• lost generation*dan sonra dunyaya gelen,80 leri pek bi hatırlamayip gozunu berlin duvarinin yikilmasi ile hafif aralayan,grunge etkisinde buyumus,renkli televizyon ve cok kanalli devrin kurbani olmus,tam yetistik,koptuk artik derken bi kisminin inandigi degerlere ** toplum tarafindan saldirilindigini gorup kendi kabuguna cekilen,8 yillik egitimin ilk mezunlarininda icinde bulundugu kusak...(bkz: turk gencligi)
  • depolitizasyonun ilk meyvaları
  • 69 kusagi'nin kendinden sadir olan, kupeli genclik olarak tanimlayip buyurdugu, pek bir sefkatle(!) bagrina bastigi kusak.
    (bkz: kupeli genclik)
  • nasıl ki 68 kuşağını 1945-1955 arası doğanlardan oluşmuşsa, 80 kuşağını da seksenli yıllarda teenage ya da yirmilerin başında olanlar oluşturur. yani ilköğretimin ilk mezunları olsa olsa seksenlerde doğmuşlardır, konu dışıdırlar..
  • şimdilerde; türk şiirinde çözülememiş bir kuşak olarak, tasfiye edilme fikriyle de anılan şairler bu kuşaktandır. bir postikinciyeni sendromu daha! ikinci yeni hakkında bile yeteri derdimiz var iken şu sıralar edebiyat dergilerini meşgul eden mühim bir konu olmuş durumda 80 kuşağı. tasfiye elbet çok saçma olur ve fakat 80 kuşağı diye bir kategorizasyonun da iddialı olduğunu düşünmekteyim. sanırım bir ilacın etkisini gözlemek amaçlı kişilerin üzerinde uygulanması/gözlenmesi gereken tedavi süreci henüz miadını doldurmuş değil! öyle ki bu süreç; ikinci yeni için bile kimi taraflarıyla hala çatlayıp sarsılma durumuna sahip. hayırlısı diyelim...
  • [bazıları için] 60'larda ve 70'lerde, bazen canları pahasına mücadele eden anne ve babalarının intikamını kapitalizmden alıp alamayacaklarını çok merak ettiğim kuşak. henüz bir hareketlilik yok. yine de ne demiş aragorn: "there is always hope"

    çok zorlu bir macerayı anlatan filmler var hani, yüzüklerin efendisi gibi, matrix gibi. hepsinde insanların başına en olmadık işler gelir, her an bırakıp gitme isteği uyandıracak olaylar, umudu sıfıra indiren belalar.

    hayalkırıklıkları.

    o filmlerde asla pes etmeyenlerin hikâyesi anlatılır. "sonunda başardık"... ne kadar sade, ve ne kadar derin.

    commander lock, "perhaps we can hope" diyen konsey başkanına, sert bir cevap verir:
    "i am afraid, hope is an indulgance i don't have time for."

    the architect de neo'ya şöyle der: "hope. it is the quintessential human delusion, simultaneously, the source of your greatest strength and your greatest weakness."

    those were the days şarkısının zaman kipini değiştirebilir mi bu kuşak? these are the days diyebilecek miyiz şu yüzyılda?

    sevinç içinde çocuk yapabilecekler mi bu "çocuk"lar?
  • hiç olmazsa biz dönek değiliz diyen kuşaktır.
  • anasi 'eerrrrooooolll' diye bagirmadan once pergel,silgi ve cikolata alacagini soyleyen cocugu hatirlayan,o cocugun simdi acaba ne yaptigini merak eden kusak.
hesabın var mı? giriş yap