*

  • cevat fehmi başkut'un yazdığı tiyatro oyunu
  • ali ipin in rejisiyle istanbul devlet tiyatrosu'nca sahnelecek 2005-2006 sezonunun yeni oyunlarından.

    http://www.istdt.gov.tr/…lar/oyun.asp?lngplayid=243
  • istanbul devlet tiyatrosu'nun bu sezon* sahnelediği oyundur. kürşat alnıaçık'ı izlemek için gidilebilir. kürşat alnıaçık dışında da oyuncular şöyledir: saydam yeniay, ali fuat çimen, umut demirdelen, canan türker, mine tüfekçioğlu, cemal ünlü, ... .
  • eğlenceli, hafif, yaklaşık 2 güzel saat geçirmek için gidebileceğiniz, çok fazla beklentiniz olmaması gereken istanbul devlet tiyatrosunun yeni oynu.

    --- spoiler ---
    ikiyüzlüğün iki yüzünü de gösteren oyunlardan. hani bizim heyecanlı, şark zekamızı yüzümüze vururken; o soğukkanlı, ailesine düşkün amerikalının da aslında çok hesapsız olmadığının altını çizen, reklam/para/ bağlamınına değinen bir oyun olmuş. casting fena değil, oyunun temposu hareketli, dekorlarını çok sevdiğim, otelin türk menşeili olmamasının türkiyede olmasına rağmen ne fark yarattığının göstermesi açısından eleştirisel. son bölümde; kardeşlerin yüzlemesi fazla melodrama kaçmış, keşke abartılı karakterlerle hayal ürünü havasının, fazla gerçekçi bir sonla sonlandırmasaydı dedirten.
    --- spoiler ---
  • palaspandıras söylüyorum: iyimser bir yorumla “vasat bir oyun”; gerçekçi bir yorumla “vasatın altında bir oyun”. esasında oyunun sahnelenişi için “fena değil” denilebilir; ama metin için “zamanın gerisinde kalmış” demek gerekiyor. oyunun yazarı olan cevat fehmi başkut’a saygısızlık etmiş gibi olmayayım; ama metin için daha iyi şeyler söyleyemiyorum. bazı oyuncuların iyi niyetli performansları da oyunu kurtarmaya yetmiyor; zira metin, oyunun elle tutulur olmasına pek izin vermiyor. bu minvalde ve anca, ergenlik çağında olanlar veya –olgunluk çağında olsa bile- tiyatroya kırk yılda bir gidenler için tatmin edici olabileceğini söyleyebilirim; yoksa -tiyatroseverleri geçtim-, tiyatroya belli bir aşinalığı olanları bile tatmin etmesinin mümkün olduğunu san(a)mıyorum. unutmadan (paragrafın bundan sonrası spoiler sayılabilir; okumak istemeyen, sonraki paragrafa geçsin), ömrü hayatımda seyrettiğim oyunlar arasındaki en kötü final bu oyundaydı. final olduğuna inanamadığım sahnede ışıklar sönünce, seyirci alkışlamaya başladı. bunu görünce, “yok canım, böyle bitemez; seyirci şaşırdı herhalde” dedim kendi kendime. bir de ne göreyim; oyuncular, seyirciyi selamlama faslına geçiverdiler; yani oyun gerçekten bitmişti. oyunun genelinde insanların iki yüzlülüğüne didaktik göndermeler, sonuna doğru da ütopik söylemler vardı; fakat bu sıradanlığına rağmen, bıçakla kesilir gibi bitmemeliydi; biraz daha oturaklı bir sonu olmalıydı. hayır, bunları yazmak biraz garip geliyor bana; zira “belki de final, farklı ve ilginç bir yaklaşımın sonucuydu da, ben anlayamadım” diye düşündüm; ama -bu düşünceyi sorgulamama rağmen-, gördüğüm finalin böyle bir karşılığı olabileceğini kabullenemedim. velhasıl, o derece garip finalli bir oyun oldu benim için.

    merak edenler olabilir; o yüzden belirtmek istiyorum: hakkında en ufak bir yorum okumadan ve en ufak bir eleştiri duymadan gittim bu oyuna; hatta konusuna bile dikkat etmedim. yani bu olumsuz eleştirilerimin altında bir önyargı yatmamaktadır. ayrıca, beğenmediğim için oyuna “kötü” demediğimi, kötü olduğu için oyunu beğenmediğimi de belirtiyorum (benzeri bir yorumum için: otopark cinayetleri/@fenman). oyun öncesi tek işkillenişim, “harputta” şeklindeki yazım hatası için olmuştur; zira harput özel bir isimdir ve doğru yazım “harput’ta” şeklinde olmak zorundadır. oysa ki devlet tiyatroları, muhtelif neşriyatlarda (afiş, broşür, gazete reklamı vs.) oyunun ismini “harputta bir amerikalı” olarak sunmuştur. hayır, belki metnin özgün ismi de böyle yazılmıştı; lâkin bir eserin özgün isminin böyle olması, yapılan yanlışı devam ettirmeyi gerektirmez; zira böyle şeyler yapılınca, benim gibi adamlar da takıntı yapar.

    sözün özü: tiyatroya arada bir gidenler için bile gidilmesine gerek olmayan bir oyundur. yok, “ben illa göreceğim” diyenlere, “aman kardeşim; yapma, etme” demiyorum; fakat şunu diyorum:

    - oyunun finali hakkındaki yorumunuzu lütfen bana da aktarın (taktım kafayı).
  • canberk uçucu ve kürşat alnıaçık'ın sürüklemeye çalıştığı, ne konusu ne diyalogları ne de karakterleri itibariyle şu anda yaşadığımız dünyada yeri olmayan, zamanın ötesinde müsamere tadında bir piyes.

    (bkz: zaman kaybı)
    (bkz: israf)

    not: bu oyundan yola çıkarak devlet tiyatroları'na giydirmeyi pek düşünmemekteyim zira müfettiş'ten kaktüs çiçeği'ne, taraf tutmak'tan kamyon'a ve hatta benerci kendini niçin öldürdü'ye kadar bir sürü güzelliği benim küçük dünyama taşıyan yine onlardır. arada bir hata yapmışlar, olabilir. ekim ayı itibariyle hiçbir şehirde oynuyor görünmüyor. umarım bu ayıp programdan kalkmıştır.
  • 9 mayıs 2012 çarşamba saat:20.00'da sultanbeyli kültür merkezinde pöremiyeri yapıldı. kemal başar yönettiği bu oyunda çok yetenekli oyuncular vardı. özellikle reji çok iyiydi. sıkcı bir metni seyredebilir kıldıkları için tüm ekibi kutlamak lazım . bu arada oyun mayıs ve haziran ayında devam ediyormuş. tavsiye ederim.
    http://www.ibb.gov.tr/…ages/haber.aspx?newsid=20251
  • 50'li yılların amerikan hayranlığını eleştiren, vasatın altında kalmasa da üzerine de çıkamayan bir oyun. iyi başlıyor, kötü bitiyor diyelim. hedefi 12'den vurduğu yerler de yok değil.
  • ilkokulda, kütüphanede görüp bir türlü okumadığım, ama ismini de bir türlü unutamadığım kitaptır.
    ayrıca, "ekşi sözlük'e bir daha gelinse alınacak nick'ler" için de, güzel bir nicktir.
hesabın var mı? giriş yap