• insanoğlunun doğasından ötürü asla yaşamaktan vazgeçemeyeceği durum...

    ilk zaman insanlarının yaşamı doğayla savaşmak ve hayatta kalabilmek uğraşlarıyla geçiyordu. insanlar (ve diğer hayvanlar tabi ki de) hiçbir zaman güvende değildiler. her an bir saldırıya açık ve korunmasızdılar. muhtemelen pek çok zaman yüksek miktarda adrenalin salgılıyorlardı. bu sayede risk alıyor, hayatta kalabilmek için ölüm- kalım mücadelelerine girebiliyorlardı.

    oysa uygarlıkla gelen güven duygusu ve güvenli bir yaşamın garantisi olan etik, hukuk kuralları belki de insanoğlunun salgılayadurduğu adrenalinin ilk insanların salgıladığından daha az olmasını sağladı. üstüne üstlük iyi kabul edilen bazı ekonomik ve sosyal statülere parayla, yasalarla veya hayatla kumar oynayarak ulaşıldığı gibi*, toplumun sosyal ve ekonomik kurallarına bağlı kalarak, başka bir deyişle oyunu kurallarına göre oynayarak da ulaşılabiliyordu*.

    insanlar doğada değil, zaten inşa edilmiş olan yapay kuralları da olan yapay bir dünyada açıyorlardı gözlerini. ve bu yeni dünyanın getirilerini sorguluyorlardı. artık dünya çok daha güvenli, çok daha yaşanabilir bir yerdi. ancak belki de insanoğlu doğasındaki heyecanı, tehlikeyi; adrenalini geri istiyordu. kimi kumar oynadı tüm serveti üzerine, kimi düellolara girdi "yaşamak mı ölmek mi?" hiçbir garantisi olmadan. kimi adrenalini doğada buluyordu. kimi kaya tırmanışları yapıyor, kimi paraşütle atlıyordu. kimi hızda buluyordu hayatında eksik olan şeyi. arabayla, motorla ölümcül hızlar yapıyordu. kimi ise yasadışı maddeler kullanıyordu ihtiyacı olan adrenalini hissedebilmek için.

    uygarlık ne kadar gelişse de, insanoğlunun ilkel dürtüleri onu hiçbir zaman tehlikeden uzak bırakmadı ve insanoğlu adrenalini hissedebilmek için modern hayatın sağladığı güvencelere inat yaşamına her zaman yeni tehlikeler sokmayı bildi.
  • helak edici demektir. çok yaklaşma helak olursun demektir. dünya tehlikeler ile doludur ve biz ona çok yakınız hatta içindeyiz ve hatta o bizim içimizdedir. böylece insan hem içine hem dışına karşı en tehlikeli şeydir.

    her daim bizi tehlikelere karşı uyaran uyarıcılar gelmiştir. kimse savunmasında, benim haberim yoktu diyemeyecektir.
  • arapça helak kökünden gelen sözcük.
  • "tehlike iki insanın yan yana gelmesiyle başlar ."
    ortega y gasset
  • bazı insanların göbek adım diyerek üzerine yalan söyledikleri kavram.
  • altta kedilerin olması ve kedilerin ağaçlara tırmanabilmesi serçeler için tehlikeli bir durumdur. ama bu aynı zamanda serçelerin uçabilmelerini sağlayan şeydir.
  • sizin hic tehlikeli anlariniz oldu mu? simdi boyle soyleyince biraz garip oldu aslinda, ama adi uzerinde, tehlikeli, hissettiginiz...sonradan dusundugunuzde "aslinda o gun cok daha kotu olabilirdi" dediginiz?

    benim birkac tane var boyle...ara ara aklima geliyorlar. yani, diyorum, acaba gunahlarini mi aliyorum...ama his hep ayni, teh-li-ke. sanki almiyorum.

    birincisinde, sabah erken, yuruyus yapmak icin evden cikmistim. ki hic bir sportif aktiviteyi sevmem, ama spor yapmak gerekli de gerekli diyenlerin sozune uyup...haspamin sporuna da bakar misiniz, yurumek. sanki yapmadigi sey! neyse, uzerimde ne telefon ne de mp3 player var, oylesine biraz yuruyeyim demistim el kol sallayarak. bizim orada genisce bos bi alan var, belediye yuruyus alani yapti orayi. patikalar, otlar, toprak, havaalanina dogru uzaniyor. oraya yoneldim, herkes orada yurur cunku. sonra uzerimde bakislar hissettim. cok net. sanki birinin gozleri parmakmis da sirtimda geziniyormus gibi. bir yandan da yurumeye devam ediyorum. heniz yuruyus alanina girmemisim, kenarindan yuruyorum, ilerde giris. ama gozler iki su damlasi gibi sirtimdan asagi akiyor, hissediyorum. pesimden biri geliyor. donup arkama bakiyorum, orada. sana oyle geliyor ikinehir diyorum, rotami degistirmeyi de kendime yediremiyorum. tam ben giristen gecerken karsidan gelen yasli bir amca da benle beraber giriyor...ve yururken bana donup"hersey yolunda mi evladim" diyor, gozleri arkamdaki adamda. usulca kafami salliyorum, ama gozlerim "amca ben sizin yakininizdan yuruyeyim" diyor aslinda. ama onde, ben arkada yuruyoruz. sirtimdaki iki soguk su damlasi seklinde gozler yavasca kayboluyor.

    bir digerinde, evin yanindaki bakkal yine el degistirmis. yeni bir bakkal acilmis. a'in arabasindan iniyorum, ona el salliyorum, bakkala gidecegim isareti yapiyorum. a. gidiyor. bakkala giriyorum, degisik bir bakkal olmus. bakkal arti herseyin satildigi tuhaf bir kirtasiye desem degil, herseybiliraci desem degil. plastik, ucuz oyuncaklar dukkanin her yerinde. tokalar sonra. kursun kalemler. alacagimi alip (neyi acaba jelibon mu) kasaya yaklasiyorum. hayirli olsun diyorum yeni adama. ne kadar cok sey var! sagolun diyor adam. kasanin durdugu tezgahin sol tarafinda dar bir kapi var, asagi kata iniyor. herseyi ust kata cikaramadim, alt katta daha cok urunlerim var diyerek bodruma inen kapiyi gosteriyor, inmek ister misiniz? o ana kadar dikkatimi etrafimdaki envai cesit nesneyi incelemeye veren ben adamin gozlerine bakiyorum. adamin gozleri bana, nasil anlatsam, ac bakiyor. ama sinsi bir aclik bu, kisik. zor bastiriyormus gibi degil, sakin, sogukkanli bir aclik. hayir, tesekkurler diyorum. alt katta cok sey var ama diyor adam. hayir, diyorum. ogleden sonra, hava aydinlik, ama bir an once oradan cikmak istiyorum. para ustunu alip cikiyorum dukkandan. acaba diyorum, ben genelde hayir demekte zorlanirim, "evet bir bakayim" diyecek kadar suursuz olabilir miydim? olamazdim, ama bir baskasinin o bodruma inme ihtimali beni cok rahatsiz ediyor. sacmalama diyorum sonra kendime, adamin gunahini aliyorsun, cok fazla amerikan filmi izledin. fakat ben daha adami gozlesem mi napsam diye dusunurken, o yeni acilan bakkal apar topar kapaniyor. bir haftaya kalmadan... nasil belli etti adam acaba, oluyor ilk dusuncem. sanki adam kaciyor.

    boyle iste. belki de cok anlamsiz, belki gunah aliyorum, belki ben dusundukce aklimda kuruyorum. ama dedim ya iste, sanki oyle de degil. daha fenasi, kardeslerimin, coluk cocugumun, tabii aslinda milletin sabiilerinin de benzer durumlarda kalabilecegi fikri... sanki nefesimi kesiyor!
  • tehlike fena bir şeydir, onu herkes bilir. üstelik her şey tehlike de olabilir. insan içgüdüsel olarak, tehlike seçmeye ve ona karşı bağışıklık gösterip, savunma kurmaya da meyillidir. kendini güvenli bir sipere alabildiğini bilmesi, gücünü okşayacağından, tehlike yaratması ve bu tehlikelere karşı koyma oyunları planlaması bir şekilde kendini güçlü hissetmesine yol açar.
    ne yazık ki, insan kendini güçlü hissedebilmesi için, olmayacak işleri tehlikeye yorar. tehlikeden kaçmak gerekir elbet, tehlike zarar vericidir. ancak geçmişteki türlü saldırılar ile eskimiş olmak, belki de her saniye aktif olan görünmez bir savunma camı yaratır.
    "güvendeyim, tehlikeleri uzak tutuyorum, iyiyim, kimse bana zarar veremez..."
    bir de şöyle düşünelim daha etkili oluyor: "güvendesin, tehlikeler uzakta, iyisin evet, kimse sana zarar veremez..." nasıl?, böylesi daha tehlikeli değil mi?
  • aşka heyecan katan durum.
  • bir şeyin veya bir kimsenin güvenliğini ve varlığını tehdit eden durum, çekince
hesabın var mı? giriş yap