• pavyon jargonunda şarkı söyleyen kadın/erkek.
  • süryani kiliselerinde, pazar günleri, papazın incil’den vereceği bölümleri cemaatin huzurunda yüksek sesle okuyan kişilere verilen ad.
  • "edebiyatcinin eseri kalir, okuyucu ise ölür...okudukca zevkleriniz incelir, daha tuhaf, daha rafine kitaplara, yazarlara el atmaya başlarsınız, bu mesgale sırasında muhtemelen hayat gailesi bakımından dibe doğru kaymaktasınızdır... okuduklarinizi, müstesna oldugunu dusundugunuz satirlari birilerine anlatmak istersiniz, zira sahsa mahsusun hazzı kısa sürer, ömrü uzun olan paylaşmaktır… fakat ortalığı her zamanki gibi kaba saba kelimeler, düşük cümleler işgal etmiştir, o gürültüde kimse sizi duymaz… okumak hem bir hayat başarısızlığının, ki unutmayın okumak mağlupların işidir, hem de derin bir yalnızlık hissinin sebebi olup çıkmıştır… okuduğunuz onca kitabı, hayatınızı yatırdığınız o zorlu ve hassas meşgaleyi mezara götüreceğinizden korkmaya başlarsınız… ve siz de bilirsiniz ki yalnız ölmek zordur, arkanızda mutlaka birkaç müttefik, birkaç şahit bırakmak istersiniz…”

    (bkz: murat uyurkulak)
    (bkz: bazuka)
  • ''okuyucunun anlama yetisi sıradan olduğunda neyin özgün olarak yaratılmış, neyin gevezelik olduğu konusunda herhangi bir yargıya asla varılamayacaktır.''

    heidegger
  • bernhard schlink'in der vorleser'i güzel bir roman, ama okuyucu dendiğinde aklıma ilk gelen, ünlü yazarların yeni çıkan kitaplarını ancak birkaç sene sonra okuyabilen, okuma listesi sürekli dolu olan insanlar.

    yeni çıkanlar ve çok satanlar bölümlerinin, okuyucuya değil bistro müşterisine hitap ettiğini düşünüyorum.
  • çok özel bir kitap. sadece konusuna bakıp burun kıvırdığımız, okuyunca bu da neyi böyle diye çarpan kitpalardan.

    "hanna şehri terkettikten sonra, gözlerimin her yerde onu aramasına bir son verebilmem; suretinin akşam üzerlerinden yitmesine alışabilmem ve sesli okumaya elverişli olup olmadıklarını düşünmeksizin, kitaplara bakabilmem, sayfalarını çevirebilmem zaman aldı. bedenimin bedenine duyduğu özlemin dinmesi zaman aldı, bazen uyurken, bacaklarımın ve kollarımın yatağı yoklayarak onu aradığını farkediyordum ve ağabeyim, uykumda "hanna" diye bağırdığımı, yemek masasında defalarca ilan etti. yalnızca onu düşlediğim, bir tek onu düşündüğüm ders saatlerini hatırlıyorum. ilk haftalarda içimi ezen suç duygusu, giderek kayboldu. yaşadığı binayı görmekten kaçındım; farklı yollardan yürüdüm ve altı ay sonra da ailem bir başka mahalleye taşındı. hanna'yı unutmuş değildim. ama bir süre sonra anısını her an yanımda taşımaz oldum. geride kaldı, tıpkı trenle geçerken geride kalan bir kent gibi. kent hep orada, ardınızda bir yerlerdedir; isterseniz oraya dönebilir, varlığından emin olabilirsiniz. ama bunu neden yapasınız ki?"
  • gazete olsun, kitap olsun ayrim yapmadan gozleriyle satirlari tarama ve bu tarama sonucu ogrenme islemi yapan kisi.
  • balıkesir'de gördüğüm bir süt mamülleri markası. yoğurtları biraz ekşimtrak olmakla beraber lezzetlidir.
  • (bkz: der vorleser)
hesabın var mı? giriş yap