan bir makalede dr. doskuin, epilobium angustifolium isimli tür üzerindeki genetik mutasyonlardan kaynaklanan türleşmeyi incelemiştir. yaptığı araştırmada, kromozomların sayıca çiftlenmesi ve ayrılamamasından kaynaklanan bir sorundan ötürü popülasyon içinde türleşmenin meydana geldiğini ve bu şekilde çok kromozomlu olan bireylerle, normal sayıda kromozoma sahip bireylerin birbiriyle çiftleşemeyerek farklılaştığını keşfetmiştir. zaten bu izolasyondan sonra türler morfolojik (yapısal) olarak da birbirlerinden farklılaşmıştır. işte bu, çok net bir türleşme örneğidir. bu canlılar, aynı ortamda yaşamalarına rağmen genetik uyumsuzluktan ötürü birbirleriyle çiftleşemeyerek evrimleşmişlerdir. fakat bu canlıların atası ortaktır ve aynı türdür. evrimleşmeyi görmek ve kabul etmek için başka ne gerekir?
    örnekleri bu şekilde sayıca sonsuza kadar arttırmak mümkündür. ne yazık ki bana ayrılan kısım bu kadar olduğu için, daha fazla örneği buradan veremiyorum; ancak size bu konuda onlarca örneğin yer aldığı, evrim ağacı isimli sayfamızın konuyla ilgili makalesinin bağlantısını vermek istiyorum:

    http://goo.gl/ppnwn

    görüldüğü gibi, aslında sempozyum sadece bu ve bunun gibi bilimsel makalelerle, başlamadan bitmiştir. burada önemli olan, doğru ve tarafsız kaynaklara ulaşmak, araştırmak ve şahsi inançlar ve düşüncelerden ötürü bilimin önüne set çekmeyecek kadar büyük olabilmektir. acaba bu sempozyuma katılacak hocalarımız, bu makaleleri okuyup anlayabilecek olmalarına rağmen (acaba okudular mı?), bu gibi bir sempozyuma çıkıp da "evet, türleşme yoktur. evrim gerçek değildir. bu makaleler hayal ürünüdür." diyebilecek kadar cüretkarlar mıdır?
    bekleyip göreceğiz."

    çağrı mert bakıcı
    http://evrensel.net/news.php?id=27598

    (bkz: evrim yoktur deme hakkı/@limon kimyon zorro)
  • hala "evrim bir teori degil mi, kanun olmadigina gore demek ki olmayabilir de" diye destekleyenler var. halbuki birazcik okusalar evrim teorisinin evrimin olup olmadigi ile degil, evrimin isleme mekanizmasi uzerine tezlerle ilgili oldugunu farkederler. yani evrim teorisi evrim vardir ya da yokturu tartismiyor, evrimin oldugu belli. ama nasil gerceklestigi uzerine teoriler gelistiriliyor, bu teorilerden birisi farkli teori gelistiren birisi tarafindan curutulemedigi ve mekanizmasi ispatlandigi zaman kanuna donusecek.

    tabi bazi insanlara "nasil?" sorgulamasi uzak geliyor, zira kendi iclerinde kullanmalari bile kufur olarak gorulen bir soru. ama isin kotusu bilimin temeli de bu soru. oyle olunca iste ters elektriklenme yapiyor...
  • böyle bir sempozyumun düzenlenmesi yanlış değildir.
    fakat böyle bir sempozyum düzenleyip, katılımcı olarak bir inşaat mühendisliği hocasını çıkarmak yanlıştır.

    gerçi sempozyumun hitap ettiği kitle için muhtemelen sorun olacağını sanmıyorum.

    yaptıklarının zaten 200-300 kişi toplanıp "başaklar dize kadar / gel evrim bize kadar" diye slogan atmaktan farklı pek bir yanı yok.
  • -evrim yoktur!
    -buyurun gelin makalenizi okuyalım
    -makale yazmadık
    -o zaman yazınca gelin
    -hayır yazmayacağız biz şimdi sempozyum yapacağız burada.
    -ama beyefendi olmaz ki burası üniversite sağlam kaynaklarınızın olması lazım
    -bizi konuştürtmüyorsunuz pis ırkçılar. hepinizi döveceğim.
  • öyle bir sempozyum ki destekçilerinin alıp kucaklamak istiyorum.
    adama bir kamyon laf anlatıyoruz insan yerine koyup bilimsel gerçekleri makaleleriyle paylaşıyoruz.

    "zohaıeha wikipedia" diyor.

    canını yediğim, gadasını aldığım. wikipedia bir mecra, orada mercimek çorbası tarifi de verebilirsin, kuantum fiziğinde sicim teorisi neden var olmak zorundadır onu da bilimsel olarak anlatabilirsin. yani amaca giderken araçta saplı kalmanı sığlığına vermek isterim ancak sığ olmak bile bir derinlik ifade eder.

    bak anlattığım şeylere, ne onlar? güncel gerçekler.
    nerden anlıyoruz güncel gerçekler olduklarını
    çünkü altında sc indexine girmiş denetimli makaleler var. her cümlenin kaynakları var.
    itiraz etmek isteyenler için denetmenine kadar ulaşmak mümkün.

    sizin iddianızın ise tek bir geçerli bilimsel yayını mevcut değil.
    bir yayının bilimsel geçerliliği olabilmesi için kaynağının, materyalinin, metodunun, denetmeninin olması gerekmektedir. sınanabilir olması, deneylendirilmiş olması gerekmektedir.
    ancak siz daha bitirme ödevi seviyesinde bile bilimsel yayın kültürüne sahip değilsiniz.

    hala da bir bilimsel havalar, bir kasılmalar, bir gereksiz özgüven.
    oğlum bilim konuşuyorsan, bilimsel geçerliliği olan yayın yaparsın. daha bir tane poğaça/ekmek yapmadan ben dünyanın en iyi fırıncısıyım demekten farksız yaptığınız.

    bir tane ekmek pişirin, bir tadına bakalım, iyi midir değil midir ortak bilinç karar versin.

    ben kendi iddiamı yani evrimin varlığını bilimsel veriler ışığında kanıtlarıyla ortaya koymuşum. kabul etmiyorsan yapılacak şey hatalı gördüğünüz yerlerin neden hatalı olduğunu anlatan ve bunu kanıtlayan bilimsel bir makale yazmaktır. onu yapmıyorsan sen yine konuşursun ancak bilim seni duymaz. sesin tarihin tozlu raflarında fare osuruğu kadar bile yankılanmaz.

    bütün türleri tanrı yarattı diyorsan onu da savunabilirsin ama elbette onun da yolu bilimsel bir makale yazmaktır. "ne yazacağım bilimsel makale ben doğru bildiğimi okurum" diyeceksen de o zaman üniversitelerden uzak duracaksın. dogmaları bilginin kalelerine sokmayacaksın.

    hem bilimsel konuşacağım deyip hem kıvırmayacaksın. hangi takkeyi takıyorsan onun adamı olacaksın.

    itirazın varsa da gel sabaha kadar tartışalım ama veriler makaleli olacak.

    bilimsel bir makale neye benzemeli onu da hemen örnekleyeyim ilk kez görme ihtimaliniz var çünkü;
    cann, r.l., m. stoneking, and a.c. wilson. 1987. “mitochondrial dna and human evolution.” nature, 325:32-36.

    review buldum hem de senin için kıymetini bil.

    mitochondrial dna and human evolution: a review
    http://www.anthro.amu.edu.pl/…ar/vol067/06witas.pdf

    bak evladım, bak kardeşim, bak!
    oku!
    inci gibi yazmış adam
    kaynaklarını vermiş, cümle cümle nakış gibi dokumuş. deneylendirmiş, denetlettirmiş, bilimsel saygınlığı olan bir mecrada yayınlattırmış.
    var mı denk bir makalen?
    varsa gel sabaha kadar uyku uyumadan seni dinlemeyen adamı dağa kaldırsınlar.
    göbeğinden zeytin yesinler.

    daha ne yapmak lazım bilemiyorum.

    itiraz ve tartışma için buyurun mail adresim;
    limonkimyonzorro@hotmail.com

    (bkz: evrim yoktur deme hakkı/@limon kimyon zorro)
  • bilim ve gelecek dergisi genel yayın yönetmeni ender helvacıoğlu'nun hakkında aşağıdaki bildiriyi kaleme aldığı gerici köpeklik:

    "üniversiteler bilimsel eğitimin ve bilimsel araştırmaların yapıldığı kurumlar olmalıdır. evrim kuramına saldıran ve yaratılışçılığı savunan bir etkinlik, bir bilim kurumunun etkinliği olamaz.

    marmara üniversitesi’nde düzenlenen “bilim, türler arası evrimi neden kabul etmiyor?” başlıklı sempozyumun duyuru metninde “yaratılış görüşünün bilimsel olarak ifade edilebildiği daha özgürlükçü bir bilimsel ortamın oluşturulması” hedefinin güdüldüğü açıklanıyor. böyle bir hedef bilim dışıdır. çünkü “yaratılış” bilimsel bir kuram değildir. bilim etkinliğinin temel nitelikleri, deneye, gözleme dayalı olması, yeni olgu ve veriler ışığında sınanabilir olması, “mutlak doğru” veya “dogma” gibi kavramları dışlamasıdır. yaratılış düşüncesi ise ne denenebilir ne gözlenebilir ne de sınanabilir; doğaüstü, fizik ötesi bir gücün tartışılmaz, mutlak bir tasarrufu olduğu iddia edilir. dolayısıyla bilimsel değildir ve bir bilim kurumunun etkinliği olamaz.

    bazıları da, “demokrasi” ve “hoşgörü” adına, “karşıt fikirlerin tartışılması” söylemiyle üniversitede böyle bir etkinliğin yapılabileceğini savunuyor. bunlar ya çok saflar, ya beyinleri postmodern demokrasi anlayışıyla iğdiş edilmiş, ya da korkudan böyle konuşuyorlar. kimse yaratılış düşüncesinin camide vaaz verirken, köy kahvesinde sohbet ederken, evde mevlit okuturken dile getirilmesine karışmıyor. isteyen bu düşüncelerini yayınlayabilir de. zaten ortalık bu tür yayınlardan geçilmiyor. karşı çıktığımız, işlevi bilim yapmak ve öğretmek olan bir kurumda bilim dışı etkinliklerin yapılmasıdır.

    kısacası çaya tuz konulmasına, lahmacuna şeker serpilmesine, futbol sahasında basketbol oynanmasına neden karşı çıkıyorsak, bir bilim kurumunda böyle bir sempozyum yapılmasına da onun için karşı çıkıyoruz.

    bu “pek demokrat”ları uyarmak istiyorum. yarın öbür gün tıp fakültelerinde “leylek kuramı sempozyumu”, astronomi bölümlerinde “dünya düzdür konferansı”, psikiyatri bölümlerinde “medyumlar buluşması” veya “ruh çağırma seansları” düzenlenirse, bunlara da “hoşgörü” adına karşı çıkmayacaklar mı? ne kendilerini ne de başkalarını kandırsınlar."
  • kürsüye çıkıp " madem insanlar maymundan geldi o zaman maymunlar niye insan olmuyor.." diye haykırmak istediğim platform. o kadar bilimsel olacaktır.

    edit : şimdiden alkışlarla yıkılan konferans salonunu hissedebiliyorum.
  • ismi çok komik olan etkinlik.

    evrim teorisine karşı olunabilir falan, ben de evrim manyağı değilim şahsen, politik görüşlerime dayanak olarak evrimden yararlanmak gibi huylarım yok, çoğu sözlükçünün tersine.

    ama saçma olan, evrim karşıtı sempozyumu diye bir başlığın düşünülebilmesi. bu, aynen şuna benziyor: kanarya sevmezler derneği.

    ne bu ya?

    evrimin yetersiz veya tutarsız bir teori olduğunu düşünüyorsan, evrimle açıklanamayan veya yanlış açıklandığını düşündüğün konuarı başka bir kavramla izah edersin. yani, eğer yiyorsa, yaradılış sempozyumu dersin bunun adına. ha ne yaradılış ne evrim, benim başka bir teorim var diyorsan da, onun adını koy, o teori her ne ise, onun arkasında durmak üzere konuş, izah et, kanıtlar sun.

    bu sempozyuma karşı çıkmak için, evrim teorisini kabullenmiş olmak bile gerekmiyor. burada bir usul hatası var, bir kodlama abukluğu var.

    edit: dopermen uyardı, adı veya başlığı değilmiş o. sözlüğe öyle taşınmış. sempozyum başlığı: "bilim, türler arası evrimi neden kabul etmiyor?" imiş. o zaman yukarıdaki itirazım kısmen güme gidiyor ama, afedersiniz, bilimin türler arası evrimi kabul etmemesi falan ne demek? amma dolambaçlı yollara girmişler, ne dediklerini kendileri de şaşırırlar ki bunlar. bilimin bir şeyi kabul etmediğini yutturmak üzere kelimelere takla attırmak da doğru değil. yani, aynı yere çıkıyor olay: bir teorin, alternatif açıklaman varsa, onu söyle, onun ismini koy.
  • cehaletin insanı çığırından çıkaran bir iticiliği var.
    benim gibi sakin ve anlayışlı bir insanı bile bir kaşık suda adam boğacak hale getiriyor kimi destekçileri bu sempozyumun.

    sanki biz, bize karşı çıkmayın, bizi eleştirmeyin, bu işe burnunuzu sokmayın demişiz gibi bir hava yaratıyorlar. oysa herkes dilediğince kendi fikrini ifade etmekte özgürdür. bu fikir öküzce de olsa, malca da olsa, nobel ödülünü hak eden parlaklıkta da olsa bunu yapabilmelidilir.

    ancak yapacağın toplantının adına sempozyum diyorsan, üstelik bunu üniversitede yapıyorsan o vakit makalelerle konuşacaksın. saygın bilimsel mecralardan yayınlar getireceksin.
    elinde saygın indexlere yerleşmiş kapı gibi çalışmaların olacak.

    hee yoksa makalen işte o zaman ben sempozyum yapıyorum demeyeceksin. o toplantıyı da gidip mahalle kahvesinde yapacaksın.
    bunu idrak etmesi bu kadar zor mu birader.

    anlama güçlüğü mü var nedir?

    milyon tane çalışma var, hepsi birbirinden bağımsız ama gerçeği anlattıkları için aynı sonuçları veriyorlar. dileyen tek tek hepsine ulaşıp sınayabiliyor, güvenilirliğini test edebiliyor. buna rağmen hala evrim yoktur tüm canlılar yaratılmıştır diye sempozyum yapıyor adamlar. hem de üniversitede.

    ne yapalım susup oturalım mı bu kara cehalete karşı.

    emin olun günümüzde evrim yoktur demenin, dünya düzdür demekten bir farkı yok. bunun inançla, kabulle, bir ideolojiyi savunmakla da ilgisi yok. benim ne işime yarayacak sen evrimi bilsen, yahut bilmesen. benim derdim iki sayfa bilimsel yayın oluşturmak için gecesini gündüzüne katan, yıllarca dirsek çürüten insanların emeğine hakaret edilmesin. yoksa zaten 100 yıl sonra şurada konuşulan evrim karşıtı safsataların adı bile kalmayacak. hem de kendi sistemsizliğiniz yüzünden kalmayacak.

    kendi fikirlerinize bile saygınız yok ki oturup kalıcı bilimsel platformlara makaleler yazıp referans noktaları oluşturmuyorsunuz. ürettiğiniz evrim karşıtı kültür bir öbek halinde sağda solda geziniyor. harala gürele çöp yığını gibi saçılıyor.

    bu karmaşayı yaratmayın.
    en çok da kendisiniz için bunu yapmayın.

    ek:
    bilim tarihinde hangi görüş ile beraber anılacağınızı anlamanız için de size arkadaş getirdim buyrun. seviye de aynı zaten yadırgamazsınız.
    http://www.youtube.com/watch?v=kjjyxoihcay
hesabın var mı? giriş yap