• kursun, civa gibi agir metal iyonlarinin enzimlerin aktif yuzeylerini kapatarak enzim faaliyetlerine engel olması ve reaksiyon hizini dusurmesi olayıdır.
  • (bkz: inhibitor)
  • baskılama, engelleme, yasak vb genel anlamları olan, her meslek grubunun kendini ilgilendiren bir durumda kullanmaktan memnuniyet duyacağı, ecnebi kökenli sözcük.
  • içgüdüsel dürtülerin süperego ile ya da çevredeki insanlar ve etkenlerle çatışmasının yol açtığı anksiyeteden kaçınmak için, egonun işlevlerinden bir ya da bir kaçını bilinçdışı düzeyde durdurması ya da sınırlamasına inhibisyon (ketlenme-ketleme) denir. beklenmedik felaketlerle karşılaşan ya da kaza geçiren kişilerde görülebilir. trafik kazası, yangın, deprem, sel baskını ya da diğer insanların bedensel ya da cinsel saldırısına uğrama "şok tepkisi" denilen geçici inhibisyonlara neden olabilir. örneğin, bir kazayı izleyen ilk dakikalarda kaza kurbanı olan kişi donakalmış ve şaşkındır. çoğu kez yaralarının derecesinin farkında değildir. kaza yerinde amaçsızca dolaşır, kendine ya da diğer kaza kurbanlarına yardımcı olmak için en küçük bir çabayı bile göstermeyecek durumdadır. zaman, yer ve kişileri değerlendirmede ve algılamada sapmalar, bellek bozuklukları ve kendinden geçme gibi durumlar da olabilir. böylesi bir olayın ortaya çıkardığı yoğun anksiyetenin etkisiyle egonun işlevlerinin yeterli bir biçimde sürdürülememesi sonucu oluşan şok tepkisi, doğal bir savunma mekanizması olarak kişiyi olaya yabancılaştırır ve anksiyetesinin tüm yoğunluğuyla yaşanmasını engeller.

    içgüdüsel dürtülerden kaynaklanan ketlenme durumlarına, cinsel ilişki sırasında penisin ereksiyona geçememesi şeklinde ortaya çıkan empotans, örnek olarak verilebilir. böyle durumlarda, gizli sadistik eğilimleri olan erkeğin, kadını incitme doğrultusundaki bilinçdışı istekleri bazen erkeğin kendisine yönelerek mazoşist bir nitelik alabilir ve cinsel eyleme geçme ketlenir. ne var ki, böyle bir erkek cinsel eyleme geçmemekle karşısındaki kadını incitmiş olur (fenichel, 1945)

    (bkz: savunma mekanizmaları)
  • bir savunma mekanizması. istenmeyen durum ve çatışmalara karşı, egonun işlevlerinden bir kısmının bir süre durdurulması veya sınırlandırılmasıdır. somatizasyonun bir türüdür.

    ör: bütün şok durumları.

    cepheye sürülen askerin kaskatı kesilmesi.

    bir ölüm haberi alan birinin olduğu yerde kalması.
  • sistemlerin çalışmasındaki belirtmek isterim ki en önemli unsurdur.
    nöronal sistemi ele alacak olursak iki adet sistemden bahsedilebilir.
    (bkz: epsp)(bkz: ipsp)
    örnekle özetlemek gerekirse uyarıcı bir ilaç aldığınızda ekzitasyon felaket derecede arttığı için vücut hemen inhibe edici sistemi çalıştırır. hangover etkisi bundandır.
    'ne kadar uyarırsan o kadar inhibe olursun kardeş' terimi tıp terminolojisine gama amino bütirik asit sayesinde girmiştir.
  • dünkü entry'de (bkz: dindar olmak kolay mı?/#121313205) gerçekte dinin canlı bir yaşantı olduğunu, ancak zaman içinde dinlerin canlılığını kaybedip tek kareye indirgenmiş foto haline geldiğini, bunun da siyaset ve yönetim amaçlı bir dogmaya, ideolojiye, doktrine dönüştürüldüğünü söylemiştik.

    şimdi de aynı düzlemde dinin kişisel yaşantı boyutunu ele alalım ve irdeleyelim...

    faraza peygamberin sahabesinden bir kişinin günümüze ışınlanmış olduğunu düşünelim. şahsen ben derhal bu kişiye koşar ve ondan bildiği her şeyi öğrenmek isterdim. mesela ona "abdest nasıl alınır, peygamberden nasıl gördün bize anlat" derdim. şimdi ben abdest almayı bilmiyor muyum ki ona soruyorum.

    hatta pc'imde o kadar çok kaynak var ki, abdest hakkında tüm rivayetleri, tüm değerlendirmeleri size bir bir çıkarabilirim. bu bilgiler pek çok sahabiden bize ulaştığı için benim bilgim bize ışınlanarak gelmiş sahabiden kat kat üstün olacaktır. ancak bunun bir önemi yoktur.

    o sahabi bana abdesti anlatırken, göz göze geleceğiz. ruhlarımız, kalplerimiz, nefslerimiz, bilinçaltlarımız arasında bağ kurulacak ve daha bilmediğimiz pek çok kanaldan iletişime geçeceğiz. o sahabi de bu türden bir iletişimi aynen peygamber ile yaşamıştı daha önce ve alacağını almıştı. işte ben de şimdi basit bir abdest mevzuunu dinlerken, o sahabiden neler neler alıyorum; ruhuma, kalbime, nefsime neler neler akıyor...işte bu süreç insanı dönüştürüyor. kitaptan öğrenilen felsefi ve şekli bilgi ise yalnızca akla emanet olarak geliyor ve ahlaka dönüşemiyor.

    işte bu islamı bildiğini düşünen ama aslında yaşantıdan nasiplenememiş, ancak hafızasını zenginleştirmiş insanda bir şeyler daha oluyor; kötü bir şeyler...bu kimse o aklındaki emanet felsefi bilgi ile kendini yüksek ve değerli görmeye başlıyor. yani kibir vasfıyla düpedüz şeytana benzemiş oluyor. böylece öğrendikleri lehine değil aleyhine olmuş oluyor. hatta daha da ötesi var...az da olsa bir şey bilen birine denk geldiği zaman, ona itibar etmiyor; çünkü kendinin daha iyi bildiğini düşünüyor. halbuki az da olsa canlı bilgi, çok da olsa ölü bilgiden üstündür.

    iş burada kalsa yine iyi...zincirleme reaksiyon devam ediyor...kendi felsefi bilgi mahiyetindeki din bilgisini yaşamaya çalıştıkça, hastalığı büsbütün azıyor; çünkü ne kadar bastırırsan, o kadar reaksiyon üretirsin. bu onu iyice fanatikleştiriyor. öğrendiklerini yaşamaya çalıştı ama bünye reddetti. o da iç dengesini koruyabilmek için mecburen diretme moduna geçti; yani taassuba kaydı. işte bir din(!) fanatiğinin doğuşunu izlediniz. son derece hastalıklı, saldırgan, abus çehreli bir din(!) fanatiği...artık ondan her şeyi bekleyin...zamanına, ortamına, çevresine göre...

    bitti mi? elbette bitmedi...bir de bu tiplemenin toplumda, çevresinde etkileri var...daha doğrusu neden olduğu tepkileri....
  • herhangi bir olayın meydana gelmesine engel olma, azaltıcı etki sağlama, baskılama.
hesabın var mı? giriş yap