• malum kıssadır. zalim memrut, ibrahim peygamber için dağlardan büyük bir ateş yakar. yükselen alevler fersah fersah öteden çıplak gözle görülür. ibrahim bu ateşe atılacaktır; kırdığı putların diyeti olarak. bunu duyan bir karınca hemen sırtına bir damla su alır ve ateşi "söndürmeye" gider. yolda bunu gören başka bir karınca ise "yahu böyle nereye gidersin" diye sorduğunda "duydum ki nemrut ibrahim için ateşler yakmış, işte o ateş için su taşıyorum" demiş. "sen o ateşe daha yaklaşmadan yanarsın, ne söndürmesi" cevabını alınca da bizim karınca "ama safım belli olur" demiş.

    niye anlattım bunu? yok uhrevî mesaj vermiyoruz. ne ben o karıncayım ne de zifirciğim ibrahim peygamber. lakin nemrutların sayısı burdan köye kadar.

    maksat safım belli olsun. baktığı yerden bakarım, durduğu yerde dururum. adımı adının yanına yazarım. zira kardeşimdir.
  • son on sene boyunca allahin her gunu bilfiil en az bir bucuk paket sigara icmis bir insan...di! dune kadar. an itibariyle sigarasiz ilk 24 saatini idrak etmis bulunan, ve dogal olarak bunun hakli gururunu yasayan bir insandir. kendimi sizin nezdinizde tebrik eder, kendi yanaklarimdan uc defa operim.
  • evet misliyle doğrudur, sözlüğün bilgi açısından itibarlı bir yer olmasında epey emeğinin olduğu, ama şunu da kaçırmamak gerekir: öylesine yazmak, yazmak için yazmak, hırtlık ya da zibidilik için yazmak, kültürel sermayesini cilalamak, burada ya da değil epistemik cemaat içinde bir yer kapmak için değil; daha çok bir "derdi" olduğu için, "dert söyletir" gereğince yazdığı ve tam olarak bundan dolayı buranın "vicdan"ı olan bir yer olmasındaki katkısından dolayı önemli zifir'in yazdıkları.

    bir de turgut uyar'ın iki dediği gibi:
    atları seven bir çocuk ya da terziler geldiler.
  • evine gittik, çok iyi ağırladı, mezeleri bol tutup şahane baktı ama buradan ifşa etmek mecburiyetindeyim: nyu yurtlarının stuyvesant town'daki evin kapısı açılıp da gördüğüm gerçeküstücü manzara'nın da tarafıdır. öyle bir görüntü ki, sandım edirnekapı erkek öğrenci yurduna girdim. dostum nyu'ya, dünyanın aaalemin en şahane okuluna kapağı atmışsın, dünyanın en büyük emperyalist ülkesinin alt-yapısına ve servetine eklemlenmiş olan emlak devinin şahane 'şahsa münhasır' sıfırdan yaratılmış ve dünyanın her yerinde sanki dünyanın her yerindeki kaynakların dağılımı eşitmiş gibi yaşanacak olan 'tekrarlanabilir başarı'sını yerinde gözleme şansına erişmişsin, ama üstüne bir kazık çakmamışsın! yazık!

    ortamdaki o hasta yatağı kabili sunta çerçeveli yatak hala duruyor. adamlar kamu kuruluşlarından hiç avanta, destek almayarak sana basık tavanlı kodes gibi yer ayırmışlar (yapmayabilirlerdi, ona da şükretmen gerek, 2. dünyada mümkün müdür şikayet? yatıp kalkıp özel teşebbüse dua et!), bir gıdım üstüne çıkmamışsın, tavanı yükseltmemişsin. olmadı, yakışmadı! gidip görenlerin şevki kırılacak, amerikayı, özel teşebbüs'ün gururu nyu'yu yanlış tanıyacaklar. ayıb.
  • zifir kişisi hiç birşeyi tutamaz içinde...öyle düşünmeden ne söylenir ne söylenmez, söyleyiverir birden...dur şunu böyle tarttım aha da bu mu olur acep demez...yazdıklarını okuduklarını nasıl süzüm süzüm süzüyosa, anlamı bağlamlarda arıyorsa, sosyal hayatında, ilişkilerinde pek bi dolaysızdır...
    esnafın dostudur kendisi...3 yaşındaki bebeden 70 yaşındaki amcaya kadar... bi bakmışsınız arkadaş oluvermiş ikinci dakikada...
    içinde de kötülük yoktur-ben bilirim-...
    gece yatmaz sabah kalkmaz...kaldırılamaz!
    söylediğiniz ve söyleyeceğiniz herşey nazarında ciddiye alınacaktır.(eğer konuşabiliyorsa 3 yaşındaki yavrununkiler dahil)
    ama üşengeçtir...almaz bir bardak suyunu....
    ama esasında hastasıdır kendisinin, bi de huy bu ya, duymak ister...
    ablalık edilen kardeştir bazen...bi de bi anda abi olup azarlayan...e ama sonuçta yine de saygı duyulandır...(ne de olsa en çok da bunu ister)
  • zifir'in sadece eski yunanca karşılığı karanlık anlamına gelir: zophos, rumca zopheros, zophos.
    zephiros (yel, rüzgar) ile aynı kökten gelir.
    zophos, zopheros, zephiros kelimelerinin asıl kökeni, eski anadolu dillerinden gelir (muhtemelen luvi dilinden).
    zifir farsçada da yel, meltem, gece rüzgarı anlamlarında kullanılır.
    zifiri karanlık: yoğun karanlık, çok karanlık, koyu karanlık anlamına gelir.
    zehir kelimesiyle bağlantıranlar da vardır, ama bu bağlantı kanıtlanamamıştır.

    avrupa dillerine zephir ve zephyr diye geçmiştir.

    (bkz: zefiran)
  • bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanlara inat belli konular hakkında çok şey bilip bunları sözlükte çok güzel ifade edebilen, sözlüğün diğer bilge yazarı justinianus ile birlikte bağımlılık yapan ve yazdıklarından anlaşıldığı üzere seçtiği nickle tezat yaratacak kadar aydınlık, pırıl pırıl bir insan.
  • kendisi ve stickywages ile yaptigimiz bir sohbetin sonunu 'peki siz neden bana birseyler yazmadiniz sozlukte' diye bitirerekten bizi borclu duruma dusurmus, yuzumuzu kizartmistir. bu sebeple al diyetini diyerekten basliyorum yazmaya: bir kere cok iyi, dolu dolu, sikir sikir, hem bilgili hem besteli yaziyor bu adam. her ne kadar sozlukten ayrilsa kimsenin uzulmeyecegini dile getirdiyse de bence duygu somurusu yapti ufaktan. ben uzulurum misal. sonra zeytin'in de belirtmis oldugu gibi, sarhos. yani kendisini sahsen tanimasam da rahatlikla soyleyebilirim, icse de sarhos icmese de. yazismalarda sizli bizli tonunu elden birakmasa da sesini mesafeli olmaktan ote samimi iletmeyi becerebiliyor, sonra. birkac virgulu pespese ekleyip cumleler arasi es vaktini arttirma, ya da kelimeler arasina dalgalar yerlestirme gibi yetenekleri de var. bir de arada sirada 'ben kucugum' dese de, cok buyuk adam, sahika bir sosyal bilimci olacak. umutluyuz kendisinden. yakin takipteyiz. serefe efendim serefe.
  • ne adam ama, şimdi de gitmiş, koskoca new york university'i karıştırmış, bir de utanmadan naklen yayın yapıyor (bkz: #15491159). bu amerikalılar harbi salak yahu.. ulan bu adam böyle başını eğip dersine çalışan, hocasının sözünden gram çıkmayan, boyundan büyük işlere burnunu sokmayan, akıllı, uslu, efendi birisi olsaydı, buralarda istihdam ederdik zaten, bırakmazdık oralara. bakın ne yaptık, zibilyon tane yök üniversitesinin en ücrasına bile almadık, bir sorun, bir araştırın, vardır bir bildiğimiz elbette.. ama yok, çok akıllısınız ya, buyrun bakalım, şimdi ayıklayın pirincin taşını... daha geldiği ilk sene üniversite işgal edildi, seneye sizi kapıdan içeri bile koymaz walla, benden söylemesi. müstehaktır size...
  • ben bu beyefendiyle, boyu kapılardan sığmayan bir arkadaşım vesilesiyle tanışıp, "alakasız insanlardan kurulu bir grup türk"lerden biri olarak, new york'ta bir yılbaşı kutlamasına katılmıştım. o gün bugündür-ki o günden bugüne yaklaşık 2 sene geçti- kendisini bir daha görmek kısmet olmadı. yalnız biz o gece topluca çok eğlenmiş olduğumuz halde ben kendisini hep çok düşünen, çok soran adam olarak hatırlıyorum. bundan dolayı bu adamın çok bilen adam olduğuna da kendimce kanaat getirmiştim o akşam.

    tabi facebook sağolsun, bir merabamız bile olmasa da paylaştıklarını, yazdıklarını, okuyup da beğendiklerini denk geldikçe okuma şansına erişiyordum. sonra vakitlerden bir vakit, zifir'in sözlük yazarı olduğunu fark ederek kendisini sözlük üzerinden de takip etmeye başladım.

    o gün bugündür kendisi hakkında 2 sene önce düşündüğüm şeyin, yani zifir'in çok düşünen, çok soran ve buna bağlı olarak çok bilen adam olduğunun doğruluğunu da okuyarak görüyorum.
hesabın var mı? giriş yap