• tindersticks'in solisti, sesi.
  • dünya gözüyle görülmesi-dinlenmesi farz bi adam.. bi de bunun sigara içme şekli vardır ki ciğer gıdıklar.. sesinin nick cave'e benzetilmesi de düpedüz saçmalıktır*; çok güzel fuck der incitmeden..
  • şarkı söylemekten nefret ediyormuş gibi şarkı söyleyen, söyledikçe insanın içini kasan vokalist kişi.
  • tindersticks'in müziğinin adamın ciğerine işlemesinin en önemli müsebbibidir bu adam. bunun sebebi sadece hicranlı şarkı söyleyişi değil, tindersticks hadisesini, viski ve sigara katkılı sesi, yılgın yüz ifadesi ve arkaya taranmış, favorilerinin üzerinden beyazlamaya başlamış saçlarıyla tek başına üstünde taşıyabilmesidir aynı zamanda.
    (bana bu adamları tanıtan barbo'ya da selam ettim kendimce)
  • oksayan ninni kivamini her seferinde tutturan adam.
  • biraz hüzünlüce huzurun sesi.
  • boyle bir ses olamaz dedirten bir adam. sabaha kadar dinleyebilirsiniz ama ne zaman ki internet sitesinde gidip fotograflarini gorursunuz dus kirikligina ugrarsiniz ama yine de bu adam kendini yillarca dinletir.
  • tindersticks'in ilk dinlediğim albümü curtains'ın beşinci şarkısına gelene kadar fransızca söylediğini sandığım yürüyen double-bass. kadife, kashmir, krema, çikolata vs. gibi bir sese sahip. elliicez hayırlısıyla.

    (bkz: 11 aralik 2003 tindersticks konseri)
  • dün geceki konserin ardından kafamdan çıkaramadığım şahıs. leonard cohen ve nick cave benzetmelerinin neden kendisinin tasfirine uymadığını gördük. o sesle her şarkının ardından kopan alkışa istinaden beni sizler var ettiniz'den uzak "thank you"suyla sahneye iç çamaşır atma isteği uyandırmıştır bende*. saklıkent kolonları arıza yapacaktı şerefsizim. until the morning comes'da vokali dickon hinchliffe'e bıraktı ama adam besbelli yine staples'ı kopyalıyo. bir nevi understudy'si stuart'ın.
  • 11 aralik 2003 tindersticks konserinde sahneye gri pantolon-ceket, açık yakasından altındaki atlet görünen mavi bir gömlek, kahverengi ayakkabılar, boynunda sade bir zincir ve her iki elinin dördüncü parmaklarında birer yüzükle çıktığında "ulan o atlet o başkasında öyle görünse, o zinciri başkası taksa edeceğim hakaretin sayısını unuturdum ama adam böyle bile ilah gibi" dedirten kişi. sigara içerken şarkı söyleyebildiğini de o gece öğrendik. dinleyicisine kendi eliyle şarap doldurabilecek, sıkılmadan ve "gidin artık" havası yaratmadan sohbet edebilecek mütevazılıkta ama aynı zamanda da coolu bir saniye bile bozmayan bir abi. kendi eliyle incecik sardığı sigaraları içiyordu kuliste. hayranlardan biri tütünü isteyince tereddütsüz verip "enjoy it" gibi birşey söyledi. baştan savar gibi değil samimiyetle elimi sıkarak veda ettiği andan beri sahnede tekrar görmek için sabırsazlandığım adam. rented roomsu, are you trying to fall in love againi yaratan kişi. bir de üstüne "i'm not a performer, i'm a songwriter" diyebilen kusursuz yorumcu. nasıl anlatayım ki...
hesabın var mı? giriş yap