ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
bedava konseri olsa gidilmeyecek şarkıcılar
-
(bkz: gülben ergen)
dolu gibi gözüken bomboş sözler
-
“sevdiğiniz işi yaparsanız, bir gün bile çalışmazsınız.”
tam bir polyannacılık örneği, adı üzerinde iş işte, tamam işimizi sevelim(ben çok seviyorum) , ne kadar sevebiliriz ama? sahilde biranla pineklemekten daha keyifli hangi iş olabilir? söyleyiniz bana.
stay hungry stay foolish
-
sanırım kariyerimde yaptığım en iyi tercih henüz başlarında (17-20 yaş) az maaşla sadece tecrübe için bir sürü farklı firmada çalışmak oldu. "yeni başlayanlara az maaş verilsin" diye demiyorum: minnet etmeyeceğin para, başka firmaya sıçrama kararını kolaylaştırıyor.
o sayede bir sürü farklı çalışma ortamı, şirket kültürü gördüm. ne yapmak istediğim, nasıl bir firmada çalışmak istediğim, emeğimin karşılığının ne olduğu gibi konularda zamanla daha iyi fikir edindim. iyi firmayı kötü firmadan ayırabilmeyi öğrendim. ilerde kendi şirketim olursa nasıl olmasını istediğime dair fikirler edindim.
o firmalardan biri bana ev kirası, araba taksidi, yeme içme masraflarını karşılayacak bir para kazandırmış olsaydı bugün hala eskişehir'de aynı firmada çalışıyor olabilirdim. eminim hayatımdan memnun da olurdum. ancak sağolsunlar, verdikleri asgari ücret beni yeni maceralara itti.
kariyerimin ilerleyen kısımlarında en uzun süre çalıştığım firmalar bana kendimi geçindirip üstüne biraz kendimi şımartabilecek para ile çok imkan veren ve en rahat çalışma ortamını sağlayan firmalar oldu. en sonuncusu da microsoft. eğer önüme kendi işimi yapma fırsatı çıkmamış olsaydı bugün muhtemelen hala microsoft'taydım ve muhtemelen yine hayatımdan memnundum.
peki kariyerimin ilk yıllarında o kadar az parayla nasıl yaşadım? eskişehir'de anne/baba evi, ankara'da ofisteki bir yer şiltesi ile makarna günleri, istanbul'da ise ofis mutfağının kalebodur zeminine karton serip üstünde yatma ve boş kola şişelerinin depozitosuyla kokoreç alma* şeklinde. o günlerin hepsi microsoft'a alınmam sürecinde abd'ye giderken sunduğum iş tecrübesi belgelerinin parçası oldular.
steve jobs'ın "stay hungry, stay foolish" ile vurguladığı da buydu sanırım. kendini hemen bir yere bağlama, gerekirse biraz aç kal, biraz budala kal, biraz keşfet.
5g tamamen yerli olacak
gezi masumiyetini yitirmiştir
-
http://www.askon.org.tr/pdf/gezi_aciklama.html
"ne yapsam da başbakana yağ çeksem" kafası.
"konu ağaçsa; askon 4 ağaca karşı 400.000 ağaç dikmeye karar vermiştir" demişler.
hayır arkadaşım. konu ağaç değil. konu şeref ve haysiyet. ama siz anlamazsınız.
10 temmuz 2020 danıştay'ın ayasofya kararı
-
bu ayki kredi kartı borcuma derman olmayacak karardır.
(bkz: titanic batarken çalmaya devam eden müzisyenler)
8 ekim 2011 öcalan'a özgürlük yürüyüşü
-
en az 20 dakika ve tempolu olmazsa bir işe yaramaz. yatıp yatıp devletten beslenince kilo alıyor tabi insan.
blade runner 2049'un sansürlenmesi
-
deliler gibi beklediğim muhteşem eserin bok edilmeye çalışılması olayı.
açıkçası hikayeye etki eden bir kesim yok anladığım kadarıyla ancak replicantların üretimi sırasında anadan üryan bir şekilde doğdukları kısımları zoom yaparak veya başka bir noktaya odaklanarak kesmişler ki bu da o sahnelerde görselliğin bok olması anlamına geliyor.
yazıklar olsun.
bu olayın filme 2-3 gün kala basın gösteriminde ortaya çıkması da ayrı rezalet. farkedenler olmasa hiçkimsenin haberi olmayacak resmen.
erasmus'a gidip 20 ülke gezen türk kızı
-
"ispanya. bize yakın bir kültür. sıcakkanlılar. yolda adres dahi sorsanız, sizinle ilgilenir, yardım ederler. bunu diğer avrupa ülkelerinde bulamayabilirsiniz. ispanya’da kendinizi, evinizdeki gibi güvende hissedersiniz. "
bu abla burda adres sorsun, ben de o tarafa gidiyorum yürüyelim dersen kezban gibi trip atar ama elin ispanyol'u yapınca kendini evinde gibi hisseder.