the organ
-
gerçektende ladytron, client, siouxsie and the banshees gibi bayan vokalli post-punk gruplarından ziyade the smiths, joy division, the jesus and mary chain'e daha yakındırlar müzikal açıdan. ancak yinede nadide bir grup oldukları yadsınamaz, şuna buna benzemekten ziyade kendi harkulade soundunu yakalamış bir gruptur the organ
-
morrisey iyi ki kadın değil dedirten grubun en güzel şarkılarından biri brother, diyor ki: sometimes it hurts when you care about me, but it’s gonna hurt more when you take you from me. bir de memorize the city var, şehri sokak sokak gezerek ezberliyorsunuz. ne güzel değil mi?
edit: daha yazarken mısranın 'when you take you from me' değil de 'when they take you from me' olduğunu duymama rağmen bıraktım böyle dağınık kalsın, bu öbüründen çok daha güzel geldi. -
britanya'nın son bilmemkaç yıldır bitmek bilmeyen müzikal sıçışı sırasında bizleri kurtaracak, kafamızı duvarlara sürtmemizi engelleyecek ülkenin kanada olduğu konusundaki tezimi bi kez daha doğrulamış ekip.
-
grab that gun gibi çıktığı an klasikleşmiş.zamanın ötesi albüme sahip grup.albüm sırasında fazlaca 17 seconds dinlenmiş.m ve forest fazlasıyla yaad edilmiş.
-
ara ara özleyip iki doz grab that gun alıp sakinleştiğim grup. müzik tarihinin en mühim kayıplarından.
-
acı bir durum ama resmen dağıldıklarını açıklamışlar... 2006'nın en üzücü müzik olayı olabilir bu. çok güzel bir gruptu, umarım geçici bir ayrılıktır bu. a sudden death and there is nothing i can do dedirtiyor insana.
-
80'lerin karanlık tarafını 2000'lerde yaşatmayı başarmış olan grup. nico&patti smith&siouxsie sioux kombinasyonlu vokali ile beraber deli danalar gibi dinliyoruz, brother, no one has ever looked so dead ve memorize the city'i kulaklarımızdan düşüremiyoruz.
-
vokalde fazlaca deborah harry , gitar tonlarında cogunlukla cure cağrıstıran, steven smith adlı sarkılarının steven morrissey ve robert smith kisilerini acaba tek bir vucutta toplasak ne çıkar ortaya merakından kaynaklanarak yaratılmıs olabilecegi suphesinde olduğum, bu aralar yeni tanıdığım ve severek dinlediğim ama bir sure sonra muhtemelen bir kenara bırakacağım kör kuyunun dibine atılmıs bir tas misali doyumsuzluğumda eriyecek olan grup.no one has ever looked so dead sahsen en begendiğim sarkılarıdır.
-
tüm sevdiğim grupların aksine boktan bişey üretmeye vakit olmadan dağılmış grup.
-
rüya gibi sanki. dinlerken hayal ediyorum kendimi müzik yaparken; böyle yazardım böyle çalardım böyle söylerdim...
uzun zamandır bir grup beni bu kadar heyecanladırmamıştı.
yeni sayılmazlar ama sanki eskitilmiş montlar ayakkabılar gibiler onlar daha güzel gelir ya.
o kadar güzeller işte...
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap