• abd'nin uzaya ilk insanı çıkarmak için başlattığı mercury projesi bünyesinde geliştirilen bir tür taşıyıcı roket. atlas ve redstone füzelerinden bayağı kısa olmasına rağmen daha geniş ebatlara sahiptir. fırlatma maliyetini düşürmek amacıyla üretilen bir rokettir. astronot kapsülünü test etme amacıyla alt yörünge uçuşlarında kullanıldığı gibi, uzaya epey maymun taşımışlığı da vardır..
  • screaming life epsinden müziği kim thayil'e, sözleri chris cornell'a ait soundgarden şarkısı. sözlerini vermek gerekirse:

    little joe, run for the border
    leave your home
    go where the reptiles roam
    on the side of the border that is your home

    little joe, eyes of your lover look back on you
    as you run for cover
    though stick and fire and may break your bones
    there's a light in the tunnel that leads you home

    little joe, just like your father
    your eyes will water, your guts will splatter
    though sticks and fire, sticks and fire
    won't break your bones, it is a lie

    little joe, run for the border
    leave your mother and father
    go to where the reptiles roam
    they're waiting for you, little joe

    canlı versiyonunu izleyip dinlemek için:
    http://www.youtube.com/watch?v=yk81ttuydzq
  • yönetmenlik koltuğunda jessica hausner'in yer aldığı 2019 yapımı film.

    dünya prömiyerini bu sene gerçekleştirilen 72. cannes film festivali'nde yapan film, burada emily beecham'a ''en iyi kadın oyuncu'' ödülünü getirmişti.

    genetiğiyle oynanmış kırmızı bir çiçek antidepresan salgılayarak insanları mutlu ederken tuhaf yan etkisi göz önüne alınmaz. üstelik insanı değiştiren bu etkilerin bütün dünyaya yayılma ihtimali vardır. kimsenin engel olamadığı bu deney/bitkinin adı da "küçük joe"dur.

    amour fou ve lourdes ile hatırlayacağınız jessica hausner'in cannes'da yarışan yeni filmi, bilimkurgu-dram-gerilim filmi sınırlarında geziniyor, müthiş renk paleti ve sanat tasarımıyla öne çıkıyor. film bir yandan frankenstein'dan esinlenerek genetik mühendislik ve şüpheyle karşılanan bilimsel gelişmeleri sorgularken bir yandan da tüm insanların derinlerde birtakım sırlar sakladığını farz ediyor.

    filmin diğer oyuncuları ise ben whishaw, kit connor ve kerry fox.

    filmin afişi

    edit: filmi nihayet izleme imkanı buldum. genetik mühendisleri tarafından bir fuar için ve sonrasında da satış amaçlı üretilen bir çiçek olan little joe, filmde başrol oyuncularından biri olarak da rahatlıkla söylenebilir. çoğalmasını engellemek amacıyla genetik özellikleri değiştirilerek kısır hale getirilen çiçeğin bu kusurlu durumu, insanları mutlu etmek amacıyla salgıladığı güçlü bir koku ile gideriliyor mühendisler tarafından. çiçeğe ilgi gösteren, bakımını iyi yapan ve en önemlisi onunla konuşan sahibine salgılamış olduğu koku ile mutluluk aşılayarak sahibinin tüm dertlerden arınmasını sağlayan ve rahat bir insan olmasını sağlamak için üretilen bu kırmızı çiçeğin laboratuvarda bir çeşit farklılıklara ve olaylara yol açması da filmi bir anda bilim kurgu, gizem ve gerilim türlerinin içinde dolanan ilginç bir hikayeye sürüklüyor.

    yediğimiz birçok şeyin insanların faydası için genetiği değiştirilerek asıl formlarından başka bir şeye dönüştürülmesi, günümüzde insan vücuduna ve doğaya olan etkisiyle yadsınamaz bir gerçek olarak karşımızda belirebiliyor. film boyunca genetik mühendislerinin üzerinde çalışarak kısır bir çiçek üretmesi ve çiçeğin buna yönelik tepkisi de gizem ve gerilim dolu bir dizi olayları tetikleyerek olaya eleştirel bir bakış açısıyla bakmamıza olanak sağlıyor. çiçeğin kısır bırakılmasına karşın binlerce yıldır taşıdığı genetik kodları ve üreyerek hayatta kalıp neslini devam ettirme içgüdüsü de yapılan bu çalışmaların masum sonuçlara gebe olmayacağını eleştirel biçimde gösteriyor.

    son derece farklı bir konuyu kimi zaman ilgi çekici ve diken üstünde kimi zaman da düşük tempoda izletmeyi başaran film, hikayesinin potansiyelini tam olarak vurucu bir şekilde kullanamasa da görsel anlamda müthiş bir iş sunuyor. çoğunluğu laboratuvarda geçen film, insanların mutluluğu için genetiği değiştirilen bir çiçek ile genetik mühendisliği ve günümüz insanı üzerinden eleştirisini yapmayı başarıyor.

    filmde yer alan ses, ışık, müzik ve renk gibi teknik detaylar hakikaten müthiş kurgulanarak filmin gerilim dolu atmosferini yaratmada son derece etkili bir şekilde konumlanıyorlar. beyaz rengin hakim olduğu laboratuvar, genetik mühendislerinin giydiği yeşil önlükler, laboratuvarın serasında yer yer değişen renkler, çiçeğin kırmızı rengi ve zaman zaman gördüğümüz diğer parlak renkler filmin atmosferinde müthiş bir etkiye sahip oluyor. renk paletinin bu derece muntazam bir biçimde kullanılması soğuk ve soluk renklerin hakim olduğu laboratuvar ile kan ve şiddeti çağrıştıran kırmızı renkli çiçeğim yarattığı tezatlık, filmin de çatışmalar üzerindeki senaryosunda etkili oluyor.

    filmdeki ses ve müzik kullanımı da seyirciyi her an diken üstünde tutarak hikayenin etkisini göstermede etkili oluyor. gerilimi filmin genelinde çalan ve rahatsız edici olarak da görülebilecek bir müzik ile kurulması da filmin hikaye anlatımında pozitif etki sunuyor. renk ve ışığın mükemmel kullanılması görüntü yönetmeninin de hayranlık uyandıran kareler yakalamasına neden oluyor ve zaman zaman nefes kesen sahneler oluşturuyor. bunun yanı sıra hikayeyi aktaran kameranın hissedilen tüm gerilimin aksi yönünde oldukça sakin ve yavaş hareket etmesi de kurulan tezatlık üzerinden gerilimin etkisini göstermesine olanak sağlıyor.
    zaman zaman durağanlaşan bir hikaye anlatımına kaysa da ele aldığı farklı bir konuyu teknik detayları başarılı bir şekilde kullanarak anlatmayı başaran film, genetik mühendisliği ve gdo konusunda da merakı olanlar tarafından şans verilmesi gereken bir yapım.

    filme puanım: 6
  • küçük joe ismiyle film ekiminde gösterilen ingiliz alman avusturya ortak yapımı film.

    film hem sanat filmi durağanlığında değil hem de konusu itibariyle sade ve anlaşılır ama bir o kadar da etkili.

    genetiği üzerinde çalışılarak üretilen bir çiçeğin kendi biyolojisini savunmak ve yok olmamak için yaydığı polenin çevredeki canlılar üzerindeki etkisi anlatılmış.

    filmin ses efekti ve japon ritmleri çok başarılı.

    mekanlar ve filmdeki renk kullanımı da bir o kadar iyi.

    bilim kurgu gibi gelse de filmin gerçekçiliği son derece ağır basıyor. biyolojik olarak duygu durumunun manipüle ediliyor olması hem tarihsel hem güncel bir mevzu olabilir.

    filmin düşündürdüklerinin özünde "bilim, kazandırdığı ticari getiri ölçüsünde değerlidir." anlayışı da hakim olmuyor değil.

    --- spoiler ---

    1-çiçeğin insanlar üzerindeki etkisini 'şiddet' ortak paydasında görüyoruz (köpeğin tepkisi, joe'nun tepkisi ve chris'in tepkisi). biraz uyuşturucu gibi ama etkisi kalıcı.
    2-filmin sonu, izlerken tahmin edilebiliyor. fakat filmde bella'nın gece seraya kitlenmesi, pencereden kaçıp polenin etkisinden kendini kurtarması, polenden etkilenmiş gibi taklit yapması, en sonunda da polenden etkilenenlerin onu öldürmesi sahneleri, seyirci için iyi kırılmalar oluşturuyor.
    3-filmin başında alice’nin pisikoloğuyla konuşurken tahtaya vurması da ilginç bir detay olmuş (şeytan kulağına kurşun)
    --- spoiler ---
  • kısa film olsa daha iyi olurmuş. 5/10.
  • filmekimi kapsamında izlediğim film, konusu itibariyle bayağı ilgimi çekmişti. fakat pek aradığımı bulamadım. özellikle sahnelerle uyumsuz olan müzikler, film boyunca kulağımı tırmaladı.
  • filmekimi kapsamında izlenmiş, jessica hausner'ın yazıp yönettiği çok tatlı açık yeşil önlüklerle çok tatsız bir şekilde "insanları mutlu eden çiçekler"in nasıl da insanı paranoylardan paranoyalara sevk ettiğini gösterir bilimkurgu.

    film hakikat ile komplo arasında kurduğu ikircikli bilinemezilikle germeyi amaçlasa da kimi 'kritik' sahnelerin neredeyse hepsine yerleştirilmiş tribal afrika ile zen bahçesi uzak doğu arasında sanat musikisinde makam değiştirir gibi salınan, kulak tırmalamanın ötesinde insanı katliama sevk edebilecek feci müzikleriyle - ne yazık ki - daha çok geriyor.

    beyaz laboratuvarlar, açık yeşil önlükler, kırmızı çiçekler ile kurulan renk skalası da güzel bir his verirken, film bu "müzikal" gerilimin ötesinde, "bekâr annelik"* müessesesinin getirdiği birtakım sorunlara - özgün denemeyecekse de - çok da fena olmayan katmanlı bir hikâyeyle yaklaşıyor. ve fakat güzel kurgulanmış bir 'bilim' ortamında, genetiği baştan sona değiştirilen hain "little joe"ların, asıl "joe" ile olan meseleye meze edilmesiyle hafiften bir hayal kırıklığı veren yapım.

    şerh-i müzik kulağı: her ahvâl ve şerâ'it altında, 'çınlama' sesinin bir 'film müziği' olarak kullanılması suretiyle bir yapımın nasıl bir faciaya dönüeşebileceğinin numunesi olan film.
  • bugun izledigim ve yarisinda cikmak istedigim film. emily beechamicin kaldim. senede 1-2 tane absurd iyi film cikar. bu onlardan biri olmasina ragmen absurdizm ile gerilim birbirine hic yakismamis. kamera teknikleri oldukca basarili aslinda - oyuncularin arkadan cekilerek guvensizlik olusturmalari, ilerleyen, yaklasan bir harekette olmasi- fena degil ama ya gasper noe gibi midemi bulandirsin ya da cok keskin yerlerde kullansin bunu. muzikler guzeldi ama bir sure sonra insani yabancilastiriyor da yabancilastiriyor ki bu bilincli bir sekilde yapildiysa buna da lafim yok. yani benim zevkime asla uymayan bir film ama kotu denemez, izlenmeli. ama bu izlemek icin inanilmaz zorlandigim gercegini degistirmiyor. ha bu arada film sonrasi bayıldııım diye cikanlar da oldu. belki de sorun bendedir.
  • biyoloji ve felsefe sorgulamaları ile büyük bir film; mutluluğun sorgusuz idealize edilişi üzerine güçlü bir eleştiri.

    doğal olmayan bir şey ürettiğimizde bunun anlamı, üzerimizdeki etkisi nedir? film, bu soru zemininde temel bir tanımdan hareket eder: doğal olan, türünün devamını sağlamak olanağına sahip olandır. peki insan, mutluluk yaratmak uğruna, doğal olmayan, ama yine de yaşayan bir şey yaratırsa bunun sonucu ne olur? jessica hausner'ın yanıtı açık, insan onun varlığının bir aracı hâline gelir, çünkü onu o yaratmıştır, yaratıcılığı yarattığının var kalmasına muhtaçtır.

    ustanın dediği gibi, bir yerde herkes aynı şeyi düşünüyorsa orada hiçkimse yok demektir. herkesin ittifakla aynı şeyi düşündüğü şey, kategorik olarak yanlıştır. çünkü orada bir kişi olmanın olanağı yoktur. kalabalık yalnızlığımızda kendimizdeki yanlışlığı göremeyiz, çünkü göz ancak kendi dışındakini görebilir, öyleyse göremediğimiz artık gözümüze dahildir.

    hayatınızdaki little joe'yu gördünüz mü? mutluluğu onun aracılığıyla bulduğunuz her şey, herkesin hemfikir olduğu her şey kişiliğinizin doğal potansiyelini, kendini aşma olanağını durduran bir çiçektir.
  • cannes film festivali 'nde en iyi kadın oyuncu ödülü kazanan yapım. keşke fantastik - bilim kurgu türünde olsaymış.
hesabın var mı? giriş yap