hesabın var mı? giriş yap

  • videodaki iki genç sahilde takılırken aniden dev bir parmak izi beliriyor üstünde de yeni çağın başlangıcı yazıyor, ne anlama geliyor olabilir altından ne çıkacak merak ederseniz takipte kalın
    bkz: esrarengiz parmak izi
    edit: altından hangi dizi, hangi olay çıkacak akıllara sorular düşürür.
    edit 2: gökyüzünde bir anda beliren parmak izi ipucu olabilir.
    edit:3 ucu açık olay, ne olduğunu anlamak için takipte kalmak gerek.
    edit 4: soru işaretleri giderek artıyor bu yeni çağ ne zaman başlıyacak acaba?

  • genç erişkinlik döneminde başlayan, bilişsel ya da algısal çarpıklıklar, alışagelmişin dışında davranışlar, yakın ilişkilerde birden bire rahatsızlık duyma, yakın ilişkilere girme becerisinde azalma, kişiler arası toplumsal ilişkilerde yetersizlik, gösteren garip kişilerdir.

    bu kişilerde acayip düşünceler, referans fikirleri, derealizasyon vardır .toplumda % 3 oranında görülür. tanı hastanın düşünce, davranış ve görünümünde acayiplik temeline dayanır. bu hastalardan öykü zor alınır, çünkü iletişim biçimleri sıradışıdır.

    kendi duygularını tanımazlar, iç dünyaları, çocukluk korkuları ve fantazileri, katı imgesel ilişkilerle doludur. özel güçleri olduğuna inanırlar. algıda illüzyonlar olabilir. insanlarla olan ilişkileri zayıf ve uygunsuz eylemleri vardır. sonuç olarak izole ve arkadaşsızdırlar. stres altında dekompanse olup kısa süreli psikotik belirtiler gösterebilirler. ağır olgularda anhedoni ve ağır depresyon olabilir.

    tanı ölçütleri: referans fikirleri; acayip inanışlar, büyüsel düşünce (batıl inanç, altıncı his gibi); olağandışı algısal yaşantılar, bedensel illüzyonlar olabilir; acayip düşünce ve konuşma biçimi; kuşkuculuk, paranoid düşünce; alışılagelmişin dışında, kendine özgü davranış ve görünüm; uygunsuz, kısıtlı duygulanım; yakın arkadaşları ya da sırdaşlarının olmaması; toplumsal anksiyete ( paranoid korkularla ilişkilidir.)

    ayırıcı tanıda; şizoid, avoidan, paranoid kişilik bozuklukları ve şizofreni düşünülmelidir.

    bu kişiler yaşam boyu aynı kalabildiği gibi şizofreniye de dönüşebilir. % 10'da olsa özkıyım riski vardır.

    tedavi olarak; garip davranışlarını yargılamadan psikoterapi yapılabilir. referans fikirleri varsa antipsikotik verilebilir.

    edit
    görülen lüzum üzerine ek not:
    her kim ki bu bilgileri okuya , sakın ola kendine ya da başkasına tanı koymaya kalkışmaya. bu özelliklerden bir ya da birkaçını kendinizde başkasında buluyor olabilirsiniz , mümkündür. bu kişilik bozukluğunuz olduğu anlamına gelmez. genelde kişilik özellliği düzeyinde kalır. kişilik özelliği düzeyinde kalması da klinik olarak sorun teşkil etmez.

    http://lokman.cu.edu.tr/…/derskitap/htm/kisilik.htm

    güncel link : https://web.archive.org/…/derskitap/htm/kisilik.htm

  • şu ülkede şu davarlara rağmen hayatta kalmamı, sperm olarak yumurtayı döllememden sonraki en büyük başarım saymaktayım. yurtdışına cv yollayacak olsam "bu adama iyi bakın, bu adam türkiyede gezi parkı eylemlerine katıldı, trafikte araba kullandı, ankaragüclü serserilerin yanından geçti, sakarya düzce kocaeli şeytan üçgeninde sevgilisini elinden tutabildi, ve kadıköyde kartopu oynadı. bear grylls bu adamın yanında anca kurabiye satabilir" yazardım.

  • cim sahada mac yaparken henuz macin basinda uzaklardan sol ayakla bir sut atarim, ve farkli sekilde auta gider.
    guney afrikali takim arkadasim yanimdan gecerken sorar:
    - are you left-footer?
    +i use both.
    -maybe you shouldn't.

  • v rally adlı araba yarışında bir haritada ormanın içinden geçerken karşınıza bir dere çıkıyor. normalde o dereden hızla geçen arabalar kenara su sıçratırken, ben aracı dere kenarına park edip kuş seslerini dinlerdim. hep arabadan inip dere kenarında piknik yapmayı hayal ettim. olmadı. tabii araba yarışı bu. şimdi orada piknik yapma imkanı verseler, bu sefer bi küçük illa ki açılır. sonuçta yarışın ruhuna aykırı. olmaz. ımmm dıt.

  • öyle bi hiç için; artık hayatının son demlerini eşiyle keyfe keder yaşayıp giderken karavanına atlayıp, 1.sınıf habitat uğruna 2.görünümlü 3.dünya ülkesine tatile gidip, ne idüğü belirsiz insanlar cumhuriyetinin bir canisi tarafından öldürül, katledil.. karavanın havalandırma camından bıçakla atlayıp gelen bir hayvan! siz hala konuşadurun efendiler yok karadenizliymiş, yok kürtmüş, onun bunun memleketlisiymiş falan diye hayır ne alakası var insan değilmiş, ama bizden biriymiş, bir türkiyeliymiş.. hala ayrıştırın, hatta italyanda zaten lombardialıymış, bunlar afedersin kuzeyli zaten falan deyin oldu olacak. secere, kütük merakından insanlığını unutmak ne acı. ah gelmeseydin böyle aptallık memleketine keşke hiç giorgo..

  • açık ve net konuşmak gerekiyor; anayasa değişikliğinin ardından yeni hsyk'nın göreve başlaması ile türk yargı dünyası ve onlarca yıllık uygulamaları hallaç pamuğu gibi atılıyor. birazdan dinci kardeşlerimiz buraya gelip ağlamaya başlayacak yargının içindeki derin devleti bitirdik, yargı artık halkın hizmetinde, belirli bir elitin değil, kahrolsun ergenekon diye; sakın kanmayın, kazın ayağı böyle değil.

    allah'ın bildiğini kuldan saklamanın gereği yok; özel yetkili cumhuriyet savcılıkları ve özel yetkili ağır ceza mahkemeleri, herkesin bildiği gibi, belirli bir görüşün egemen olduğu yerler; bunların gücünün önünde hiçbir şeyin durması da mümkün değil. sorun şu ki bu yapı, bu eşsiz gücünü, örgütlü suçlar ile müdadele için değil, mensup olduğu düşünce yapısına karşı muhalif gördüğü her kesimi ezmek için kullanıyor. bu durum önce ergenekon davası ile başladı, ardından balyoz davası ile devam etti, bunu oda tv davası izledi, aynı anda istanbul ve şimdi izmir'de devam eden askeri casusluk davaları ile sürüyor; kck davaları da aynı yapının eseri. işte şimdi gün geldi bu sefer aynı gücü muhalif sol dernekler üzerinde kullanıyorlar.

    arkadaşlar; dünyanın her yerinde kabul edilmiş temel ilkedir: yargı, üçlü bir sac ayağı üzerine oturur; savcı itham eder, tezi sunar; avukat savunur, anti tezi sunar; hakim de yargıya ulaşır, sentez yapar. bu nedenle her üç kurum hem birbirinden ayrı hem de birbirine saygılı hareket eder. modern toplumlarda, savunmayı temsil eden avukatlar son derece saygın olduğu gibi, kendilerine dokunulması da son derece sınırlı durumlarda mümkün olur; hele ki takip ettikleri davalar nedeniyle sanki o davanın bir parçasıymış gibi yargılanmaları kabul edilemez.

    yeni hsyk ile birlikte, bu saydığım davalar kapsamında, her seferinde avukatlık büroları basıldı, avukatlar göz altına alındı, tutuklandı, savunma gizliliği ihlal edildi; bugün artık geldiğimiz nokta korkunç; bahsettiğim yapı, özellikle sol kesime yönelik davalarda büyük etki gösteren avukatları bu sefer hedef almış gözüküyor; sabaha karşı onlarca avukatın bürolarının basılıp, kendilerinin yaka paça göz altına alınmalarının, faşist rejimler dışında, dünyada hiç bir örneği yoktur.

    bugün artık çok tehlikeli bir noktadayız; görüşlerini beğenin, beğenmeyin, avukatlık kurumu; sizi haksızlıklara karşı koruyabilecek son kaledir; eğer bu kale yıkılırsa yarın hiç birimizin ne olacağının garantisi yoktur.

    kendileri ile aynı görüşleri çoğu zaman paylaşmasam da, göz altındaki meslektaşlarıma dayanma gücü diliyorum; umarım bu soruşturmadan başı dik çıkarlar.

  • geçenlerde, internette gezinirken gözüme takılan ve okuyup araştırdığımda da'' vay be'' dediğim olay.
    diğer bir adı ise suni yağış ,yani havanın insan eliyle değiştirilmesi olayı.biraz daha açacak olursak şöyle başlayabiliriz.

    çoğu zaman mevsimlerdeki anormal değişiklikler insanları etkilemişlerdir .işte bu etki kuraklık zamanlarında daha fazla görülmüştür.çünkü her canlı gibi bizimde besin maddelerine ve suya ihtiyacımız vardır.bundan mütevellit insanoğluda evrimin kendine verdiği gelişmiş aklı kullanıp ,hava olaylarını kendi lehine çevirmeye çalışmıştır.bunu ilk olarak vincent schaefer ve ırving langmuir adlı kişiler(1940'lı yılların sonuna kadar) bulutları tohumlamak için uçaktan, ezilmiş kuru buz (katı co2) parçacıkları attılar.

    1947'de bernard vonnegut adlı kişi ise, gümüş iyodürü bulut tohumlama işleminde kullandı. gümüş iyodür, buz kristaline benzer bir kristal yapısına sahip olduğu için -4°c ve daha düşük sıcaklıklarda etkili bir buz çekirdeği olarak hizmet eder. gümüş iyodürü kullanmak, kuru buzdan daha kolaydır . çünkü bir uçağın kanadından çıkan veya yer yüzeyindeki kaynaklardan çıkan yanıcı maddelerden buluta taşınabilir. diğer maddeler örneğin kurşun iyodür ve bakır sülfür de etkili buz çekirdeği olmasına rağmen, gümüş iyodür bulut tohumlama işlemlerinde en yaygın olarak kullanılmaktadır.

    gelelim nasıl çalıştığına:

    bulutta yağmur damlalarının oluşması bergeron— findeisen teorisine göre şekillenmektedir. bu teoriye göre, buz kristalleri olmadan yağış olmaz. ancak daha sonra yapılan araştırmalar bazı bulutlarda buz kristalleri olmadan da yağış meydana geldiğini ortaya koymuştur. bu tip yağışlar daha çok okyanus üzerinde oluşan kümülüs tipi bulutlarda meydana gelmektedir. bergeron ve findesien buz kristallerinin yağışın ettiklerini şöyle açıklamaktadırlar; içinde buz bulunan, bir de su bulunan ayrı iki ortam düşünelim. her iki ortamda da sıcaklık aynı olsun. buzun buhar basıncı, suyun buhar basıncından daha azdır. aynı ortamda su ve buz bulunması durumunda buza göre havanın nemi %100 doymuş halde iken, suya göre doymamıştır. bunun bir neticesi olarak su için yoğunlaşma henüz başlamamasına rağmen buz kristalleri üzerinde yoğunlaşma devam eder. buz kristalleri büyümeye devam ettikçe bulut damlacıkları da buharlaşmaya başlar. böylece büyüyen kristaller aşağıya düşmeye başlar. düşerken diğerleriyle birleşerek daha iri bir hal alırlar. eğer düşme esnasında bulutun altındaki hava bu buzu eritecek kadar ılıksa, onlar yere yağmur olarak, eğer o kadar ılık değilse dolu veya kar olarak düşer.yani buzlu bir bardağın etrafında havadaki su buharı nasıl yoğunlaşır veya buz dolaplarında buzlanma da havadaki su buharını hızlı bir şekilde dondurur.

    işte suni tohumlamada gümüş iyodür amonyum nitrat, kadmiyum iyodür, diğer higroskopik materyaller çekirdek vazifesi görmek üzere yağmur bulutuna püskürtülmektedir. bu durum havadaki su buharını hızlı bir şekilde yoğunlaştırır veya dondurur. en tesirli olanı ise gümüş iyodürdür. ancak bu maddelerin tesir derecesi sıcaklıkla değişir. örneğin, bir gram gümüş iyodürün oluşturduğu kristal sayısı -6 °c de 10 iken 14 °c de bu sayı 1010 ise çıkar. netice olarak suni tohumlama olabilmesi için öncelikle nem oranı yüksek bir bulutun mevcut olması ve bulut üstü sıcaklığın belli bir değere düşmesi gerekir.yani komplike bir durumdur rüzgar hızından tutunda her şey olayı etkileyebilir.tohumlamadan 15 dakika veya birkaç saat sonra yağış olabilir. orta şiddetle sağanak üreten yaz kümülüs bulutları ve alçak kış bulutları uygun tohumlama imkânı sunar.

    ayrıca bulut tohumlamada 3 yöntem vardır.
    1-statik bulut tohumlama : gümüş iyodür gibi kimyasal maddeleri bulutların içine yaymak
    2-dinamik bulut tohumlama: yerden dikey hava akımlarını artırarak bulutların daha fazla suyu yağmura çevirmek
    3-higroskopik (nem çeken) bulut tohumlama: bulutların alt kısımlarına patlayıcılar ve fişekler ile tuz dağıtmak.

    yağmur bombararı

    nasıl olduğuna dair şekil

    dünyada suni yağış/hava modifikasyonu kullanan ülkeler

    son söz:bu konu benim ilgimi çekmişti ,umarım sizde beğenirsiniz paylaşmak istedim.birde bu konu hakkında uzman değilim okuduğum bilgilerden derleme yaptım saygılarla.

  • zannimca fildir; çünkü vezir ve kalenin hamle ihtimallari zaten defalarca gözden geçirilir, ki bunu yapmayan zaten kazanamaz oyunu. fil ise hem hamle hem de feda-yem tasi olarak biçilmis kaftandır. benim favori tasim ise attir, çünkü at kaçarken saldirma özelligi siklikla atlanan bir tas.