• (bkz: mumtaz tarhan)
  • en önemli eserlerinden biri de garplılaşmanın neresindeyiz adlı kitabıdır.ayrıca erol güngör'ü keşfetmiş onun akademi macerasına önayak olmuştur.
  • turkıye batılılasması uzerıne super seyler soyleyen ulu sosyolog..ne yazıktır kı degerı cok fazla anlasılamamıs kısı..
  • der ki *;

    " zira, bu memleketi atatürk ilkelerinin kurtaracağına, kalkınmanın ancak onunla mümkün olacağına inanan münevverle, kurtuluşun ancak muayyen bir iktisadi rejim sayesinde gerçekleşeceğini iddia eden sosyalist veya ilerlemenin ancak şeriata bağlanmakla kabil olduğuna iman eden lalettayin bir adamın inanış ve düşünüş tarzlarında bir fark gözetmek mümkün değil.

    çünkü bu mevzularda her üçüyle de objektif bir biçimde münakaşa edemezsiniz. inançlarının objektif ölçülerini sorar veya bunların doğru olmasının, gerçekleşebilmesinin diğer bazı daha umumi ve şümullü şartlarla beraber gitmesine bağlı olduğunu söylerseniz birincisi sizi gericilikle, devrim düşmanlığıyla itham eder; ikincisi objektif deliller yerine yalanla dolanla ikna etmeye çalışır, muvaffak olamazsa yobazlıkla ve kara listenin başına geçirmekle; üçüncüsü küfürle imansızlıkla tehdit eder.

    bunlardan hiç birisi, inançlarının yanlış olabileceğinden şüphe edemez. münakaşaya tahammül edemez ve başkalarının kanaatlarını hoş göremez. halbuki hakiki garplılaşma bu üç vasfı birleştirmekle mümkün olabilir."
  • turhan’ı diğer muhafazakar düşün adamlarından ayıran en önemli özelliklerden biri, batılılaşmaya karşı çıkmıyor oluşudur. turhan'a göre, osmanlı’dan cumhuriyet sonrasına dek batılılaşma, biri diğerine hayran iki kültürün doğrudan teması ile gerçekleşmiştir. böyle bir durum, turhan için kültürün zenginleşmesini getirecektir.

    ancak, bu noktada yapmış olduğu eleştiriyi, 'neden yeteri kadar batılılaşamadığımız' sorusuna verdiği yanıtla dile getirir. turhan'a göre cumhuriyet'e geçişin ardından yeteri kadar batılılaşılamamış olması, batının tekniğinin değil, görüntüsünün alınmış olmasıdır.
  • hakkında sempozyum düzenlenmiş/düzenleniyor.
    http://www.gazi.edu.tr/…/konferans/mumtazturhan.pdf
  • değeri anlaşilmamiş midir bilemem, bana kalirsa gereğinden fazla abartilmiş, etrafinda bir tür "saygin sağci entelektüel" halesi oluşmuştur. bu halede "ben sağcılara da saygi duyuyorum" demeyi marifet zanneden ortalamaci, az bilen tatlisu türk yari aydinlarinin da payi vardir ve bazilari solcu da geçinirler. ama hemen ekleyeyim, bu tür yari aydinlardan en çok mümtaz turhan nefret ederdi. hatta bütün hayati bu yari aydinlarin ortadan kaldirilmasinin mücadelesiyle geçmiştir desek yanliş olmaz. türkiye'deki entelektüel düşmanliğinin kökü de mümtaz turhan'a kadar uzanir. bilip bilmeden sevenleri, bakiniz verenleri falan var hala ondan söylüyorum. ama neyse, türkiye'de ben diyeyim milliyetçiliğin, siz deyiniz sivil faşist hareketin düşünce kaynaklarindan biri olarak hakkinda bu kadar az şey yazilmiş olmasi tuhaftir yine de. sonra sağda solda milliyetçiler cahil, kendi soykütüklerinden bile habersizler, düşünce kaynaklarini bilen adam bile bulunmuyor denilince kiziyorlar, ama yapacak bir şey yok, muhsin yazicioğlu'nu "eğitimciler" ekibine alan bir hareketten sözediyoruz nihayetinde.

    mümtaz turhan'a gelince, türk milliyetçiliğine "ilimci" bir eda kazandiran mühim isimlerden biridir ve ardili erol güngör'ü yetiştiren, kürsüsünü ona devreden hocadir. ulu sosyolog falan tanimlarina pek bakamayacağım, siyasal planda esas olarak özellikle hamdullah suphi tanriöver'in ölümü sonrasinda osman turan ve fahri findikoğlu gibi akademiye çekilen türk ocağı kadrolarindan biridir mümtaz turhan.

    cumhuriyet döneminde türk milliyetçi muhafzakarlarinin yahya kemal çizgisinde baltacioğlu ve ahmed hamdi tanpinar tarzi kültürel muhafazakarlik gündemlerini, millet ve modernleşme gündemiyle yenileyen ve milliyetçiliğe ekonomik-sosyal bir perspektif kazandirmaya soyunan akademik çabalar en önemli temsilcisini turhan'da bulur. cumhuriyete devreden ikinci kuşak -1909 doğumluydu yanilmiyorsam- milliyetçi muhafazakar aydinlardan biri olarak turhan, türk milliyetçliğinin ulusal kalkinmaci ve özelikle projeci söyleminin oluşumundaki, nurettin topçunun ütopik ama çok renkli, hatta zaman zaman islam sosyalizmine varan önerilerini saymazsaniz, en önemli isimdir. türk sağında dp-ap çizgisinin 60'lardan itibaren hizla gelişen bu projeci yanina milliyetçi muhafazakarlar da turhan vasitasiyla katilir, kurucularindan olurlar. bu projecilik ve kalkinmacı retorik mnp-msp ve mhp'de de devam eder.

    başlangıçta topçu’nun hareket dergisi çevresindeki isimlerden biri olarak taninir, ama bunun öncesinde hemen tüm önde gelen türk milliyetçileri gibi onun da uzun süren bir devlet finansmanli yurtdışı macerasi olduğunu eklemek gerek. onun farki diğerleri gibi fransa'ya değil, önce almanya ve sonra ingiltere'ye gitmesidir. genellikle fransiz bergsonculuğu ve alman milliyetçilği, devletçiliği vs. etkisi altindaki türk muhafazakarliğina ingiliz pozitivizmi kani taşiyabilmesi de biraz bu ingiltere eğitimi sebebiyledir. bu mühimdir, bütün o sanayileşmecilik ve projeciliğin kaynağı alan "insan unsuru"na verdiği değer bu pozitivizmin ürünüdür. pozitivizm lafi görünce şeytan görmüşe dönen türk muhafazakarlarinin tersine turhan, gerçek batililaşmayi bilimsel ve teknolojik anlayişin alinmasinda ve üretilmesinde görür. gökalp'in hars medeniyet ayrimi hikayelerine geri dönmesi şaşirtici değildir ama cumhuriyeti de "taklitçilik"le eleştirmenin, basitle kurumların, kanunlarin ya da kimi kültürel unsurların devralınmasıyla başarılamayacağını muhafazakar camia içinde söyleyen ilk isimlerden biridir. bu taklitçilik laflari sonradan türkeş ve erbakanin diline pelesenk olmuştur biliyorsunuz ama o bati medeniyetinin unsurlarini hukukta, özgürlük anlayişinda, bilimsel ve teknolojik anlayışta görür. bunlara sahip nesillerin yetiştirilmesine ve topluma kazandirilmasi gereğine eğilir. bunlari henüz oluşmadiğini öne sürdüğü yeni "milli kültür"ün unsurlari olarak tanimlar ve turhan projeleri olarak bilinen projelerini yazar. bu projeler, milliyetçiliğin bir burjuva modernleşme projesi olarak sarih bir şekilde görüldüğü önerilerdir ve bir bölümü mhp programina girer. hatta türkeş'in ünlü 9 ışık'ının da onun tarafindan yazilidiği kulislerde kulaklara fısıldanır vs.

    türk milliyetçileri turhan vasitasiyla siyasal programlarını "hakiki batılılaşma" olarak formüle ederler ve tepkici milliyetçilik'ten "yapici milliyetçiliğe" doğru geçerler. ne yapip yapamadiklari ayri tartişmadir oralara girmeyelim, ama 1960'larda turhan'in doğan avcioğlu'nun sol kemalizmini yansitan yön dergisine alternatif olarak "yol dergisi"ni çikardiğini ekleyelim ki kimlerle yariştiği daha rahat anlaşilsin. yol, mümtaz turhan'in projeleri ve tartışmalarla dolu, türk milliyetçiliğini bir siyasal toplumsal programa kavuşturma arayişlarinin ürünüdür ve turhan projeleri de büyük ölçüde orada doğar. kadrocu ve yöncü "sol kemalizm"in simetriği olarak doğan bu turhanci türk milliyetçiliği, geri planda da büyük ölçüde aydin takimini yoketmeyi hedefleyen, tüm halki bilim ve teknikle hemhal edip ilerlemeyi, "modernleşmeyi" amaçlayan bir seferberlik ideolojisi olarak çalişir. yüzbinlerce birinci sinif aydin, yani teknik uzmanlar yetiştirdiğimiz zaman diğer aydinlar zaten kaçacak delik arayacaktir vs. bilimin tekniğe, batililaşmanin bilim adamlarinin sayisina ingirgendiği bu mümtazci projeler disinda “deneysel psikoloji” ve “kültür kurumları ve kültürel değişimler” gibi alanlardaki çalışmaları ise ulu sosyolog tanimini ne kadar hakeder bilemiyorum, bunlar genel olarak solu bir kültürel, psikolojik hastalik olarak görmesiyle taninan çalışmalar olarak literatümüzde yer edinmiştir.

    mhp'den msp'ye, ap'den anap'a, dyp'den rp ve akp'ye gider iken mümtaz turhan, türk milliyetçileri ve muhafazakarlari için her zaman nice mucizelere gebedir. sağda solda turhan mucizesi görürseniz ve abartılmış mümtaz turhan övgüleri içinde kibar görüneyim derken kendinizi kaybetmeyin diye anlattık yine bir torba laf.
  • ilk doktorasını frankfurt'ta, ikincisini cambridge'de yapmıştır.
  • 1908-1969 yılları arasında yaşamış, erzurumlu, psikoloji üzerine eğitim almış, yazar.
  • wikipedia'da hakkinda neredeyse methiye duzulmus, bunun yaninda ulkenin ilk sosyal bilimler lisesine adini vermis kisidir. sanki, her taraftan birseyler alip ortaya sinerjik bir teori yaratma cabasinda iken milliyetcilik megalomanisinden kurtulamamis gibidir. ama bunun da milletlerin var olabilmesi icin zorunlu oldugunu savunmustur. bu tarz bir teorinin turkiye gibi cok cesitli etnik topluluklarin yasadigi bir ulkede nasil pratige dokulebilecegi bence anlamli bir sorudur. yazdiklarini okursam, belki ustune mevlevi bir yorum ile gec turkiye'yi tum dunyayi kucaklayabilecek bir anlayisa kadir olabilecegime inandim bir an hadi hayirlisi.
hesabın var mı? giriş yap