• istanbul devlet tiyatrosu'nun yeni oyunlarından biri baştan çıkarma. yakınlarda gidilesi oyun var mı diye netten bakarken tesadüf ettim kendilerine. devlet tiyatrosunun sayfasında - ve bilet satışı sayfasında - oyunla ilgili derinlemesine bir bilgi yoktu diğer yeni oyunlarda olduğu gibi. neyse üsküdar tekel sahnesine uğrayıp bi gün öncesinden biletleri aldım, şansıma prömiyerine denk geldim.

    ertesi günün akşamı arkadaşla sahneye gidip oyunu beklemeye başladık, oyunla ilgili bilgileri de kafedeki masanın üzerindeki tanıtım kağıdından öğrendik. özet geçersek; doğuluların batılılaşması üzerine yeni akım katalan yazarının bir oyunu, kuzey afrikadan ispanya'ya kızını aramaya gelen baba, çocukluğunda köylerinde çekilen filmde çalışmış yönetmenin oğluna gidiyor -tabii kaçak yollardan-. yönetmenin oğlu ise babasının baskısıyla sinema merakını bastırmış ve antika eşyalar satarak geçinen hafiften sorunlu bir katalan. ve bir de bu antikacı katalanın yanında çalışan temizlikçi kız var. oyun bu üç karakterin katalanın yatak odasında geçirdikleri beş ayrı sahneden oluşuyor. sahnelerin sıralaması kronojik değil karakterlerin anlattıklarına paralel ilerliyor, bugünden geçmişe sonra tekrar bugüne ardından geçmişe gidiyoruz. neyse iyice eleştirmen kesildim zaten bu konular da başarlı değilim durayım en iyisi.

    temizlikçi kız rolündeki hare sürel'i ilk defa bu oyunla tanıdım, kubilay karslıoğlu ve saydam yeniay'ı simaen ve birkaç oyundan hatırlıyorum -ya da bana öyle geliyor-. hare sürel gerçekten çok güzel bir oyuncu ve çok güzel bir kadın, bu fikre oyun sırasında kesilen elektriklere rağmen - ki çok zor bi durum be abi - devam etmesi de etken oldu sanırım, yaşını filan bilmiyorum ama ben uzun süredir rolüne bu kadar hakim bir genç kadın oyuncu görmemiştim - ulen kaç oyuna gittin diyeceksin, gittim hatrı sayılır sayıda ve vasıfta oyuna -. kubiley karslıoğlu ve saydam yeniay da gerçekten çok etkileyici bir performans sergiliyor. yönetmeni ise mehmet birkiye ayrıca.

    bana ilginç bir deneyim yaşattı bu oyun, oyun esnasında elektrik kesilirse sahnede tek başına kalan bir oyuncu -ki yaklaşık 2-3 dakika- nasıl toparlar onu öğretti ayrıca bundan sonra takip edilesi oyuncular ve rejisörle tanıştırdı.

    oyun 31 ekime kadar üsküdar tekel sahne içindeki stüdyo sahnede olacak.

    sayfası da burası.

    düzeltme : birkaç düşük cümleyi düzeltip yazdığımı sanıp yazmadığım kelimeleri ekledim.
  • (bkz: basic instinct) *
  • çok ama çok kötü bi oyun. (tanım bitti yanaşın)

    şimdi genel anlamda insanlarda şöyle bi bakış mevcut, internette -ki hele hele ekşi sözlük gibi sitelerde- oyunlara filimlere yorum yapan insanlara, yorum yapılan tarafından, monitör arkasına yerleşmiş sıçanlar olarak bakma gibi bi teamül oluşmuşsa, bu bende geçmez bunu masanın baş köşesine koyun, oturun masaya..
    ben bu oyunun oyuncusunu yönetmenini oyuna eli değen herkesi karşıma alır, yine söylerim bu diyeceklerimi -ki oyun anında da sahneye fırlayıp yapasım gelmedi değil-

    baba rolundeki dayıya üzüldüm, zira daha önce rol aldığı oyunlardan göz aşinalığım var kendisine ve yetenekli birisi olma ihtimali var bilemiyorum ama kızgınım kendisine, kendisi iş bilen bi insan duruşu sergilemekte. ama dayıcım bu oyunun provasında sen bi anlık gitme gelme yaşayıp '' durun beyler bi dakka, biz napıyoruz gözüm burda, bu oyun nedir, bak dalyan gibi adamlarız, oyun mu kalmadı senaryo mu bitti, biz ne oynuyoruz ağalar '' dememiş.

    diğer adam için pek diyeceğim bişey yok, ona diyeceklerimi birazdan kız için aşağıya yazacağım şeyleri dörde bölerek hediye edebiliriz.

    öncelikle hanım kız için neredeyse, torpili sağlam yerdenmiş diyecektim ama devlet tiyatrolarında böyle şeyler olmayacağını bildiğim için demiyorum.
    '' yaa neden, yaaa neden o benim babamdı'' diye yapmacık tavırlarlarla yatağın üstünden frikik vermeler tiyatro dünyasında çığır açar mı, onu çemişgezekli entellektüellere sorarsak yanıt verirler sanırım.

    ben köyde büyümüş davar gütmüş, orak tutmuş bi insan olarak tad alamadım oyundan, yanımda 4 dil bilen -kuş dili hariç- dünya edebiyatını silkelemiş olgunuyla hamıyla bütün meyvesini yutmuş, kemanı elinden bırakmayan, zamanında sahnelerde de -frikik vermeden alkış almış- istanbulda konaklarda büyümüş bi arkadaş vardı, o da bi tat alamadığını söyledi, kuzum siz bu oyunu kime oynadınız diye sormadan edemiyorum.

    eğer biri kalkıpta arkadaş zorlamı girdin, beğenmediysen çıkaydın bu ne saygısızlık diyen olursa da annnını karışlarım, zira o ne biçim koltuk düzeni arkadaş tren yolu gibi, kalkıp çıkayım desem ne seyircide dikkat kalır ne oyuncuda.. böyle de saygılıyımdır. bitti.
  • beyinde başlar..
  • temposu biraz ağır, metni fena olmayan, ortalama üstü bir dt oyunu. -dt ortalaması için-

    fazlasıyla oryantalizm, doğu batı ağırlıklı.. alt metninde freudyen okumasından tut düzgün kafa verilse beğenilebilecek bir metin.
    oyunculuklarda sırıtan bir şey var ama tam bilemedim.

    yine de izlenesi denebilir.. ama zaman ayırıp öyle cuma gecesi gitmek için falan diilmiş yani..
  • bir baştan çıkaran, bir de baştan çıkmaya hazır iki kişi gerekiyor bu oyun için. baştan çıkmaya niyeti olmayana ne yapsan boş.
  • simdiye kadar izledigim, hatta bundan sonra da izleyecegim oyunların icerisinde, en berbat, en sıkıcı, en afakanlar bastırıcı oyun.

    tekel kucuk sahne zaten er gazinosu gibi, rahatsiz sandalyelerle 40 kisi falan aliyor, insanın poposu düzlesiyor oyun seyrederken, bunun üzerine bir de oyun berbat olunca, kabus gibi bir gece gecirtiyor.

    oyunculuklara laf yok, sanatkar insanlar islerini yapiyorlar, ama bu harbiden de izledigim en ic bayici oyundu. cok daha agir laflar edilebilir bu oyunu sanki burada baska oyun yokmus gibi ispanya’dan alip turkce’ye cevirenlere, bu oyunu sahneye koyanlara.

    bu arada oyun 2 saat suruyor ve ara verilmiyor. neden? cunku ara verilse 40 kisinin 40’i da kacar. hayatımın en kotu 2 saatiydi.

    (bkz: tutmayın beni cok doluyum)
  • cinsellige giden yolda soyal kodlarin parcalanmasi sureci.

    iki escinsel icin bastan cikarma, toplumun heteroseksuel cift tabusunun yikilmasidir. saygideger bir hanimefendi icin kendini kaybetmis bicimde sevisen bir disi'ye donusme surecidir. bir hayat kadini icin kendisine hanimefendi gibi davranilmasidir*. evli bir erkek icin genc bir kiz ile beraber olma hayali, evli bir kadin icin ise "anne-evinin kadini" rolunden farkli bakilmasidir bastan cikarma. guzel kadinin zeki bulunmasi, zeki erkegin en yakisikli olduguna inandirilmasidir.

    kimse, altinda yasamakta oldugu mevcut sosyal kodlar altinda bastan cikamaz. sosyal kodlarin zaten halihazirda parcalanmis oldugu gunumuz toplumunda ise bastan cikma, yerini dogrudan gecilen onsevisme'ye birakmistir. cinsel surecten ayrilarak tuketim-ego tatmini tetikleyicisine donusmustur. özgur toplumda insanlar artik cinsellik icin degil, objeler ve unvanlar icin bastan cikarlar. 2000'ler sonrasi post-fordist kapitalizmin bu manipulasyonun bas musebbibi oldugunu dusunuyorum.

    (buradaki ozgur toplumdan kastim da isvec filan, yanlis olmasin. turkiye'nin fasistik sosyal duzeni sagolsun hala pek bastan cikartici, pek ayartici.)

    not: buradan kendisine sert sosyal kodlar agi örmemis bir insanin hicbir zaman tam olarak bastan cikamayacagi sonucuna ulasiyoruz. bu sonuca cok cabuk ulasinca dogrulugu supheli geldi.
  • sağlıklı bir ilişkinin olmazsa olmazıdır
  • insanın aklını başından alan uygulamadır. kulak memesine kondurulan bir öpücük baştan çıkarır.
hesabın var mı? giriş yap