ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
iklim koşullarıyla tehdit eden okul müdürü
-
acı bir toplum gerçeği. bende silinmez izler bırkamış bu okul müdürü türü, pazartesi ve cuma günü yaptığı konuşmalarda düzeni sağlamak ve kendini dinletmek için ısrarla iklim koşullarına vurgu yapar. kış mı?
- arkadaşım bak sıraya girin, düzgün durun artık!!!! kımıl kımıl kımıldanma be!!! (işte tam burada müdür böyle sanki bizi kıskandırır gibi konuşacak) ben dururum burada. benim yerim iyi... siz de soğukta öyle dikelirsiniz. benim yerim güzel, siz de soğukta bekleyin... benim için proplem (okul müdürlerinin "eğemenlik" sözcüğüyle birlikte yanlış söylemeye meyilli olduğu bir sözcük) yok. beklerim ben. siz de soğukta dikelin...
ya da çok mu sıcak?
- susun artık evladım be! susun! hizana bak! bak hizana! hizana bak! (başlıyoruz) bu sıcakta bekletirim sizi. gidemezseniz evinize. benim yerim güzel, rahatım ben. bana gölge... olan size olur. pişerseniz bu sıcakta. oğlum hizana gir artık be saygısız adam!
bir gün x-men'e türk bir karakter dahil olursa bu olsun istiyorum. "magneto bak o sıcakta öyle kalırsın... ben iyiyim serin yerdeyim magneto. senin için kötü olur... öyle dikelirsin orda". bence bu müdür türünün asıl gücü soğuğa ya da sıcağa vurgu yaptığında o iklim koşulunu ekstradan hissetmeniz. "donduk lan yeter" söylentileri bu noktada zirveye çıkar zaten. rahatsız edici bir başka mesele de şu: müdürün kendi yeri de o kadar rahat değildir aslında. o da nihayetinde yüksekçe bir yerden, okulun girişlerinden birinin tepesinden hitap ediyor bize. sanki tahtta oturuyor. "benim yerim güzel, bana göre hava hoş". e sen de ayaktasın, sana da 38 derece. ne bu tavırlar müdür?
21 temmuz 2015 kürt yazarlara düzenlenen operasyon
michael rockefeller'i yamyamların yemesi
-
küresel yamyamlığın yerel yamyamlık karşısındaki bu yenilgisi gözlerimi yaşartmıştır. yaşasın küçük esnaf!
emine erdoğan sözlük yazarı olsa alacağı nick
demokrasi 100 hamalın 99 profesöre zaferidir
-
işte bu nedenledir ki eğitilmemiş, bağnaz ve din ticaretinin gelişkin olduğu toplumlarda en tehlikeli yönetim biçimi de demokrasidir.
çinliler yüzünden hayatının 3 yılını kaybetmek
-
" ama onların kültürü bu... " şeklinde savunanların da artık kabul etmeleri gereken durum.
bir değil, iki değil, üç değil. tarih boyunca dünyaya sürekli salgın hastalık yaymışsın. üstelik bunu orta çağ'da kasıtlı bir şekilde gerçekleştirmiş, ipek yolunu veba hastalığını yayma niyetiyle kullanmışsın.
2019'a gelmişsin bir gram akıllanmamışsın.
" wuhan'da salgın başlayacak " diyen doktoru tehdit edip bunu haber yapan gazeteciyi hapse atmışsın ve hâlâ seni savunuyorlar!
neymiş başka milletler de koyun, domuz falan yiyormuş!
siz hiç türkiye'de bir koyunun diri diri kaynar suya atılıp daha sonra da derisinin canlı canlı yüzüldüğünü gördünüz mü?
almanya'da domuzların odunlarla kafalarına vurulup can çekişirken ayaklarının kesildiği bir pazar var mı?
bakın bu öyle çin'de üç beş kişinin yaptığı bir şey değil; pazar kuruyor adamlar pazar!
her şeyi ama her şeyi yiyorlar. tamam ye, ne yersen ye ama bari sağlıklı koşullarda ye! bu da mı kültür?
hangimiz kaldırımda satılan ve üzerinde sinekler uçuşan kırmızı etin kilosu 10 lira bile olsa alırız?
bu adamlar sidikte yumurta haşlayıp yiyorlar!
dünyaya asla saygısı olmayan, dünyanın en kibirli ülkesidir çin!
sıçmışım komünizmine, emperyalizmine, sosyalizmine... ben size insanlık diyorum!
" ülkemize gelip bize virüs bulaştırmayın " diyor çinliler.
bu, tüm dünya ile alay etmektir.
insanlar babalarını, annelerini, eşlerini, çocuklarını kaybediyorlar bu salgın hastalık yüzünden.
tüm dünyada hayat durdu lan. şu hâlimize bakın.
ve hâlâ çin'i savunabiliyorsunuz öyle mi?
yazıklar olsun.
müşteriye yapışan tezgahtar
-
geçenlerde sırf empati yapabilmesini sağlamak amacıyla güzelce olanlarından bir tanesini evine kadar takip ettim.
beyoğlu karakolu'ndan yazıyorum şu an. ortam mis.
girdiği iddia sonucu felç geçiren çocuk
-
sabah sabah tüm sinir sistemini çökerten çocuk. orada gevrek gevrek gülen gerizekalı kıza muhtemelen şirin gözükmek için girilen aptal saptal bir iddianın sonucunu 7 senedir çektiği eziyet olarak kazanmıştır.
delikanlının gözyaşlarına ayrı içim yandı, o anneciğin gözyaşlarına ayrı.
umarım bir hayırsever duyar sesini de en kısa sürede sağlığına kavuşur. en azından "anne" diyebilir.
tiktok felsefesini anlayamamış dinozor tip
-
tiktok ve felsefe kelimelerini yan yana göreceğim asla aklıma gelmezdi. izninizle ben bunu buzdolabına kaldırıyorum, yarın da gülerim.
tanım: bir tespit hezeyanı.
diyanet'in 4 ayda 3.8 milyar lira harcaması
-
yeni türkiye'de normal olan olay. 7 bakanlıktan daha çok harcamış diyanet. içişleri, dışişleri, enerji ve tabii kaynaklar, kültür ve turizm, sanayi ve teknoloji, çevre ve şehircilik ile ticaret bakanlığı.
bir ülke düşünün, açlıktan insanlar ölürken, diyanet'in yoksulluk fetvası ile millete açlığın sınama olduğunu söylüyor. ama aynı zamandan 7 bakanlıktan daha çok harcıyor.
kaynak.
edit: tahmin ettiğim gibi pınar altuğ'un dansı kadar ilgi göremeyecek bir başlıktır. ne diyeyim ki artık.
edit 2: kaynağı beğenmeyenler olmuş, sabah yazdı da ben mi kaynak olarak koymadım.*
edit 3 : hâlâ personel maaşı diyen var, insan gerçekten hayret ediyor.