hesabın var mı? giriş yap

  • tek kelimeyle inanılmaz bir skorer, tek başına basketbol maçı izleme nedeni. bazen maçın ilk devresinde 30-35 sayı atar sonra bir şey olur, küser ve ikinci yarıyı 5 sayıyla tamamlardı. fenerbahce'nin galatasaray'ı uzatmada yendiği bir macta bileği kırık olmasına rağmen burak sezgin'e yaptığı bloğu unutmak mümkün değil.

  • deleuze ve guattari ile birlikte kita felsefesinin en onemli ikililerinden olan theodor adorno ve max horkheimer'in cok muhim bir eseridir aydinlanmanin diyalektigi. akilla*, aklin sinirlariyla, aklin kolaylika akilsizliga donusebilmenin irdelendigi bir eserdir.

    esasinda aydinlanmamanin diyalektigi deselermis daha iyi olurmus bu eser icun, zira aydinlanmanin kendini elestirme kapasitesini zaman icerisinde kaybetmesiyle, aydinlanma projesinin barbarliga varan basarisiz bir tecrube oldugunda hemfikirlerdir adorno ve horkheimer. yalniz bu cok sert aydinlanma ve akil elestirilerine karsin, adorno ve horkheimer icin akil ve aydinlanma ayni zamanda insanligin korkularini yenmesi icin tek umududur. cok buyuk bir ironidir, ama bu boyledir kardesim.

    onsozde soyle derler: "bu kitabi yazmaktaki tek hedefimiz insanligin, daha insani kosullarda yasamaya baslamak yerine, neden yeni bir tur barbarizme battigini anlamak idi." kuskusuz ki, yazarlarin barbarizmden anladiklari hitler ve fasizm idi. kitap frankfurt okulu'nun urettigi en baba eser olarak bilinir.

    eserin ana tezi sudur: aydinlanma kendisini mitlerden ve irrasyonel dusunceden ayirarak tarih sahnesine cikmistir, yani mitleri reddetmistir . ama mitleri reddederken de, mitlerin buyusunden, temel izleklerinden ne yazik ki kurtaramamistir kendisini. yani kisaca, mitik dusunceyi reddeden akil, kendini sonuc olarak mitin kurbani olarak bulmustur.

    nasil mi bulmustur?

    mitlerde ve mitik dusuncede, gerceklesen her olay kendisiyle uzlasmak zorundadir. buna kant icsellestirme prensibi* demistir. insanlar bilgi uretirken, bilimleri gelistirirken, bilimi insan hayatindan ayri tutarak kendi tahakkumunu olusturmasini saglamislardir. yani akla onem veren insan, aklin yarattigi kurallarin kurbani olmuslardir, ve kant'in "aklin kamu alanindaki kullanimi" denilen seyi uygulamayi birakmislardir. bunun uzerine de akil, ve modern kurumlar zamanla fasizm denilen siyasi hayvani olusturmustur. anti-semitizm ise aydinlanmanin ulasabilecegi sinirlari simgelemektedir adorno ve horkheimer'e gore.

    baski ve fasisizm adorno ve horkheimer icin bati toplumunun tarihsel bir yanilsamasi degildir esasinda. aksine, bati dusuncesinin ta koklerinde, tahakkum ve baski vardir.

    bu nedenle eserin birinci bolumu, cok zekice yazilmis bir odyssey* elestirisiyle baslar. ulis'in siren'lerin sarkisini duymasiyla kendini direge baglamasini ve kurekcilerin kulaklarini balmumuyla kapatmasini adorno ve horkheimer bati dusuncesinin ozunde yer alan, dogal olani akilla kontrol etme durtusyle aciklar. yani, siren'lerin sarkilariyla simgelenen doganin cezbedici unsurlarini bedeni kontrol etmeye calismistir ulis... bati muziginin temelinde de bu vardir yazarlara gore.

    ayni sekilde, hegel'in zihnin kurnazligi* dedigi olgunun en guzel orneklerini ulis gosterir cyclop'larla karsilasmasinda. sikloplar kendisine adinin ne oldugunu sorarlar. o da udeis cevabini verir ki, udeis yunanca hem "kahraman" hem de "hic kimse" demek imis... buna da burjuva subjektivitesi yaftasini yapsitirir adorno ve horkheimer. hayatta kalmak icin dili bile manipule eden, ve dilsel olarak reprezentasyon asamasinda olsa bile, kendi hicligini rasyonallestirebilen burjuva subjektivitesi....

    bati bujuva/kapitalist toplumlarinin kokunde iste bu hassas dengeler vardir..

    lakin adorno be horkheimer akil dedigimiz seyi yine de tek kurtulusumuz olara sunduklari icin, aydinlanma ve akli tanimi yapmamistir eser boyunca. aksine, bu kavramlari tanimladigimi takdirde, bunlara otonomi vermedigimiz, kurallar ve hesaplar icinde yasadigimiz takdirde, her an baskici bir dunyaya hazir olmamiz gerektigini anlatmislardir. bu yuzden, bu eseri referans gosterip fasizm ve koktenciligin en alasini yapanlara hadlerini bildiriniz... ayrica "aydinlanma ve kitle yanilsamasi" ve kultur endustrisi bu eser icerisinde yer alir...

  • geçmiş zaman tam hatırlamıyorum, emniyete gitmiştim. artık pasaport işi miydi, uyuşturucu mu kaçırmıştım bilmiyorum. bahçede duruken bankta oturan bi genç gördüm, herif kardeşmin aynısı neredeyse. gizlice fotosunu çekip yolladım kardeşime.

    -napıyosun lan emniyette? yabancılar şubesine mi getirdiler hehehehe.

    şööle bi cevap geldi...

    +abi insan bi selam verir.

  • ortaokul ve lise yıllarımda, tekrar bölümlerini izlediğim dizi.

    dizi olmadık zamanlarda karşıma çıktığından dolayı, diziyi büyük bir stres içinde izlediğimi dün gibi hatırlıyorum. dizinin okul zamanında ekrana çıkmaması ve dizi ekrandayken evde kimsenin olmaması için dua ederdim. çünkü dizi, babamın sevmediği türden ilişkilere ve diyaloglara sahipti. babam zaten, okuduğum kitaplara karşı da büyük bir önyargı ile yaklaşır, yoldan çıkıp da aysel gibi bi kadına dönüşmemem için çaba gösterirdi. ben ise cesur’un benim sevgilim olması için, bursa’dan istanbul’a koşup, tüm varlığımı onun varlığına armağan edecek hislerle dolup taşardım.

    dizi o kadar içten, o kadar bizdendi ki; şaşıfelek çıkmazı’na gidiversem, inci çayı ocağa koyup, sebahat çekirdekle koşuverecek gibiydi. cesur denilen maymunu, tırnaklarımı kemirerek izler, “allam nolur bu çocuğu kimse sevmesin de, bana kalsın” diye, okuyup üfledikten sonra, 3 kez öperek, yüreğimin en tenha yerine kaldırırdım.

    yıllar sonra, başkalarının da bu diziden haberdar olduğunu öğrenince, çok şaşırmıştım. daha sonra, öss stresiydi, üniversitesiydi derken ben hayattan koptum. dizi noldu, feru kimlere vuruldu, cesur kaç kez aşık oldu, inci’nin bacakları gerçekten güzel miydi öğrenemedim. şimdi almanca’dan, işten, çocuktan, hayat telaşından fırsat buldukça, internetten diziyi açar, gözlerim dolu dolu çocukluğumun, gençliğimin arka sokaklarında aysel ile çekirdek çitler, eşime dönerek, “biliyor musun schatz, eski türkiye, siz almanlar’ın düşündüğü gibi bir yer değildi” derim.

  • ahauejahaa sagdan soldidn ahehaxhjsbebs.
    ya arkadaş bu nasıl bir mal nesil,nasıl bir gerizekalı nesil.
    lan denyo,adamın söylediğini,aşı vurulurken hemşire söylüyor a beynini s..

    adam da haklı olarak sebebini merak etmiş,sen neden birşey hakkında fikir sahibu gibi atlıyorsun tiktokcu.

  • bim'e a-101'e giden adam çöpünü bile alır unutmaz.

    çünkü hesabını bilen insandır. aldığı ürünleri cebindeki paraya göre alır. kasada da bir ürününü unutanı asla göremezsin.

    tanım: olanaksız bir durumdur iftiradan öteye geçmez.

  • sıkışık trafikte kendi seridinde bekleyen araclarin kusurlu oldugu kazadir. onlar seritleri tikamasa motorcu kardeslerimiz emniyete girmek zorunda kalmaz.

    asla motorcu suclu olamaz gerekirse videoyu izleyen de bile kusur bulunabilir ama motorcu kardeslerimizde asla.

  • rüzgar'ın etrafındaki arkadaşları ve peşinde koşan kızlar zaten onunla aynı karakterde olduğu için etkilenmeyecektir. hatta teselli bile edeceklerdir "mağdur" arkadaşlarını. çünkü bura türkiye, ne bekliyon.