hesabın var mı? giriş yap

  • + elimde bir iki tane ilaç falan bir şeyler var, kime sorsak onları, kime satarız yaa ?
    - eczacıbaşı'na sordun mu ?
    + ona değil de mickey mouse'a sordum, çok selam söyledi annene.*

  • bir 17. yüzyıl şairi olan firdevsi'nin olgunluk dönemi eserlerinden biri. tamamı şöyle;

    tanım tanım devamı
    örnek alıntı ya da bkz değil
    şimdi sorsam yarim nasıl
    kelamların çare değil

    gel göç eyleyelim nazlı güzel
    o çorak toprak senin değil
    ne güzel söylemiş zülfü
    eğil salkım söğüt eğil*

  • servet abi döktürdü gene.

    ''eskiden sabah meyhaneden cıkıp dönen adamla, sabah namazına giden adam birbirinin selamını alırdı şimdi kalmadı bunlar ayırdılar bizi ayrıştırdılar. ayrıca bu çocuğu da ekmek almaya gönderme!.''

  • şimdi bu sayfanın tinder vb. date uygulamalarından ne farkı var. nesi rezalet nesi kepazelik.
    kendi despot kafanızla bir kalıba soktuğunuz insanları yine kendi değer yargılarınızla yargılamaktan vazgeçin ammınakoduklarım.

  • 85 yaşından da bir adam doğum hanenin kapısında beklemektedir.
    doğumhaneden çıkan doktor şöyle bir b...a...kındıktan sonra yaşlı adama sorar:

    doktor- "içerde doğum yapan bayan yakınınız mı?"
    adam- "evet,eşim.”

    doktor- "ama bayan 25 yaşlarında..."
    adam- "tamam işte, eşim o. niye şaşırdınız, baba olamaz mıyım yani?"

    doktor- "yoo, aklıma benim dedem geldi de."
    adam- "nesi varmış dedenizin?"

    doktor- "kendisi av meraklısı idi. sürekli ava çıkardı. ancak yaşlanınca zorlanmaya başladı. bir gün ava çıkacakken kendisini uyardık, aman yapma dedecim, sen yaşlandın, ava gidemezsin diye. kendisi israr etti ve hazırlandı. e, tabi yaşlılık, çıkarken tüfek yerine baston aldı eline. ben de kendisiyle gittim. ormanda bayağı yol yürüdükten sonra bir geyik gördük. dedim ya, dedem yaşlı. bastonu omzuna koydu, doğrulttu ve geyiğe bastonla ateş etti. geyik o anda vurulup yere düştü..."

    adam- "olur mu, başkası vurmuştur onu."
    doktor- "ben de onu demeye çalışıyorum işte .. başkası vurmuştur

  • yazari daniel defoe denilen adam, aslinda zamanin ertugrul ozkok'lerinden biriymis. bu kitabi da ekonomik ve sosyal sinif farkliliklarinin aslinda gerekli oldugundan tutun da, insanin bireysel olarak tek basina herseyi asabilecegini vs. vurgulamak icin yazmismis.

    hatta ve hatta jonathan swift, gulliver'i, defoe'ye cevap olarak yazmistir diye de okumustum bir yerlerde (#1998913'de de dendigi gibi: "çağın avrupa'sındaki adaletsizliklere, hak ihlallerine dikkat çekmiştir. ayrıca sade insanların birleşirlerse ne kadar etkili olabileceklerinin, kendilerinde büyük yetkiler taşıyan insanların ise aslında hiçbirşey olmadıklarının üzerinde durmuştur" ayrica "sen insan tek basina herseyi yapar diyorsun ama, ordan konusmak kolay, bazen oyle bir hale dusersin ki, devler ulkesinde cuce bulursun kendini" gibisinden bir cevap oldugunu da okumustum.)

    yani sadece tom hanks'in oynadigi filmle degil, en bastan gozden dusmesi gereken bir esermis.

  • böyle filmlerde dizilerde diyolar ya hani; "hemen ilk uçakla geliyorum!!" diye.. içim gidiyo benim ya.. adam multimilyoner olsa farketmiyor ben içimden diyorum en az 350-500 lira uçak parasi girer son saatte diye.. yazık günah... fakir miyim neyim?

  • ayrılırkendir çoğu.

    - bir pasta gibi düşün. bir dilimimi veririm sana, yersin, hoşuna gider. bir dilim daha istersin. sonra bütün pastayı kendinin sanarsın. oysa değilim.

    gerizekalı.

  • dedemin ölümünden sonra 47 yıllık aşkı olan anneannem tarafından yapılmıştır:

    şimdi ben başka insanlara dert anlatırken konuşmak zorunda kalacağım.

  • açıkçası elinin altında müzik, kitap, film seçenekleri olan biri neden sıkılır hiç anlamam. ulan keşke gün bitmese bu üçlüyü çevirip dursam.
    can sıkıntısı çok ciddi bir lükstür.

  • futbol oynadığı yıllarda beşiktaş'ın ceza sahası civarında serbest vuruş kazanmasıyla, hınca hınç dolu semt meyhanelerini sessizliğe boğan adamdı.

    topun başına geçtiği zaman, kafa kıyaklığından sandalyelerinde yamuk oturanlar kendilerine çeki düzen verirdi. herkes yerlerinde şöyle bir doğrulurdu. garsonlar servise ara verir, ocakçılar televizyona doğru döner, gözlük kullananlar gözlüklerinin camlarını silerdi. meyhaneye bir sessizlik çökerdi. saygı duruşu bir nevi. öyle nadide bir yetenekti sergen.