hesabın var mı? giriş yap

  • müslüm gürses'i nerede sevdim ben biliyor musunuz?

    bir gün ona şaka yapılmıştı. müslüm baba'nın orkestrasına darbukadan hiç anlamayan bir adam oturtmuşlardı (sözde asıl darbukacısının eşi doğum yapmış). neyse işte müslüm gürses hazırlandı, şarkı çalıyor falan..ama darbukacı tam anlamıyla içine ediyor şarkının..müslüm gürses baktı böyle 1-2 falan olmuyor..durdurdu..inanılmaz sakin bir şekilde problemin neden kaynaklandığını sordu darbukacıya... sonra tekrar denediler, tabii yine olmadı falan..müslüm gürses yine çok sakindi. hatta ona darbukayı öğretmeye çalıştı kendi yanına gidip, ne yapacağını anlatmaya çalıştı falan..“çok basit bak yapabilirsin” falan dedi, cesaretlendirmeye çalıştı adamı. ne bilsin adamın ona şaka yaptığını… sonra tekrar..sonra tekrar.. darbukacı her seferinde şarkıyı katlediyor... bu durum uzun bir süre devam etti fakat baba en ufak bir kelime etmedi, hiç de sinirlenmedi. hatta en sonunda şakayı planlayan program sunucusu ayaklandı ve yalandan baya kızdı darbukacıya "beyefendi yapamıyorsanız gidin" falan dedi, ortalığı biraz karıştırmak istedi. darbukacı da "tamam o zaman ben gidiyorum" falan dedi kalktı ama orada baba devreye tekrardan girip "darbukacı gidemeeeeeeeezzz" dedi, yine destek çıktı adama ve bu durumu orkestranın içinde eritebileceklerini falan söyledi.

    hani bu şakayı planlayanlara göre normalde müslüm baba'nın zıvanadan çıkması ve olayların komik bir hal alması planlanıyordu ama o kadar naif ve ince bir adam vardı ki karşılarında, umdukları gibi olmadı.

    ben işte ilk kez orada çok sevdim onu. inanın o şakayı bi bülent ersoy'a veya muazzez abacı'ya veya bi ibrahim tatlıses'e falan yapsaydınız, verecekleri tepki çok başka olurdu. elleri ayakları falan titrerdi. bağırır çağırırlardı adama..belki iki dakikada kovarlardı. tam da şakacıların arzuladığı şeyler gerçekleşirdi.

    düşünmeden hızla kalp kıran, empati yoksunu insanları sevmem ben. müslüm gürses öyle değildi ve yine her zamanki gibi iyiler önce gitti.

    bazen isyan ediyorum bu sıralamaya. ruhun şad olsun baba.

    not: bu arada ilgili şaka şuradan izlenebilir.

    edit: link yenilendi. uyarısı için @scarletletter'e teşekkürler.
    edit2: link bir daha yenilendi (niye sürekli kaldırıyorsunuz ulan müslüm gürses şakasını internetten). @rahatsizadam'a teşekkürler.

  • türkiye’de türk olmak ne üzücü bir şey .. çok yazık ..
    ülkenin demografik yapısını bilerek isteyerek mahvettiler ..

  • 9 radar cezası ile gelemez.
    minimum 15 puandan, 135 puan eder ki 100 de ehliyet gidiyor. o gelen baska biridir.

    kimi yiyonuz ulan?

  • lafı uzatmadan bence bir filme konu olması gereken gerçek bir hikayeyle kıssadan hisse verecem:

    sene ben diyeyim 1942, siz deyin 43. ikinci dünya savaşı yılları. müttefikler libya, mısır ve suriye'den kaldırdıkları b24 bombardıman uçaklarıyla, nazilerin romanya'daki petrol rafinerilerini bombalamaya gidiyolar.

    saldırı sırasında birçok uçak düşürülüyor. bir kısmının izlenen rota gereği geri dönecek yakıtı yok. az bir kısmı mecbur tarafsız türkiye hava sahasına kaçıyor. bunlardan 3 tanesi ankara'ya inmeyi başarıyor, biri adapazarı'nda bir tarlaya sert iniş yapıyor.

    tarafsızlık ilkesi gereği uçaklara el koyup, 80 civarı mürettebatı enterne ediyoruz. o zamanki hükümetin girişimleriyle abd uçakları bize vermeyi ve ayrıca 5-6 adet abd'li mürettebatı da türk havacılarını eğitmek üzere görevlendirmeyi kabul ediyor.

    daha sonra bu abd'li mürettebat uçakları eğitim ayağına tamir ediyor, içinde yakıt olup hasarlı olan bir uçaktan, hasarsız olup fakat yakıtı biten bir uçağa aktarım yapıp diğer bir takım mürettebatla birlikte kıbrıs'a kaçıyorlar. bir b 10 kaldırıp kovalıyoruz, ama umutsuz vaka, yakalamasına imkan yok*daha sonra hükümetin girişimleriyle uçak türkiye'ye iade ediliyor.

    şimdi gelelim zurnanın zırt dediği yere. kaçan pilotlardan biri, on yıllar sonra hatıratında türkiye'de enterne edildiği günleri şöyle anlatıyor:

    "hiçbir şeyleri yoktu, çok fakirlerdi. açlıktan hepimiz zayıflamıştık, kaçmaktan başka çare kalmamıştı. yiyececek olarak bulabildiğimiz çoğu şey berbattı. bunun tek istisnası, sıcak pide arası beyaz peynirdi."

    2. dünya savaşı yokluk yıllarında esirlerine beyaz peynir yediren türkiye'den, ekonominin anasını silkip, milleti peynir alamaz hale getirip, bir de üstüne utanmadan borazan militan yayın organlarından "aman ha yemeyin.. zararlı" şeklinde alçakça propaganda yapmaya kalkışan türkiye'ye...

    emeği geçenlerin kimler olduğunu hepiniz biliyorsunuz.

    edit: sıcak pide taşfırın ekmeği olacak, beyaz peynir de keçi tulumu. hikaye de tabii ki sözlüğün efsanelerinden olan anglachelm'e aitmiş. onun entrysi olduğunu unutmuşum, ama hikayenin kendisi unutulmayacak kadar iyi:

    https://seyler.eksisozluk.com/…cen-film-gibi-hikaye