• 36 saat nöbet tutarken tüm dikkatini hastalarına vermesi gerekiyordu, bir anlık bir hata başkalarının hayatına mal olabilirdi.
    nöbet bitimindeki hata ise kendi hayatına mal oldu.
    doktorların bu şekilde çalışması ne insani ne de yararlı.

    edit: kaza değil cinayet
  • üst edit: rahmetli arkadaşın ismi rümeysa berin şen, mesajla uyaran arkadaşlara teşekkürler.

    çalıştığı kurum ankara şehir hastanesi’nin konuyla ilgili baş sağlığı mesajı
    tweet

    geçirdiği kaza sonucu vefat etmiştir. kanı ona 36 saat nöbet tutturanların ellerindedir.

    link

    edit: (bkz: tamponsuz kamyon kalmasın kampanyası)

    her ne kadar bu tip kazalarda kusurlu genelde arkadan çarpanlar olsa da kamyonlarda arka tamponun önemi de ortada bence.

    edit2: olayın kamera kaydı: link

    edit3: türk tabipler birliği’nin konuyla ilgili açıklaması

    link
  • çok üzüldüm meslektaşımıza. yakınlarına sabır dilerim.
    doktorlar insanlık dışı koşullarda çalışıyorlar sonra niye tusta derece yapanlar dermatoloji yazıyor diye soruyorlar.
    36 saat nöbet insanlık dışıdır ve kaldırılmalıdır. artık bu koşulların iyileştirilmesi lazım.
  • çok çok üzücü bir olay. daha üzücü olanı ise ölmüş bir insanın arkasından söylenen utanmazca, hayasızca laflar.

    "tipini gördüm, hiç doktor edası yok. kim bilir nereden, nasıl mezun oldu?" yazmış insanlıktan nasibini almamış bir ahlak fukarası. belki en yüksek puanlı tıp fakültelerinin birinden dereceyle mezun oldu. nereden biliyorsun? tipinden mi anladın? belki de vakıf üniversitesi mezunu. ne fark eder? doktor edası olmayan (her ne demekse artık) ölmeyi hak ediyor öyle mi?

    bir başka edepsiz de memurlar.net isimli sitede "ben 15 yıldır çalışıyorum şahini zor aldım, 1 senelik doktorun altındaki arabaya bak" yazmış. hayatını kaybetmiş gencecik bir insanın arkasından şunu yazmak için nasıl bir kalp katılığı gerekiyor acaba? hiç mi insanlık namına bir nasibiniz olmadı sizin?

    kıskançlığınızın, kalbinizin çirkinliğinde boğulun. umarım bir gün en sevdiğiniz insanın feci bir şekilde ölmesinin üzerine kendisine atılan iftiraları ve oh olsunları dinlemek zorunda kalırsınız. benim bunu söylerken bile içim acıyor ama başka türlü yaptığınız iğrençlikleri anlamanıza imkan yok. canınız yanarsa belki.

    ayrıca artık yeter. o kamyonun arkasında tampon olsaydı gencecik bir doktor hayatını kaybetmeyecekti. o tamponları söken duyarsızlara da, kontrolünü sıkı tutmayanlara da yazıklar olsun.

    (bkz: tamponsuz kamyon kalmasın kampanyası)

    edit: tampon olsa hiçbir işe yaramazdı diyenler olmuş. linkteki videoyu izleyin ondan sonra konuşalım.
    [https://www.youtube.com/watch?v=dfcc4qqcols https://www.youtube.com/watch?v=dfcc4qqcols]
  • beş gün üst üste gün aşırı nöbet sonucu sabah evine giderken araç içi trafik kazası sonucu olay yerinde vefat eden dört aylık kadın doğum asistanı.

    ankara'da meydana gelen olay.

    sabah duyduğumda 10-15 dakika sadece durdum ve yutkunamadım. götürüldüğü acil serviste olan arkadaşlarım, yaşananlar, kıdemlilerine haber verilmesi üzüntü ve hüzün verici.

    ailesini ise düşünemiyorum bile.

    her nöbet sonu yorgun ve uykulu oluyoruz. ve her sabah ya da akşam bir şekilde eve gitmeye çalışıyoruz.

    giderken kaza yapacağımızı düşünemiyoruz bile, bir an önce varmak istiyoruz. ama ihtimal vermediğimiz kaza bir anda can alıyor ve geride sevdiklerimiz kalıyor.

    meslektaşlarıma dikkatli olmalarını dileyebiliyorum sadece.

    mekanın cennet olsun. ailesine çok sabır diliyorum.

    (bkz: rümeysa berin şen)

    edit: sabah duyduğumda bu hislerimi yazacak başlık aradım, sonra kime ne anlatıyorum ya dedim. açılmış başlığa ise yazmak istedim. kaza fotoğrafı can yakar. bakmayın.
  • doktorların hastaya sen diye hitap etmeleri daha çok gündem olur burada. doktorsuz kaldığınız gün eliniz götünüzde çare ararken hatırlayın bu çocuğu.
  • parasını bile alamayacağı nöbetten çıkışta vefat eden doktorun mekanı cennet olsun.

    sistem o kadar kötü ki insanlar ayda 10 15 nöbet tutup 6 7 nöbet parası alabiliyor, nöbet ertesi çalışmaya devam ediyor. bunun en büyük sebebi bu durumu normalleştiren ve devam ettiren hocalar, uzmanlar, kıdemli asistanlar vs.

    mesleğe yeni başlayan çömez asistanlar ilk zamanlar kıdemlilerin saçma uygulamalarını eleştirip 2 sene sonra kıdemli olunca eleştirdikleri şeylerin aynısını yapıyorlar. hoca olunca da aynı sistemi devam ettiriyorlar. maaşlar indirilip cücük kadar bırakılıyor, kimse ne grev yapıyor ne isyan ediyor. performanslar azaltılıyor kimse sesini çıkarmıyor. doktora şiddet oluyor kimse protesto edelim iş bırakalım vs demiyor.

    bu ülkede doktorun en büyük düşmanı ve sürünmesinin nedeni haksızlıklara ses çıkarmayan diğer doktarlar.
  • ah be kuzucum…
    -henüz 2 ay olmuştu kadın hastalıkları ve doğum macerasına başlayalı. 1 ayı zaten filyasyon görevlendirmesinde geçti. nereden bilebilirdi ki “yeni canlar doğarken buna aracı olma” niyetiyle geldiği yerde kağıt basma, barkod basma, hastaya yemek girme, rapor çıkarma vb işlerinin tamamının biz asistan hekimlere yüklenmiş olduğunu.
    -nerden bilebilirdi ki modern, gösterişli, her ihtiyaç düşünülmüş, milyon liralık cihazların olduğu söylenen şehir hastanesinde asistan hekimlerin dinlenmesini sağlayacak ferah bir odanın, bir yatağının dahi olmayacağını. geceleri olur da uyumaya fırsat bulursa daracık derimsi bir koltuk parçasında kıvrılarak birkaç saat anca yatabileceği veya şanslıysa boş hasta odasında dinlenebileceği (kaşarlanmış hemşire ablalarının izin verdiği ölçütte) veya desk başında sandalyede sızıp kalacağını nerden bilebilirdi ki.
    -nerden bilebilirdi ki her ay yasal sınır olan 7 nöbet değil de hastanenin dönmesini sağlayabilecek 10 nöbet tutacağını ve ekstra tuttuğu 3 nöbetin parasını dahi alamayacağı.
    -nerden bilebilirdi ki saat 8de başlayan mesaisine sırf işleri yetiştirebilmek için 7den önce hastaneye gelmesi gerektiğini, 4te çıkması gerektiği hastaneden nöbete eksiksiz devretmek için 6-7lere kadar kalması gerektiğini ve bu fazladan harcadığı mesailerin ücretini almasının söz konusu dahi olamayacağını.
    -nerden bilebilirdi ki eğitim almak için geldiği hastanenin hizmet hastanesi adı altında asistan hekim sömürü yuvası olduğunu; önem verilen son şeyin eğitim olduğunu, işler yürüsün de nasıl yürürse yürüsün düzeni içerisinde basamağın en altında ezileceğini.
    -nerden bilebilirdi ki sabahına yorgun çıktığı nöbette bir arkadaşıyla birlikte 80 tane servis hastasının kendi sorumluluğunda olabileceğini, bu hastaların bütün işlerine koşturması gerektiğini ve o işlerin asla bitmediğini.
    -nerden bilebilirdi ki ilerde poliklinikte çalışacağı günlerde randevulu hastaları anca yetiştirebiliyorken randevusuz hastalara da bakılacak, hiçbir hasta geri çevrilmeyecek dayatması olacağı için o kalabalık hasta yükü altında harap olacağını ama kimseyi de memnun edemeyeceğini.
    -nerden bilebilirdi ki son mesajının “umarım eksik bir işim kalmamıştır” olacak kadar iş ahlakına sahip bir hekimin vefatının ardından arkasından “taksiyle gitseymiş o zaman, trafiği riske atmış, doğal seleksiyon!!” diyebilecek tiynette, ağız ishali kimselerin var olduğunu.

    andımız olsun; yöneticilerinin korktuğunu yapacağız, konuşulmayanları konuşacağız. artık bir şeyler değişecek.
  • 36 saat nöbet ne lan? valla bahçemi bekleyen bekçi olsa güvenmem ama doktoru bu kadar saat uykusuz bırakıp can mi emanet ediliyor?
    sağlık bakanı doktor olmasa, demek ki hiç eve yollanmadan ayağına bir zincir bağlayıp, çalıştırılacaklar.

    neyse ki sağlıkta çağ atladık allahım buna da şükür.
  • son tusun taban tavan puanlarına bakınca görürsünüz. dahiliye pediatri ve genelcerrahi gibi bölümler büyük üniversiteler dışında bomboş. kimse tercih etmemiş. o üniversitelerde idealist bir iki öğrencisi sayesinde doldu. bakalım nereye kadar böyle gider.
hesabın var mı? giriş yap