• baştan sona okuması oldukça güç olan kitap. zamanı geldikçe yavaş yavaş okunması kişiye oldukça zevk vermektedir. ayrıca günümüzde filozoflar ile ilgili olarak bilinen neredeyse tüm anekdotlar, bu kitap sayesinde günümüze ulaşmıştır.
  • yunancada adı "bioi kai gnomai ton eudokimon philosophon" ya da "bioi kai gnomai ton en philosophiai eudokimesanton". bu başlık daha çok kısaltmaları ve çevirileriyle tanınır. on kitaptır. thales'ten epikouros'a kadar belli başlı filozofları sırayla anlatır. felsefe tarihi için önemli: en az sekiz yüzyıllık felsefe tarihi anlatan bir i.s. 3. yüzyıl metni. yazarı sanırım haklı olarak "dedikoducu" damgasını yemişse de kaynak gösterir, hatta belgeleri karşılaştırır. bulunmaz kitaptır.

    metni candan şentuna türkçeye çevirmiş. çok önemli olmasa da metinde giderilebilecek düzeltiler ve kolay kolay giderilemeyecek yazım tutarsızlıkları yok değil. dipnotların büyük ölçüde yabancı dilde olması da türk okuru için handikap. böyle bir metinde kapsamlı indeks olmaması da yazık olmuş. ama çeviri özgün metne hem sadık görünüyor, hem de türkçesi pırıl pırıl, göz nuru dökülmüş, ışıyor!
  • okunması zor bir kitap. zaman zaman filozoflarla ilgili "gereksiz" denebilecek bilgiler veriyor.

    ama bana kalırsa bir kitaplıkta olması gereken bir kitap. bir filozof hakkında bilgi almak istediğinizde açıp kısaca o filozofun hayatını öğrenebilirsiniz. bir kitaptan çok bir filozof sözlüğü gibi.
  • diogenes laertios tarafından yazılan kitap.
    kitabın önemi günümüze göre antik çağ filozoflarına yakın bir tarihte yazılmış olması. zamanla kaybolan birçok bilgi bu sayede günümüze gelmiştir.
  • diogenes laertios tarafından kaleme alınan ve hemen yukarıdaki yazar arkadaşında belirttiği gibi ilkçağ filozoflarının dedikodu kitabı diyebiliriz. ünlü ünsüz bir çok filozof hakkında oldukça ilginç bilgiler edinebiliyorsunuz.

    ben kitabı sevdim. hatta kitapta ilginç bulduğum bir çok bilgiyi aşağıya not edeceğim. kenarda bulunsun.

    thales

    -neden çocuk sahibi olmadığını soranlara "çocukları çok sevdiğim için" yanıtı veriyormuş.

    -annesi onu evlenmeye zorladığında "daha zamanı değil" demiş. sonra yaşı ilerleyip annesi onu evlenmeye zorladığında "artık zamanı değil" demiş.

    -zengin olmanın kolay olduğunu göstermek için yaptığı atraksiyon da bu kitapta geçmekte. hey gidi hey... bazı küçük sohbetleri asla unutmuyoruz.

    -ölümle yaşam arasında hiç fark olmadığını söylüyordu. peki sen neden ölmüyorsun diye sonralara da "çünkü arada fark yok" diyordu.

    -kendini tanı sözü de bu abiye ait.

    solon

    -önce boyun eğmeyi öğren, sonra buyruk ver.

    pittakos

    - insan sarhoşken kusur işlerse iki kat ceza alsın diye bir yasa çıkartmıştır.

    anaksimandros

    -yeryüzü küre biçimlidir. ay kendi ışığını yaymaz, güneşten aldığı ışıkla parlar, güneş dünyadan büyük ve sırf ateştir.

    anaksagoras

    -canlılar ıslak, sıcak ve toprak ögelerden oluşmuş, sonra birbirlerinden üremiştirler. erkek sağ taraftan, dişiler sol taraftan. (hristiyan miti aklınıza gelince bu oldukça ilginç)

    -güneşin akkor olduğunu söylediği için dinsizlikle suçlanır.

    -her yıl benim öldüğüm ayda çocuklara oyun oynamaları için izin verin.

    arkhelaos

    - ona göre canlılar çamurdan oluşmuştur. (evet dinlerdeki çamurdan yaratıldık muhabbeti nereden geliyor anlamış olduk)

    -yıldızların en büyüğü güneştir ve evren sonsuzdur.

    sokrates

    -sokrates öldükten sonra atinalılar çok pişman oldu. bazı kimseleri sürgüne yollayıp, meletos'u idam ettiler. bu herif sokrates'i idam ettiren heriftir.

    platon

    -soyu solon'a dayanıyordu.

    -beden gücünden ötürü platon adını hocası taktı. normalde aristokles adını kullanıyordu.

    (yıldızlara bakıyorsun sevgili yıldız'ım
    keşke gök olsam da sana binlerce gözle baksam)

    -platon bir gün birini zar oynarken görmüş ve ona çıkışmış: adam az parayla oynadığını söyleyince "ama alışkanlık az değil" demiştir.

    -kölesine öfkeli olmasaydım seni kırbaçlardım der.

    -evren küre biçimlidir çünkü onu oluşturan da küredir.

    -tanrı ve ruhun biçimi yoktur.

    ksenokrates

    -atina'da yemin etmeden tanıklık yapılmasına izin verilen tek kişidir.

    polemon

    -delikanlılarla birlikte oluyor diye karısı tarafından "kötü davranma" suçlamasıyla mahkemeye verilmiştir.

    aristoteles

    -peltek bir konuşması vardı.

    -halkı için anayasa hazırladı.

    -boğanotu içerek intihar etti.

    -güzellik kısa süren tiranlıktır.

    -tanrı cisimsizdir.

    theophrastos

    derslerini izleyen 2 bin öğrencisi vardı.

    antisthenes

    - platon onun hakkında kötü konuşunca;" iyi şeyler yapmak, ama hakkında kötü konuşulmak krallara özgüdür" demiştir.

    -dalkavukların içine düşmektense, akbabaların içine düşmek daha iyi demiştir, çünkü biri ölüleri yer, diğeri ise dirileri.

    -atinalılara eşekleri meclis kararıyla at yapmalarını önerdi. onar bu öneriyi anlamsız bulunca "ama aranızda hiçbir şeyden anlamadığı halde, sırf oylamayla komutan olanlar var", demiştir.

    diogenes

    -babası ya da kendisi sahte para bastığı için sürümüştür.

    -platon'un dersleri zaman kaybıdır, der.

    -bir gün ciddi bir konudan söz ederken kimse dinlemek için yanaşmayınca, kuş gibi ötmeye başladı. insanlar çevresine toplanınca da, maskaralık oldu mu gelirsiniz... diyerek onları kınadı.

    - insanların tencere tava alırken kenarına vurup sesini dinlemelerine "ama insan alırken karşıdan bakmakla yetinmelerine şaşırıyordu.

    -sık sık orta parmak gösterirdi.

    -vahşiler içinde muhbir, evciler içinde dalkavuk en kötü ısıran hayvanlardır..

    platon, diogenes nasıl biridir sorusuna "sokrates'in delirmiş hali" derdi.

    -diogenes'e göre müzik, geometri, astronomi vb yararsız ve gereksizdir.

    -kadınların ortak kullanılması gerektiğini söylerdi.

    krates

    -dalkavukar arasında yaşayanlar, kurtara çevrili dana kadar yalnızdır.

    menedemos

    -hiçbir şeye gereksinim duymamak tanrılara özgüdür. çok az şey istemek de tanrı benzerlerine özgüdür.

    zenon

    -kadın düşmanı görünmemek için bir iki kez küçük bir köle kızla birlikte odu.

    - kalabalığı hiç sevmezdi. bazen çevresine toplananardan para istiyordu. böylece para verme durumunda kalmaktan korkanlar, rahatsızlık vermiyordu.

    -daha az konuşalım diye iki kulağımız ve bir ağzımız var.

    okuldan çıkarken ayağı takıldı ve düşüp parmağını kırdı. eliyle toprağa vurup "geliyorum işte, ne çağırıyorsun beni" dedi.

    - temel eğitimi yarasız gördüğü için suçlandı.

    -kadınların ortak kullanılmasını isterdi.

    khrysippos

    -bir şeyi yitirmemişsen, o şeyin sahibisin demektir.

    - insanın annesiyle,kızıyla, oğluyla cinsel ilişki kurabileceğini kabul eder.

    -ölülerin yenmesini öngörür.

    pythagoras

    -neyin yararlı olduğunu bilmediğinden, insanının kendisi için dua etmesini yasaklar.

    -hayvan öldürmeyi, et yemeyi yasaklamıştır.

    daha bu şekilde bir ton şey var. özellikle dedikodular çok eğlenceli. kısacası eğlenceli bir kitap.
  • diogenes laertios, kitapta o kadar çok günümüze ulaşmayan eser isminden bahsediyor ki, insanın okurken kahrolmaması mümkün değil... bakın sadece bir örnek: pek çoğumuzun muhtemelen adını bile duymadığı thebaili simmias'ın 23 adet diyaloğu varmış. neredeseyle platon'un günümüze ulaşan diyalog sayısıyla aynı. ve bunun gibi yüzlerce eser sayıyor. hiçbiri günümüze ulaşmamış.

    okuduğum bir araştırmaya göre, antik dönemde yazılan eserlerin günümüzde sadece %1'ine sahibiz, %99 kayıp.

    ah arkeologlar şunları bir bulsalar, ahir ömrümde başka bir şey istemem!

    tanım: antik felsefe tarihçisinin başucu kitabı
  • ilginç bir kitap. mesela platon'un hayatından bahsederken onun esasında belli bir yaşa kadar playboy olduğundan söz ediliyor.

    20 yaşına geldiğinde platon, uzun boylu ve geniş omuzlu olmasını fırsat bilerek kendisini atletizme yönlendirir ve ayrıca dövüş sanatlarına da ilgisi vardır. asıl adı aristokles olan platon, tekmelerin, yumrukların ve hareketsizleştirmelerin değer olduğu bir yunan dövüş stili olan pankration sporu ile ilgilenir. zamanın bir tür mma'*sı yani (pankration" kelimenin tam anlamıyla "her şey, tüm" anlamına gelen pan ile güçler anlamına gelen kratos kelimesinden türetilmiştir.). daha sonra akıllı playboyumuz büyük madalyalar olmadan pan-helen oyunlarında yarışır. ancak kurallar çerçevesinde sadece yumrukları ve tekmeleriyle meydan okur ve atina'da şampiyonluklar kazanır.

    30 yaşına geldiğinde atinalı playboyumuz, bedeni ve şöhretini geliştirme kotasını doldurduğunu fark ederek kendisini felsefeye adamaya karar verir. aristokrasinin sorunlu bir sistem olduğunu görür ve demokrasiden hoşlanmaz. şehrin siyasetine cevap arayışında, ajitatör ve polemikçi olarak ün yapmış, atina kurumlarını (ve var olan diğer her şeyi) sorgulamasıyla bilinen ünlü adam sokrates'in peşinden gitmeye karar verir.

    42 yaşına geldiğinde platon, servetini zihnin geliştirilmesine adanmış bir yaşamı desteklemek için kullanmaya devam eder. tapınak olan bir bina satın alır ve akademi'yi kurar. yetkililere ise akademiyi kurma nedenini, tiyatro için çalışma grubu kurmak olarak açıklar, çünkü o zamanlar insanların filozof olduklarını varsaymak bile risklidir. sokrates'e, insanlarda derin düşüncelere yol açtığı için idam cezası verilmiştir.

    55 yaşına geldiğinde görünüşe göre siyasetle ilgilenmeye ve teorilerini diğer krallıklarda test etmeye karar verene kadar lüks bir yaşam sürmüştür. bu sırada kendisine danıştığı siraküza kralı hieron tarafından tutuklanır ve bir köle olarak satılır. eski bir öğrencisi, onu tanır ve birkaç bozuk para karşılığında halka açık meydanda satın alır. platon ucuz bir köledir ve zaten yaşlıdır. cüssesine rağmen aslında sadece, nasıl konuşacağını, oyun yazacağını ve yetkilileri sorgulayacağını biliyordur.

    70 yaşına geldiğinde birçok arkadaşı ve ailesinin bulunduğu bir ziyafet verir. bu ziyafet onu yorar, bir koltuğa oturur ve uyur. sabah uyandırmaya karar verdiklerinde, öldüğü anlaşılır.
  • "anlattıklarına göre, platon bir gün birini zar oynarken görmüş ve ona çıkışmış; adam az parayla oynadığını söyleyince, “ama alışkanlık az şey değil” demiş.
    ondan öncekiler gibi ileride sözlerinin anılıp anılmayacağı sorulunca,
    “insan önce adını duyurmalı, arkası kendiliğinden gelir” demiş. bir gün ksenokrates onun evine geldiğinde, platon ondan köle çocuğu kırbaçlamasını istemiş; çünkü çok öfkeli olduğu için bu işi kendisi yapamıyormuş.

    gene köle çocuklardan birine, “öfkeli olmasaydım, seni kırbaçlardım” dedi.
    ata bindi, ama at gibi gurura kapılma tehlikesine karşı dikkatli olmak gerektiğini söyleyerek binmesiyle inmesi bir oldu. sarhoşlara aynaya bakmalarını salık veriyordu; çünkü bu uygunsuz durumdan ancak böyle uzak duracaklardı. sarhoş oluncaya kadar içmenin, insanlara şarabı armağan eden tanrının şenlikleri dışında hiçbir yerde yakışık almadığını söylerdi. uzun uzun uyumaktan hoşlanmazdı. yasalar'da şöyle der
    “uyuyan insan hiçbir işe yaramaz.” doğruluğun duyulacak en tatlı şey olduğunu söylüyordu.
    yasalar’da doğruluk hakkında şöyle der

    “doğruluk, güzel ve kalıcı bir şeydir, dostum: ama herhalde insanları inandırmak kolay değil.” dostlarında ya da kitaplarında kendinden anılar bırakmak istiyordu; kimilerinin anlattığına göre, kendisi de durmadan yer değiştiriyordu."

    (bkz: diogenes laertios)
  • euripides’in bir oyununda erdemle ilgili olarak,

    “en iyisi bunları rastlantıya bırakmak{”

    demesi üzerine, ortadan kaybolan köleyi aramaya değer bulup, erdemin yok olup gitmesine böyle seyirci kalmanın gülünç olduğunu söyleyerek kalkıp gitti.
    evlenmeli mi evlenmemeli mi, diye sorulduğunda,
    “hangisini yaparsan yap, pişman olacaksın” diye karşılık verdi. “hayret doğrusu,” diyordu, “mermer heykel yapanlar mermerin modele tıpatıp benzemesi için uğraşıyorlar da, mermere benzer görünmemek için kendilerine bakmayı dert edinmiyorlar.”

    gençlerin sık sık aynaya bakmalarını isterdi: eğer güzel iseler, bu güzelliğe layık olsunlar; çirkin iseler, çirkinliklerini eğitimle gizlesinler.

    zenginleri yemeğe çağırdığında ksanthippe telaşlanınca, “korkma,” dedi, “eğer ölçülü insanlarsa, uyum sağlayacaklardır; değillerse, kendileri bilir.” kendi dışındaki insanların yemek yemek için yaşadıklarını, kendisinin ise yaşamak için yemek yediğini söylerdi. değersiz kitle hakkında şöyle diyordu: insanın dört drakhmelik sikkeyi geri çevirip, geçerli diye bunlardan bir yığın almasıyla aynı şey. aiskhines, “yoksulum, başka hiçbir şeyim yok, sana kendimi veriyorum” deyince, “bana en büyük şeyi verdiğinin farkında değil misin?” diye karşılık verdi. otuzlar yönetime geldikten sonra kenara itilmekten rahatsızlık duyan birine, “demek seni üzen başka bir derdin yok” dedi.

    “atinalılar seni ölüme mahkûm ettiler” diyene, “doğa da onları” diye karşılık verdi. kimilerine göre bunu anaksagoras söylemiştir. karısının “haksız yere ölüyorsun” demesi üzerine, “yoksa sen ölümü hak etmiş olmamı mı isterdin?” dedi. rüyasında birinin ona,

    “üçüncü gün toprağı bitek phthia’ya varacaksın”

    dediğini gördü ve aiskhines’e “üç gün içinde öleceğim” dedi. baldıran zehirini içmek üzereyken apollodoros ona güzel bir harmani verdi: üstüne sarınıp öyle ölsün diye. sokrates de “hoppala,” dedi, “benim harmanim yaşam için uygun da, ölüm için değil mi yani?” - “falanca senin hakkında kötü konuşuyor” diyen birine, “iyi konuşmayı öğrenememiş de ondan” diye karşılık verdi.

    antisthenes yırtığı görünecek biçimde harmanisini çevirince, “harmaninden içindeki boşluğu görüyorum{352}” dedi. “falanca sana sövmüyor mu?” diye sorana, “hayır” dedi, “söyledikleri bana uymuyor.”
    ona göre insan kendini komedya ozanlarına gönül rızasıyla bırakmalıydı: çünkü bizde gördükleri bir kusuru dile getirecek olurlarsa, bunu düzeltmemizi sağlayacaklardır; kusur yoksa, sorun yok. ksanthippe ona sövgüler yağdırıp ardından üstüne su atıp ıslatınca, “ksanthippe’nin gürledikten sonra yağdığını söylemiyor muydum?” dedi. ksanthippe’nin sövgülerini dayanılmaz bulan alkibiades’e, “ben alıştım,” dedi, “tıpkı hiç kesilmeyen bir makara sesi dinler gibi.”

    “peki sen kaz sesine dayanabiliyor musun?” beriki, “ama onlar bana yumurtluyor ve yavruluyor” deyince,
    “bana da ksanthippe çocuk doğuruyor” dedi. bir gün ksanthippe agorada onun üstünden harmanisini çekip çıkarınca, yakınları onu elleriyle cezalandırmasını istediler.
    o da “zeus hakkı için,” dedi, “biz yumruk yumruğa dövüşürken, siz de haydi sokrates! göster kendini ksanthippe! diye bağırmak mı istiyorsunuz?” tıpkı binicilerin azgın atlarla bir arada oldukları gibi, kendisinin de huysuz bir kadınla yaşadığım söylüyordu.
    “nasıi ki onlar bu azgın atları zaptettikten sonra, ötekilerin hakkından kolayca gelirler, ben de ksanthippe ile yaşayarak öteki insanlarla daha kolay geçiniyorum.”

    pythia, khairephon’a şu ünlü kehaneti bildirerek onun bu söylediklerinin ve yaptıklarının tanığı olmuştur:

    “bütün insanların en bilgesi sokrates’tir"

    (bkz: diogenes laertios)
  • "alkimos platon’un epikharmos’tan yararlandığı noktalan göstererek, bu ve benzeri örnekleri dört kitap içinde toplamıştır. epikharmos’un kendi bilgeliğinin farkında olduğunu bir rakibine kehanette bulunduğu dizelerden de anlayabiliriz:

    “sanırım, sanırım derken eminim ki, gelecekte benim bu sözlerim anılacak. biri bunları alıp şu andaki vezninden çıkararak erguvan rengi bir giysi giydirecek, güzel öykülerle bezeyecek, kendisi yenilmez biri olarak başkalarının kolayca yenildiğini gösterecek.”"

    "aristippos eskilerin ahlak dışı yaşayışı adlı eserinin dördüncü kitabında platon’un birlikte yıldızbilim çalıştığı aster adında bir delikanlıya âşık olduğunu söyler; ama yukarıda andığımız dion’a da âşıkmış ?bazıları phaidros’a da âşık olduğunu söylerler? onlar için yazdığı epigramlar aşkını ortaya koyuyor:

    “yıldızlara bakıyorsun, sevgili yıldız’ım;

    keşke gök olsam da, sana binlerce gözle baksam.”

    bir başkası:

    “önceleri canlıların arasında pırıl pırıl parlayan

    sabah yıldızıydın; ama öldün, ölüler arasında

    akşam yıldızı olarak parlıyorsun şimdi.”

    dion’a şu epigram:

    “moiralar hekabe’ye ve ılias’taki kadınlara

    daha doğarken gözyaşı yazdılar; sana ise dion,

    sen ki şanlı eylemlerinle zafer kazandın,

    tanrılar sana büyük umutlar bağlamışlardı.

    şimdi uçsuz bucaksız yurdunda yatıyorsun, dion,

    yurttaşlarının saygısını kazanmış

    ve benim ruhumu aşkınla çılgına çevirmiş olarak.”

    bu epigram syrakusai’da mezarının üstünde yazılıymış.

    aleksis ile yukarıda andığımız phaidros’a da âşık olup onlar için şu epigramı yazmış:

    “aleksis’in güzel olduğunu, bir tek bunu söylediğim zaman,

    her yerde herkes dönüp ona bakıyor.

    neden köpeğe kemik gösteriyorsun, gönlüm?

    sonradan üzülmeyecek misin?

    phaidros’u böyle yitirmedik mi?”

    arkheanassa’yı da elde etmiş ve onun için şöyle yazmış:

    “kolophonlu hetaira arkheanassa benim oldu:

    vahşi aşk onun kırışıkları arasına yerleşmiş.

    ah, onun ilk gençliğini yaşayan alçaklar,

    ne yangınlardan geçtiniz!”

    agathon’a:

    “agathon’u öperken ruhum dudaklarımdaydı:

    zavallı ruhum, öbür tarafa geçti geçiyordu.”

    bir başkası:

    “sana elma atıyorum: beni gönülden seviyorsan,

    elmayı al, bana erdenliğini ver;

    ama istemiyorsan ?tanrı korusun? elmayı gene al

    ve bu güzelliğin ne kadar kısa sürdüğünü düşün.”

    bir de şu:

    “ben bir elmayım. seni seven biri fırlatıyor beni;

    haydi kabul et, ksanthippe:

    sen de ben de sararıp soluyoruz.”

    dediklerine göre, şu epigramı da ağa yakalanmiş eretrialılar için yazmış:

    “euboia’nın eretria soyundanız biz,

    susa yakınlarında bulunuyoruz:

    eyvah, bizim ülkemizden ne kadar uzak!”

    bir de şu:

    “kypris musalara dedi ki: aphrodite’ye saygı gösterin kızlar,

    yoksa eros’u size karşı silahlandırırım.

    musalar da kypris’e dediler ki: bu kurnazlıklar ares için;

    bu çocuk bize karşı uçmaz.”

    bir başkası:

    “adamın biri altın buldu, yerine ilmek bıraktı;

    bıraktığı altını bulamayan adamsa,

    bulduğu ilmekle kendini astı.”

    (bkz: diogenes laertios)
hesabın var mı? giriş yap