• frederich nietzsche tarafindan ortaya atilan ve dünyadaki fasit, neofasist, nasyonel sosyalist hareketlerin arkasinda yatan ahlaki ve rasyoneli anlamamiza yardimci olan ve hukuksalligin, dinlerin, demokrasinin ve devletin dogusuna cok radikal bir boyut kazandiran kavramlar bütünü. nietzsche, ahlakin soykütügü üzerine'de ve iyinin ve kotunun otesinde'de ahlakin gelisiminin tarihini okur. ona göre insan oglunun kesfettigi ilk ahlak cesidi efendi ahlakidir. efendiler acimasizlardir, hayat ve ölüm üzerine karar verebilme yetisine sahiptirler, kendi kurallarini kendileri koyma gücüne sahiptirler, kendileri için yasarlar, hosgörü göstermek zorunda degillerdir, fiziksel ve psikolojik güçlerini kullanırlar, ezerler, işgal ederler, hükmederler ve bu bir ahlaktır. efendi ahlakıdır. kendisini yönetebilme yeteneğidir. kural koyabilme gücüdür. gücün kendisidir. caglar boyunca fiziksel olarak güçlü olanlar, diğerlerini zayıf ve aciz olanlari ezmislerdir. aciz ve zayif olanlar ise kendi bireysel gücleri olmadigi icin, mecburen birlik olmak zorunda kalmislar, arkadaslik, dostluk, kardeslik, sitlik gibi kavramlarla yasamak zorunda kalmislardir. bu aciz olanin ayakta kalabilmesi icin tek sanstir. tarihteki en büyük dönüşümlerden birisi olmus ve zamanla köleler, aciz ve zayif olanlar efendileri tahtlarindan etmislerdir. bunu yaparken kurallar yaratmislardir. herkesin uymak zorunda oldugu kurallar. bu sayede kendi güçsüzlüklerini kapatmak ve güçlüden öç almislardir. yahuda-hristiyan dinlerinin oluşmasında, islamin olusmasinda, hukukun, demokrasinin olusmasindaki etken iste bu "öç alma" istegidir. nerde güçlü varsa onu aşağı indirmek, cezalandirmak; kim kendi kuralini kendisi koyuyor cezalandir onu, kim eşitliğe saygı göstermiyor, zalimce davranıyor (yani köle ahlakına uyuyor) indir onu aşağıya. yani demokrasi ve hukuksallık nietzsche'ye göre bir aşağılık kompleksi ve savunma mekanizmasi sonrası ortaya cikmis kavramlardir. iste nietzsche'nin bu görüsü alman fasiminin ardinda yatan itici güç olmuştur. hitler'e gidip insan haklarından bahsedemezsiniz, o insan hakları dediğiniz şey köle beyannamesinden baska birsey degildir ki. kisacasi zalim de ahlaklidi, nietzsche'ye göre...
  • nietzsche'nin ahlakın soykütüğü üzerine*adlı nadide eserinde açıkladığı ve mesela beyond good and evil gibi başka eserlerine de tema olmuş düşüncesi. bu temaya göre efendinin ve kölenin sahip olduğu iki ayrı tip ahlak vardır. .

    çok kısa olarak söylenebilir ki "good" ve "bad" efendi ahlakı tarafından norm olarak tanımlananan, hatta tarihsel olarak öncel (primordial) bir şekilde de belirebilen değerlerdir (şu meşhur "bilimsel", "subjektif" normlar!).

    bu değerler köle ahlakı tarafından "evil" olarak algılanır. öte yandan baskı altındaki, ressentiment içindeki kölenin "good"u efendinin good'undan farklıdır, utilitaryandır, yararcıdır. ancak bu onun da yaratıcı olmayacağı anlamına gelmez.

    ayrıca nietzsche usta der ki, yunan ve roma toplumları efendi ahlakı üzerinde şekillenmiştir, ancak hristiyan ahlakı geliştikçe bu ahlak yerini köle ahlakına bırakmıştır. hatta tüm kültürel çatışmaların özünde bu çatışma biçiminin, roman vs. judean, yattığını düşünür.

    tüm bu ahlak kipliklerinin sinemada güncel bir anlatımı için (bkz: manderlay)

    edit: nietzsche linguistikçi olarak good, god, goth kelimeleri arasındaki ilişkiye de ayrıca dikkat çeker.
  • nietzsche'nin bu ayrımının hitler'in faşizmine mahal verdiği söylenir ama hitler nietzsche'yi k.çıyla yorumlamışsa biz ne yapalım. otorite elbet bir tür güçtür. ama asıl güç insanın içinde yatar. mavi yakalı bir çalışan, kendisini tatmin etme, şartlardan yararlanma, insanlarla iletişim gibi birçok faktörü bir araya getirip aslında bir nevi efendi olabilir. ama belli alışkanlıklara saplanmış, kendini hayatın akışına bırakmış bir beyaz yaka da köledir aslında. efendi köle ahlakı, (hocalarımın anlattıkları ve benim bunlardan çıkardığım kadarıyla) belli bir din, dil, ırk veya sınıfın efendi, diğerlerinin köle olması şeklinde değildir. efendi köle ahlakı, nietzsche'nin übermenschiyle yakından alakalıdır. üstün insan gücünün doruğundadır, hiç kimseye muhtaç değildir, kendini bile aşmıştır, yani kendi kendisinin efendisidir. bu insan üst düzey biri olabilir de, olmayabilir de. yine de nietzsche'nin aklında geçenler tam olarak neydi bilemiyorum tabii ki (30 senelik akıl hastalığı ve uzun süre konuşmamasının ardından "ich möchte frau" [kadın istiyorum] demesi haricinde). ama hitler'in yorumladığı gibi soykırıma yol açabilecek kadar vahşi, faşist bir görüş olduğuna inanmıyorum.
  • nietzsche köle ahlakı kavramını her ne kadar hristiyanlık için ortaya atmışsa da her hangi bir semavi dine mensup olduğuna inanan bütün insanlar köle ahlakına sahiptir. çünkü erdemli olmanın öç almak değil allah'a havale etmek olduğunukabul ederler. her şeyin allah'tan geldiğine inanmak bütün semavi dinlerin ortak kuralıdır. hatta asyada bile sadece erdem kavramına dayanarak bir çok din ortaya çıkmıştır. dogville filmini izleyenler bilecektir, grace rolündeki nicole kidman kendisine yapılan onca eziyet, işkence ve tecavüzden sonra bile bir öç alma yoluna gitmemiş her şeyi oluşuna bırakmış bir anlamda allah'a havale etmiştir. bunun ise erdemli bir davranış olduğunu düşünmüştür. nietzsche bu gibi bir durumun büyük bir ego dışavurumu olduğunu söyler çünkü bir insanın ne kadar erdemli olduğunu düşünmesi ve hiç kimsenin onun sahip olduğu erdemlere ve ahlağa sahip olamayacağını düşünmesinden büyük egoistlik olamaz demiştir. zaten filmin sonunda grace'de erdemlerinden vazgeçip gangster olan babasına bütün köyü yaktırır içindeki bütün insanları öldürtür. işte bu durum efendi ahlakına bir örnek teşkil eder. aslında köle ahlakına sahip olmak insanlara doğru olanmış gibi görünsede bunun herhangi bir ölçülebilirliği olamaz. kimileri bu durumu vicdan ile sınırlasa da sonuçta insan vicdanını hareketlendiren düşünce tarzımızdır ve bu düşünce tarzı, değer yargılarımızla şekillenir. vicdanın ölçülebilirliği toplum içinde büyümüş bir insanda yanıltıcıdır. yani ahlaklı olmanın iyi bir şey yada kötü bir şey olduğunu nasıl ölçebilirizki? insanlar toplum var olduğundan beri toplum psikolojisi ve birlikte yaşam güdüsü içinde olduğundan doğru diye nitelendirilebilecek olan değer yargılarının bu olduğunu kabullenmiş ve olması gerekenin o olduğunu düşünmüştür ve düşünmeye devam edecektir. ama sonuçta toplum var olurkende bu standartları var edenler, insanlardı. bu insanlar bu toplumsal standartları neye göre oluşturdurlar. onlar şimdikilerden daha mı ahlaklıydı. ahlak kalıpları oluşurken adam öldürmek, hırsızlık yapmak ahlaki standartlarla çelişmeyen bir eylem olarak kabul görseydi şu anda kim bu davranışları ahlaksızlık olarak niteleyebilirdi ki?
  • nietzsche ahlakın kökenini incelerken iki arketipten bahsediyor; köle ve efendi ahlakı. kabaca değinmek gerekirse; efendi, ahlakını inşa ederken kendisini merkeze alıyor. zenginliği, hazzı, kahramanlığı, sağlıklı ve güçlü olmayı iyi addediyor. hatta bir şeyin ‘’iyi’’ olabilmesi için salt efendi’yi iyi hissettirmesi bile yetebiliyor. sonra köle ahlakına sahip olanların neleri değerli gördüğünü sıralıyor; yalnızlık, acı çekmek, sefalet içinde olmak..

    efendinin aksine köle, varlığını ne olduğu üzerinden değil ,ne olmadığı üzerinden tanımlıyor. ‘’bakın şu efendilere, onlardan olmayan bizdendir’’ diyor. önce kötüyü, daha sonra karşıtı olan iyiyi, kendisini tanımlıyor. işte bu yüzden de hep bir dış düşmana ihtiyaç duyuyor.
    düşmanlığın pratikte ona her hangi bir getirisi olmamasına rağmen, düşmanına hınç ile yaşıyor. köle, düşmanını kötü olarak tasarlıyor, efendiyse saygı duyulacak düşmanlar istiyor kendisi için.

    nietzsche bir yerde cehennemin kapısının üstüne tüyler ürpertici bir şekilde ‘’beni sonsuz sevgi yarattı’’ yazan dante’nin vahim bir hata yaptığını iddia ediyor. hristiyan cennetinin ve onun sonsuz mutluluğunun kapısında ‘’ beni de sonsuz nefret yarattı’’ yazmasının daha uygun olacağını söylüyor.
hesabın var mı? giriş yap