• ben bunun yapılabilecek en psikopatça olanını denedim. şanssızlığın da peşimi bırakamasıyla daha acı bi şekilde devam etti.

    benim doğum günüm yaz mevsiminde. bu yüzden ben çalışmak için istanbul'da kalırken, tüm arkadaşlarım memleketlerinde olurlar. ben de doğum gününü mal mal evde geçirmeyeyim de, sinemaya falan bi aktiviteye katılayım diye gittim bi bilet aldım. en yakın seans hangi filmeyse gittim aldım, girdim salona.

    "ahhh ne acıı tek başıma sinemaya geldim, şimdi çiftler gelecek, gözümün içine baka baka beraber film izlicekler" diye üzmeye hazırlıyordum kendimi.

    lan kimse gelmedi. 1 kişi bile. koca salonda, doğum günümde tek başıma film izledim amk.
  • bayılırım.

    öncelikle bir konuda anlaşalım. sinema neden birileriyle gitmek zorunda olduğunuz bir aktivite olsun ki? kim demiş bunu? sinema, ne birileriyle gitmek ne de tek başına gitmek zorunda olunan bir aktivitedir. kimi o şekil sever, kimi bu şekil sever. ben tek başına gitmeyi daha çok severim, etrafımda bıdır bıdır konuşan, hışır hışır paket karıştıran, cart curt fermuar çeken tiplerden de pek hazzetmem. bu konularda tam bir emekli öğretmen huysuzluğundayımdır. dolayısıyla ilk kez seyredeceğim bir filmi, özellikle de sevdiğim bir yönetmenin merakla beklediğim bir filmiyse, tek başına izlemeyi başkalarıyla izlemeye daima tercih ederim.

    yanımda bir şeyler konuşan, anlamadığı yeri soran, dikkatimi dağıtan birini istemem. daha önce izleyip beğendiğim bir filmi yeniden izlemek istersem, o vakit biriyle gitmeyi -özellikle de filmi görmesini istediğim birini- tercih edebilirim.

    hiç tanımadığım şehirlerde tek başıma sinemaya gitmeyi de severim, tanıdığım şehirlerde sinemaya gitmeyi de severim.

    sinemaya gitmeyi severim bir kere. biriyle ya da yalnız, hiç fark etmez.
  • dün yine tek başıma gittim sinemaya (al pacino’nun oynadığı “hayallerimdeki kadın"). büyük bir havayla aldım biletimi. büyük bir havayla aldım çünkü yaklaşık kaç aydır aynı gişeden, aynı kızdan, sadece animasyon/çizgi film türündeki filmlere bilet alıyodum. bir gün "bay peabody ve meraklı arkadaşları”, diğer gün “büyüler evi”, bir başka gün “kahraman kedi”, “karlar kraliçesi”, lego'nun filmi vs…hatta bazen aynı filme iki kere. neden? çünkü uyuyorum bazen..sonra merak ediyorum 2. yarısını tekrar gidip izliyorum. böyle olunca o kız da zannediyor ki ben kahraman kedilerin köpeklerin hastasıyım. hayır arkadaşım, ben animasyon seviyorum.

    bilmiyorum..ne olursa olsun, 3d animasyonlar ilgimi çekiyor. geçen gün aynı çocuk filmine 2. kez bilet alırken, “çok beğendiniz heralde?” dedi böyle yüzünde alaycı bir gülümsemeyle. “hayır” dedim..“uyudum”. öyle cevap verince iyice çocuk oldum. hem çizgi filme bilet alıyor, hem de uyuyordum. bir tek ağzımdan akan dondurmam eksikti.

    çocuk filmleri, çocuklar izlemese güzel aslında. çok bağırıyolar. aynı zamanda acayip acayip tepkiler veriyolar. geçen hafta bir tanesi enseme tükürdü, diğeri de ağlaya ağlaya bütün mısırımı yedi. hem de yerden yedi. karanlıkta saldırdı, göremedim. bütün mısır yere saçıldı..ben annesine “olsun..olsun..önemli değil” falan derken yerde bi karartı, bi şey hareket ediyor bacaklarımın arasında. hapur hupur hepsini yiyo bu. annesi karanlıkta çocuğu arıyo, kadın da eğildi “ekbeeeeerrr ekbeeeeğğğğrrrrr!!!” diye bağırıyo, filmin içine sçtılar. bulamadık da ekber'i. katır kutur bi yeme sesi geliyo ama ekber kesinlikle yok. sonra o hepsini yiyince, anasının yanına sürüne sürüne kendi döndü. kaldığı yerden izlemeye devam etti filmi. çocuk hala yaşıyosa allah uzun ömür versin, öldüyse allah rahmet eylesin. çok iyi çocuktu.

    bu arada hep aynı kızdan bilet almamak için ne kadar çabalasam da farketmiyor, mutlaka o denk geliyor..ama geçenlerde normal bir film olan “görevimiz tehlike”ye gittim mesela, hem de çok artist artist gittim, o zaman da o denk gelmedi. büyük bir talihsizlik yaşıyorum.

    aslında gerizekalı gibi görünmemek için taktiklerim de var. mesela animasyona gideceksem adını söylemiyorum, sadece salonu söylüyorum. yani “bay peabody ve meraklı arkadaşları'na bir bilet” yerine, “salon 2” diyorum ama o allah'sız her seferinde yaklaşık 95 desibel ile “bay peabody ve arkadaşları mıııııııııııı???” diye hayvan gibi bağırıyo..utanmasa yerinden kalkıp, yemek katındaki herkese hangi filme bilet aldığımı, beni parmağıyla işaret ederek tek tek anlatacak da sanırım müdürü izin vermiyor. “evet..” demek zorunda kalıyorum, sessiz, ezik, boktan bir şekilde. geçen “evet” demedim, kafa salladım, anlamadı..yine “evet” demek zorunda kaldım. iğrenç bi insan.

    ama işte o büyük gün geldi dün. özellikle onun gişesinin kuyruğuna girdim.

    bekledim..bekledim..ve sıra bana geldi. dedim ki, “hayallerimdeki kadın’a bi bilet rica ediyorum”. “salon 1 mi?” dedi. ulan bağırsana allah'sızın kızı bağırsana!! ayrıca ne salon 1'i? “hayır” dedim..“gideceğim filmin adı salon 1 değil, hayallerimdeki kadın”..aldım biletimi. müthiş bir zaferdi. filmden en büyük beklentim, 3 boyutsuz ve normal insanlardan oluşan bir film olmasıydı. beklentilerimi tamamen karşıladı, tavsiye ederim, gidin siz de izleyin.
  • film tek başına izlenir. yabancı bir ülkeye yalnız gidilir. alışverişe tek çıkılır. kitap etrafta kimse yokken okunur. müziğin tadına ve derinliğine yalnızken ulaşılır. cinsel ilişki dışında şu hayatta nitelikli, anlamlı ve kayda değer tüm güzelliklerin tadına yalnızken varılır. sinemaya çift olarak gelinmez. esasen zeki ve farkındalığı yüksek hiçbir 'birey' zevk duyduğu şeyleri yanında bir kuyrukla yapmaz, yapmamalı. bu zavallı, aciz salak romantiklerin kendi kendilerini kandırmak için ya da algıları kapalı, sıkıcı, bayık dangalakların çevreye caka satmak için yaptıkları utanç verici bir şeydir bir filme sevgiliyle falan girmek.
  • eskiden hic sevmezdim. ya sevgilimle/esimle, ya da arkadaslarimla giderdim.

    sonra cocuk sahibi oldum, kizimi birakacak kimsemiz olmadigindan esimle sinemaya gidememeye basladik cocuk filmleri harici. arkadas ortamim degisti, mevcut arkadaslarim sinemaya hep sevgilileriyle/ esleriyle gittiklerinden arkadasla gitme kismi da yalan oldu.

    ve ben yillarca bu sekilde sinemaya gidemedim. kac tane gise rekoru kiran, herkesin anlata anlata bitiremedigi filmi izleyemedim, hatirlamiyorum bile.

    sonra gecen ay izmire gittim 1 haftaligina is icin. madem tekim, dur merak ettigim filmleri izleyeyim dedim. 4 gun kaldigim izmirde 4 kez sinemaya gittim. ve tek basina sinemaya gitmenin aslinda ne kadar keyifli bir aktivite oldugunu fark ettim. ınsanin kendine vakit ayirmasi, yapmaktan keyif aldigi seyleri yapmasi ne guzelmis. sirf birlikte gidecek insan yok diye yillardir sinemaya gitmeme vizyonsuzlugu gosterip beni bu mutluluktan mahrum ettigim icin kendimden ozur dilerim. * *
  • 10-15 yıl önce bu benim için büyük tabuydu. sonra sevdiğim filmlere beğenen arkadaşımı ikna edeceğime bir gün başlarım böyle işe diyerek fitili ateşledim.

    aile arasında vb. komedi filmlerine yine çift olarak gitsem de özellikle beklediğim filmlere kesinlikle tek gidiyorum.

    mesela interstellar'ı yanımda biriyle izlesem o etkiyi bırakmazdı sanırım. salon da boştu kendimi uzayda ilerliyor gibi hissetmiştim.
  • annemle babamdır bu aktiviteyi gerçekleştiren. söz sanatı filan yapmıyorum birlikteler ama yalnızlar filan diye.

    aynı tür filmleri sevmezler. peder bey silahlar patlasın, komplo teorileri havada uçuşsun derken valide hanım hüzünlü bakışlar uzak ufuklara dönsün müzik eşliğinde der. kırk yılda bir denk geldikleri komedi filmleri haricinde beraber gidip iki ayrı filme birer bilet alırlar. çoğu zaman gişedeki eleman bizimkilere poligamik uzaylı görmüş gibi bakar. herkes sevdiği filmi izler, çıkar. ikisi de mutludur, keyiflidir.

    not olarak ekleyeyim bir paşa torunu, avrupa'da eğitim almış çiçek çocuk, ne bileyim marjinal tipler falan değillerdir. gayet memur, gayet kısa kollu kareli gömlekli, gayet smsten vazgeçemeyen insanlardır.keşke onlar gibi huzurlu ve mutlu olabilsem dediklerimdir.
  • daha önce yazmıştım bu konuda ne yalap şalap ne demagojik olmuş (bkz: #27543512).

    valla bu entryi girdiğimden beridir yalnız sinemalarım çoklulardan hala fazla. geçenlerde de gittim interstellar izleyeceğim. arkadaşlarla gitme ihtimalimin sıfır olduğu anlaşılınca tecrübelerin de pozitifliği göz önüne alınıp düştüm yola. haftaiçi sabah-öğle seansı boş salonculuğu ve oldukça az hoboröyy liseli hatta üniversiteli tayfayla daha tercih edilebilir olduğundan hemen insan çokluğunu kontrol ediyorum, evet salonda 6 kişi var ve ben bomboş hattın tam ortasına bileti kestiriyorum.

    şimdi ilk kez deneyecek olan için söyleyeyim bileti online almak her zaman artıdır. hala tek kişi mi sorusunu ikilemeyen görevli tanımadım ben. bir basınç duyuyorum o bakışlarda hala, bilmem hissedeni oldu mu? neyse yargıları siklemeyeceksin filme odaklan. ben de geçtim oturdum salona. bileti de 15 dakika önce aldım ki, sonradan dolma ihtimalini sıfıra yakınsayayım ama ben daha napayım lan, benden sonra ücretsiz mi dediniz pata pata insan yağıyor salona. oh benim hattı solladı, hoh en köşeye kuruldu derken kızlı erkekli 8-9 kişilik bir grup üzerime üzerime geliyor. grup lideri kız dedi ki burdan sonrası bizim* tabi sinema salonunda 9 kişilik bir sürünün tamamının lideri takip etmesi imkansız. sürünün erkek grubu haklı olarak köşenin dar açısını reddedip diğer yanıma oturdu. bir ortam düşünün 9 kişilik bir arkadaşlığın ortasında bir devedikeni. kız diyor ki sizin yer burası onlar uzaa en köşeye bize attınız burası çok kral yer diyor. kız diyor ki hadi selfieee kafaları yaklaştırın ortada ben. adhahhshadh sinirlerim bozuldu kusura bakmayın, kalkayım öyle çekin falan dedim de işte kadraja girememişler zaten çekilemediler hayret o boş kafalarla...

    ya işte yalnız film izleyeceğiz derken sağlı sollu hayatımın çilesini çektim. film de interstellar anasını satayım klostrofobik krizlerimin doruğunu yaşayarak director damgasını görmeden salondan şimşeklendim. sonuç mu? bu dünyada en çok yalnızlara yer yok abicim. okul muhabbetinizi de sikeyim artık. ne biçim yaşlandım lan.
  • yalnızken yapılabilecek en güzel aktivitelerden biri. "salon 8'deki filme bir tane bilet alabilir miyim?" dediğiniz anda karşı taraftan pis bir sırıtışla gelen "tek kişi misiniz? bir bilet mi?" sorusuna içten verilen "evet yarrağım tek kişiyim, yalnızım, bu dünyada kimsem yok amk rahatladın mı" cevabı insanı bir kuş gibi hafifletir ayrıca. he dışınızdan "tek kişiyim, evet" demeyi ihmal etmeyin ama. sonra kuşkulanıyorlar acaba içinden küfür mü etti diye.
  • asosyallikle ilgisi yoktur çoğu zaman. hatta hiç yoktur lan. sizin sinemaya verdiğiniz değerle ilgilidir. o filmi görmek için herkesin uygun olduğu bir günü lanet olsun ki bekleyemezsiniz. kar soğuk yaz sıcak parasızlık gibi kavramlar sallayacağınız olgular değildir. o film izlenmeli mümkünse de o muhteşem atmosferde izlenmelidir.

    hayvancasına eğlenip mısırlarını saça saça 3d gözlükleriyle şipşaklar patlata patlata gezen komünal "sosyal" gençlerimiz sizi üzmesin sayın tek başına film izleyen genç, zira onlar için etraf birazdan kararacak senin için perde açılacak!

    en kötü yalnızlığımız böyle olsun anasını satayım!
hesabın var mı? giriş yap