• m.s. 50’den sonra aral gölü ve kafkasya arasındaki bölgede sahneye çıkan ve iranî kavimlerin kuzey koluna mensup bulunan büyük bir boy grubu. bazı boyları, hunlar’ın avrupa’ya girmesinden sonra kavimler göçünün ilk dalgalarıyla batıya ilerlemiştir. diğer boyları kafkasya bölgesinde kalmıştır. bu alanlar’ın kuzey iran’daki bir diğer kavim unsuruyla, yani aslar’la (jasz) birleşen grupları, oset adıyla, bugün de kafkasya boğazının orta bölümünün kuzey ve güneyinde yani osetya’da yaşamaktadır. alanlarin farkliligi iran dili konusmalariydi. ancak kökenleri tartışmalıdır.
  • (bkz: osetler)
  • daniel quinn'in ismail'inde tanıtılan, dünyayı sahiplenen insan grubu.
    dünyaya ait olduğunu düşünenler ise bırakanlardır.

    (bkz: bırakanlar)
  • sinemada bilal inci'nin unutulmaz bir üslupla canlandırdığı -muhtemelen hayali- bir alan kralı için:
    (bkz: kostok)
  • kafkasya'da pek çok halkın kendini dayandırdığı isim.

    bu ismi en çok sahiplenen ve kullananlar da arpad'ın dediği gibi karaçaylardır. ve bu zoraki bir kendini dayandırma olayı değildir. tamamen doğal yollarla olmuş oluşu ve bu adlandırmanın oldukça eskiye dayanması gerçekliğinin diğer seçeneklerden çok daha olası olduğu anlamına gelir.

    bu 'zoraki' olayını neden vurguladım? çünkü osetler ve hatta abhazlar arasında kendine alan falan diyenleri gördüm birkaç kez, özellikle osetler arasında. ancak osetlerin alan adına dayandıkları tarihlerin inandırıcı ve mantıklı olanları 7. ve 8. yy'a dayanıyor. ki onda da sonradan bir yerleşim olduğu varsayılıyor, dolayısıyla iskitlerin ardılı ve alaniya'nın sonradan gelmiş ve hem bölgeyi hem adını sahiplenmiş bir halkı diyebiliriz ancak.

    7.yy ile 12.yy arası ciddi bir karışma olduğu doğru, o tarihlere dayanarak kim "alanlar şunlardır" dese, şüpheli olur, kesin bir sonuca varmak mümkün değil. ondan öncesine dair kanıt varken, 12.yy sonrasını zaten temel alamayız, ki alacak olsak da bölge zaten komple türkleşmiş olacak. (bkz: tatarlar)

    dolayısıyla alan-as adı için daha da geriye gitmek gerekiyor.

    tam da bu noktada, şöyle bir harita karşıma çıktı: http://upload.wikimedia.org/…mpire_trajan_117ad.png

    şimdi bu harita çok önemli.

    nedenleri:

    1. abhazların alan adı üzerindeki iddiası direkt düşüyor, zira haritada görüldüğü üzere zaten harici olarak abasgi olarak adlandırılmış bir bölge var. coğrafi olarak da mantıklı bir bölge.

    2. maeotae bölgesi var. pek çok halk ile ilişkisi olduğuna dair bilgi varsa da, en mantıklı olanı 5.yy'dan öncesi için çerkeslerin kökeni olarak adlandırılabilir olması.

    maeotlar milattan öncesi için çerkeslerin hem kendilerini hem de bölgelerini adlandırmak için kullanılıyor pek çok kez, ve oldukça da mantıklı. çünkü hatırladığım kadarıyla 4. ve 5. yy'da güneye doğru bir göç söz konusu ve kuzeyde oldukları zaten biliniyor. 12.yy'dan sonrasındaki bölgelerin daha kuzeyindeki, yani tam da rostov ile kırım-kafkasya arasındaki bu bölgenin, maeotae olarak adlandırılması o yüzden çok mantıklı ve bu yüzden çok önemli. ilgili olarak, (bkz: phanagoria)

    3. belki de en önemlisi bu. elbruz bilindiği üzere sahiplenme anlamında karaçay ve balkarların ittifak ettiği bir dağ, ki çok eskiye dayanan hem sanatsal hem de dilbilimsel izleri var, gürcüler veya çerkeslerle olduğundan daha mantıklı, sağlam ve eski. haritadaki alani bölgesinin elbruz'a denk geliyor olması bu nedenle oldukça önemli. osetlerin güneydoğudan kuzeybatıya göçü olduğu biliniyor daha sonraki tarihler için. (bkz: hazarlar) dolayısıyla alani olarak gösterilen bölge biraz daha sağ ve aşağı tarafta olsaydı osetler için önemli bir delil olurdu, ancak öyle değil. bu elbruz-alan ilişkisi ve bu haritadaki yeri göz önünde bulundurulursa alan isminin karaçaylar ve malkarlar tarafından sahiplenilmesi osetlere göre çok daha mantıklı ve inandırıcı oluyor.

    dolayısıyla tam bir sonuca varana kadar hep tartışmalı kalacak. ancak şu an için, 8. yy'a dayanan oset geçmişindense ad 117'ye dayanan bu geçmişi, üstüne kültürel izlerini de eklersek her zamanki gibi, vaziyeti 75-80% oranında karaçaylara ve dolayısıyla türk geçmişi lehine çeviriyor.

    yine bunun doğruluğu durumunda, iskitler ile türklerin benzerliği ve ilişkisi anlamında çok önemli bir kanıt elde ediliyor. yine kültürel ilişki yanında coğrafi ilişki de kesin olarak ekleniyor.

    bölgede 7-8. yy sonrasında 12.yy'a kadar osetlerin varlığı ve dirliği olduğu doğrudur elbette. ancak diğer kafkas halkları da kuş olup uçmadığı için, karışma bu noktada başlıyor. 12.yy'dan sonra ise türklerin nüfus ve idare anlamında dominasyonu geliyor, ki uzun vadede zaten bölgenin son bin yıl için türk eli olmasını sağlıyor. (bkz: deşt-i kıpçak) (bkz: altınordu imparatorluğu)

    alan adının kökeni bu yüzden önemli. çünkü uzun yıllardır söylenen 12-13. yy sonrasında türkleşmiş bir bölge olduğuydu. ancak bu belgelerin gösterdiğine göre, 12-13.yy sonrasında sıfırdan bir türkleşme değil, bir reconquista söz konusu.

    ek olarak, haritanın olduğu kitabın yazarı julian bennett de bilkent'teymiş, oset diasporasının bir itirazı falan olursa artık kendisine ulaşsınlar: http://arkeo.bilkent.edu.tr/julian.html

    ek harita: http://arshba.ru/…bc_330bc_persian_empire(1724).jpg burada görüldüğü üzere direkt olarak alanes ve osseti ayrı iki birim olarak verilmiş, tıpkı bir öncekinde abhazların verildiği gibi. bu daha net bir delil oluşturuyor gibi şu an.
  • sovyetler öncesinde osetler ile aidiyet ve özdeşlik durumu bulunmayan, ilişkilendirilmeye çalışıldığında ise başta dil konusunda olmak üzere uyumsuzluklar barındıran ad.

    bir önceki entry'de* eski tarihlerdeki durumu var ve özellikle son eklediğim linkte osetler ile alanların ayrı olduğu açıkça ortada.

    şimdi sovyetler ile alakasına gelecek olursak;

    ilminski'nin* özellikle türkler ile ilgili dil konusunda tasarılarını ve bunların sovyetler'de işlenişini göz önünde bulundurduğumuzda, kasıtlı ve bilinçli bir ayrıştırmanın teşvik ve tatbik edildiğini görüyoruz. görünen o ki bu yalnızca dil safhasında kalmamış ve özellikle kafkaslar konusunda garip ayrıştırmalar farklı konularda da yaşanmış.

    özellikle karaçay sürgünüyle beraber bir kadim halka böyle bir şey yapmanın olası sonuçlarından kaçınmak adına tarihi alan adı, o adı benimseyenler, kullananlar, yaşatan ve yaşayanlar değil, hiç kullanmamış, yalnızca coğrafi ilişkide bulunmuş halklar* ile ilişkilendirilmeye çalışılmıştır.

    genel anlamda alan sözcüğünün kökü için önceki entry ve mevcut haritalar yeterli diye düşünüyorum. ancak karaçay sürgününü ve sovyetlerdeki bu ayrıştırma ve yabancılaştırma politikasını göz önünde bulundurursak, bu mesele de çok büyük önem arz ediyor.

    çünkü uygulanırken bunun ne kadarı yapıldı bilmemekle beraber, yapılan iş ciddi ciddi "dağ osetleri dağda gezerken kara basınca karça kurça diye ses çıkardıkları için onlara karaçay denmiş" seviyesine gelmiş gibi görünüyor. buradan da zaten dil konusunda çok acımasız, mantıksız, akıl dışı ve zorlama politikalar haricinde direkt olarak kimlik yok etmeye ve kimlik çalmaya yönelik bir politika güdülmüş.

    burada çok güzel bir örnek olarak dr. heinrich berghaus'un physikalischen atlas eserinden die völken des kaukasus bölümünü verebilirim. çünkü hem haritada net olarak ayrık, hem de dil olarak sınıflandırmada çok net bir ayrıntı var. yıl ise 1848.

    osetlerin kendini alan olarak adlandırma gibi bir olayının o'su yokken, karaçaylar ise hem öyle adlandırır, hem öyle bilinirken: http://www.atlassen.info/…slarge/berpa1848k0815.jpg

    sol alttan görüldüğü gibi, osetler ile ilgili kısım:

    ***
    v. indogermanische sprachfamilie

    5. ossisch der iron, osseten
    a. gross ossich, b. dugor, c. gudamakari
    ***

    alakalı olarak,
    (bkz: digor lehçesi)
    (bkz: iron lehçesi)
    (bkz: gudamakari)

    ve alanlarla ilgili, asıl önemli kısım:

    ***
    vi. turkische sprache

    3. bassianen, karatschai, alan
    a. kamuk b. tschegem c. balkar
    ***

    haritanın kendisinde osetler zaten osseten olarak gösterilirken, tarekamen*, nogai*, kumük*, efşar* gibi türk halklarıyla aynı şekilde pembe ile çizilen karaçay-balkarya halkı ise turken olarak gösteriliyor. sol altta alan adının direkt olarak karaçaylarla eşdeğer tutulması da zaten durumu gösteriyor.

    dolayısıyla günümüzde alanların da alaniya'nın da osetler ile ilişkilendirilmesi yanlıştır. bu kanıtlar ışığında açık net söyleyebiliriz ki, alan ve as adları da, alanlar ve asya da türktür.

    ve dolayısıyla söyleyebiliriz ki, asya aslında türkiye demekti, 1943'te bir gürcü kurşunuyla öldü, yerine ise yossiya* isimli bir mason yahudi gürcü haham geçti.

    bu kadar gülecek ne vardı?
  • bugünki katalanları oluşturan 2 kavimden biri. (bkz: got) (bkz: alan)
  • tunus ispanya fransa bulgaristan macaritan ve kafkasya gibi bölgelerdeki halklara az da olsa genlerini vermiş ve kavimler göçünün hakkını vermiş bir göçebe halkıdır.türk-iran karışımı olduğu düşünülüyor.atlı okçulukta çok iyi olmaları yine ilk bulundukları bölgede yaşayan massagetlerden öğrenmiş olmalarına bağlanır.şu an kafkaslarda dar bir alanda yaşayan torunları günümüze kadar varlıklarını sürdürmüşlerdir.batıya gidenler ise cermen kavimleri arasında erimişlerdir.
  • "ama öte yandan hunların, alanların, avarların, bulgarların, macarların, başkirlerin, burtaların, sabirlerin, uygurların, saragurların, onogurların, utigurların, kutrigurların, turniakların, kotragarların, kabarların, zebenderlerin, peçeneklerin, oğuzların, kumanların, kıpçakların ve hazar çağında bu topraklardan gelip geçmiş olan daha nice kabile ve boyların kökenlerini araştırmak da aynı derecede güçtür." arthur koestler - the thirteenth tribe

    (bkz: daryal boğazı)
hesabın var mı? giriş yap