• wc temalı bir olaydır.

    olay yeri manisa.
    öğrencilik zamanları.
    bir evde beş kişi kalıyoruz. hepsi de sizden iyi olmasınlar şükela insanlar. bir gün bu tayfadan biri özel ders vermek için eve öğrenci almaya başladı. kız da tam zengin veleti. lan ben üniversite son sınıfa gelmişim nokıa 6300 kullanıyorum bacak kadar kızın elinde dokunmatik telefon.
    elinden de hiç düşürmüyo telefonu. arkadaş bu velete ders çalıştırırken ben kıza soruyorum

    - canım ver bakiyim şu telefonuna bi*
    + olmaz libera abla ben telefonuma kimseyi dokundurtmam annem yeni aldı zaten bişey olmasın
    - lan yemeyecez telefonunu bakıcam beğenirsem ben de alırım belki*
    +abla ya ısrar etmeseneeee !

    veletin bu sözleri sarfedip etrafa tükürerek telefonu cebine koyup tuvalete girmesi iki dakika sürmedi.

    sonra tuvaletten ' tokkkkk' diye bir ses ve bir çığlık !

    kız çıkmış tuvaletten ciyak ciyak bağırıyo.

    -ablaaa telefonumu tuvalete düşürdüm ya ne olur yardım edin annem beni öldürceeeeekkk
    sen misin lan telefonu bana vermeyen. herkes bişeyler yapmaya calışıyor ben ortada gülmekten karın kaslarımı sıkıyorum ağrı yapmasınlar diye(bkz: keser döner sap döner)

    - kızım gülmesene mal mısın telefonu cıkartmamız lazım ordan !
    + hahah bence o veleti de atalım tuvalete telefonundan ayrılmasın zuhahahah
    - öğrenciyi kaybedersem ev kirasını ödeyemem ama farkında mısın ?
    +ehehmm kemm
    -lan bide mühendis olacaksın bulsana bir fikir allahsız

    küçük emrah gibi oldum bir an. fakir ama gururlu bir mühendistim ben. ve üretken olmak gerekti.. ayağa kallkıp ilk emirimi verdim :

    - getirin bana kepçeyi !
    +napıcan be kepceyi manyak ?
    -karışmayın bana getirin kepceyi. veletin boğazından içeri sokup saat yönünde cevirmeyecem merak etmeyin . getirin kepceyi !(bkz: mazlumu getirin)

    ve kepçe geldi. tuvalete girip (bkz: alafranga tuvalet) kepceyi daldırdım telefonun düştüğü o boşluğa. çorba karışıtırır gibi bir süre karıştırıp bol gaytalı telefona ulaştım.olduğu gibi bir poşete koyup * * ağzını sıkı sıkı bağlayaraktan verdim veletin eline.

    - al annene götürürsün temizler ! *

    öğrencinin suratı ablak oldu. arkadaşlar desen iğrençliğime ve mühendis zekama hayran kaldı. ben desen . hala kendimi keşfetme aşamasındayım.
  • halamlara gitmiştim gece orada kalacaktım. lakin giderken sigara almayı unutmuşum. mecburen enişteminkilerden bir kaç tane otlanacağım. ( çalacağım )

    sigara paketi eniştemin önündeki sehpanın üzerinde duruyor ve eniştemin hiçbir yere kımıldayacağı yok. lise 1'e giden ve o an ders çalışmakta olan kuzenimden yardım istedim.

    b: ozan ya ben sigara çalacağım da eniştem gitmiyor bir türlü. bir şey sormak bahanesiyle çağırsana. ( eniştem kendisine bir şeyler sorulmasından çok hoşlanır.)

    kuzenim tamam dedi babasını çağırdı. ben de paketten birkaç tane sigara aşırdım derken içeriden çaat diye bir ses geldi ve eniştem:

    " 2 kere 2'nin kaç ettiğini bilmiyor musun gerizekalı."

    hay senin sorduğun soruyu...
  • sürahiden pet şişeye su doldurduktan sonra her seferinde pet şişenin kapağını sürahinin kocaman ağzına kapatmaya çalışmam...

    bazen de çay kutusundan demliğe çak koyunca,demliğin kapağını kocaman çay kutusuna kapatmaya çalışmam,kapak düşünce jetonun da düşmesi...kafam çok karışık galiba.
  • olay milattan önce 2006 yılında antik roma şehirlerinden birinde gerçekleşmiştir.

    yaklaşık 10 kişi aynı koğuşta kalmaktadır. koğuşta bir adet tuvalet ve bir adet de duş kabini mevcuttur. bir gün spor dönüşü koğuştan bazılarının üstünü giyindiği bazılarının da duş sırasını beklediği esnada, beline sardığı havlusuyla apollodoros duştan çıkar. ve daha sonra mağara duvarına da kazınacak olan şu tarihi sözleri sarfeder.

    - kim koydu lan o tuz ruhunu yukarıya şampuanın yanına mına koduklarım. hiç mi düşünmediniz şerefsizler. ya ben onu şampuan zannedip elime doldursaydım, sonra alete bi güzel sürseydim, sonra da (eliyle osbir çekme hareketi yaparak) allah muhafaza elimi hareket ettirince aletin derisi olduğu gibi soyulup avucuma dökülüverseydi, napardım lan ben!!
  • kaçkar dağlarında zirve defterine oranın çobanlarının ''buraya çıktık diye niye seviniyorsunuz, biz her gün buradan geçiyoruz'' diye yazmaları..

    kaynak; vedat özdemiroğlu
  • dedem eski müezzinlerdendir. adana'nın tüm eşrafı tanır kendisini. aynı zamanda da çapkınlığıyla ünlüdür bizimkisi. komşu döne, iğneci filiz, terzi melahat... birsürü hatunla anılmıştır yakışıklı müezzinimiz. gerçi ona göre bu bir aldatma değildir. çünkü hoca mehmet, kendi nikahını her defasında kendisi kıymıştır. son 10 yıldır falan duruldu. e malum, yaşlılık... neyse konumuz bu değil.

    uçkur öyle bir şeydir ki dostlarım, fikre de zikre de sirayet eder itikatimce. dedemden biliyorum yani. adam ne zaman vaaz verecek olsa çocuklarına, torunlarına; hep cennetten bahseder. tabii ki cennetin hurilerinden! ben de her defasında sorarım, dede bana da yok mu bir yakışıklı, diye. dedem de, "olmaz mı kızım, olmaz mı ? size de gılmanlar var" der. neyse dostlar, lafın özü, dedem böyle kafa bir adamdır. aynı zamanda da trajikomik bir vakadır.

    bugun yine yapmış yapacağını... hac parası için teyzemler ve annem destek çıkmışlar bizimkine. az evvel aradı annem, "deden çok heyecanlı" dedi. annemlere öyle çok dua ediyormuş ki... gerçi bence dua etmek değil bu, bildiğin çığır açmak.

    "allah sizden razı olsun kızlarım. inşallah cennette huri başı olursunuz."

    asdşljhsdasda huribaşı ney dedem ya? o nasıl bir makam mertebe? hadi onu geçtim, insan kızlarının huribaşılığını ister mi ya ahahaha. onca erkekle falan... töbe töbe!

    bugün de güldürdün beni dedem. sen yok yaşayasın.
  • şüphesiz ki bir kısmı laboratuvarlarda yaşanmıştır.

    yıl: 2004
    yer: laboratuvar hayvan bölümü

    bir deney için laboratuvar'ın hayvan bölümüne mus musculus* adı verilen 80 tane fare aldık. bu farelerin 40 tanesi erkek, 40 tanesi dişiydi. hayvanlar rahat etsinler diye bunları bir güzel 10'lu gruplar halinde, yeminin ve suyunun da bulunduğu kafeslere yerleştirdik.* belirli bir zaman sonra da bunlara deney için ilaç uygulamasına geçtik. neyse efendim, biz ilaçları uygularken gruplardan bir tanesinde kilo artışı olduğunu belirledik. biz "allah allah. neden bunların kilosu artıyor ki?" diye düşünürken bunların kiloları artmaya devam etti ve bildiğiniz obez formuna geldiler. kafayı yemek üzereyiz. "lan nasıl olur bu?" deyip duruyoruz. "yemleri aynı, suları aynı, bu hayvanlar neden kilo alıyor" diye kafayı kırdık iyice. sonra bir gün lab.’daki hayvan bölümünün kapısını açmamla olayın aslını öğrenme şerefine nail oldum dostlar. kafesin içinde şu fotoğrafda görülen hayvan, bir dişinin üzerine çıkmış onu bir güzel zikiyor affedersin. ilk önce afalladım tabi "dişi kafesinde ne fanteziler dönüyormuş lan?" diye ama sonradan olayın vahimliği bir balyoz gibi indi beynime. meğersem kafesteki 9 dişi arasına bir tane* erkek karıştırmışız. sen güzelim bu fırsattan yararlan, ekmek elden su gölden bu 9 dişiyi bir güzel elden geçir. dişilerin hepsinin karnı burnunda. ekstra kiloların nedeni de belli oldu bir anda tabi.

    sizin anlayacağınız, bu bizim tosuncuğa farkında olmadan bir güzel harem kurmuşuz. ama o ne yapmış; bizim deneyimizin içine etmiş. sonuçta bütün hayvanlar gerisin geriye alındıkları yere gönderildi, yenileri getirtildi ve deney tekrarlandı. ama o adi hayvanı göndermedik. kestik onu. kontrol grubu olaraktan.*

    edit: imla
  • halam, eniştem, kuzenim, ben, eniştemin iki arkadaşı akşam yemeği yiyoruz.

    eniştem arkadaşlarıyla sohbet edip, memleketi kurtarmak için alternatif çözüm önerilerinde bulunurken son lokması boğazına takıldı. halam bir taraftan eniştemi kurtarmaya çalışırken diğer taraftan söylenmeye başladı:

    " yahu adam daha yediğini yutamıyor... memleketi kurtarmak size mi kaldı?"
  • sene 2008, yer eskişehir osmangazi üniversitesi sosyal tesisleri.

    4 senelik lisans eğitiminin sonuna geldik ve rozet takma töreniyle beraber mühendislik yeminlerini edeceğimiz son akşamdayız.

    dönemin bölüm başkanı çok değerli bir hocamız, günün anlam ve önemine dair bir konuşma yapmak için kürsüye çıkar, ve olaylar gelişir. bu arada bu çok değerli hocamız, heyecanlandığı zaman kekeler.

    - sevgili meslek-taş-şak-larım
    - ıııı, değerli meslek-taş-şak arkadaşlarım
    - ?
    -?

    hoca ısrarla meslektaş demeye çalışıyor lakin, meslektaşşak demekten kendini alamıyor. törende rektör dahil herkes büyük bir şaşkınlık içerisinde. dahası biz öğrenciler ki aslında yeni mühendisler gülmemek için kendimizi aşırı kasıyoruz. neyse ki hocamız meslektaş demekten vazgeçer ve gece kaldığı yerden devam eder.

    - sevgili arkadaşlarım, hepiniz mesleğe hoşgeldiniz.
  • araba güneşliklerin değiştirilmesi için iki saat sonra alınmak üzere servise bırakılır, bir buçuk saat sonra servise gidildiğinde çalışanlardan iki kişinin arabanızla uzaklaşmakta olduğunu görürsünüz. içeri girip servis yetkilisine sorarsınız "bu nedir?" güneşliği değişen arabanın test sürüşüne çıkmasının dünyanın en normal şeyi olduğunu öğrendikten sonra, arabanız yaklaşık bir saatlik gezintinin ardından size teslim edilir. ve tabi ki olaylar gelişir.
hesabın var mı? giriş yap