*

  • orjinal adi the princess diaries olan, beyin hucrelerini ekonomik kullanmak isteyenlerin kacirmamasi gereken, film makarasina dahi harcanan paraya acidigim film.
  • gayet güzel ve komik bi kitap olan the princess diaries'den uyarlanmış olan, uyarlanırken kitabı kaybedip "bi prensesle ilgiliydi işte yaa..." diye düşünerek çektiklerini düşündüren film.
    (bkz: garry marshall) (bkz: anne hathaway)
  • meg cabot'ın kitabı.
    (bkz: acemi prenses)
  • kız kıza olmanın lüksünü kullanarak (lüks dedim ki kimse bizi all by myself şarkısı ile özdeşleştirmesin) cheja, veralynn ve bitter'den oluşan bir kadroyla gittiğimiz ve had safhada eğlendiğimiz bu filmde neler öğrendik hep beraber görelim:

    - soylu gibi el sallamayı, prenses gibi selam vermeyi (alternatif olarak: frenses)
    - bacak bacak üstüne atamayacağımızı, onun alternatifi olan bacak kıvırmanın ise denge kaybına sebep olduğunu (aynı anda denedik birbirimizi tekmeledik)
    - kaşları almanın güzellik için birinci şart olduğunu
    - aynı şekilde, kaşlarımızı alır, saçımıza fön çekersek 3 saat içinde çirkin ördekten kuğu klasmanına geçiş yapabileceğimizi. ama saçları kendinden düz olanlar için de filmlerde bukle yapılması prensibi uygulanır demek ki anahtar kelime: değiş tonton
    - boş bir sinemada dans ederek ve şarkı söyleyerek çok eğlenilebildiğini
    - filmlere kız kıza gidildiğinde asla "şu filme de geldik ya bir daha sinema seçimlerini ben yapıyorum" sözlerini işitmeyeceğimizi

    ayrıca july andrews sound of music'ten bu yana perdedeki duruşundan birşey kaybetmemiş, ben bu pazar sabahı filmini izlerken kendisine her baktığımda gözümde "these are a few of my favorite things" diyen ve perdelerden elbise diken maria canlandı.
  • kazaadan cekip seyrettigim, "ulan bunu dvd'sini iyiki almamisim!!" dedirten film...
  • ikincisinin de cevrilmekte oldugunu ogrenince pek cok sasirdigim bir film. tamam julie andrews icin katlandik seyrettik, ama ikincisi niye?
  • bir kitabin hollywood sinemasi tarafindan nedenli katledilebilecegini gostermis olan filmdir. lakin filminin aksine kitapda ki bas karakter son derece akli basinda, bilincli, esprituel, ve zeki bir karakterdi; filmin bas kahramani olan kiz ise tipik bos kafali, gereksiz, olesine bir amerikan genciydi. princess diaries kitabi belki edebiyat saheseri olmaya bilir, ama okumasi eglenceli,vakit gecirici ve filmin aksine ticari kaygilardan uzak olarak yazilmis bir eser, bu da zaten yeter...
  • nasıl desem.. hadi koskoca julie andrews emeklilik eğlencesi için film çevirmiş diyelim.. ya hector elizondo'ya ne demeli? yani adam sen daha bu piyasadan ekmek yemeyi düşünmüyor musun? nedir bu cıvıklık? nasıl alet olursun? çok düştün gözümden.. çok...

    sanırım başrol oyuncusuna değinme gereği duymadan film hakkındaki düşüncelerimi özetleyebildim...
  • benim nazarımda, dunya sinema tarihinin en komik mantık hatasını içinde barındıran filmdir. derdim sıradan bi lise ogrencisinden bi masal prensesi yaratan senaryonun dandikligi degil. boyle seyler sık olmasa da karsımıza cıkabılıyo (misal ben su yasımda 6 prenses adayıyla karsılastım*) yanılmıyosam, prens albert'in de boyle sonradan ortaya cıkan bi gayrımesru kızı vardı da monaco kralıyet aılesı bırbırıne gırmıstı kızcagız prenses mıdır degıl mıdır dıye. neyse. dogal seyler yani bunlar. ornegın, ezık teenager, bır gun ınsanların onunde konusacak dıye heyecanlanıp kusarken, 1 hafta sonra okulun en populer kızına okul bahcesınde dan dun ayar verebilir. olur canım boyle seyler. hatta calı supurgesı tadında saclarınızı ve sherwood ormanından bozma kaşlarınızı hızaya sokup etek boyunu da anneye dıl dokerek 1 karıs kısalttırınca cillop gibi bi prensescik olabilirsiniz. hatta hatta usenmez sırf bi armut jongloruyle tanısmak için buyukelcılıgın verdıgı davete gıdebılırsınız. kimse de sizi ne prensesi lan bildigin cosmo kızı bu işte diye ayıplamaz. hayır. benim takıldıgım nokta bunlar degil. benim sinirden kudurdugum yuh artık bu kadar da saygısızlık olmaz artık, madem bı fılm yapcan, insan biraz kafasını calıştırır biraz daha ozenlı davranır diye evde kendı kendıme tepındıgım olay, tamamen fiziksel.
    o da şudur ki; kıvırcık saca 50 yıl durmaksızın fön ceksen de ıslandıgı zaman özüne döner. yani eger kıvırcık saclı bi insansanız yagmur yagdıgında, çipil çipil bakan bi afgan tazısı yavrusuna benzemeniz mumkun degil.
hesabın var mı? giriş yap