• grup olanı için:

    vokalistleri, karısını öldürtmek için kiralık katil tuttuğunu itiraf etmiş. 9 yıl falan yatacak diyorlar.

    biz de bekliyoruz ki albüm yapsınlar amk.
  • bir william faulkner romanı. iletişim yayınlarından çıkmış olan romanın trajikomik bir hikayesi var.
    doğrusunu söylemek gerekirse bundren ailesinin yürek sızlatan durumu, aile fertlerinin cehaletlerinden kaynaklanan bir takım davranışlarla yer yer gülünçleşip çok renkli bir farsa dönüşüyor. faulkner, her zamanki gibi abd’nin güneyinde yaşayan insanlara çevirmiş gözünü. ancak bu kez çok yoksul ve cahil bir kesimi ele almış. annie bundren’in ölüm döşeğindeki vasiyeti üzerine cenazesini jefferson kasabasına götürmeye karar veren kocası anse ve beş çocuğunun yolculuk sırasında başlarından geçen olayları, birbirleriyle olan ilişkilerini ve yaşadıkları süreci algılayışlarını anlatıyor faulkner. zor koşullardan yılmayan baba ve çocukları, tabuttan gelen çürüme kokularına rağmen jefferson’a varırlar. vasiyetin yerine getirilişi, yoksul kesimlerin hayata -güney’in çökmekte olan soylu kesime göre- daha sıkı bağlarda tutunduklarının bir simgesidir. ancak bu süre zarfında baba ve çocukların zihninde annie’nin ölümü fazla bir yer tutmaz, her birinin çözülmesi gereken kişisel problemleri vardır. kız(dewey), evlilik dışı bebeğini düşürmek için eczane eczane dolaşır; babanın derdi dişlerini yaptırıp yeniden evlenebilmektir; annesi tarafından doğumundan beri benimsenmeyen darl, yaşadıklarına katlanamaz ve çıldırır; yaptığı işi sonuna dek götürmeye kararlı tek çocuk cash ise bacağını kaybetme tehlikesi içindedir ve zeka özürlü valdamar ne olup bittiğini kavrayamamaktadır zaten. faulkner, belki de annenin en sevdiği oğlu ve ailenin tek normal ferdi olduğu için, çocuklardan jewel’in bilincine yalnızca bir kez yer vermiştir.
  • içinde my mother is a fish cümlesini bir bölüm boyunca tekrarlayan varoluşçu kitaptır. daha büyümediğim zamanlar. bir çuval pamuk toplamaktan gelirken, eczaneye uğranarak alınan doğum kontrol hapı arasındaki bağıntıyı kurabilmek için çok toy olduğum, edebiyattan anlasam, varoluşçuluğa dair fikrim olsa bile hayatın kendine dair zerre fikrimin olmadığı zamanlar. kısa cümlelerin hayatımda aynı kısalıkta olduğu zamanlar. ranzada yuvarlana yuvarlana shakespear okuduğum, 1800 lerle yaşadığım yıllar arasında neredeyse hiç fark olmayan; hatta yaşadığım zamanların daha roman benim de daha iyi romancı olduğum zamanlar. şimdi hepsini öğrendim. keşke ne ben onları öğrenseydim, ne de o kitaplar böyle dokunaklı olsaydı.
  • romanın başlığı, homeros'un odysseia'sının on birinci bölümünden, agamemnon'un odysseus'a söylediği sözlerden alınmıştır.
    "as i lay dying, the woman with the dog's eyes would not close my eyes as i descended into hades."
  • "in flames'in alternative metal yapan versiyonu" diye bi tanım bu gruba haksızlığın allahıdır kanımca.
    motor gibi grup ulan bu, seviniz sayınız.
  • yorgan döşek ölürken, beni biraz hayal kırıklığına uğratmış bir kitaptır. büyük beklentiler iyi değil dude. hiç iyi değil!

    --- spoiler ---
    ölü kalmaya hazırlanmak için yaşanır.
    --- spoiler ---
  • nedensiz yere bok atılan gruplardan biridir. gayet sağlam bir gruptur. riffleri, davul ritimleri, -zaten davulcunun hayvanlığında hemfikiriz- , clean-brutal vokal uyumu şahane. her insanın müzik zevki farklıdır, siz beğenmeyebilirsiniz ama ben gerçekten seviyorum bu grubu.

    ayrıca;

    (bkz: the sound of truth)

    (bkz: an ocean between us)
  • saygıdeğer solistinin karısını öldürtmek için dedektif tutmakla suçlandığı grup. christian act olunca böyle oluyor demek ki. halbuki "jesus, al bu karıyı başımdan" deseydi daha kolay olurdu.

    haberin linki
  • bir amerikan eleştirmeni, edmund wilson diyeyim hadi, yazılmış en orijinal amerikan romanı demişti bu efsanevi kitap için. amerikan edebiyatına bir kaç isim dışında çok vakıf değilim ama okuduğum en iyi üç roman arasındadır dersem de diğer ikisini ihtiyati tedbir olarak söylediğim bilinsin, bir de dostoyevski ve thomas bernhard'a ayıp olmasın diyedir. şimdi efendim, faulkner, farklı kaynaklarda farklı yerler anılıyor, bir mekanda geceleri çalışırken, barton fink'te de hicvedildiği üzere kafayı çekip çekip bir el arabasını tersyüz ederek üzerinde bu kitabı yazıyor ve de tevatüre göre altı haftada bitiriyor. fakat bu kumarbaz'ın 20 küsür günde bitmesine yakın bir durum değil, belirteyim. zira faulkner hiçbir yayıncı baskısı altında olmaksızın, belki de uzun süredir kafasında tasarladığı bir şeyi yazıya dökmüştür tamam ama gelgelelim ulaştığı başarı da kumarbaz gibi değerli, eksantrik bir romanın dahi ötesindedir.

    satır aralarına gizlenmiş öyle çok ayrıntı vardır ki 2. 3. okumada bulabilene aşkolsun. bu yüzden asla ana hikayeyle sınırlı kalmaz, karakterlerin her birini başlı başına roman konusu hale getirir, ölüleri konuşturur, ters köşeye yatırır, gizleri oha diyerek buldurur, göze sokmaz, bazı konulara hiç girmez ki okur bulsun. gotik sıfatını haketmesini sağlayan felaket atmosferli sahneler vardır, metaforik yolculukta her durak ayrı bir manadadır. faulkner 20. yüzyılın dehası hala gereğince teslim edilmemiş en büyük romancısıdır, bunu adama ezberletir.
  • orhan pamuk'un "benim adım kırmızı" adlı romanındaki gibi birçok farklı bilince sahip olanlarca zamanın farklı boyutlarının anlatıldığı, tekniğine hayran kaldığım bir william faulkner romanıdır.

    roman, bir annenin evlenmeden önceki oturduğu yer olan şehir merkezine gömülmesi için verdiği vasiyetle başlar ve gömülmesinin sonrasında biter. bu yolculuk birçok farklı karakterin kişilik analizlerini sunar okura. bu karakterler şahsında dönemin yoksul amerikan toplumunun içinde bulunduğu sosyo-psikolojik boyutlar çözümlenir.

    romanda saçmalıyor gibi görünen "valdamar" adlı karakter romanın bilinçaltını oluşturur. jewel'in annesi bir at, kendisininki ise bir balık olarak betimlenirken, jewel'in bir aşk ilişkisinden doğan ve babası bilinmeyen bir kardeş olduğu görülür. at imgesinin özgürlüğü, balık imgesinin ise esareti simgeleştirdiği kanısındayım.
hesabın var mı? giriş yap