• cennete eşit ağırlık (tm) puanı yetmeyen, cehennemden de hababam kovulan kişinin, asıldığı, takıldığı, beklediği yerdir araf.. kişioğlu bilir ki, bu "arada kalma sendromu" kendisi içün en büyük cezadır, bu yüzden de illa bir köşeyi kapmaya, ele geçirmeye çalışır hayat dörtgeninde.. ortadaki balık şişesi olmak en kocaman korkusudur nitekim..

    işte, insanlık tarihi de bu kapış, bu kapılanma, kapaklanma*, bu yapışma hadisesinden gayrı nedir ki efendim, hı?..
  • araf suresi'nde geçer, "o gün tartı tam hakkiyle yapılacaktır. artık kimin tartıları ağır basarsa, işte onlar, arzularına ereceklerdir" denir. bunun yarattığı bir sıkıntı olabilir.
  • camille claudel ile rodin arasında da vuku bulmuştur bu sendromun sebep olduğu bir tartışma.. camille "bırak bunları rodin, ben yaşamaya bakarım" derken, rodin ısrar eder arafım da arafım, arafımı kaçırdılar diyerekten, bade süzerekten..
  • biraz araftakiler biraz da araf sendromu...
  • araf!
    cennet ile cehennem arasındaki tampon bölge.
    "günahları ile sevapları denk olanlar burada istihdam edilecek" dense de sakinlerinin çoğu, dünyada iken akıl hastalığından mustarip olduklarından dolayı, eylemlerine ödül ya da ceza verilemeyeceği için buraya konmuş kişilerdir.

    irade sahibi bir insan evladı için en büyük cezadır araf. bir belirsizlik süregider orada geçirilen zamanda. tamam yerin bellidir ama ah o arada kalma hali yok mu? cehennem tarafına bakıp belki haline şükredersin ama, cennet tarafına bakarsın, imrenir kendinden geçersin de ileriye hamle etmen sözkonusu olmaz. rüyadaki gibi koşmak, bulunduğun boyutu aşmak istersin fakat bir milim bile hamle edemezsin. araftasın sen arafta kal! gerçeği yankılanır beyninin kıvrımlarında. bu gerçek o kadar acıtır ki "en kötü durum, belirsizlikten iyidir" deme raddesine gelir en sonunda insan.

    reel yaşamda da karşılaşırız arafta kalma haliyle. kendinizi adadığınız olmasını istediğiniz bir şey vardır, ya da en basitinden cevabının evet ya da hayır olmasını beklediğiniz bir sorunuz, bir dileğiniz vardır ama belkinin belirsizliğinin içinde bir taraftan cennete kavuşma umudunu barınırken, diğer yandan da cehennemin kızgın alevleri yalar yüzünüzü. bundan daha azap verici bir durum olamaz. hatta insanın gözünü karartıp bu belirsizliğe son vermek için kendini gayyanın dibine atası gelir. çünkü irade vardır kişioğlunda. acabalar, belkiler en sonunda o iradenin iflas etmesine kadar götürebilir onu. araftadır kişi. bir arada kalma sendromundadır. bir beklenti halindedir, sürekli orada kalması sözkonusu olsa da. bir süre sonra bir el gelip ya cennet tarafına koyacaktır ya da cennemin dibine yuvarlayacaktır onu. cehenneme yuvarlanma olasılığı da yüzde doksandokuz diyelim. o geriye kalan yüzde bir bile uçurumdan sarkmış ve incecik bir daldan tutunur hale sokar kişiyi. kurtuluş umudu yoksa o insan için gözünü karartıp o incecik dalı da bırakarak mutlak sona gitmesi belki mantıklıdır fakat kendisi yapamaz bunu. çok zor gelir. artık yalvarılınabilir bile o yüzde birlik olasılığın da yok olması için. hatta yüzde doksandokuz olasılıkla oklar cennet tarafını da gösterse dahi kalan yüzde birlik olasılık dahi insana kabuslar gördürmeye yetebilmektedir. aslında olması gereken yerimizin peşinen belli olmasıdır. cennet ya da cehennem. evet ya da hayır. cehenneme düşsek bile, hiç olmazsa durumu kanıksar (istersen kanıksama:) ) cennet hülyalarını bir tarafa bırakırız belki. bulunduğumuz konuma uyum sağlayarak acılar içinde de olsa bir tarz tutturabiliriz orada.

    yine bu bağlamda akla tipik osmanlı şehzadesi sendromu gelebilir. kafestedir şehzade. çünkü hanedandan birisi padişah olmuş ve tüm erkek üyeler ya öldürülmüş ya da kafese tıkılmıştır. kafese tıkılanın öldürülmemesi de kara kaşından kara gözünden dolayı değil, padişaha birşey olursa hanedandan hiç olmazsa bir erkek kalsın diyedir. eğer padişahın bir oğlu olursa şehzadenin trajik sonu bellidir. boğdurulmak! o kafes arafıdır şehzadenin. bilir ki o kafesten iki türlü çıkışı sözkonusudur. ya alınıp tahta götürülecek ve bir imparatorluğun başına geçecek ya da ya da, boğdurulmak üzere cellada teslim edilecek. her an bu korku ve umut salınmında yaşayan kişinin de psikolojisinin sağlam olması beklenmez kesinlikle. belki de araf budur.

    evet iradeli bir varlık olan insan için en büyük işkencedir araf sendromu. en kötü olasılığın bile gerçekleşmesi bile, o belirsizliğin verdiği kuşkulu ve keşkeli ruh halinden daha çok azap veremez. acabalar, keşkeler, ham hayaller, soğuk ve acı gerçeğin yüzüne çarpılacağı paranoyası hep bu bekleyiş sürecinde beynine hücum eder ve beyin kafatasında kanlı bir sünger gibi laçkalaşır. ya da acaba beyin zıp zıp zıplar mı med cezirlerin sarkacında?
  • kisinin ne tam anlamiyla normal bir insan olup normal insanlarla normal normal pasa pasa yasayabilmesi ve ne de normal olmayan insanlarin arasinda da yani deliler arasında yer bulamamasi durumu benim anladigim kadariyla
    (bkz: iki ucu boklu degnek)
    (bkz: iki arada bir derede kalmak)
    (bkz: senkronizasyon sorunu)
    (bkz: sarhosken entry girmek)
  • muhtemelen dis etkenlerden en fazla arinmis sekilde olusan fakat kaderle en cok iliskilendirilen sendromdur bu. arafta olma durumunu insan her seferinde kendi kendine yapar, ne orada olur ne burada, ne onunla ne baskasiyla. tercihlerdir onu oraya goturen, onu oraya birakip icinden cikilmaz hale getiren. o kadar basit bir isleyisi var ki aslinda hayatin, kararlari verip arkasinda durabildiginde.. duygu-mantik catismasi cikana kadar. arafta kalmakla kalmaz, iki taraftan suruklenmeye baslarsiniz, kollar uzar ama bir yere kadar..
  • kişinin, önündeki iki yol arasında; gece, gündüz, uyku, banyo, yemek, iş demeden düşünüp, düşünüp karara varamaması, belki hayatında ilk defa cesaretini toplayıp hislerinin söylediğini yapamaması, oluruna bırakması, çünkü diğer türlüsünü yapacak totoyu kendinde bulamamasıdır.

    bekliyordur, bir sürpriz, belki..
  • işin kötü tarafı, yürümekte olduğum bu yol ne aydınlığa kavuşuyor ne de karanlığa gömülüyor. her daim yarı karanlık yarı aydınlık vaziyette, çözümsüz kaygılarımın ortasında bir yerde duruyor. yaşama amacım yoksa da nokta koyamıyorum. hiç kimsenin olmadığı bir yere gidip tek başıma yaşamak istiyorum.

    madenci, natsume soseki
hesabın var mı? giriş yap