• ne kadar gitmek istemesemde beni 2 defadır şaşırtan bir yer. cidden halk plajı bile gayet sakin, temiz durumda. denizi ise çoook güzel ama bazen balıklarla karşılanabiliyorsunuz yüzerken :) gidileceklerlere tavsiyem tur ile gitmeleri, otobüsle falan uğraşmayın.
  • çok güzel bir yer burası. yukarıya çıkarken bir parkı var müthiş bir manzarası var. parkın adını bilmiyorum ama yanlış hatırlamıyorsam iski vardı, onun karşısındaydı. ailecek gelip mini bir piknik de yapılabilir. tabi etrafı kirletmemek şartıyla.
  • 80'lerde, çanak anten olmasa bile, yabancı kanal izleyebileceğiniz beldelerden birisiydi. ama, karşı kıyıda romanya olduğu için, umduğumuzu değil, bulduğumuzu izlemek zorunda kalırdık.
  • 3 yıldır şiledeyim açıkçası ben abartıldığı gibi güzel olduğunu düşünmüyorum. yani tabi denizine sahiline bir şey diyemem ama yaşanılabilirlik açısından çok kötü bir ilçe zaten orda yaşayanların da yüzde 75 i esnaf geri kalanları da ya çalışmak için geliyor ya da tatile. her şey çok pahalı ve istanbulun merkezine çok uzak. evler pahalı doğru düzgün eğlenilecek bir yer yok. kafelerin neredeyse hepsi alkol içeriyor. 2 3 tane caddesi dışında pek bir yer de yok zaten. ama tatile gideceğim. denize gireceğim filan diyorsanız ona bir şey diyemem sadece oraya yerleşmek gibi bir düşünceniz olmasın şahsımca.
  • istanbul’un kuzey doğusundanyer alan tatil beldesi.
    çok rüzgarlı havası dışında, muazzam bir beldedir. gidilip görülmeye, hatta yaşamaya değer bir yerdir.
  • belediye'nin mercan köşk isimli sosyal tesisi de değerlendirilmeli.
  • 2014 yılından beri bana hayaller kurduran ama hiç görmediğim bir istanbul ilçesi.
    hayatım boyunca hiç gidemeyecekmişim gibi.
  • şili'nin (chile) çağrışım kardeşi. kentlerle ülkeler dost olabilse eşlemek gerekirdi. kurucaşile uzak veya başka ülke kenti olsa kardeş şehir yapılabilirdi.

    şile ve kurucaşile'nin şilesi mercanköşk anlamına geliyor. biliyor muydunuz? şile, mercanköşklerden bir çiçek olduğuna göre; farsça marzangoş farekulağı denen, kekik türü bir ottan geliyor sayılıp, şile'ye fare kulağı/farekulağı diyebiliriz.

    yalnız şile'nin isim kökeninde rivayet muhtelif. yunanca kaynaklarda hilea olarak geçiyormuş, dudaklar anlamına geldiği savunulmuş. burada küçük gemilerin sığındığı koya dökülen psilis deresini isim kökeni/kaynak olarak görenler var.

    şile dokuz ay çile, üç ay şile tipinde tutucu bir sahil kasabası özellikleriyle sürüp gidiyor olduğundan, özellikle çile döneminde birbirlerine adım atacak yer bırakmamacasına dedikodu ettiklerinden, şile'de özellikle sonradan gelip uzun süre kalanlar [ve özellikle bekarlar*] sonunda ya alkolik, ya çapkın, ya her ikisi birden* olurlar. istisnaları saymayız, sosyolojisi böyle. hem seks hem cinayet vakaları da bittabi olabiliyor..

    buranın zaman cinayetleri vardır, zaman öldürmek gerekli, kendine yetmek zor, oyalanmak nasıl oluyorsa zor. şile'de zaman, hep her an bir şey olacakmış gibi geçer. galiba zaman zaman bir şey, garip veya ilgiye değer şeyler oluyor da. yalnız şile'nin üstünde bir elektrik, bir tekinsizlik, bir değişik manyetik alan vardır, emin olun.

    kaç gecesi bir gecedir bilinmez. şile'nin gecesi binbir gece'yi dokur. gel, sana yer vardır, ama şile bilinmeyen birini bekliyor gibidir. beklesin şileli, derhal tahta çıkmasın, apar topar evlendirilecek biri değildir.

    şehir efsanesidir herhal, şile'de deli hüseyin var, bir vakit ona tecavüz etmişler. zamanın birinde iki kız (veya diğer söylentiye göre orta yaşlı 3 alman turist) şile'ye kamp atmaya gitmişler. kumsaldaymış galiba çadırları. oralarda gezinen zeka fakiri deli hüseyin'i çadırlarına alıp dışarı salmamışlar. günlerce hüseyin'den yararlanmış, onu kullanmışlar. derler ki, bu olaydan sonra kızlar ortadan toz olduysa bile deli hüseyin daha tozutuk olmuş. eskiden yapmadığı şekilde halkın içinde çıkarmaya, olup olmadık yerde cinsel taleplere başlamış. gördüğü tepki ve ayrımcılık daha da artmış garibin.

    gene fi tarihinde şile'nin lezzo kızların favori mekanı olduğu söylentisi dolaşırdı. adalar (prens adaları) gibi şile de gözümüzün önündeki istanbul olmayan istanbul olduğundan kaçak kesim seferlerinin de gözde yeriydi. belki bununla bağlantısı vardır, şile esnafı kazıkçı ve acımasızdır, değişiklik oldu mu bilmem. cinsellik açısından daha da eskisi şile'nin erkek eşcinsellerin seçimi olmasıdır. olasılıkla o yönden tanıtımını yapan şileli ismet ay. zeki müren bahsi burada da geçiyor. limandaki iyot kafe'nin karşısı gibi olan sahil kayalıklarına zeki müren mağaraları dendiği dedikodusunu aldım.

    ben kendisine hakları zayi olmasın diye kelkit diyeyim, geçici bir sakini vardı; şile imgesine derhal katılmış veya katkıları olmuş. bu kelkit ingilizcesi çok iyi bir urfalı, gitarı ve davudi sesiyle söylediği şiirleri var. seks için, seks hizmeti için doğmuş. onda kadına hayır demek yok, zinhar, cehennemlik olursun. genç, yaşlı, güzel, çirkin demez, isteyen herkese bedenini sunar. elbette o da ister, çapkınlık yapar; ama sululuk yaptığını, çirkefleşip tecavüze yeltendiğini hiç görmedim duymadım. bir keresinde bir otele davet edilmiş, gittiğinde bakıyor ki bir kadın, bir erkek onu aralarına almak istiyor. afedersiniz edilgen seks yaptığını sanmam ama hizmet aşkına o olasılığa da kapı aralamak gerek. işlerini görmüş tabii ki. başka tanıklığım, iskoç yaşlı bir kadın buna takılıyordu, menbaın kokusunu almış. kelkit ondan kurtulamıyordu, hayır kitabında yazmıyor. bir keresinde, bana dedi ki, 'ne olur devreye sen gir, hiç canım çekmiyor, nöbeti devral.' dedim hiç işim olmaz, dünyada olmaz. dedi 'ne yapayım, kaderim bu, rakıya yüklenicem, sarhoş olup yüzüne bakmadan gene yapıcam.' er geç bıkmıştır sanmayın. bu iskoçla ortak hayal kurdular; nikahlanıp, ingilizce ders vermeyle zengin olmak için çin'e gittiler. yalnız işler yürümemiş, birinden biri ölmeden boşandılar üstelik. ayrıca briç partilerine de katılırdı. şile'de kağıt oyunu sadece kahvelerde oynanmaz, her platformda oynanır. hem küfürlü yakın ilişki, hem zaman öldürme, hem fazla konuşmadan bir arada bulunma. kumar masasının çoğu diyaloğu beyinden değil omuriliktendir, otomatiktir. belki seks de sıkıntıdan, zaman geçirmek ve kendinden kurtulmak* içindir bazılarında.

    david stoliar olabilir, struma faciasında kumbaba sahiline birisi vurmuş, şans eseri canlı kalmış. ama diyorlar, 4-5 ay belleği yerine gelmemiş. şile'de ona bakım vermişler. keşke bunu anımsayan ya da direk anı sahibinden dinleyen biriyle konuşabilsem. zaten ingiliz kemal ilgim fos çıkıp, birbiriyle ilgisiz öyküler üretmişti.

    şileliler herkesi kolay benimsemezler, antika, garip bir halktır. yalnız sevdiklerinden de hiç kopmazlar. istanbul'a sefer eden hemen her şileli işini sağlam kazığa bağlamak* ya da çabuk bitirmek için önce başka bir şileliye danışır. o önerilere göre davranırlar. vefalarına diyecek yoktur. o taraflarını severim, beni de sevdikleri yabancılardan saymışlardı.

    şile pek çok bakımdan benim ilk göz ağrımdır. çok değerlimdir. ilk şiirimi şile deniz feneri için yazdım. ilk yüzmeyi fethiye'de değil şile haydutlar mağarası'nın önünde öğrendim. ilk uzmanlık atamam oraya yapıldı. oradayken devletten istifa ettim. oradayken büyük aşkımı (ama şile'de değil, nevizade degüstasyon'da) buldum, vs vs. şimdiki eşimi de ilk şile'ye gezmeye motorla götürmüştüm, hala sık sık gideriz, bir ayağımız şile'dedir.

    şile köylüsünün tarlası, arsası iyi para ettiğinden biraz tembellik dinamiğindedir. bazısı düzenli aralıklarla ata toprağını satarak para kazanır ve fazla çalışmadan geçinir. aslında mutlaka tutunacakları birer el sanatı, küçük zanaatları vardır. odun kömürü (kok) yapımı, ormancılık, turistik işler, yol kenarı yeme işleri, şile bezi, ağaç işçiliği, balıkçılık, kumculuk (acaba şile'nin efsane kumullarında ne kadar azalma ve gerileme var?), madencilik hemen akla gelen ilk yerel iş türleri.

    benim şile'de bulunduğum sıralar 2000-2001 gibi, bir ara bir genç erkek çocuğunun (belki 2 erkek kardeşin) annelerinin diyarbakırlı aşığını öldürmesi haberiyle ilçe çalkalanmıştı. 2018'de onun akıbetini sorasım geldi. inanamadım ama renk vermedim, annesini de öldürdü çocuk dediler. meğer doğruymuş, öbür kardeşi cinayetten cezaevindeyken, evde annesini erkekle yakalayan gerideki erkek çocuk hem annesini hem bastığı erkeği öldürmüş, erkeği denize, annesinin cesedini ormana atmış.

    kumbaba tarafında bir yaşlı adamın kendi evinde öldürüldüğü vahşi cinayet haberi almıştık, onu öldüren bir genç akrabası çıkmış.

    aralık 2017'de ise tv dünyasının ünlü yönetmenlerinden mustafa kemal uzun, dizisinde figüran veya yan rol oynattığı biri tarafından çavuş mahallesindeki evinde bıçaklanıp beyzbol sopasıyla başına vurularak öldürülmüş. tabii tv ve popüler simaları izlemediğimden bilmiyordum. gecikmeli olarak şile ilgim nedeniyle öğrenmiş oldum. m. k. uzun'u tiyatroya ve yayıncılığa kazandıranlardan haldun dormen de şile'yi sevrmiş diye duydum. şile'de mülkü var mıdır, belli mekanlara iz bırakmış mıdır, orasını bilmem.

    şile sahillerinde çok boğulma ve ölüm olur. bunlardan biri, henüz akp iktidar olmadan akp kitlesinin ayak seslerini duyuruyordu. örtülü veya türbanlı kızları olan bir baba, bu kızlar denizde boğulup da acil doktor ambulansı yetiştiğinde cankurtarma işlemlerine, suni teneffüse filan izin vermemiş. yaşayan ben değilim, duydum; ölsün benim kızlarım demiş, erkek tarafından dokunulacaklarına ölsünler. yanılıyor olabilirim ölen kız sayısı en az 2 veya 3. kan dondurur. belki hatta kurtarmaya giden doktor da solcu, ateist değildi de dindar biriydi, ne belli?

    (bkz: ibisile)
    (bkz: şile şile), hoş şildiniz
    (bkz: şile bezi)
    (bkz: kastamonu/@ibisile)
    (bkz: ağva/@ibisile)
    (bkz: tahlisiye), rokethane
    (bkz: maşatlık)
    (bkz: şile deniz feneri/@ibisile)
    (bkz: istavrit/@ibisile)
    (bkz: ağlayan kaya/@ibisile), aglayankaya
    (bkz: ingiliz kemal/@ibisile), fener mahallesi
    (bkz: avcıkoru)
    (bkz: sahilköy)
  • iki yıldır yaşadığım yer. pek sevemedim. çünkü iki yıl öncesine kadar 25 yıldır izmir'de yaşıyordum. karşıyaka ve balçova'da oturdum. bilenler bilir izmir'i, karşıyaka'dan balçova'dan sonra şile'de yaşamaya alışmak pek zor. ben alışamadım. her yere uzak. sonradan görmesi çok. bazen çekilmez oluyorlar. hele ışık üniversitesi - şile hattı çalışan minibüsler evlere şenlik. bu sıcakta klima açmazlar, tıklım tıkış yolcu alırlar, birşey söylersen eğer üstüne yürürler. kaba sabadır çoğu. keza üsküdar - şile - ağva hattında çalışan sözde lüks belediye otobüsleri de öyledir. klima açmaya erinirler; açın lütfen dediğinizde bozuk filan diye geveleyip dururlar. ayakta yolcu alırlar. her yerde dururlar. normalde 1 saatin altında gidebileceğiniz ümraniye, en az 2 saat bazen de 3 saat sürer. doğrudan şile'ye gitmek istiyorsanız asla sahilköy'den geçen otobüslere binmeyin. en beter köy yollarıyla yarışır buranın yolları.

    aşırı pahalıdır. istanbulda ortalama semt pazarında 5 - 6 lira olan kiraz, burada 15 lira. diğer meyve ve sebzeler de en az % 70-80 pahalıdır. şile'deki pazarda bile makul fiyatlı sebze meyve bulmak zordur. özelllikle yazlıkçıların gelmesiyle fiyatlar tavan yapar; anlamsızca yükselir. taksiciler burnundan kıl aldırmaz; birkaçı hariç esnafın yazın götü kalkar.

    elektrik altyapısı çökük durumdadır. yazın yazlıkçıların yüklenmesiyle, kışın ise hava şartlarından dolayı elektrikler sık sık kesilir. bütün elektronik cihazların canına okur. çoğu yerleşik mekanda jeneratör vardır bu yüzden. şile merkezin dışında adsl bile yoktur. mutlaka vınn, vodafone wi-fi gibi bir cihaz almak zorundasınız. bütçeniz uygunsa uydu üzerinden internet bağlantısı alabilirsiniz tabi. ama karada internet altyapısı sikik durumdadır.

    havası aşırı nemlidir. yazın üç ay ciddi bunalırsınız. ben izmir'e sıcak ve nemli derdim orada yaşarken. artık bu sözümü geri aldım. izmir dünyanın en güzel yerlerinden biri bence iklim açısından. belki yazın biraz sıcak ama asla şile'deki bunaltıyı yaşamadım ben izmir'de. şile'de nem oranı sürekli yüksektir. yaz kış 80-85 altına düşmez. nadiren 60-70 olur. onun dışında genellikle % 90 civarındadır nem oranı. bazen % 100 bile olur. kışın evler rutubetten kırılır. küflenir. özellikle zemin kat ve güneş görmeyen evler, müsatakil evlerin çoğu rutubet açısından korumasızdır. ucuza getirilmiş, doğru düzgün ısı ve rutubet yalıtımı yapılmamış evlerdir. belki son bir iki yıldır yapılan konutlar daha yüksek kalitede olabilir ama onlarda oturmadığım için tam olarak bilemiyorum.

    denizi güvenli değildir. dip akıntıları vardır. bundan dolayı belli bir noktadan sonra kıyıdan 15-20 metre sonra bu dip akıntıya kapılırsanız, kıyıya dönmekte zorlanabilirsiniz. özellikle yüzme konusunda çok tecrübeli ve kondisyonlu değilseniz yüksek risk içerir şile'de yüzmek. doğru düzgün can kurtarma hizmeti yokur. allaha emanetsinizdir. bunun yanında kıyıları işgal eden günü birlikçilerin bıraktığı çöplerden havlunuzu koyacak yer bulamazsınız çoğu zaman. ortalığı kokuta kokuta mangal yapanı ayrı, 8-10 çocukla yaptığı gürültüyle kafa sikeni ayrıdır. bunlara asla bir uyarıda bulunamazsınız. anında toplanarak ümüğünüze çökmeye yeltenirler. bir kısmı safkan çomardır.

    bütün bunların yanında doğru düzgün sağlık hizmeti alabileceğiniz bir hastanesi yoktur. hastane var ama hizmet almak kolay değildir. doktorlar dönüşümlü çalıştığı için hastayı pek önemsemezler. donanım açısından da yetersizdir. bir ultrason için günlerce bekleyebilirsiniz. ya teknisyen yoktur ya da cihaz bozulmuştur. ya da doğru düzgün bir açıklama alamazsınız.

    şile'de iki veteriner vardır. biri büyükbaş hayvan veterineridir. köylerdeki küçük çiftliklere gider, oradaki hayvanlarla ilgilenir çoğu zaman. veterineri kliniğinde bulabilmek için önceden telefon etmeniz gerekir. diğer veterinerin ise ne olduğunu anlamış değilim. asla güven vermeyen bir görüntüsü var; kliniğine klinik demeye dilim varmıyor. dağınık ve pis bir ortamı var. sağlıklı giren hayvan, hasta çıkabilir; o derece. bu yüzden hayvan ve insan sağlığı için istanbul'a gitmek zorunda kalmak sevimsiz bir durum.

    şile velhasıl istanbul'un en geri kalmış bölgelerinden biri. kuzey istanbul yolunun karadeniz hattına bağlanmasıyla gittikçe popülaritesi artacak/artan bir yer ama altyapı olarak, mimari şehir düzenlemesi anlamında geri kalmış, ucube bir yer benim gözümde.
  • kronik elektrik kesintisi yüzünden anakartımı mahvetmiş ilçe. altyapısına soktuğum. şileye mutlaka taşınacaksanız ups edinin !
hesabın var mı? giriş yap