• yeni bir ekşi sözlük yazarı.
  • ironiye aşina yazar. ne güzel dalgasını geçiyor bizlerle; anlamayanlarımız mutlu, anlayanlarda endişe.
  • gürcüce sıpa demek. kelimenin kökeni ermeniceymiş. ironik.
    kırk yıl boyunca babamdan öğrendiğim anlamı; "yavru ayı" idi ama değilmiş. düşününce kelimenin anlamının bu şekilde değişmesi doğal geldi bana, artvin'in dağ başında orman köyünde eşşek de yok sıpa da ama ayı günlük hayatın ana unsurlarından.

    babam kızınca gürcüce bir ata sözü saydırırdı, orjinalini yazamam, gürcüce bilmem. yıllarca gürcüce de kürtçe gibi yasaktı (yazılı öğeler ile yazma-öğretme, çveneburi yasak yayındı), geçer akçe de değildi zaten. evlatlarımın öğrenmesi diye de bir derdim yok. küçük bir gurur payı size, bu ailede asimilasyon işlemi tamamlanmıştır, gözünüz aydın.

    hatırımda kalan bu gürcü atasözünün türkçesi; "mutrukiler büyüdü büyüyeli temiz su içemedim" şeklindeydi. gariban anne ayı her su içmeye çalıştığında mutrukilerin suyu bulandırıp içilemez hale getirmesi manasında. ben de o yüzden sevdim bu kelimeyi; birileri rahat rahat su içerken suyu bulandıran olmak fikri oldum olası hoşuma gitti. muziplik.

    kemalist değilim. dinci değilim. ateist değilim. milliyetçi değilim. devrimci değilim, şu değilim, bu değilim. cemil meriç okumayı severim ama, size de tavsiye ederim; mevlana'ya ayar verebilmiş; "olmak istediğin gibi görün, olduğun gibi değil. zaten nasıl olduğunu, ne olduğunu biliyor musun?" insanların cemaatlere bölünüp ötekine daima nefret kusmasını, fırsatını yakalayınca gırtlağına çökmesini eleştirmeye, yüzlerine ayna tutmaya çalıştım. ötekine söverken dur bir soluklan, azıcık kendine bak, kusursuz olan yok, sen de değilsin'i anlatmaya çalıştım. sanırım beceremiyorum.

    halbuki ne çabuk anlamıştı zekasına gıpta ettiğim yazarlar "güzel, imanlı bir kardeşleri" olduğumu. #27699849

    (ben yazmadım, lise dergimizden, yazarı bağışlasın beni adını anımsayamadım, ama 25 yıldır dizeleri aklımda) bu da ezbere okuyabildiğim birkaç dizeden biri. şiarımdır.

    "konuş, dudakların varken daha
    dudakları varken konuşmuş olanlara borcundur konuşmak"
  • kötü yazar iyi yazarı kovar.
    mutruki gibi kaliteli yazarlar her polemik entriye atlamadığı için sözlükte göze batmıyor.
    zeki ve prensip sahibi, düşüncelerini eğip bükmeden söylüyor.
    ben sevdim.
  • bir çeşit isyan hâlinde.

    türkler'in anayurdu başlığında başlayan tepkilerini, benim itirazlarımla birlikte biraz değiştirdi, bolca da genişletti. daha sonra tepkisini şöyle dile getirmiş:

    (bkz: türkler'in anayurdu/@mutruki)
    (bkz: gürcü dili ve edebiyatı/@mutruki)
    (bkz: laz dili ve edebiyatı/@mutruki)
    (bkz: kürt dili ve edebiyatı/@mutruki)
    (bkz: çerkes dili ve edebiyatı/@mutruki)
    (bkz: süryani dili ve edebiyatı/@mutruki)
    (bkz: anadolu ermeni tarihi/@mutruki)
    (bkz: anadolu rum tarihi/@mutruki)
    (bkz: türk ırkçısı olmayan bir tarih kitabı nasıl olmalı/@mutruki)

    sanırım devam edecek. ben karşılıklı mesajlaşmalarımızda oldukça saygılı, seviyeli bir insanla karşılaştım. dile getirdiği sorunların bir kısmına da hak verdim. ancak, meseleyi bir bütün olarak algılayışında bir sorun olduğunu düşünüyorum. bunu kendisine izah etmeye çalıştım. fakat hem konu ilgimi çektiğinden ve yalnızca mutruki'yi değil, herkesi ilgilendirebileceğinden hem de mutruki'nin devam etmekte olan itirazlarında benim örnek olarak sunulmamdan ötürü, burada topluca bir eleştiriye, cevaba, değerlendirmeye yer vermek istiyorum.

    mutruki için temel problem şu: devlet bu ülkede yaşayan herkese türk diyor. fakat türk tarihi dendiğinde gidip orta asya'da araştırmalar yapılıyor. ben türk isem ve benim dedem orta asya'da değilse, neden türk tarihi orta asya'dan başlatılıyor?

    bu soru tarihin uğraş alanını sorunlu bir algıyla ele aldığından, doğru bir şekilde yanıtlanamaz. yanlış soruya doğru yanıt verilemez.

    bu sorunu bu algıyla çözmeye kalkarsak, kitaplardan orta asya tarihinin kaldırılması da yeterli olmayacaktır. örnek olarak, marco aurelio 2006 yılında türk vatandaşı oldu. devlet tarafından, anayasa m. 66 gereği, bu tarihten itibaren türk olarak nitelenmeye başladı. buna göre, anlatılacak tarihin bütün vatandaşlarımızı dedeleri ile birlikte kapsaması için 2006 yılından başlaması ve arada geçen 6 seneyi anlatması gerekir. marco aurelio, aynı algı ile haklı olarak "kıbrıs barış harekatını türk tarihi diye anlatıyorsunuz ama benim dedelerim o zamanlar brezilya'da idi." diyebilir.

    şu hâlde ya türk vatandaşlığına geçen herkesle birlikte tarih yazımımızı sıfırlayacağız (ki bu şartlar altında ortada tarih diye bir şey kalmayacak) ya 66. madde değişecek (ki bunu gayet tabii talep edebilirsiniz, zaten yıllardır tartışılan bir konudur ve tartışma bu minvalde doğup ilerleseydi konuya hiç müdahil olmazdım.) ya da bir toplumun tarihini yazmanın o toplumdaki bütün bireylerin dedelerinin tek tek tarihini yazmak demek olmadığını kabul edeceğiz. bence en doğrusu da -66. madde değişsin ya da değişmesin- bu sonuncusu.

    şunu peşin peşin söyleyelim: milliyetler sabit değildir. bugün türk olan, türkçe konuşan, kendini türk olarak tanımlayan, türklükten başka bir etnik bilince sahip olmayan, kendisini de dedelerini de türk olarak bilen herkesin büyük büyük dedesi türk değildi. birkaç nesil sonraki torununun türk olacağı da kesin değildir. aralarında usul-füru ilişkisi bulunan bireylerden biri türk iken, 10 göbek öncesi ermeni, 10 göbek sonrası arap olabilir. fakat 10 nesil önce de türkler, ermeniler ve araplar vardı, 10 nesil sonra da türkler, ermeniler ve araplar var olacak. bu toplumların tarihi, bünyelerine kattıkları ve bünyelerinden kaybettikleri bireylerden, ailelerden ayrı olarak devam etmekte. sizin torununuz kimliğini kaybederek başka bir etnik aidiyet hissini taşımaya başladığında, her iki milletin tarihini baştan yazmaya gerek kalmayacak. tarih sizi değil, toplumu yazacak. bu yüzden tarihe "sosyal" bir bilim diyoruz. bu yüzden diğerine tarihçilik değil, şecerecilik diyoruz.

    mutruki'nin haklı olduğu yerler de var. şuradan başlayalım: okullarda bütün çocuklara "sizin dedeleriniz orta asya'dan geldi." deniyorsa, bu elbette çocukları aldatmak olur. ülkede yaşayan kürtlerin, arapların, çerkezlerin, boşnakların, arnavutların, gürcülerin dedeleri elbette orta asya'dan gelmemiştir. hatta, etnik olarak türk olanların tamamının da soyu orta asya'ya dayanmaz. biraz önce söyledik. milliyetler değişir. siz türk'sünüzdür, büyük dedeniz türk değildir. burada şaşıracak bir şey yok. ırkçılık bunu kabul etmek değil, reddetmektir. devlet de elbette bu insanların hepsine "alayınız orta asya'dan geldiniz." demek yerine, tarihi toplumsal ilişkileri daha sağlıklı bir şekilde anlatsa çok daha hayırlı bir iş yapmış olur.

    keza, mutruki "neden türk tarihi araştırılıyor da gürcü tarihi araştırılmıyor?" diye sorarken de haklı. yalnız bunu bir meydan okuma şeklinde sormasına gerek yok. zira, ben kendisi ile aynı frekansta değilim. o, "benim vergilerimle ayakta duran fakültelerde 'türklerin anayurdu' gibi konular araştırılıyor." diye isyan ediyor. ben diyorum ki, benim vergilerimle ayakta duran fakültelerde 'gürcülerin anayurdu' konusunun araştırılmasına hiçbir itirazım yoktur ve hatta bundan (nihayetinde tarih bilimine katkı olacağından) büyük bir mutluluk duyarım.

    mutruki'nin farkında olmadığı bir şey var. benim türk tarihinin eski devirlerini araştırmam için dedemin bizzat orada bulunmuş olması gerekmiyor. mutruki gürcü olduğunun (yahut, kendisini türk olarak nitelediğini de söylemişti, eğer öyleyse gürcü kökenli olduğunun) farkında. benim dedelerim ise, takip edebildiğim dönem içerisinde bildiğim kadarıyla, türk. fakat bu nereye kadar gider? yani, mutruki'nin dedesi 8. yy'da ötüken'de yaşamıyor olabilirse, benim dedem de 8. yy'da ötüken'de yaşamıyor olabilir. ama, gel gör ki, türk tarihi 8. yy'da anadolu'da değil, ötüken'dedir. ne yapalım şimdi? bilge kağan'a iadeli taahhütlü bir mektup yazıp, "birader kusura bakma, sen taşa maşa bir şeyler yazdırmışsın ama biz sizi türklükten ihraç ediyoruz." mu diyelim?

    mutruki "bundan başka anayurt veya köken arayan bildiğin ırkçıdır. ... ırkçılıktır sözü abes olmuş, değil elbette. düzelttim." demekle, en sıkıntılı kısmı düzeltme nezaketini göstermiş. benim esas itirazım da bu hususa yönelik idi. diğer itirazlarımdan da burada bahsetmiş oldum. şu sıralar sözlük'te dolaşmakta olan incicilerin şerefine bir özet geçeyim de konuyu kapatayım.

    yaşamakta olan yahut tarihe karışmış bulunan bütün toplumların tarihi araştırılmaya değerdir. türkiye'de islam öncesi türk tarihi de, gürcü tarihi de, aztek tarihi de en iyi şekliyle araştırılırsa, bundan mutluluk duymamak elde olmayacaktır. türk tarihinin bir ucunun orta asya'da bulunduğunu yazmak, "büyük büyük dedesi orta asya'dan gelmeyen türk olamaz." demek değildir. türklük nihayetinde bir aidiyettir. mutruki veya bir başkası, büyük büyük dedesinden bağımsız olarak türk olabilir yahut olmayabilir. tarih bu kaygılarla yazılmaz.

    anadolu'da yaşayan diğer milletlerin, etnik grupların tarihinin yeteri kadar araştırılmadığını düşünüyorsanız, yapmanız gereken bu eksikliği dile getirmektir. türk tarihi çalışmalarının fazlalığını değil. çünkü hiçbir konudaki bilimsel çalışma sayısı "gereğinden fazla" olamaz. bütün bunları yazmaktaki amacım 66. madde tartışmalarına girmek değil. bambaşka kaygılarla yazdım bunları. bitti.
  • sözlük tanıdıklarımdandır, tanışıklığım sanal; hayatımızda, toplumumuzda iyi ki böyleleri var, dünya birilerinin yüzü suyu hürmetine nasıl dönerdi yoksa? mutruki lakaplı kişi için bir yıl önce şöyle yazmıştım ki beni mahcup etmedi: "ironiye aşina yazar. ne güzel dalgasını geçiyor bizlerle; anlamayanlarımız mutlu, anlayanlarda endişe."

    (bkz: #27703123)
  • söyleyecek sözü olan bir yazar. pek çoğunu okudum, pek çoğunu dinledim. burada olmasından memnunum. ahkam kesmez, dayanaksız atıp tutmaz. anlatır, açıklar, araştırır, referans verir.

    kutsal bilgi kaynağına, buralar hep zeytinlikken gelmeliydi.
  • (bkz: #31346605)

    haklıdır. her yazısını dikkatle okurum, her yazısını okurum. vicdanın sesidir gözümde. vicdan da her zaman haklıdır.
hesabın var mı? giriş yap