48 entry daha
  • enterprise'ın 3. sezonundan hallice bir ortamda geçen star trek filmi. star trek filmi derken, karakterler ve mekanlar dışında star trek'le hiçbir ilgisi yok. hatta bana gelen "star trek'in ne kadar bölümü var ki?" sorularına 700 küsür bölüm, 10 tane de film* diyorum halen...

    jj abrams'ı ve yaptığı işleri ne kadar sevsem de star trek'ten mümkün olduğunca elini ayağını çekmesini istiyorum. bak ne güzel star wars'un başına getirilmiş, gitsin onu çeksin 4 senede bir. star trek, öyle bum-güm-pat dolu bir hikaye anlatıp ortadan kaybolmak değildir. gezegenlerin yok edilmesi, koca bir geminin mürettebatıyla birlikte ölüme terk edilmesi* hiç değildir. ayrı bir merak konusu da deep space nine'da, hikayeyi güzel ilerletmesine rağmen ronald d moore'a "abi çok karanlık, çok paranoyak yazıyorsun ya." diye ayar çeken* rick berman efendinin nerede olduğudur.

    neyse, yapacak bir şey yok. planlanan bir film daha var. trekkerlar olarak tek temennimiz; üçüncü filmin sonunda, enterprise'ın burnunun dibinde bir timeship'in belirmesi ve kaptanının görüntülü konuşmada "noluyo' lan burda?! abi murdar etmişsiniz koca timelineı. sil sil sil..." diyerek olaya noktayı koymasıdır*.

    son olarak; ne kadar laf etsem de heyecanlandırmıyor değil pezevenk. sırf enterprise'ın denizaltıyı andıran sensör sesini dinlemek için izlenir.
  • poster konusunda genel olarak sınıfta kalmış star trek filmi*. 2009'daki film için kullanılan poster tam star trek tarzındaydı, oldukça da güzeldi. fakat into darkness'ın neredeyse tüm posterleri john harrison ile ilgili. arkada yıkılmış bir londra silüeti, önde benedict cumberbatch...

    bu biraz the wrath of khan'ınkini andırıyor. fakat film hakkında hiçbir ipucu yok ve silahların* gözümüze sokulması da ayrı bir facia...

    türkçe posterlerde "into darkness", "bilinmeze doğru" diye çevrilirken "star trek"e dokunulmaması da ayrı ilginç.
  • nihayet yarın izleyeceğim film. beklentilerim o kadar düşük ki, beğenebilirim bile...
  • 4 yıllık bekleyişin ardından izlediğim nefis bilim-kurgu, kötü star trek filmi. bence en iyi tanım budur bu filmle ilgili...

    toplam 28 sezona denk gelen dizileri ve 10 adet filmi izleyen birisi olarak bir-iki şey çiziktireyim. "biz hepsini izlemedik diye ne öyle şaapıyosun?" diyecek arkadaşlara cevabım: "28 sezon amk"

    öncelikle jj abrams'ın yaptığı işi takdir ettiğimi belirterek başlayayım. filmde teknik açıdan bir kusur olmasını geçtim, izlediğim en güzel özel efektlere sahip film olmayı başardı tıpkı 4 yıl önceki film gibi. ayrıca sürekli eleştirilen jj abrams'ın ters ışık parlamalarının da her şeyden çok star trek'e yakıştığını düşünüyorum.

    bununla birlikte, ne yazık ki filmde bir kaç şey dışında övebileceklerim sadece teknik konular. sırf aksiyon yaşamak için izleyecekeseniz, star trek sizin için sadece bir isimse çekinmeden gidip imax'de izleyebilirsiniz.

    --- spoiler ---
    ilk olarak beğendiğim kısımlara değineyim:

    enterprise'ın bu yeni hâlini gayet beğenmiş birisi olarak gemiyi yine göze hoş gelen sahnelerle görebildiğimiz için sevindim. özellikle denizin altndan çıktığı sahne, her ne kadar saçma olsa da, oldukça güzel olmuş ve geminin namına yakışır şekilde haşmetini iliklere kadar hissettirmiş. neden saçma? 1) constitution sınıfı gemiler bırakın gezegen yüzeyinden kalkmayı, oraya inemez bile. 2) "lan gemiyi görmesinler" dediniz dediniz de nasıl indirdiniz ki onu ta baştan?

    hazır açılış sahnesi dedik, filmde en çok zevk aldığım sahnenin bu olduğunu belirteyim. gemiyi gören ilkel halkın inançlarını bırakıp enterprise'a tapınmaya başlaması benim açımdan çok umut vericiydi yazarların mal olmadığını, "prime directive" felsefesini anlayabildiklerini göstermesi açısından. kirk'ün görevi sadece gezegeni incelemekken, orada yaşayanları kurtarmak için yönetmeliklere karşı hareketler yapmış olması da ayrı bir güzellikti.

    "çıldırmış amiral" teması çok klişe görünebilir ancak benim "star trek" diyebileceğim bir ayrıntıydı. "olmasa da olurmuş ama hoş olmuş" dedirtti.

    ilk filmde olduğu gibi, uzay geometrisinin rölativite teorisinin öngörülerine göre bozulduğu warpa giriş efektlerine bayıldım. bu sefer warp izlerini de eklemiş adamlar. güzel olmuş.
    yerçekimi sisteminin bozulduğu, inception vari sahneler izlediğimiz kısım da güzeldi.
    ama dediğim gibi, teknik hep :( o yüzden jj abrams'ın star wars ile harikalar yaratacağını savunuyorum hâlen. fakat fikirleri kavrayıp uygulama konusunda büyük sıkıntı yaşıyor kendisi ve ekibi. o yüzden "star trek olmamış bu film" diyorum.

    - - - - - - - - - - - - - - - - - - - =o *

    geleyim filmin sıkıntılarına:

    öncelikle filmden çıkınca farkına vardığım ve neden star trek fikirlerinin jj'in elinde bok olduğu konusuna açıklık getirebilecek saptamamı söylemek istiyorum. karakterlerin neredeyse hiçbirsi bizim sevip saygı duyduğumuz efsane karakterlere benzemiyor. hepsi onların ucuz kopyaları gibi*. bence bunun temel sebebi, karakterlerin 2300'lerde geçen olaylara 2013 yılında ortalama üstü zekaya sahip insanlar gibi tepkiler veriyor oluşu.

    halbuki biz neden sevmiştik kirk'ü, spock'ı, picard'ı, janeway'i? bu arkadaşlar olaylara ilginç yaklaşıyor, bizim düşünmeyeceğimiz, düşünsek de önemsemeyeceğimiz şeyleri söylüyordu.
    kirk, zampara bir adamdı evet. ancak hiçbir zaman bardan kız kaldırmaya çalışacak birisi değildi. benim için yaralı horta'ya yardım eden adamdır kirk. veya corbomite manevrasını ortaya atacak kurnazlığa sahip adamdır. işte bu kirk'ü açılış sahnesinde görebildiğim için sevinmiştim. sonra ne oldu? olaylar olaylar...

    benim için filmin koptuğu an, starfleet'in başının section 31'ı zikrettiği ve projelerinden bahsettiği sahnedir. adamın o kadar soğukkanlı bir şekilde "yea aslında patlayan yer kütüphane değil, bizim arkadaşların özel karagahıydı" demesi ve kirk-spock ikilisinin bunun üzerinde bir saniye bile durmaması çok büyük bir sıkıntıdır.

    ikinci büyük sıkıntı, aynı arkadaşın az önce ortaya bıraktığı bombaya rağmen kirk'ün saf saf hakkında hiçbir fikir sahibi olmadığı silahları gemisine alması ve bunu yaparken scotty'yi bile çizmesidir.

    burada yazar arkadaşların, star trek konseptine aslında ne kadar uzak insanlar olduğunu anladım. geri kalanını sıradan bir aksiyon filmi olarak izledim. taa ki john harrison'ın asıl kimliğinin ortaya çıkışına kadar...
    ya bsg, khan'ın ne işi var dünya'nın ortasında? onu geçtim, starfleet'in içinde... bir kere onu bulan enterprise mürettebatı, henüz daha 5 yıllık seferine çıkmamış. botany bay'ı kim nereye bulup da getiriyor dünya'ya?

    hadi hepsini geçtim, bu arkadaşı bulan kişi psikopat olsa bile karşısındakinin kim olduğunu ve neler yapabileceğini nasıl kestiremiyor? nasıl starfleet'in en tepesine kadar yükselmiş o kafayla?

    bir büyük sıkıntı da klingonlarla ilgili. o kaskların altından ne çıkacağını dehşetle bekledim ve korktuğum şey oldu. alın kemikleri...
    ulan bunu yazan ve filme koymakta beis görmeyen mal arkadaşım. sen orijinal seride klingonların düz alna sahip olmalarını sadece "teknik yetersizlik" olarak mı görüyorsun? o sürekli bok attığınız star trek enterprise'da olayların nasıl bağlandığından hiç mi haberin yok? "ee narada geldi, tarih değişti" de diyemezsin. bahsettiğim olaylar narada'nın gelişinden 50 yıl öncesinde oluyor. o olayların ne olduğunu anlatmam 6 saat sürer, o yüzden isteyen kendisi araştırsın...

    ya neyse... filmin sonunda, enterprise'ın efsane 5 yıllık seferine çıkması ve kirk'ün "to boldly go..." tiradını söylemesi bir nebze yumuşattı üzgünlüğümü. ayrıca koca filmde bir kere bile "captain's log, star date: xx.xx" cümlesi geçmedi ya, o ayrı bir ayıp.
    --- spoiler ---
  • star trek evrenini hatmetmiş bir insan olarak, götüm gibi olduğunu düşündüğüm filmdir. the final frontier olmasa rahatlıkla serinin en kötü filmi olduğunu söyleyebilirdim.

    çok daha dandik görsel efektlere rağmen çok çok çok daha iyi olanı için: (bkz: the wrath of khan)
42 entry daha
hesabın var mı? giriş yap