• kurduğu akla, mantığa, tekniğe, fiziğe aykırı, yalanın kuyruklusu komplo teorisinin tek yanlışı saat farkıymış gibi davranan, daha komiği buna inanacak kadar fanatik taraftarları da bulunan gazete. her konuda, her ortamda, her fikrin ve cenahın fanatiği olunabiliyor. olunmasın. insan -en sevdiğini dahi- sırf savunmuş olmak için savunmasın.

    düşünün, hasbelkader uçuş esnasında aramış olsaydı ntv bir sebepten, şu an o her halinden nefret ettiğim, olmaz olası ahmet altan, olanca bilgisizliğiyle ve fakat bilmiş bilmiş konuşuyor olacaktı hala. ntv hala hedef tahtasında olacaktı, bbp "biz zaten o grup hakkında başka şüphelere de sahibiz" minvalinde sırf gündemde geriye kalmamak adına yapılmış açıklamalarına devam edecekti, içi boş laflarla ntv çalışanlarını hedef gösteriyor olacaktı.

    kimse çıkıp da "tek delili telefon dökümü olan bir teorinin gerçekliğini nasıl sorgulamaz da manşetten haber yaparsın?" demiyor da, "en azından diğerlerinden farklı olarak özür diledi" diyebiliyor.

    bu kadar zavallı mısınız, içinde yaşamak istediğiniz toplum, görmek istediğiniz muamele bu mu? hayata bakışınız bu mu? tamamen yalan haber yapıp halkı yanıltabilirsiniz, yeter ki aksi ispat edilince hatanızı kabul edin. ya hakkında haber yapılan insan/şirket kendi derdini anlatacak bir mecraya sahip değilse? ya bu derecede saçma, yalan, mantıksız, kuru iftiradan ibaret bir haber sizin hakkınızda yapılsa? ahmet altan özür dileyince tatmin olur muydunuz? ya da ahmet altan baltayı taşa vurmadan özür diler mi? sizce ahmet altan veya yasemin çongar bu kadar olgun insanlar mı? bu süreçte gazetecilik adına ne yapılmaması gerekiyorsa yapmış değiller mi? haberin mantıksızlığını mevcut hayat tecrübeleriyle dahi anlamaları gerekirken, bir an olsun tereddüt etmeyip bu iddialarını başka yalanlarla desteklemeye çalışmadılar mı?

    bu haber, gazetenin yönetim kadrosunca işlenmiş, takip edilmiş, sahiplenilmiş ve ısrarla doğruluğu iddia edilmiştir 2 gün(3 müydü?) boyunca. esasen yargı kararlarınca da sabittir, habercinin doğru haber verme yükümlülüğü yoktur ancak görünür gerçekliğe uygun ve habercilik sınırını aşmadan haber yapma hakkı ve yükümlülüğü vardır. bu haberin görünür gerçek açısından doğru olduğu iddia edilmesi açısından savcı ve polisin soruşturmayı bu yönde yoğunlaştırdığı yalanı da söylendi. ki bu iddiaların da amacı görünür gerçeğe uygun kılmaktı haberi. görünür gerçek, elindeki telefon dökümünden, (saati doğru ve hakikaten uçuş esnasında arama yapılmış olsa bile) suikast iddiasına vardırmaz haberciyi. olsa olsa bu verinin nasıl yorumlanabileceğini konusunda uzman ve tabi tercihan gerçekten varolan, ismi olan insanlara danışıp, ihtimalleri sıralamak gibi bir şey yapılabilir.(ve tabi o aramaları kimin yaptığını ntv' den arayıp öğrenmek gibi bir şey yapmak da sosu olurdu.) patronu arayıp ulaşamamaktan dem vurmak ucuz bir tercihtir, hatta tercih değil düpedüz ucuz bir numaradır.

    şimdi bütün bu pislikler yanlarına kalmış olabilirdi, tesadüf, bu sefer kalmadı. bu zihniyetin var olması bile bir utanç iken benim adıma, adamlar pardon diyerek hayatlarına devam ediyorlar. ve türk aydını denilen tipleme de, sırf sevdiği için, bu özrü yeterli buluyor. niye biliyor musunuz? türk aydını denilen kesim de, toplumun çoğunluğu gibi kofti. takım tutar gibi fikir tutuyor, gazete tutuyor. fenerbahçe, galatasaray için çıldıracağına, taraf için çıldırıyor. ve belli ki bu insanlar da bazılarının daha eşit olduğuna inanıyorlar. hayata böyle bakan insanın kendinden gördüğünü kayırmaması düşünülemez.

    "en azından doğan grubu gibi bidibidi" diyenler, sözüm size: yahu burada futbol müsabakası mı yapıyoruz? taraf' ı sevmiyor olmak, yanlışını ölesiye eleştiriyor olmak doğan taraftarı olduğumuzu mu gösterir? taraf' ın savunulacak yanı kalmadıysa denilebilecek bir çocuksu son çare sözüne mi sığındınız? sığınmayın ya. deyin ki kendini rezil etmiştir ama diğer haberlerinde aynı özensizlik ve hatta kötü niyetin olduğunu düşünmüyorum, ahanda şu sebeplerden. korkmayın. bi tarafınıza bi şey olmaz. başta doğan grubunun ve nihayetinde diğer tüm medyanın durumu, seviyesi ortada. ki zaten kimse de o kötü de aslında şu iyi demiyor. daha garibi, onca grup varken, taraf' ı eleştirenlere doğan grubu örnek gösteriliyor. yahu sabah' ın, zaman' ın, yeni şafak' ın yalan haberleri, özür dilememekte ısrar ettiği vakaları yok mu? ya da taraf' ı sevmeyenlerin sadık hürriyet/milliyet okuyucuları oldukları inancı mı var?
  • bugün tam 3 yıl olmuş. yarbay ali tatar'ın intiharından 1. derecede sorumlu gazetedir kendileri. asla unutulmamalı...

    (bkz: ali tatar)
  • hala ısrarla telefon sinyali(böyle bahsetmiş) göndererek(arama demiyor ki daha etkileyici görünsün) helikopter düşürme haberini, hem de ntv' nin açıklamasını çürütecek tek bir kelime veya belge sunmadan ısrarla devam ettiriyor. bu yaptıkları genel yayıncılık anlayışlarıyla örtüşüyor. bugüne kadarki tek yanlı/yalan/yanlış haberleri bu değil. sadece bu en saçmasıydı, taraf fanatikleri bile inanmadı. bu duruş nedeniyle, kimsenin yayınlamaya cesaret edemediği konulardaki korkusuz haberciliklerine zaten gölge düşmüştü, şimdi iyice karardı. ben yapılanın hata olduğuna inanmıyorum. kasıtlı ve kötü niyetli olduklarına inanıyorum. bu fikrimi değiştirecek bir tutum da sergilemediler zaten ntv açıklaması sonrasında.

    http://www.taraf.com.tr/haber/42670.htm

    bu gazetenin kalıbına uygun yazar ahmet altan' ın yorumuna bakın: "ya da “biz aradık” diye canlı yayında itiraf ettiklerine göre ntv’den birileri o helikopterin düşeceğini, daha düşmeden önce biliyordu." bravo bravo ajda pekkan! bir insan ne kadar kötü niyetli veya ne kadar laf anlamaz olabilir? beyanını itiraf olarak aldığı kişi aynı zamanda ben helikopterin düştüğü haberini aldıktan sonra aradım diye de söylüyor, o kısmı kaale alınır bulmuyor. ahmet altan' ın komik yazısının tamamı için: http://www.taraf.com.tr/makale/8097.htm
    buna da ntv bir cevap vermiş: http://www.ntvmsnbc.com/id/25013548/

    bu süper komplo teorisindeki kurguya bakalım tekrar:

    helikoptere bir çip yerleştiriyorlar. bu çip helikopterin hangi kısmına etki ediyor? helikopterin gps(var mıydı bu helikopterde, bilmiyorum.) ve altimetresine. peki ne zaman çalışıyor? helikopterde bulunan kişiler dışarıdan cep telefonuyla arandığında. ama öyle bir kere değil, ısrarla ve sürekli arayıp arayıp kapatarak.(madem henüz düşmemişti helikopter, helikopterdekiler arandıklarında çağrıyı görmüş olmalılar, reddediyorlar mıydı da seri şekilde tekrar aranıyorlardı? yok ntv'den sürekli bir kez çaldırıp kapatıyorlardı herhalde, malum, sinyal gönderiyor)ve gündüz uçuşu yapan helikopterin, pilotun görüş mesafesinin düştüğü bir yerlerdeyken altimetre ve gps sistemi bozularak düşmesi umuluyor. yahu adam gün ışığında uçuş yapıyor, belki de görüş mesafesi hiç azalmaz ve bu elektronik sistemlerin bozulması uçuş güvenliğini hiç tehlikeye sokmaya da bilirdi. kaldı ki, bu şartların gerçekleştiği ortamda bulundukları sırada telefon çekmiyor(sinyal yok babında) da olabilirdi. bir suikast bu kadar ihtimale, şansa bırakılır mı? buyrun size eşref bitlis, suikast böyle olur. yok çip cep telefonu sinyaliyle etkileşime giriyormuş da, o da boza boza sadece altimetre ve gps'i bozuyormuş da, o sırada görüş mesafesi de düşük olduğundan allahıma bin şükür, cep telefonları da kapsama alanında allahtan, bu kadar uğraşı boşa gitmiyor, suikast gerçekleşiyor. sabotaj yoluyla suikast var ise dahi bu hadisede, bu şekilde değildir, olmaz, olamaz, olabilemez.

    en azından şu kadarcık soru gelmemiştir haberi yapanların ve savunanların aklına:

    bu çip eğer ki yakınında cep telefonu çalışması sayesinde harekete geçiyorsa dendiği gibi, bu adamlar normal şartlarda telefonla konuşmuyorlar veya hiç aranmıyorlar mı, illa çipin devreye girmesi için ntv' nin araması gerekiyor?

    bu çip bu kadar dandik mi ki devreye girmesi için 139 kere arama yapılması gerekiyor? doğru ya, elektromanyetik fırtına oluyor çaldırıp kapatınca.

    helikoptere çip takacak kadar teknik imkanı ve tabi ki helikoptere ulaşma imkanı olan bir insan/ekip/örgüt, bu helikopterin düşmesi için iz bırakmayan ve allaha emanet olmayan, bildiğin garanti olan başka bir yol bulamaz mıydı? hiç olmadı o ne idüğü belirsiz çip zaman ayarlı olabilirdi, en basitinden.

    cep telefonunun oluşturduğu dalgaların çok kısa mesafede biraz etkili olmakla beraber, etki alanının ne kadar az olduğunu bilmiyor musunuz? (bkz: #17081902)

    mantık yürüterek ve bilinmeyen konularda ismi gizli kofti mühendisler yerine biraz bilgili birilerine sorsalar yapmayacakları bir haberi yapmış durumdalar. tükürdüklerini yalamamak için de ne diyeceklerini şaşırmış durumdalar ki bu halleriyle yazdıkları da zaten her zaman yazdıklarıyla aynı ayarda, kalitede.
  • bu gazetenin ne mal olduğunu anlamak için ekonomi sayfasına bakmak lazım.

    bugünkü ekonomi sayfasından bazı haber başlıklar şöyle;

    bankalar 10 bin kişiye iş verecek
    mikrokrediden 29 bin yoksul kadın yararlandı
    ömür uzadı yaş 72 oldu
    teknoloji dünyası krizden erken çıktı
    rtük reklama ceza yağdırdı
    davos'ta gündem obama'nın planı
    abd jeostratejik işbirliği istedi
    uçakta cep telefonu kullanılacak
    obama abd'lilerin faturalarını ödeyecek
    s&p'den japonya'ya kredi notu sürprizi

    süper... fahiş vergilerden, elektrik veya doğalgaz zamlarından, ülkenin iç ve dış borcundan, işsizlikten, yoksulluktan, yolsuzluklardan, ekonomik krizin etkilerinden bahseden tek bir haber yok. gerçi yalan da söylemeyim. "karşılıksız çek sayısı yüzde 24.3 arttı" diye bir haber başlığı görünce vay be dedim ve linki tıkladım. "object moved" diye bir mesaj aldım. şans işte... teknik arızanın denk geldiği habere bak.

    ama manşetlere bakın. ooo balyoz gibi... darbeye karşı olanca güçleri ile savaşıyorlar, cesurlar... ama millet aç, iş yok... demek ki darbe haberleri karın doyuruyor. ne deyim! yemeye devam edin o zaman. yükselen çıtalar da nerenize girerse girsin.
  • inandırıcılık sorunu olan gazete. neden mi;

    - 27 mart 2008 tarihinde işçi partisi genel sekreteri av. nusret senem'in bürosundaki "bilgisayarların hard disklerini yakarken yakalandığı" şeklinde yalan haber yapan taraf gazetesi, istanbul 5. asliye hukuk mahkemesi’nde yargılanmaktaydı. yaklaşık bir yıldır görülmekte olan dava, 2 haziran.2009 günü sonuçlandı ve gazete, 5 bin tl tazminata mahkûm oldu.

    - 3 ekim 2008 şemdinli aktütün pkk saldırısının hemen ardından generkurmay aktütün'e saldırılacağını biliyordu diye haberler yaptı. bir takım uydu görüntüleri yayınladı. ne yayınladığı uydu görüntülerini nasıl temin ettiğini açıklayabildi, ne de verdiği koordinatların aktütün'e 20km uzakta alakasız bir bir yere ait olduğunu.

    - 10.06.2009 tarihinde basına yansıyan bilgilere göre; emniyet genel müdürlüğü, 24 nisan 2009’da polis akademisi öğretim üyesi doç.dr.önder aytaç ve emniyet amiri dr.emrullah uslu hakkında, taraf gazetesindeki köşelerinde türk ordusunu yıpratan yazılar kaleme aldıkları iddiasıyla istanbul cumhuriyet başsavcılığına t.c.k’nun 301/2 ve 125. maddelerine muhalefetten dolayı suç duyurusunda bulunmuştu.

    - taraf, müjdat gezen'i sütunlarında şöyle konuşturdu: "can dündar bir zamanlar sarı zeybek’le çok ağlatmıştı bizleri. fakat bugün, can dündar türkiye liboşlarının en önde gidenidir. işine gelir ergenekon’a komplo der, işine gelir içinden çıktığı dernek ve grupları yerden yere vurur, gün gelir atatürk’ün sofrasına hakaret eder. herkese müjdat gezen tiyatrosu’nda gösterime giren “mustafa kemal” oyununu tavsiye ediyorum. can dündar gavurundan iyidir.” ardından yine kendi sütunlarında şöyle bir özür metni yayınladılar:

    "bu haber altında bizim imzamız olan bir gazetecilik zaafıdır ve tümüyle gerçek dışıdır.". bu gazetecilik zaafı olarak adlandırdıkları şey nedir biliyor musunuz? ben size söyleyeyim: müjdat gezen'in bu gerçekle alakalı beyanına bir internet forumundan ulaşmaları ve incelemeden, süzgeçten geçirmeden direk gazetelerinde yayınlamaları. gazetecilik zaafını bir yana bırakın; bu gazetecilik midir?

    - taraf gazetesi'nin meşhur yargıtay krokisi.. taraf'ın, parti binasının aranması esnasında bulunduğunu iddia ettiği yargıtay krokisi'nin aslında işçi partisi merkezine faks yoluyla gönderilmiş olduğunun anlaşılması. dahası bu dökümanın parti binasının aranmasından 8 gün önce alkım yayınevi'ne ait bir hattan fakslanmış olduğunun anlaşılması. daha da fazlası; böyle önemli bir kanıtın (doğru olsaydı kanıt olurdu) her iki iddianamede de yer almaması, bırakın iddianameyi emniyetteki arama tutanaklarında dahi geçmeyen bu balge hakkında savcılardan birinin : "yanlışlıkla dava dosyalarına karışmış olmalı" demesi, taraf'ı neresinden tutarsan tut büyük bir şaibenin ortasında bıraktı.

    - kendi yazarı (murat belge) hakkında "kalp krizi geçirdi" diye haber yapan, ve ardından haberin doğru olmadığı anlaşılınca alt sütunlarında özür dileyen gazete hangisi? taraf..

    - 19 mayıs 2009 gününün nüshasında, gençlik ve spor bayramı hakkında tek cümle haber yapmayan, dahası diğer tüm gazetelerin atatürk resmini ve türk bayrağını manşetten gördükleri yerde, atatürk büstünü kıran ineğin resmini koyan da yine bu taraf gazetesi.

    taraf gazetesinin ürettiği yalan haberleri sözlüğe taşımaya benim zamanım yetmiyor. arzu eden araştırmacı ruhlu arkadaşlar sadece google'ı kullanarak dahi taraf'ın "yalan haber" ile ilgili sevda masalının izlerini sürebilirler. hal böyle olunca, taraf'ın yayınladığı ya da iddia ettiği her ne olursa olsun, iki defa üç defa şüpheyle yaklaşıyorum. kimlere hizmet ettiğinden artık şüphem kalmadığı gibi taraf ibrikçisi ironik sözlük teyzelerini başlıca menkul aktiviteleri olan "ironi ile çırpınma" sanatını icra ederken gördüğümde eskisi gibi üzülmekten vazgeçtim. çünkü taraf'a böyle bir okuyucu kitlesi yakışır. bu arkadaşlara nacizane tavsiyem, gazete ekonomik problemlerin içinde diye üzülmemeleri. merak etmesinler taraf, ne düşen trajıyla ne de yalan haberlerinden ötürü mahkeme kapılarında mahkum olduğu tazminatlarla batmaz. müsterih olsunlar.. taraf bu kıvamda yayın yaptığı sürece dayısı, eniştesi, abisi bitmez. elinden tutanı muhakkak olur.
  • bugünkü ntv ile yaşadıkları atışmada asıl dikkat çekici olan bana kalırsa aynı haberin bi kaç ay önce vakit'te yer almış olması. oradaki haber metninde de "emniyet yetkililerinden alınan belgelerde" diye bi ifade var. sanırım aynı yetkililer o dönemde ses getirmeyen haberi bir diğer günlük haber kanalına servis geçmeyi uygun görmüş. sonra da ha vakit ha taraf diyince biz suçlu oluyoruz. neyse kör göze parmak böyle bi şey sanırım.
  • http://taraf.com.tr/…r/sifre-palavra-osym-hakli.htm

    taraf kısaca, "ösym'yi tanıyorum, iyi kurumdur" diyor.
    mehmet baransuya sanırım bir bavul belge gelmiş orada yazıyor işte: şifre mifre yok, sınav adaletli yapılmış... ösym de haklı; ne de olsa bir devlet kurumu, devletimize güvenmeliyiz...

    http://www.radikal.com.tr/…05.04.2011&categoryid=86
    tabii, yukarıdaki haberdeki şifre iddiaları tamamen götten uydurulmuş di mi?

    anladınız mı ey özgürlükçü, ey demokrat, ey yetmez ama evetçiler: taraf işi yine çözdü, şüpheyi müpheyi bırakın, dağılın.
    ahmet altana şunu sormak isterdim: nedir bu telaşın? nedir bu hızlı yıkama yağlama programı??
    hem hiç ösym böyle şey yapar mı!!! hem hiç ülkemizin hizmet aşkıyla yanan bir takım güzel "sivil toplum kuruluşları" böyle şey yapar mı? !!!
  • pkk askere saldırdığı zaman, olayın üstüne kararlılıkla giden, bütün eksiklikleri, ihmalleri bulmak için canını dişine takan, ama saldırı polisin, mit'in ilgi alanına giriyorsa köşesinden izlemekle yetinen gazete.

    ankara'nın göbeğinde patlama olmuş bulsana mit'in, emniyet'in eksikliklerini. yoksa belge gelmedi mi? e haliyle belge veren saldırıya uğradıysa normaldir.
  • gazeteciliğin en temel kurallarını bile yandaşlık adına ihlal ediyorlar. bu gün de bu şifre uymadı yenisini verelim demişler. haberin spotu ise şu biçimde: "üniversite sınavında 1.7 milyon adaya özel kitapçık hazırladığını belgeleyen ösym soruların türetildiği master kitapçığı da dağıttı. medya ise yeni şifre bulma telaşında". anladım tarafsınız, yandaşsınız, hükümetin canı ciğerisiniz, cemaatin şefkatli kollarısınız da, ortada çok ciddi iddialar varken "bu böyledir" demek, bir de üzerine kontra-atakla "medya bulmaya çalışıyor" diye iddia etmek neyin nesi.

    dün ntv'de odtü'den kripto üzerinde uzmanlaşmış bir doçent çıkıp, iddialara hak veriyor ama taraf'ın yaptığı süper şahane haberlere de bak.

    yahu zaman bile bu kadar iddialı değil. gariplerim bir fem dersanesi bulmuş oradan iddia çürütmeye çalışıyor. vay arkadaş ya, türkiye'nin en cesur gazetesi buymuş bir de hesapta.
  • akp'nin ne idüğü belirsiz işlerini savunmada gösterdikleri agresifliğin dörtte birini tekel işçileri ile ilgili haberlerinde göstermeyen gazete. solcu gazeteymiş. solcular takip ediyormuş. öyle diyorlar. 500 metreden tanınıyor bu solcular. hrant'ın anmasında bile kimin solcu kimin tarafçı olduğu atılan sloganlardan anlaşılıyordu. amenna, sol her türlü haksızlığa, sömürüye karşı. ama öncelik belirlenirken, bildiğim kadarıyla işçilerin mücadelesi ilk sıraya konur. türkiye'de ender görülür nitelikteki ve büyüklükteki bir direnişi, akp'nin cadı avının gerisine atmak solcuyum diyene yakışmaz. eşcinsellerin yanında olunur, militarizmin karşısında olunur, vicdani red hakkı savunulur, geçmişin lekeleri temizlenmeye çalışılır. orduymuş, polismiş, devletmiş, statükoymuş, kemalizmmiş, kutsalmış, dokunulmazmış demeden tüm baskıcı kurumların üzerine gidilir. chp'liler dışında solcu olduğunu iddia eden kimse bunları savunmaz zaten. ama it iti ısırırken (ki bence son bir iki yılda türkiye'de olan bu) illa bir itten yana "taraf" olmak gerekmez. çok güzel bir sloganları var, düşünmek taraf olmaktır. önemli olan da o tarafı seçmek. taraf gazetesinin seçtiği taraf, görebildiğim kadarıyla akp. solculukları da ancak akp'nin ve liberalizmin izin verdiği ölçüde olabilir.
hesabın var mı? giriş yap