• cd'lerin hala kullanıldığı ama pek de yazılmadığı, cd yazma olayının azalarak bittiği ve yerini taşınabilir harddisklere ve flash bellekler ile mp3çalarlara bıraktığı çağda, ki benim için 2006-2007 oluyor bu çağ, elimde kalan tek çalışan cd bu albümün, ama yalnızca bu albümün kayıtlı olduğu bir mp3 cd'siydi. (çıktığı gün arkadaş çekip hediye etmişti sağ olsun, bende dsl bağlantısı yoktu o zamanlar, hey gidi günler) emektar bir sony diskmenim vardı, ve müzik dinlemeyi herkes kadar seviyordum. (belki "herkes" dediğimizi averaj hesabına vurduğumuzda çıkan ortalamadan birazcık daha çok seviyorumdur)

    işte bu sebepler yüzünden bu albümü dandik bir mp3 çalar alıp efsane diskmenimi haince bir kenarda tozlanmaya bırakana kadar, neredeyse iki yıl boyunca her gün her gün her gün dinledim. oradan oraya giderken, otobüs yolculuklarında, dışarıda tek başına geçirdiğim bütün zaman boyunca müzik dinlemek demek, stadium arcadium'u dinlemek demekti. albüm hayatımın kulaklıkla geçen kısmının soundtrackine dönüşmüştü. haliyle bu arada bütün şarkıları kelime kelime, nota nota, sound sound, hissiyat hissiyat ezberleyip dökümünü çıkarmıştım.

    vokal nerede ne yapacak, flea basslaynı çalarken nerede miniminnacık bir şirinlik yapacak, fruşşante'nin gitarı kaçıncı saniyede bir tuhaf cızırdayacak, hepsini avcumun içi gibi bilmeye başlamıştım bir süre sonra, albümün yerlisi olmuştum.

    iki sene boyunca hepi topu yirmisekiz şarkının yarıştığı haftalık top 10 listeleri canlanmaya başlamıştı kafamda. ilk birkaç hafta içinde öne çıkan şarkıların bazıları listede haftalar sonra bile yerini koruyup klasiklerin arasına girerken, bazıları birkaç hafta daha geçtikten sonra ovırreytıd bulunmaya başlanıyordu. bazıları ise ovırreytıd falan değildi, ama yine de sıkılıyordu insan. önceleri pek üzerine eğilmediğim bazı şarkıları sonradan keşfediyordum mesela, sonra sıkılıp başka bir şarkı öbeğine sarıyordum, aradan bir yıl geçtikten sonra bile hala "yeni keşfettiğim" şarkılar çıkıyordu albümden. sonra onlar eskiyordu, eski klasikleri, bu kez bambaşka biçimlerde, yeniden keşfediyordum. (mesela bir şarkıda şekspir'in bikaç dizesine gönderme vardı, ama o iki yıllık arada şekspir külliyatı ile halvet olup sonra "aa meğerse burası şekspirmiş lan" demem gerekiyordu) sonra yeniden keşftettiklerim tekrar eskiyordu ve zaten 2 senedir dinlediğim bir başka şarkı, bir sabah uyandığımda aniden yepyeni, bambaşka geliyordu. şarkılar mevsimlerin hüviyetlerine bürünüyordu, ama her şarkı her mevsimi de taşıyamıyordu. söz gelimi "snow (hey oh)"un adına aldanmamak lazım geliyordu, kendisi aslen sonbahar şarkısıydı, ya da 21st century, biraz daha dikkatli dinleyince anlaşılacağı gibi (100. dinleyişte falan) bu çılgın yüzyıla 20. yy'ın gözünden bakıyordu. çünkü she's only eighteen, don't like the rolling stones'du.

    her neyse, hayatımı belirleyen maddi koşulların elvermesi/zorunlu kılması neticesinde, bir başkasının ürettiği sanat yapıtıyla/müzik parçasıyla/ses kaydıyla istemeden de olsa, kurulabilmesi mümkün olan en mahrem ilişkiyi kurmuş bulundum. haa şimdi maddi koşul falan dedim, hep yapıyı suçlamış gibi oldum da, öznenin hiç mi kabahati yok? var tabi canlarım. istemesem çekerdim çeşit çeşit cd yine de. ama albüm de dinlenmeyecek gibi değildi. onsekiz yaşındaysan, gönül bağı kurmalık iki saatlik bir ses kaydı arıyorsan, tam albümüydü yani. bu da bu kadar laklakın bağlandığı tırt sonuç olsun da kapatalım: çok güzel bir albüm. gençken daha bir güzel. dinleyin, -benim sevdiğim kadar olmasa da- seveceksiniz.
  • flea'ye göre bu albümü beğenmeyen rhcp'ı hiç bir zaman sevmemiştir. albümün öyle özel bir yeri olduğunu söylüyor. ayrıca albümün yapım aşamasında prodüktör rick rubin dahil tüm grup üyelerinin aşık olmasının da albüme ayrı bir hava kattığına inanıyorlar.
  • daha sonra çakmaları pazarda kiloyla satılmaya kadar düşen çubuk şeklindeki 256 mb lık sony mp3 çalarımdan dandik kulaklıklarımla okul servisiyle evine dönen bir liseli olarak dinlediğimi hatırladığım albüm.

    aradan 10 sene geçti. ben değiştim, rhcp değişti, frusciante gitti klinghoffer geldi. bu albüm o ilk dinlemede dimağımda bıraktığı tadı asla bozmadı. 2015 yılında hala kafa dağıtma, kaçış albümüm olarak müzik arşivimi süslemeye devam ediyor.

    inanılmaz bir yaratıcı sürecin eseri olan, red hot chili peppers'ın, belki de yakın rock müzik tarihinin en iyi albümü.

    .
  • albümde emeği geçen sesçisinden kapakçısına, ışıkçısından fotoğrafçısına, prodüksiyonda yer alan herkese minnet duygularımı ilettiğim, 2006 yılında, yaşadığımız gezegene müzik albümü adı altında sunulan rock müzik şöleni.
  • baştan sona mükemmel, her ihtiyaca cevap verecek şarkılarla dolu bu albüm. kötü, vasat şarkı yok. hani bi şarkı insanın içine sinmeyecek gibi olsa, o şarkıda öyle bi ritim yakalayıp, onu öyle bi güzel işlediklerini görünce, o şarkıya da hasta olmaktan başka seçenek kalmıyor.

    dediğim gibi albüm baştan sona güzel ama bazı şarkılar ilk dinleyişte çarpıp, daha fazla dinleme isteği uyandıran türden. en başta charlie, her şeyiyle harika, melodisiyle hasta eden, sonlarında yerle bir edeninden.
    ikinci gözdem especially in michigan, she looks to me' yi dinleyip de beğenmeyen çıkmaz diye düşünüyorum, ve yine bir strip my mind var ki, allaaah allaah diyorumm, hard to concentrate'den dolayı bütün grubun ellerini ayaklarını öpesim geliyor, özelikle sonundaki o sololarıyla, özlediğimiz müziği bize sundukları dani california'dan dolayı çok teşekkür ediyorum, desecration smile kaynamasın arada, kıyamam ona. o da müthiş.
    bitti mi bitmedi. she's only 18, slow cheetah, stadium arcadium, hump de bump, hey, snow.

    ooff, say say bitmiyo işte albüm. rock'ın kralını yapmışlar adamlar kısacası, hatta belki de en iyi albümlerini.
    ve son olarak anthony'nin baştan sona bu kadar iyi bir performans gösterdiğine daha önce şahit olmamıştım. diğerleri zaten her zamanki gibi işlerini en iyi şekilde yapmışlar.
    bu adamlar yaşlandı diyorlar ya, gülüyorum buna. o zaman biz yaşamıyoruz bile.

    daha nice süper albümlere.

    red hot rüyası hiç bitmesin...
  • bildiğimiz dünya'nın kanımca en kaliteli albümlerinden biri. bilindik şarkıların dışında keşfedilmesi gereken onlarca şarkı vardır.. evet onlarca *. death of a martian, hey, she looks to me bunlardan sadece birkaçı. hiç bir albüm kendini bu kadar uzun süre dinletememiştir bana.
  • hakkinda 5 yil once "5 yil olmus cikali vay bea" yazdigim, bugun ise "10 yil olmus cikali vay anasini" diyecegim album. 5 yil sonra tekrar gorusmek uzere, esen kalin.

    10 yil. daha dun gibi. ayni zamanda saka gibi. halen arada acar dinlerim.
  • dünyanın geri kalanı aksine rhcpın en sevdiğim albümü. kimi der blood sugar sex magik kimi der californication siz stadium arcadium derseniz de tartışırlar bunu sizle sanki öznel birşey değilmiş gibi. tartışmasalar bile "kendi bokumu yemeyi seviyorum" demişsiniz gibi bakarlar.
  • 2007 grammy ödüllerine 7 dalda aday gösterilip, en iyi rock albümü ödülü de dahil olmak üzere 5 adet grammy ödülü kazanmış red hot chili peppers albümü.

    bu albümde yer alan dani california ise en iyi rock şarkısı dalında grammy ödülünü kazanmıştır.
hesabın var mı? giriş yap