*

  • daha sonradan farkli bir yazar tarafindan define adasi'na donu$ adinda da bir kitap cikarildi ancak bu hic guzel degildi . $imdi bir de dogan kitabevi'nden long john'un anilari diye bir $ey cikacakmi$ sanirim . nasil olacak acaba .
  • treasure island - orjinal ismi
  • küçükken ikide bir beni götürmeleri için annemlerin başının etini yediğim ve o zamanlar, içinde bir yerde büyük bir definenin keşfedilmeyi beklediğine inandığım enfes mekan. orada o ağlara yapışarak örümcek taklidi, top havuzuna girerek boğulma numarası yaptığım ve durmadan yüksek bir yerlere tırmanıp ciyak ciyak kaydığım dakikalar kadar hiçbir şeyden zevk almadım bi 4-5 sene boyunca galiba.
  • (bkz: defile adası)
  • fame city'nin icine sikistirilmis bir neverland'di bu mekan. sadece cocuklarin girebildigi birkac katli bir ruya sehri. bir kattan digerine kaydirakla inip, sonra aglara tutnarak tekrar yukariya cikmak, koprulerden gecip, boru labirentlerde emeklemek, egik aynalarda sacma sapan gulusup, top havuzuna dalmak su ortami cocuklarin en buyuk fantezilerinden biri haline getirmistir. bir de kaydiraklardaki vida baslari surtunmeden zamanla yuklenip teniniz temas edince carpardi ki bu bana ekstra bir ozellikmiscesine kaydirak olayinda heyecan veriridi. be hey gidi gunler ya, bak simdi beni de aglatacaksiniz.
  • çocukluğumun en büyük eğlencesiydi.. o ağlarda nasılda kendimi kaybederdim.. sonra top havuzuna kafalama dalıp "blöö blöö boğuluyorüüüm" yapardık.. ahh ah.. birde ağların en üstünde çan tarzı birşey vardı yamulmuyorsam.. en tepeye çıkınca onu çalardık..
    ne güzeldin sen fame city.. bir stickerın kalmıştı bizimle.. o da taşınınca mazi oldu..
    gözüme toz kaçtı bak..
  • çok mu alengirli gelmi$ti, yoksa çok mu çocukça bulmu$tuk bilemiyorum ama, fame city'e yüz kere gidip de bir kere bile denememi$tik bunu.. zamanı kar$ı top yerle$tirme hadisesi daha bir ilginçti herhal..
  • ekmek ağacı diye birşeyin varlığını ilk bu kitabı okurken öğrenmiştim. çok küçüktüm--belki ilkokul iki veya üçteydim ve çok tuhafıma gitmişti. ekmekler ağacın gövdesinden olgunlaşan kabartılar mıydı? yoksa dallardan falan mı sarkıyorlardı? kafamda canlandıramamıştım bir türlü.. korsanlar adaya çıktıklarında bunu yiyip duruyorlardı; hindistancevizi sütü içiyorlardı. tabii bir de rom vardı. büyülü bir dünyaydı orası. tropik adalara olan sevgimin temelini ilk atan kitaplardandır. candır. çocuklara, büyüklere, herkese tavsiye edilesidir. diğeri için (bkz: kon-tiki)
hesabın var mı? giriş yap