• insanların rastlantı algıları - başka bir çok algıları gibi - güdüktür. doğal yaşamlarının sınırları tarafından belirlenmiş dar alanlarda düşünürler hep. algıda yaşadıkları kimi seçicilikler bir yana, dünya'da geçecek bir kaç on yıllık bir yaşam için evrilmiş beyinleri, olasılıkları tartmada beceriksizdir özellikle de eğer bu olasılıklar bedensel sınırlarının çok ötelerindeyseler.
    (bkz: rastlantının dogası ile ilgili yanılgılar)
  • (bkz: #3176323)
  • paul auster romanlari okuyan birisinde artmasi muhtemel olan algi.
  • on bin yılda sadece bir kez gerçekleşek bir olayı biz insanlar mucize sayarız çünkü on bin yıl bırakın birimizin yaşam süresini, bildiğimiz tüm yazılı tarihten daha uzundur.

    misal diyelim güneş yüzeyinde her on bin yılda bir kez meydana gelme olasılığı bulunan kimi termonükleer faaliyetler güneşin manyetik alanını garip bir şekilde değiştiriyor ve bu değişiklik kimi akarsularda bol miktarda bulunan demir çekirdeklerini etkileyerek akarsularun denizlerden dağların tepelerine doğru akmasına sebep oluyor. bir gün açık arazide dolaşırken ters yönde akan bir nehir görürseniz bunu mutlak bir mucize sayarsınız öyle değil mi. oysa dünya tarihi boyunca belki yüz bin kez tekrarlanmıştır aynı süreç ve sizin için taksim'de bir arkadaşa rastlamak neyse dünya için de akarsuların yukarı akması odur.

    bilinen böyle bir etki yok tabi, anlatmak istediğimi örneklemek için ben uydurdum. ama uydurmadığım kurgular üzerinden de düşünebiliriz. yağmurlu bir günde yolda yürürken kafanıza yıldırım düşme ihtimali nedir, bir milyonda bir mi? on milyon yıl yaşasaydınız fırtına varken sokağa çıkar mıydınız?
  • (bkz: fal bilimi)
  • "kaza mı yoksa tesadüf mü?" babında, the bridge of san luis rey adlı kitapta incelenen olgu.
    james redfield ise, konuya bambaşka bir açıdan yaklaşmış ve hiçbir rastlantının bir rastlantı olmadığını anlatmıştır.
  • (bkz: tevafuk)
  • olayların gerçekleşme süreci bizim beynimizde sıraladığımız kurgulardan bağımsız olduğu için aslında rastlantı diye bir şey yoktur.

    insanların rastlantı olarak adlandırdıkları şeyin var olmadığını örnekleyeyim hemen;

    kaldırımda yürürken kafanıza saksı düşmesi. işte bu örnek belki de bazılarımızın rastlantı tanımının baş örneğidir. halbuki doğru tanım, kaldırımda yürürken başımıza saksı düşme olasılığıdır. bu bilim içinde bir olasılıktır, rastlantı değil.

    rastlantı olması beklenmeyen olayların maddesel gerçeklik içinde kendisine yer edinmesi ise, tanımda zaten kafadan sakatlık var. çünkü her şey mümkündür ve olan her olayın olma nedenleri dünya içindeki küçük diye tabir edilen olasılıkların meydana gelme oranlarına bağlıdır. yani bir olayın olma ihtimali 1/2 de olsa 1/10000000'da olsa, gerçekleşme olasılıkları sıfır değildir. 9999999 kere gerçekleşmemiş bir olayın gerçekleşen 1 olaydan haberi yoktur, bağımsızdır. gerçekleşen olay, gerçekleşmemişlerden sorumlu değildir. ha keza gerçekleşmeyenlerde gerçekleşenden sorumlu değildir, ona bağımlı değildirler.

    sözün özü; rastlantı yoktur, olasılık vardır.
hesabın var mı? giriş yap