• bir paul schrader projesi. oscar isaac ise başrolde yer alacak. las vegas'ta kurgulanmış senaryo da isaac'ı eski bir asker, intikam peşinde olan yeni bir kumarbaz olarak izleyeceğiz.
  • tiffany haddish, willem dafoe ve tye sheridan'ın da kadrosuna katıldığı film.
  • ünlü yönetmen martin scorsese'nin yapımcılığını üstlendiği paul schrader filmi.
  • filmle ilgili diyebileceğim en temel şey: paul schrader'in artık farklı bir tema bulması. bütün filmlerinin birbiriyle aşağı yukarı bağlantılı olması nehir roman hissiyatı veriyor. ama bu adamda bir final yapma sorunu var. her filminde aynı şey.

    -- spoiler --
    -- spoiler --

    filmi izlerken yakın zamanda izlediğim first reformed direkt olarak çağrışım yapıyor. yine bürokrasiyi ele geçiren ve bürokrasinin esir aldığı insanlar var ve protagonistimiz de bunlarla mücadele ediyor. bir katarsis ya da dışa vurum olarak robert bresson'dan ziyadesiyle etkilenmiş olan schrader burada da duygularını yazıyla ifade eden bir karakter kullanıyor. karakterimiz asker, obsesif bozukluğu olan ve matematiksel hesaplara kafası çok iyi basan bir asker hem de. hapishanenin yaşam koşullarına gayet alışan, rutinini bozmayan bir ağabeyimiz. taxi driver'da da yaptığı gibi, schrader karaktere burada bir kurtarma operasyonu yapıtırıyor. travis bickle nasıl iris'i kurtarmak için kendisini feda ediyorsa william tell de aynısını yapıyor. zaten isviçre kahramnı william tell'e de bu yönden atıf yapılmış. will, geçmişte yaşadığı olaylardan dolayı uyku sorunu çekiyor, askerlikte yediği haltları unutmak adına rutinine sığınıyor sürekli. ancak filmde başarılı bir unsur varsa, o da arkadan gelen nefes sesleridir. sanırım, will'in askerlik günlerinde yaşadığı zorlu eğitime ve sonrasında yaşattığı çılgın vahşete direkt bir atıf ve onun hayatından silinmediğine işaret. sonrasında salak bir çocuğun babasının katili bellediği bir abiyi (willem dafoe) kovalama ve araya sıkıştırılmış bir aşk hikayesi var. dikkat edilecek hususlar: schrader'in yine otoriteyi karşısına alması ve yine eyleme geçmeyi yüceltmesi. ilk olay, amerikan askeri sistemini, devlet yapısın; film özü itibarıyla da klasik kumar filmlerini eleştiriyor. arada ukraynalı amerika adam var. bunlar zaten sürekli eleştirilen temalar, schrader'in gerek çevrecilik gerek din gerek de bürokrasi sürekli ok attığı hedef tahtası. benim schrader ile anlaşmama nedenim ikinciden kaynaklanıyor. schrader sürkekli bir şehitlik, feda daha ileri götürürsek cihat vurgusu yapıyor. zaten first reformed'da peder bey türkiyedeki cihatçıları izliyordu. eylem tabii ki önemlidir. ama eylemin yapılışı da önemlidir. ya da eylemin neye hizmet ettiği. bireyler ortadan kaldırılarak sistem çökmez. schrader her filmde aynı haltı yiyor. first reformed'da kiliseyi patlamaya çalışıyor, burada gaddar herifi vuruyor, taxi driver'da genelevi yok ediyor vs... e kardeşim sen nedenleri yok etmedin ki? bu herfiler biter yerlerine yenileri türer. dolayısıyla bu kafa yapısından hiç hoşnut olmuyorum. final için de, aklıma the shawshank redemption'da hapisten çıkan adamın hayata uyum sağlayamayıp ölmesi geldi. will de önce kendini zenci elemeana öldürtmeye çalışıyor, sonra da dışarıdan içeriye giriyor.

    -- spoiler --
    -- spoiler --

    sonuç olarak konun farklı işlenmesi, oscar isaac abinin deli karizması için izlenebilecek vasat film. schrader bey de büyük ihtimalle bu filmleri çekerek çok yüce bir eylemde bulunduğunu düşünüyor ama maalesef abi. kusura bakma.

    first reformed/@mitroglou
  • ırak'ta asker olarak görev yapmış ve bu görevin etkisiyle travmalar yaşayan (amerikan film klişelerindendir) bir adam, ırak'taki faaliyetlerinden dolayı suçlu bulunur ve cezaevine girer. cezaevinde yattığı süre zarfında kendini iskambil kağıtları ve kumar işleri hakkında epeyce bi geliştirmiş olur. cezaevinden çıktıktan sonra da kendisine kumar işlerinde aracılık edecek bir kadın ve daha sonra ırak'ta görev yaptığı bir arkadaşının oğluyla tanışır ve hikaye başlar. ebu gureyb cezaevinde yaşananları anlatmak biraz riskli bir alan olsa da (siyasi kaygı ve benzeri gerekçeler) yönetmen bu işe el atmış. ırak'taki cezaevinde yaptığı kötülüklerden dolayı pişman olan filmin kahramanı (oscar isaac) vicdanını rahatlatmak için ve kendisini bu işe bulaştırdığını düşündüğü gordo (willem dafoe) isimli komutanından intikam alır.
  • an itibariyle kendi mabadımdan uydurduğum gayrı resmi paul schrader üçlemesinin üçüncü filmi.

    film sanki paul schrader'ın yazdığı martin scorsese'nin yönettiği sinema tarihinin en unutulmaz yapımlarından biri olan taxi driver, yakın dönemin başarılı yapımlarından olan paul schrader'ın kendisinin yazıp yönettiği first reformed ile beraber bir üçleme olarak değerlendilirse pek yadırganmaz. üç yapım da birbirleri ile ilişkili olmayan hikayeler ve farklı dönemlerde gerçekleşen yapımlar olsa da benzer temalara göndermelerde bulunan başarılı yapımlar durumunda benim gözümde.

    özetle diğer iki yapım gibi yine bu yapım da paul schrader'ın elinden çıkan kaliteli bir travma öyküsü şeklinde değerlendirilebilir.

    yapımda ana karakterin motivasyonu ve travmatik ruh durumu başarılı bir şekilde işlenmiş. yapım ilk bakışta poker ve türevleri kart oyunları ile ilgili olarak görünse de bunun aksine bu özelliğini bir maske olarak kullanıp daha çok ana karakterin travmasına odaklanıyor. poker veya daha geniş pencereden bakarsak kumar, kumarhane yapımı izlemek isteyen varsa pek aradığını bulamaz.

    oyunculuklar açısından oscar isaac'in yine kalitesini konuşmasının yanı sıra tiffany haddish ve tye sheridan da rollerinde sırıtmamış. kısa ekran süresine rağmen willem dafoe'yi ekranda görmek her zaman zevk veriyor, tabii bu filmde pek zorlayıcı bir rol de yazılmamış kendisine.

    bu arada yapım genel izleyici tarafından bazı mecralarda çok düşük notlar almasına rağmen eleştirmenler tarafından başarılı notlar almış, hikayenin içinde yer alan amerikan siyasetine yönelik eleştiriler ne kadar etkili oldu bu durum ile ilgili onu da merak etmiyor değilim. amerikan milliyetçileri eksileyip geçmiş de olabilir.*

    neyse güzel film. taxi driver ve first reformed tadında travmatik drama yapımı arıyorsanız izleyebilirsiniz. büyük ihtimalle aradığınızı bulacaksınız.
  • aktör oscar isaac'ın neredeyse tek başına sırtladığı film.

    --- spoiler ---

    usta aktör willem dafoe ise az ve öz gözükerek üstüne düşeni fazlasıyla yapmış ki kadroda canlandırdığı karakterin adı sürekli geçiyor hatta intikam planlarının öznesi yine bu karakter.
    bununla beraber ırak işgali sonrası askerlerin travmaları, tekinsiz kumarhane ortamları, para ve kazanma hırsı, eğitim ücretlerinden ve bozuk aile yapısından müzdarip tıkanık ergen karakter gibi pek çok klişe de bu yapımda mevcut.
    --- spoiler ---
  • hani bazı video oyunlarında (genellikle rpglerde) karakterinizi yaratırken limitli sayıda yetenek puanlarınız olur. bunları dengeli dağıtmalısınız ki daha maceranızın başında başınız ağrımasın ve keyifli bir yolculuk yapabilesiniz. ne yazık ki paul schrader bu puanları biraz dağıtmak yerine hepsini oscar isaac'in karakterinde harcamış.

    akışı bozan vasat altı oyunculuklar, yavan diyaloglar ve enteresan teknik tercihler yüzünden izledikten kısa bir süre sonra maalesef hemen unutulacak bir film.
  • dandik film. zaman harcamayın.

    film hakkında;

    işkenceci asker hapse girer orada onun bunun karısı olur, kart saymayı öğrenir, çıkar ekmek parasını kumarda kazanmaya başlar, intihar eden başka askerin oğlu bunu bulur, babasının çavuşunu (defoe) öldürmek için hapisten çıkan lavuğa katılır. hapisten çıkan lavuk kumarda 150 bin dolar kazanır oğlana verir al parayı git anana der. oğlan dinlemez çavuşa kendini tokatlatır, öldürtür. işkenceci eleman gider çavuşu öldürür. sonra hapse girer karılığa devam eder.

    otel odasını çarşafla kaplamak dışışında hiç aksiyon yok. güzel karı da yok.
  • stoacı bir kumarbazın kumarbazlığının değil iç dünyasının anlatıldığı film, aynı taxi driver'daki gibi mesleği kendisi olmuş bi karakter ya da mutsuzluktan kaçınmayı bu meslek sayesinde başarabilmiş desek daha doğru olur.

    schrader filmlerinde ethos konusunu çok işleyen bir yönetmen. bu bağlamda ana karakterinin isminin paul tillich'e bi gönderme olduğunu düşünüyorum.

    bence dramatik olarak kusurlu bir film, hatta kurmaya çalıştığı analojiler de zayıf ancak altı bir miktar dolu olan slow-burn filmlerin bu zamanda her türlü gideri var bence.
hesabın var mı? giriş yap