• sevilmeyen bir yerde yaşanırken, sevgili uzaktayken ve özlenirken ve sınavlara girmek zorundayken zamanın geçmek bilmemesi saatlerin sayılması ve fakat sınavlar bitipte sevgilinin yanına gidildiğinde aniden kendini geriye dönmüş bulma durumu şeklinde örneklenebilecek, maruz kalındığında sabır veya yerine göre zamanı dolu dolu yaşama yetilerine sahip olunursa daha kolay atlatılabilecek bir olgudur.
    (bkz: yaşasın uzun cümle kurdum)
  • insanın çapına dair bilgi verir.
  • sanırım "zaman geçiyor ama önemli değil yetiştiririm, zamana yayarım" dediğim durumlarda çok hızlı geçiyor ve bir bakıyorum aynı yerdeyim, bunu hiç düşünmediğim durumlarda, şimdi hiç bitmesin dediğim zamanlarda bile 3 ay dolu dolu geçiyor.

    kısa olsa bile geçen zaman için bişey olmaz dememek mi lazım acaba?
  • çeşitli nedenlerden zamanın akış hızını farklı algılamaktır. yani mutlu olduğumuzda zaman çok çabuk geçiyor gibi gelirken mutsuz olduğumuzda çok yavaş geçiyor gibi gelir. tamamen psikolojik kökenlidir.
  • zamanın yaşlılık ve gençlik yıllarında akışının farklı olduğunu düşünüyordum. bunu araştırırken bu durumu açıklayan bazı kuramlar olduğunu öğrendim. bunlardan birisi insanların hayatlarında yeni şeylere maruz kalmaları ile zamanın genişlediğini düşünmesi, hep aynı rütinin içinde olduğunda zamanın geçişinin anlaşılmaması olarak algılanıyor.
    örneğin, bir haftalık tatile gittiğimizde bütün yıl içinde yaşadığımız şeyleri konuşuyoruz. o bir hafta yıl içindeki diğer haftalara göre zaman daha yavaş akmış ve bir çok şey yapmışız gibi hissettiriyor. fakat yıl içinde haftalar, aylar geçiyor ve nasıl geçtiğini anlayamıyoruz.
  • algı değil yanılgıdır.
    zaman diye bir şey yoktur. onu biz uydurduk.
  • hosa giden durumlarda zaman su gibi akip giderken, istenmeyen durumlarda zaman bir turlu gecmek bilmez. bu algisal surec zaman algisiyla ilgilidir.

    ayrica
    (bkz: gorelilik ilkesi)
  • "...
    ‘bir gün’ buluşuruz çok iyi-
    ‘bir gün’dü, hani -silinti-
    gerisi döküntü günler
    ola ki beslemekte 'birgün'ü hepsi.” (“bir gün”, sonrası kalır ıı: 235)

    cansever, durumsal anlardan çok insan dramını, çelişkilerini, başka bir deyişle, varlık olarak insanın kuşatıcı bir fotoğrafını çekmek istemektedir. bu fotoğrafın bir yanı, daima zamana bağlı kalacaktır. şairin şu dizeleri (“tragedyalar v”, sonrası kalır ı, 368), geçmişe ait çağrışımları bugüne taşırken, bergson’un, tuval üstüne yapılmış sonsuz sayıdaki resimlere benzettiği zaman kavramını da hatırlatır: “üstüste odalar, saatler, yüzük kutuları / kolonya şişeleri, örtüler, daha bir sürü şeyler / hep durmadan çıkardı.”

    zamanın üst üsteliği, ıv çarliston günleriydi (2012: 353) başlıklı şiirinde geçmişten ana uzanan bir iç içe geçmişliğe karışır.

    ..."

    murat lüleci
    edebi metinlerde zaman kavramına dair incelemeler.
hesabın var mı? giriş yap