• saçmadır; her dil gibi türkçe de şiir yazmaya, roman yazmaya, yazıyla yapılabilecek her şeyi yapmaya uygun bir dildir. ulan önceden sadece türkçe rock yapılır mı sorunumuz vardı şimdi her şey sorun oldu.
  • türkçe'nin binlerce yıldır sözlü ve yazılı edebiyatta kullanılıyor olmasından kaynaklanan kelime zenginliği ve eklemeli bir dil olmasının doğurduğu anlatım zenginliği göz önünde bulundurulduğunda, çürümeye mahkum tespittir. ha çürüdü bile.

    türkçe, ne mutlu ki, yapısı itibariyle yazan kişiyi (roman, öykü, şiir diye genişletelim aslında) öyle bir seçenekler diyarı içine atar ki, yazamama nedeni olsa olsa kişidir. düşüncelerini ya da duygularını ifade edecek doğru kelimelere henüz rastlamamıştır.

    düşünün ki bir restorana gittiniz ve içindeki tüm yemeklerin adını öğrenmeye ömrünüz yetmez. ne yapardınız?

    ben o restoranın yemek seçenekleri hakkında ileri geri konuşmazdım en azından.
  • komik bir söylem. her ne kadar farsça ve arapça bilmesem de, türkçenin de onlardan aşağı tarafı olmadığını söyleyebilirim.

    bir de, dilleri değiştiren, geliştiren şair ve yazarlardır yani edebiyatçılardır. dilin sondan eklemeli, götten sallamalı, ortadan ayırmalı olması ile şairaneliğinin, etkileyiciliğinin ve büyüsünün ilgisi yoktur. bir millet ne kadar şair, edebiyatçı aydın yetiştirirse, dili de o kadar şekillenir, güzellenir ve gelişir.

    ayrıca şöyle de bir gerçek var (bkz: nazım hikmet)
  • türkçenin bir konuşma dili olmazdan evvel bir şiir dili olarak kurulduğunu sabah akşam anlatsan anlamayacakların zırvasıdır. bugün kullandığımız türkçe yunus emre şiiriyle kurulmuştur. ondan bin yıl sonra bu dilin en büyük şairlerinden biri, turgut uyar, türk düşünce hayatıyla ilgili "bazı ölçülerde toplumun birçok sorunları açık-kapalı, şiirde tartışılır, şiirde çözülür yahut çözülmez veya bu sorunlardan şiirde vazgeçilir." dedi türkçede şiirin yerini göstermek için. yazık ki şiirsiz bir eğitim sistemimiz var, şiiri yok sayan bir akademimiz var bugün. türkçe demenin şiir demek olduğunu bilmeyen milyonlarımız var.
  • türkçemiz de özneyi kusursuz temsil edebilen bir dil olduğundan, kökeninde barındırdığı diğer dillerden geçen kelimelerle özdeşleşip öznenin meramını sözlü kültürden yazılı kültüre aktarılmış, klasik, modern ve postmodern kategoride dünya şiirine önemli bir katkı sağlayacak biçimde şiir yazmaya müsait bir dil.
    sondan eklemeli dilin kısırlığı bahanesini şiir için iki kelimeyle yere serebiliriz: yunus emre .
    başka isimler saymaya gerek duymadan türkçe’nin en yalın, en temiz halinin 11. yüzyıldaki örneğini 21. yüzyılda geçersiz kılacak düşüncesi olan varsa o şiirlerin hâlâ okunabilir ve etkisini sürdüren bir yapısı olduğunu kabul etmesi gerekir.

    yeni post-insanın dilinin sinyaller dili olduğunu varsayacaksak eğer, arıların en karmaşık sinyallerinin tersine insanın sinyal dili tam da lacan’ın dediği düz anlam değeri apaçık olan “boş konuşma” dır. esas olan; konuşanla dinleyen, yazanla okuyan arasındaki öznelerarası ilişkilerin bir indeksi olarak dilin kullanılmasıdır. kestirmeden gidelim, edebiyat denen şey. türkçe’nin yetersizliği ve elverişsizliği dendiğinde burada askıya alınan şey şiir değil, dilin kullanım alanını zorlayan, onu medyatikleştiren veya ölü alana çeken bir yönelimin olmasıdır. yaşatılmaya elverişli kelimeler yerine fazlasıyla kültürel hegemonyaya teslim edilmiş dilin kullanıcılarının aktaracağı bir mesajı varsa öncelikle mesajın zihinde yer tutan halini gözetmek gerekir. o dili ileti, mesaj, şiir haline getirecek olan öznenin bahanesi dilin yetersizliği değil, kendi aktığı mecranın kuraklığı olabilir.
  • (bkz: ölü taklidi)
  • cahillik kokan bir ifade. böyle düşünen arkadaşlar aşağıdaki isimler hakkında biraz araştırma yapsınlar; nitekim öğrenmenin yaşı yok!
    (bkz: ilhan berk)
    (bkz: salah birsel)
    (bkz: oktay rıfat horozcu)
    (bkz: atilla ilhan)
    (bkz: can yücel)
    (bkz: turgut uyar)
    (bkz: vüs'at o bener)
    (bkz: ece ayhan)
    (bkz: sezai karakoç)
    (bkz: ahmet oktay)
    (bkz: onat kutlar)
    (bkz: cemal süreya)
    (bkz: ahmet hamdi tanpınar)
  • "gelecegim, bekle dedi, gitti
    ben beklemedim,
    o da gelmedi
    ölüm gibi birsey oldu.
    ama kimse olmedi"

    "kelebek

    son isteğin nedir?
    sorusu,
    çok, çok kolaydır,
    ilk isteğin nedir?
    sorusundan.

    çünkü,
    o soruyu
    kimse kimseye soramadı,
    korkusundan."

    diye özdemir asafgiller becerebilmişlerdir bunu.
  • bunu diyene edip cansever'in ruhu musallat olur geceler boyunca.
hesabın var mı? giriş yap